Mutluyum bu sabah. Kendi karanlığımda kaybolduğum geceden sonra o yarı açık buğulu gözlerle karşıladığım sabahım ve penceremden elimi uzatıp da dokunduğum ılık rüzgarım var yanıbaşımda. Küçük adımlarla ses çıkarmadan gelip günaydın diyen güneşle yapıyorum kahvaltımı. Hepsini seviyorum. İçim içime sığmayacak kadar büyük olmasa da mutluluğum, barışığım yalnızlığımla… çünkü hepsi benim seçimim…Üzerimdeki beyaz tişörtüm, odamda soluduğum leylak kokusu, dinlediğim müzik benim seçimim. Duvarlarım mavi renkte ve koltuğum görmek istediğim yerde. Elimde duran içki, ayakkabımın markası, buzdolabımdaki yiyecekler, kafesimdeki kuşun adı, minderlerin şekli, duvarımdaki posterler, terliklerim, telefonumda çalan melodi, yastığımın kılıfı, masamın örtüsü, saçımın şekli, pijamalarım…her şey benim bu evde, her şey istediğim yerde. mutfaktaki çöp, yerde duran kağıtlar, darmadağın bıraktığım yatağım ve ödemediğim faturalarım. hepsi benim seçimim.. okuduğum yazıları, dinlediğim şarkıları, ağladığım anları paylaştığım sığınağım evim. Yinede bir tekne gibi, büyük metal yuvarlağa atılan halata rağmen sallanıyorum düşünerek. düşünmeyi seviyorum. belkide düşündüğüm siyah-beyaz öykülerde yazılan yazıların, çizilen şekillerin kucağında bıraktığım gelecek avuntuları...nerede bıraktığımı hatırlamakta zorlandığım bencillik duygusu... yada yeni kaybettiğim sevebilme arzusu… kaderci olmak gerekiyor belkide ama ozaman da ruhum küser diye korkuyorum…
Düşlerimi peltek bi dille bulanık gözlerle ve çok uzaktan gelen seslerle tozlu raflara kaldırıyorum bi süreliğine… uzanılmayacak kadar yükseğemi bilemiyorum. ama öyleki zıplamam gerekecek gelecekte ona doğru uzanıp tutmak için, çünkü biliyorum bugünkü kadar kolay olmayacak yetişmesi…