Her insanda insanlığın tüm durumları vardır. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Kimimiz 20’sinde kimimiz 50’sinde… Yarım kalmışlıklar, tamamlayamadıklarımız ve yalnızlıklarımızla, Yaşadıklarımıza selam verdiğimiz anlar oldu, Yazılmamış bir gazete veya kitap diyelim… Verdiler bize ve karalamaya başladık. Her yazılan ya da kirlenen sayfayı birer birer çevirdik. Kimi zaman biteceğini düşünmeden. Hayatın içinde pek çok karmaşa yaşadık. Kavramlar verdiler, onları ezberledik. Bilmediğimiz bir doğumla geldiğimiz dünya ve yetilerimizle başladık hayata… Nereye gideceğimizi bilmediğimiz bir ölümle son bulacak her şey bu dünyada… Ortada bir yaşam ve karmaşa dolu yıllar, günler ve bazen hiç geçmeyen saatler hatta dakikalar kalır silinmeyen belleğimizde… Ne kadar masum hissedebiliriz kendimizi? Ne kadar çocuk, ne kadar suçsuz ve günahsız hissedebiliriz; içimize hiç beklemediğimiz bir an geldiğinde. Ne kadar kaçabiliriz düşsel olmayan tüm gerçeklikten. Sonunu düşünmeden ve bir anda neler olabileceğini göremeden. Gem vurulmuş duygular, eksik kalan çok tarafımız ve düşünemeyen, durmuş bir beyin. Ellerimizin titreyip beynimizin alev alev tutuştuğu bir dakika kazınıverir unutamayacaklarınızın arasına. Varlıkla yokluk arasında geçen yıllar ve kimi zaman bir simit bile alamayacağımız bir cep. Kimi suçlayabiliriz? Varlıkta kime teşekkür ettik ki, yoklukta da sitem edelim? En iyisi elini cebine koyup gitmek. Geçmişte ve bugünde savaşların hüküm sürdüğü bir dünya. Ve simit alamadığınız için paylaştığınız geçici bir yalnızlık. Düşündünüz mü hiç? Kaç çeşit yalnızlığınız oldu? Sizin yalnızlığınızla bombalar altındaki Filistinli bir gencin yalnızlığı aynı sayılabildi mi hiç? Yalnızlık şimdi biraz anlam kazandı galiba. Neyi kaybettiğinizde ağlıyorsunuz? Hayata ve aşka dair gerçekleştiremediğiniz her şeyin tek sorumlusu hep siz olursunuz. Peki ya şu an bile bombaların yağdığı bir memlekette değişmeyen her şeyin sorumluları kim olacak? Yediğiniz yemeği değiştirebiliyorsunuz aç olsanız da Ve sadece beğenmediniz diye. Peki, gerçek yalnızlığı yaşayan savaş içindeki insanlar acaba çamaşırlarını değiştirebiliyor mu? Düşündünüz mü hiç? İşte bunları düşününce salıverirsiniz aklınızın geri kalmıştaki tüm anılarını. Bunları düşündükçe beyninize takılmıyor mu beyaz ama paslanmış bir çengel. Takılmıyorsa yalnız kalmamışsınız hiç… (bu yazım yayımlandıktan sonra kendimi edebiyatçı gibi hissettim. Üstadımın söylediğine göre derin imgeler oluşturmuşum...)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ersin Aycan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |