"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
İbn-i Sina dan sonra doğunun yetiştirdiği en büyük bilim adamı olarak kabul edilmiştir. Matematikci'dir.Binom acılımını ilk kullanan bilim adamıdır. Takvim konusunda uzmandır.Kendisinden önce yaşamış bir cok ünlü kişinin aksine,kendi doğum tarihini günü gününe yazmıştır. Semerkant'ta cebir üzerine çalışırken bilinmeyen sayılara Arapça ŞEY diyordu.Bu endüslüs'te ki İspanyol yapıtlarına XEY olarak yazıldı.Zamanla X biçimini aldı ve bilinmeyeni göstermek icin kullanıldı. Dünyanın ilk rasathanesini kurmustur. Günümüzde kullanılan Miladi ve Hicri Takvimlerden cok daha hassas olan Celali Takvimi'ni hazırlamıştır. Celaleddin Melikşah(selçuklu) adına hazırlanmış ve ona sunulmuştur. Paskal üçgenini kullanan ilk bilim adamıdır. Fizikte, altın ve gümüşün özgül ağırlığını dünyada ilk kez bulan bilim adamıdır. Rubai türünün kurucusu ve belirleyicisidir. İlk savaş karşıtı eylemci Ömer Hayyam 'dır. 1850 yılından bu yana kitapları üzerinde araştırmalar yapılmaktadır.Dünya' nın en tanınmış şairi ve bilim adamıdır. Ömer Hayyam'ın için de bulunduğu dönem ; nisbeten tarafsız,özgürlüğün ve aklın ön planda tutuldugu sosya-kültürel alt yapıya sahipti.Selçuklu imparatorluğu'nun yaratmak istediği sentez, (türk-arap-hint-çin-bizans...vs) şair ve filozofların düşüncelerini, sınır tanımaz bir şekilde acıklamalarına imkan sağlamıştı.Böyle bir ortam da Ömer Hayyam gibi bir bilim adamI yetişmiştir.Kendi zamanının kural ve kalıplarını aşan Ömer Hayyam,kendisinden önceki tabularıda yıkmıştır.Aklın ve vicdanın özgürce yaşadığı bu dönem de,Ömer Hayyam'da kendini aşmış ve evrenselleşmiştir.Felsefe yapmanın günah sayılmadığı aksine teşfik edildiği bu dönem,doğu medeniyetinin de altın çağıdır. Belh, Buhara ve Merv gibi Horasan'ın büyük şehirlerini gezmiş,Bağdat'ta gitmiştir.Seçuklu hükümdarı Melikşah ve Karahanlı Şemsülmülk'ten büyük yakınlık görmüştür. İlerleyen yıllarda aklın ve bilimin reddedilmesi,iktidar mücadeleleri ile din,örf ,adet ve geleneklerin bir silah olarak kullanılması,mezhep çatışmaları ve bölgesel etnik farklılıkların körüklenmesiyle , Ömer Hayyam gibi bilim adamları düşkün,şarapcı,kafir olarak ilan edilmiştir.Aradan geçen yıllarda Ömer Hayyam doğuda hak ettiği değeri bulamazken,batıda hakkında tez üzerine tez yazılmıştır.900 yıl sonra dogunun bu en büyük bilim adamı,hak ettiği yere kavuşmuştur. Onu üne kavuşturan ve hakkından söz ettiren en önemli yapıtı RUBAIYAT(DÖRTLÜKLER)'dır. Toplam 158 Rubai'si vardir.Ondan sonra gelenler onun adını kullanarak Rubai'ler yazmaya devam etmişlerdir.Her Rubai Ömer Hayyam'ın değildir.Rubai'leri o kadar çok tanınmıştır ki,şairliği bilim adamlığının önüne geçmiştir. Sebahattin Eyuboğlu'nun çevirisi en basarılı çeviridir.Ondan önce çeviri yapanlar,Ömer Hayyam'ın kullandığı basit dili kullanmamış ağır bir dil kullanmıştır.Halbuki Rubailer kolay ve açık bir dil ile yazılmıştır.Divan Edebiyatı'nda ki gibi, halkın anlayamayacağı kelimeri kullanmaması,sokağın dilini edebiyata taşıması,onu geniş kitlelerin tanımasına neden olmuştur.Dili sade olan Ömer Hayyam,yazılarına farklı anlamlar yüklemiş, ağdalı,kinayeli bir hava kullanmıştır.Zaman zaman alaycılığa kaçan dörtlükleri, özellikle yöneticileri hedef almıştır. Hayatın gerçekliği,onda temel duruş noktasıdır.Yaşadıklarından ve gördüklerinden öğrendiyi herşeyi,hiç bir yapmacıklığa kapılmadan yazmıştır. ''Göründügün gibi ol oldugun gibi görün '' sözü belki de en çok Ömer Hayyam'ı tarif etmektedir. İnsan yaşadıkca gerçektir,gerçek ise yaşanandır.En şaşmaz ölçü akıl ve sağ duyudur.Gerçeğe ancak ; aklı hür - vicdanı hür insanlar ulaşabilir.İnsanı ve hayatı sevme onun en çok bahsettigi konulardır.Ancak bu konulardan bahsederken, ; aşk,zaman,şarap,yaşam sevinci,insan hayatı,Allah,devlet,toplum gibi diğer konularıda bir arada yoğurup o sekilde dizelerine aktarmıştır.Hayat insanlar için bir armağandır.Bu armağanı anlamak ve en iyi şekilde değerlendirmek insan olmanında temel kuralıdır.Bu yüzden öteki dünya ya değil de bu dünya ya inanır.Bu durum onda, bu dünyanın faniliği ile dünyanin nesnesi arasında gel-gitlere neden olmuştur.Yazılarında ki bitip tükenmek bilmeyen karamsarlığın nedeni de budur.Aşrılık ve kişisel hırslara kapılmanın bu dünyayı anlamakta engel teşkil ettiğini belirten Ömer Hayyam,bilmediklerinin bildiklerinden daha fazla oluşu karşısında , geçici varlığa kanmayan ama ebedi varlığa da inanmayan bir ruh halinda bulunur.İçinde bulundugu bu karamsarlık ve mutsuzluktan kurtulmak için tesseliği Şarap'da arar. Özgürlük onun için paha biçilmez birşeydir.Özgürlüğün temeli ise Allah tarafindan verilmiş olan iradedir.İrade ile akıl insanı tüm canlılardan ayırır.Akıl yoksa insan da yoktur.Ancak , aklın yolundan yürüyebilenler, gerçeğe ulaşabilir. Allah'tan korkmayan,O 'nu seven Ömer Hayyam, akıl almaz saçmalıkları,softalıkları,haksızlıkları alaycı-iğneleyici bir dille yazıya dökmüştür.Bunu yaparkende Allah'tan yola cıkmış ve aklı ön plana koymustur. Ömer Hayyam kendisine filozof denmesine de çok kızan biridir.Kim olduğunu bilecek kadar akıl sahibi oldugunu belirtir. Rubailer'i okuyanlar şunu çok iyi bilirler ki,Ömer Hayyam bugün yaşasaydı,dinsizlikle suçlanır ve idam edilirdi.özellikle doğduğu İran'da...11 yüzyıl mı yoksa 21 yüzyil mı daha özgür bireylerden oluşuyor,sormaya gerek yok sanırım.Kendi döneminin tabularını ve kurallarını aşan Ömer Hayyam,insalık tarihinde hak ettiği yere ulaşmıştır.Onun özgürlük anlayışı herşeyden önce kendini bilmek,toplumu çözmek ve asla boyun eymemek üzerine kuruluydu. Din ise bu özgürlüğün en büyük dayanak noktası ve belirleyicisiydi. Rubailer"den alıntılar : Ey doğru yolun yolcusu, çaresiz kalma; Çıkma kendinden dışarı, serseri olma; Kendi içine sefer et erenler gibi: Sen görenlerdensin, dünya seyrine dalma. Girme şu alçakların hizmetine: Konma sinek gibi pislik üstüne. İki günde bir somun ye, ne olur! Yüreğinin kanını iç de boyun eğme. Dünyada akla değer veren yok madem, Aklı az olanın parası çok madem, Getir şu şarabı, alsın aklımızı: Belki böyle beğenir bizi el alem! Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok. Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok. Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok. Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © onur, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |