"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Karanlık sislerinde dev bir şato duruyor. Yağmurun pençesinde can çekişen gecenin Uğultulu rüzgârı pencereye vuruyor. Dev şatonun ilikler ürperten esrarında Ateşler içinde bir kız yataklara düşmüş. Aylardır boğuştuğu ecelin sularında Çırpınan yüreğine çaresizlik üşüşmüş. Bir amansız hastalık eritiyorken kızı Kalbi aşk dolu bir genç kıvrılmış başucunda. Parçalanan göğsüne girmiş bir derin sızı Sevdiğinin elleri titrerken avucunda. Umutsuzluk gencin her nefesine derinden Hoyratça bırakırken bir damla kızıl zehir. Mavi bir ışık ile fışkırdı gözlerinden Karanlıklar Dağına yaslı efsane nehir. Derlerdi deli nehrin karşı topraklarının Kudretinde büyüyen kutsal bir çiçek varmış. Rengini gökyüzünden süzen yapraklarının Berrak özünü içen sonsuza dek yaşarmış. Lâkin karşı kıyıya geçmek kolay değilmiş İnsan yutan girdaplar sarmış nehrin boyunu. Çiçek uğrunda nice selvi boylar eğilmiş Girdaplara yazılmış nice gençlerin sonu. Gencin ölgün gözleri birden alevle yandı Hırçın kalbi yabani atlar kadar deliydi. Ve en büyük arzusu göğsünde yankılandı Bu nehrin karşısına mutlaka geçmeliydi. Göklerin kudretini Tanrıdan dileyerek Sevgili huzurunda başarmaya and içti. Buğulu gözlerini aşkıyla bileyerek Bir bakışta gecenin bulutlarını biçti. Busesiyle ıslatıp sevgili dudağını Fırtınalara esir puslu bahçeye indi. Şimşeklerin dövdüğü Karanlıklar Dağını Hıncıyla eriterek vahşi atına bindi. Yelesi alev alev parlayan azgın kısrak Kızışan nallarıyla toprağı eşiyordu. Ağzında köpüklerle durmadan şahlanarak Derinleşen gecenin bağrını deşiyordu. Coşkusu bedenine sığmayan asi yürek Yağmurun kırbacında ardına son kez baktı. Tunç bilekli atının sağrısını döverek Kendini dağ yolunun kucağına bıraktı. Göklerin gürültüsü çiğnerken gövdesini Rüzgârın mızrakları geceyi bürüyordu. Keskin dişli geçitler keserken nefesini Atını nehre doğru dörtnala sürüyordu. Kabaran fırtınanın doğradığı ağaçlar Birer cansız kol gibi yollara serilmişti. Sanki yıldırımların doğurduğu yamaçlar Bin yıl süren uykudan bu gece dirilmişti. Karanlığı çınlatan nalların alevleri Dipsiz uçurumların belini kırıyordu. Döşü taşlı dağların kızıl başlı devleri Yağmurun mil çektiği göğe haykırıyordu. Gözü dönmüş yolların boğumları boyunca Sıralanmış kayalar birer kanlı bıçaktı. Selleri yırtan gencin, son yokuşu yutunca İrkilen gözlerinde birden şimşekler çaktı. Alnına yapışırken sırılsıklam saçları Sonunda deli nehrin eşiğine varmıştı. Savrulan girdapların amansız kıskaçları Korkunç çalkantılarla bütün nehri sarmıştı. Dağa dayanmış nehir yatağından taşarak Çıldırmış gövdesiyle durmadan çağlıyordu. Kül rengi tepeleri bir solukta aşarak Yamaçların çamurlu sırtını dağlıyordu. Suların çekiçleri dövse de dizlerini O, kendi gökyüzünün yırtıcı kartalıydı. Nehrin taze canlara susamış çemberini Ateşiyle yırtarak karşıya varmalıydı. Toprağa çivilenmiş ağaçları yerinden Bir çırpıda sökerken budaklanan fırtına, Sıyrılarak atının gümüşlü eyerinden Kurşun gibi atıldı dalgaların sırtına. Kılıçtan kollarına kalkan edip koynunu Nehrin dalgalarıyla aslan gibi dövüştü. Koparırken bulanık köpüklerin boynunu Kuduran bir girdabın kanlı ağzına düştü. Burgacın pençesinde sıkışıyorken canı Ecelin kazanında durmadan dönüyordu. Buza kesmiş sularda çekiliyorken kanı Kudretinin yorulan ateşi sönüyordu. Girdabın ilmiğinde hızla sürüklenirken Gözlerinin önünde sevgilisi canlandı. Kalbine sevgisinin tılsımı yüklenirken Damarlarında çarpan aşkla heyecanlandı. Bedenine yayılan kuvveti hissederek Böğüren anaforun yağlı karnını yardı. Tırnaklarıyla nehri delik deşik ederek Keskin kulaçlarıyla karşı kıyıya vardı. İşte o an gecenin ilahi kudretiyle Nehrin tüm girdapları eridi birdenbire. Yavaş yavaş yükselen mehtabın suretiyle Bir ilkbahar bestesi iniverdi nehire. Kara bulutlarını hızla süpüren gece Parıltıya acıkmış göğü yıldıza boğdu. Ve yıldızlarla dolu gökyüzünü görünce Gencin semalarına yeniden güneş doğdu. Karanlığı ezerken göğsünün ateşiyle Dudağında titrerken sevgilisinin adı, Yüreğinden süzülen taptaze güneşiyle Delikanlı çiçeği aramaya başladı. Mehtabın ılık yüzü damla damla yağarken Gölgeler arasında çiçeği arıyordu. Mavi dağ yıldızların ışığını sağarken Çiçek arayan gözler kılı kırk yarıyordu. Gövdesinde ışırken aşkın çelik yeleği Hırs ile veriyordu her asi nefesini. Bulmak için bir cana can katacak çiçeği El değmemiş vadide gezdirdi gölgesini. Tükenince vadinin son kuytu toprakları Kutsal çiçek aniden başucunda belirdi. Ve rengi gökyüzünden süzülen yaprakları Görünce sevdalı genç sevincinden delirdi. Mehtabın avucunda yaprakları ışıyan Bu şiir damlasına yaşlı gözlerle baktı. Özsuyunda cennetin busesini taşıyan Bu çiçek sevgilinin ilacı olacaktı. Yanaklarından sevinç gözyaşları inerken Titreyen elleriyle çiçeği alıverdi. Baş döndüren kokusu yüreğine sinerken Bağrında çiçek ile yollara dalıverdi. Yutarak yüce dağın uslu yamaçlarını Huzura eren nehri bir solukta süpürdü. Alnından ensesine atarak saçlarını Azgın kısrağını dev şatoya hızla sürdü. Gecenin avucunda göze çarpan tek ışık Taşlara çarpıp alev alev yanan nallardı. Göğsünü aşk ateşi sararken ılık ılık Sislerin arasından büyük şatoya vardı. Kanayan ellerinde zafer meşalesiyle Atının közden sıcak sırtından yere indi. Sevgiliyi görmenin büyüyen hevesiyle Parıldayan gözleri gökler kadar derindi. Denizine kavuşan deli bir nehir gibi Usulca sevdiğinin başucuna uzandı. Dizeleri dökülmüş dilsiz bir şiir gibi Yatan kızı görünce yüreği parçalandı. Mehtap dağ üzerinden süzülürken bembeyaz Sararmış sevdiğine hasret ile sarıldı. Ve sarılır sarılmaz, ve sarılır sarılmaz Bağrına şimşek vurmuş çınar gibi yarıldı. Suyu çekilmiş gölün çırpınan nilüferi Acımasız gecenin soğuğunda donmuştu. Çaresiz hastalığa yenik düşen elleri Şimdi avuçlarında can çekişen bir kuştu. Saçlarına ışığı vurmuşken bir yıldızın Oda baştan ayağa kutsal çiçekle koktu. Lâkin sıcak koynunda tir tir titreyen kızın Çiçeğin özsuyunu içecek hali yoktu. Soluk yanaklarından inerken bir damla yaş Sararmış bir göğüste iki kalp atıyordu. Ve kapanırken kızın gözleri yavaş yavaş Gencin kor yüreğinde bir güneş batıyordu. Ay parçası güzelin alçalan nazlı başı Sevdiğinin kalbine bir damla su gibi aktı. Ve gencin haykırışı döverken dağı taşı Kız, gencin yüzüne son nefesini bıraktı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hasan Saim Özturhan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |