Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
tüm türkiye tanıyacaktı beni sana aşık olmasam kim tutacaktıki beni en güzelini çekecektim filmlerin aşkı anlatacaktım herkese oysa şu halime bak en sancılısını yaşıyorum aşkın, zamanın yorgun düşüp durduğu yerde. şimdi deli diyorlar bana arkamı dönünce, sırtıma fırlatılan gülüşlerden anlıyorum sonuncu olduğumu hayat denen yarışta ben son kulvardada geçerdim hepsini ama... aşk anlatılmazmış meğer filmlerde. aşkı bir kızın elinden tutmak bir kuytu köşede öpmek en güzel çiçekleri derip onun yumuşaçık ellerine vermek mektuplar yazıp kokulu kalemle zarfın üstüne kalpler çizmek saatlerce gözünün içine bakmak sanırdım eskiden... şimdiyse yaşıyorum ben aşkı tüm damarlarımı yakıp geçiyor aldığım her nefes oluyor ritmine uyuyor kalbim her atışta bakışlarımda bir derinlik var şimdi herşeyde seni görüyorum ellerim titriyor adını yazarken dilimde dolanıyor şimdi adının geçtiği her cümle uykular çoktan bıraktı gitti beni gecelerse şimdi zindan ben böyle bilmezdim aşkı bu kadar acıtacağını bilsem oynamazdım ben bu oyunu söker atarım şimdi bu kalbi ağlıyorum işte akıp git ne olur gözyaşlarımla rüzgar alıp gitsin seni uzaklara. hayat kısa derler, inanma ben aşık olalı yüzyıllar oldu yolun yarısındasın daha dediler yalan dostum, yalan ben çok gittim geldim bu yolları bir son adımı atmaya korktum yoksa bu kalbi söküp atacaktım döndüm yine başa yürüyorum işte.. yürüyorum.. yürüyorum yürünmesi gereken yerlere hani uzaklarda varolduğu söylenen kimsenin gitmeyi göze alamadığı yerlere gidilmesi zor yolların vardığı yerlere masallarda anlatılan kaf dağından öteye simurgun ülkesine, kaybettiğim umutlarıma yürüyorum işte bilinmeze. gözlerinin içine değil baktığın yerlere bakıyorum haytın anlamını arıyorum, baktığın yerlerde seni anlamaya çalışıyorum düşüncelerini okumaya çalışıyorum beni yakan bakışların arkasına gizledin kendini biliyorum ama bir tek fotoğrafına bakıp anlaşılmıyorki tüm bunlar eski hatalarını unuttum sana aşık olduğum günden beri boş bulundum o gün besbelli yoksa ben aşık olacak adammıydım hiç hesapta yoktun sen tüm türkiye tanıyacaktı halbuki beni albümde sararmış gitmiş bir fotoğrafta gömülecek bir adammıydım ben nasıl anlatıyım sana bilmem ki seni seviyorum demek yetmez seni seviyorum demekle anlatılıyorsa sevmek unut gitsin sevmiyorum ben seni tarif edilemeyen, anlatılmayan aşk nasıl ifade edilirki kelimelerle bir bulsam nasıl anlatılacağını gelip dayanacağım kapına ansızın ahhh...ah.. birde bilsem şu dünyada hangi kapı senin. postacılara sordum bilmiyorlarki adresini seni anlatıyorum şimdi bir güvercine sana söyleyemediklerimi yazıyorum bir bir bir beyaz güvercin gelip ellerine konarsa bir mektup var demekki benden sana kahretsin, giden kaçıncı güvercin halâ bir haber yok senden komşuları dolaşıyorum hergün 'bana bir mektup gelecekti yanlışlıkla size gelmesin' yazdığım senaryoları yakıyorum şimdi bir bir içinde sen yoksun diye. seni anlattığım senaryolarıda yakıyorum bir bir kıskanıyorum seni anlasana yazılmıyorsun ki kalemle kağıtlara yazılacak olsan severmiydim sanıyorsun kız seni. anlatamayınca sevdiğine duygularını çalmalı mesela şairlerin şiirlerini okumalı sevdiğine insan, ben yazdım bunu diye şairler değilmi zaten seviyorum deyince, insanı mecnun ilan eden yada sen leylesın diyen her sevgili leyle ile mecnunsa düşünmek lazım uzun uzun neden ayrılıyor sevenler bir ayda bir ömür değilmiydi sevda şiirlerde çalmak lazım bu şairlerin şiirlerini yakmak lazım onları mum alevinde en acısı bu onlar için nede olsa şiirleri evlatları değilmi onların eskiyince renkleri uçar gider filmlerin o niyetle izledim ben, siyah-beyaz filmeleri solmamalı aslında filmlerin renkleri boyadan çalmamalı aslında yönetmen, senaristin hikayesini rengarenk boyarken yönetmeli insan hayatını uzun metrajlı olmak zorunda değilki her hayat kısa metrajlı filmede sığdırmalı insan kendini toplamalı insan sevapları ne kadar çıkarmalı bazende beyninde biriken düşüncelerin çürüklerini bazende bölmeli kalbini, paylaşmalı çarpmalı duvardan duvara günahlarını ben anlatmayı başaramadım şiirle aşkı bir kaç rakamla mezar taşları bile anlatmışken hayatı. matematikle anlatmayı denemeli birde aşkı ayrılıklar beşin karekökü mesela yada böl dörde yaşadığın yılları ilbahar-yaz, sonbahar-kış eşittir ölüm. en basiti aşk dostum bir seve kalp bir seven kalp daha eşittir aşk. yazdıkça uzuyor cümleler yani kirletiyorum bembeyaz bir sayfayı beynimdeki tüm zehirli düşünceyle durun okumayın gerisini zehirliyorum sizide istemeden gelmesin istiyorum şiirlerin sonu belkide anlatıveririm sanıyorum şu karanlık harflerle tüm çıplaklığıyla aşkı aşk anlatılmazmış meğer cesaretin varsayaşarsın herşeyi fırtınalarla yoldaş olursun yağmurlarla birlikte düşersin dünyaya yeni açmış bir çiçeğin tam üstüne damlalara bölünür yüreğin, bir damlası kırmızı yaprağına bir damlası dikenine, bir gülün yorulursan, korkarsan, bıkarsan yada terkedilirsen ansızın söker atarsın yerinden bu kalbi ama sakın bana aşkı anlatmaya kalkma çok dinledim, çok söyledim yani denedim yazdım sayfalarca, kır gitsin kalemleri sadece yaşanırmış bir ömür aşık olmak anlatılmazmış meğer
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ahmet boyun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |