Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
Her sabah okula giderken dinlediğimiz değişmez şarkılarımız vardı. İleride özlenileceğine ihtimal vermediğimiz günler yaşıyorduk, Geleceğe hazırlıyorduk iyi kalpli çocukluklarımızı ve ilk aşk cümlelerimizi, Tadına doyamadığımız kalp atışlarıyla beraber... Şimdi,şunu koyuver be abi diye şöför abimize uzattığımız modası henüz geçmemiş kıpır kıpır kasetlerimiz yok... Ya da kafasını cama dayamış, geceden alamadığı uykusunu bir kaç dakikada almaya çalışan uykusever arkadaşlarımız, Arkasında sarı ve kocaman bir yazıyla "OKUL SERVİSİ" yazan o küçük arabamız da yok... Ve kendini kapıyı illa hızlı ve çok sesli kapatmak zorunda hisseden asık suratlı,hassas kalpli kız çocukları da öyle... Ne zaman uzun,ne zaman kısa olacağını asla kestiremediğimiz yolculuklarda yoldaşımız olan çok sesli motor senfonileri de kalmadı. Soğuk bir apartman köşesinde beklerdik dizel motor seslerini... Hayallerimizin ortak olduğunu düşündüğümüz bir kaç arkadaşla beraber... Okulların tatilini sağlayan süratli ve kocaman kar yağışlarımız olurdu... Bi de soğuktan dibi donmuş insanlar ve onların dibi donmuş araba depoları Ayaküstü çalıştığımız tarih sınavının kargaşasına, Çoğu yetmiş küsür model Reno marka arabaların kontak sesleri eşlik ederdi... Şu da geçsin de kurtulalım diye tutturduğumuz bilmem kaçıncı sınavlarımız olurdu, Bugüne kadar kimsenin gülümsediğine şahit olmadığı asabi okul müdürlerimiz, Her pazartesi -çoğu kez de titreyerek söylediğimiz-gülücüklerle dolu istiklal marşlarımız, Gülücüklere inat ellerinde ince ama çok acıtan bir söğüt dalı taşıyan matematik öğretmenlerimiz... Ve bir de henüz yeni toplanmış pancarlarla delik deşik olmuş,okul duvarının en yakın komşusu tarlalarımız... Şimdi asla çıplak gözle görülmeyen hoşlantılar yaşayan,birbirleriyle "ÇIKAN" gençlere inat, Kendini çok belli eden sevdalar yaşardık, Sevdiğimiz kızı görünce hep saklamaya çalıştığımız yüz kızartılarıyla beraber... Nedenini asla anlamadan dinleyegeldiğimiz ağır sevda şarkılarımız, Yürümekten asla usanmadığımız toprak döşeli patika yollarımız, Ve her ne olursa olsun oynamaktan asla vazgeçemeyeceğimiz misket oyunlarımız vardı.. Dünyalarımız vardı,sadece kendimize ait olduğunu düşündüğümüz, Bi de hep "iyi ki"dediğimiz ve kalbimizin bir köşesinde saklayıverdiğimiz baba nasihatlerimiz... Dedim ya, Küçük ve kırmızı bir minübüsü okul servisimiz...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmet, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |