Umutsuzluğa düşmeyin. -Charlie Chaplin |
|
||||||||||
|
Oysaki hayat bundan çok daha basit olmalı. Şişenin dibini görebilen herkesin özgürlüğüne kucak açması, itaat etmesi gereken tek özne olan zihnini serbest bırakması gerekir. Keşfetmek için çabalayıp duranlar, kaybolmanın müthiş hazzını henüz tadamadıkları için sürekli acı çekerler. Günün doğuşuna hayran olanlar aynı şekilde gün batımını da büyük bir keyifle izlerler. Güneşe bile ihanet ederler. Bütün sevgi sözcükleri gündüz vakti kulaklara fısıldanırken, geceleri sevişir insanlar. Sözler gündüze aittir, gerçekler ise geceye. İçki de gece içilir genelde. Zihnin karanlık tarafı, gecenin karanlığını hissettiği anda yerinde duramaz, bir an önce ortaya çıkmak ister. Onu engelleyebilecek tek şey ise gündüzden kalan kırıntılardır. Topraklarına daha önce hiç adımını atmadığın, sokaklarını ne bir filmde ne de bir fotoğraf karesinde gördüğün bir şehirde, amaçsızca dolaşman, gece olmasını beklemen ve kaybolman lazım bazen. Bunun için ayaklarını da kullanabilirsin, zihnini de. Hiç kimsenin yaşamadığı sokaklar yaratıp, o sokaklarda çığlıklar atarak koşabilirsin. Arkandan bağıracak kimsenin olmaması ve gidecek hiçbir yerinin olmaması gerek. Yalnız olduğunu kendine ispat etmen ve yalnızlığının sana bir armağan olduğunu kabul etmen gerek. Sosyal bir varlık olduğunu söyleyenlere siktiri çekip, bir kurt adam misali, geceleri “yalnız adam”a dönüşmelisin. İşte o zaman, belki de aradığın cevapları bulursun. Tabi hala soru sormaktan vazgeçmediysen. Soruların, cevaplardan daha önemli olduğunu söyleyen filozofları siktir et. Hiçbir soru cevabı olmadan bir anlam taşımaz. Sen cevapları daha önce kimsenin aramadığı yerde, kendi zihninin kuytu köşelerinde arayacaksın. Gündüzleri insan, geceleri ise “yalnız adam” olacaksın. Tüm insanların neyi aradıklarını öğrenecek ve onun dışındakileri arayacaksın. Daha önce sorulmamış soruların cevaplarını. Sana alkolün ve uyuşturucunun zararlı olduğunu söyleyenlere inanma. Onlar, kendi zihinleriyle yüzleşmekten korkan, gerçek zehrin hayatın kendisi olduğunu bilmeyenler. Sen ise hayat denen zehri içmeyi reddeden, gerçeğin, sana sunulanın tam tersi olduğunu bilensin. Şimdi kapat gözlerini. Önce yaşadığın yerden başla nefret etmeye, daha sonra en son gördüğün yüzü hatırla ve ondan da nefret et. Sevdiklerinden aslında ne kadar da çok nefret ettiğini düşün. Düşündükçe yalnız kalacak ve en son kendinden nefret edeceksin. Bundan sonra kimseyi sevemeyecek ve kimseden nefret edemeyeceksin. Hiç mutlu olmayacaksın ancak mutluluğu aramayacaksın da. Sen seçilmiş olansın. İnsan denen başarısızlıktan kurtulacak, hayat tarafından düzülenlere inat, hayatı düzecek olansın. Tanrı bile yarattığı “şey”in önünde eğilecek ve yenilgiyi hazmedemeyip intihar edecek. O gün geldiğinde sana deli diyenler, deliliği yeniden tanımlamak zorunda kalacaklar.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © gökhan babal , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |