..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Her devrim yokolup gidiyor ve peşinden yalnızca yeni bir bürokrasinin artıklarını bırakıyor. -Kafka
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı > namra namra




10 Ocak 2010
Hippi  
namra namra
Söylesene bir şeyler yabani ! Hep böyle hayvan gibi mi yaşayacaksın ? Hiç evcilleşmeyecek misin ? Tıpkı benim gibi sende insanlardan kaçan bir münzevi mi olacaksın?


:BBEC:
Dokuz yaşındaydım . Terliklerim kana bulanmıştı . Elimdeki gazozdan bir yudum alıp mutfak tezgahının altında , döşemenin üzerine serilmiş yatan annemi izliyordum . Dışkı ve kan kokusu birbirine karışmış ve ağırlığı burnuma oturmuştu . Annemin beni gördüğünde o yorgun haliyle telaşlandığı ancak gözlerinden fark ediliyordu . Utanmıştı ve midesinden dışarı fırlamış bağırsaklarını aceleyle tekrar yerine sokmaya çalıştı . Zoraki gülümsedi . Babam içerideki odadaydı ve deniz kabukları , sabun yağları , tahta askerler ve kırılmaz düğmeler gibi birbirleriyle hiç alakası olmayan mevzular hakkında kendi kendine bir şeyler geveliyordu . Arkadaşlarımın dışarıdan bana seslendiklerini duyduğumda gazozumdan bir yudum daha aldım . Annem başıyla sesin geldiği yönü göstererek bir an önce oradan çıkmamı istiyordu . Boş şişeyi masaya bıraktım ve evden çıkıp gittim .

Bunaltıcı bir yaz günüydü . Tüm insanlık gölgelere sığınmıştı ve etraf çok ıssızdı . Ben ve iki arkadaşım ise güneşin altında kocaman bir futbol sahasında amaçsızca topa vuruyor ve metrelerce peşinden koşuyorduk . Pek konuşkan bir çocuk olduğum söylenemez ,arkadaşlarım da öyleydi . Hiç konuşmadan tüm o öğleden sonrayı kan ter içinde ve sıkılarak geçirdik. Eve doğru yürürken aklımdan geçen ; annemin tüm dağınıklığı toparladığı ve fırlamış bağırsaklarını eski yerlerine yerleştirip midesindeki oyuğu diktiğiydi. Her zamanki gibi sofrayı hazırladığını ve beraber yemek için beni beklediğini düşündüm . Eve vardığımda ise kapının önündeki kalabalığın ortasında sedyenin üzerindeki beyaz çarşafı ve üzerindeki büyük yuvarlak kırmızı lekeyi gördüm . Aynı anda bir polis aracının arka koltuğunda kendi kendine mırıldanan ve elleri kelepçeli babamı fark ettim . Beni görünce elini kaldırıp selamladı ve bağırarak “ cumartesi günleri tuşlar gökyüzünden düştüler ,ama ben onları fark etmedim “ diyerek histerik bir kahkaha nöbetine tutuldu .

Eve girip boş masanın üzerindeki gazoz şişemi gördüm , masaya oturup şişeyi seyrederek biraz zaman geçirdim . O sırada içeri giren polis ve komşular beni işaret ederek kendi aralarında konuşuyorlardı .

--- Bir akrabaları ya da tanıdıkları , çocuğu yanlarına alabilecek birileri yok mu?

---Memur bey bu aile yıllardır burada oturur ve bir kez olsun bir misafirleri olduğunu kimse görmemiştir. Bu çocuk ise zaten bir tuhaftır . Ağzı vardır dili yoktur . Bütün gün elinde gazoz şişesiyle dolanıp durur . Zekası kıttır senin anlayacağın . Baksana şunun haline , hala o şişeye bakıp durur.

Geceyi karakolda geçirdim . Yaşayan tek bir akrabamız bile yoktu . Memurlar kendi aralarında tartışıp beni hangi çocuk yurduna vereceklerine karar verdiler . Birkaç saat sonra yoldaydım . Şehirden giderek uzaklaştık ve ormanın içinden geçen bir toprak yolda saatler boyunca ilerledik . Memurlar beni yurt kapısı önünde bekleyen bir bakıcıya teslim edip döndüler . Araba tamamen uzaklaştıktan sonra etrafta ne bir çocuk sesi duydum ne de tek bir kuşun öttüğünü.

Yurt arkadaşlarımın hepsi dilsiz ya da geri zekalıydı . Aynı günün gecesi yurttan kaçmaya karar verdim ve karanlık çöktüğünde duvarları aşıp ormanın içine daldım . Gece boyu önümü görmeden , nereye gittiğimi bilmeden , yorulup bitene dek koştum durdum .Penceresinden cılız bir ışık sızan karavanı gördüğümde olduğum yere çimenlerin üzerine yığıldım ve nefes nefese yıldızları seyrederken sızıp kaldım .

Uyandığımda karavanın önünde ki tahta masada ellili yaşlarda , uzun beyaz saçlı bir hippi eskisinin bir şeyler tıkındığını fark ettim . Yattığım yerden doğruldum . Beni görmüştü ama yokmuşum gibi davranıyordu . Yediklerini bitirdikten sonra masada birkaç şey bırakıp karavanına döndü ve kapısını kilitledi . Birkaç zaman uzaktan karavanın kapısını gözleyip hiçbir hareket olmadığına emin olana kadar bekledim . Daha sonra koşarak masadakileri alıp hemen tekrar uzaklaştım . Ben uzaklaşır uzaklaşmaz kapı açıldı ve elindeki şezlongla hippi tekrar belirdi. Şezlongu gölgeliğin altına yerleştirip kuruldu ve elindeki kitabı açıp okumaya başladı .

Ben yediklerimi bitirdikten hatta birazda kestirdikten sonra hippi halen kitabını okuyordu . Saatler sonra tekrar bir masa kuruldu ve hippi tıpkı sabah yaptığı gibi yediklerinin bir kısmını bırakıp karavanına döndü ve ben de aynı şekilde onun bıraktıklarını yiyerek karnımı doyurdum . Bu sefer masada bırakılan bir şişe gazoz da vardı .

Tıpkı vahşi bir orman hayvanı gibi tüm gün hippinin yaptıklarını izliyor , fırsat buldukça onun bıraktığı artıkları yiyor ve aramızda tek bir söz olsun konuşulmuyordu . Günler ve haftalar boyunca bu böyle sürüp gitti. Hatta yeni hayatıma alıştığım bile söylenebilir . Her şey aynı rutindi ; yemek yeniyor ve kitap okunuyordu .

Günün birinde hippi elinde bir kürekle karavanın önünde belirdi ve karavandan yüz metre ilerideki toprağı kazmaya başladı . Bir iki saat kadar kazdıktan sonra içine girdi ve derinliğinin kendi boyunu aştığını fark edip memnuniyetten gülümsedi . Tekrar karavanına girip bir elinde bir kitap , diğer elinde eski bir tüfekle kapıda belirdi ve rahat adımlarla ilerleyip şezlonguna yerleşti ve konuşmaya başladı ;

--- “-Varlık , sonsuz bir yaradır- ya da şunu dinle -Uçuruma gözlerimizi dikip baktığımızda bir süre sonra uçurumda bizim içimize bakmaya başlar- . Evet Nietzsche böyle diyor . Çok dertli desene . Söylesene bir şeyler yabani ! Hep böyle hayvan gibi mi yaşayacaksın ? Hiç evcilleşmeyecek misin ? Tıpkı benim gibi sende insanlardan kaçan bir münzevi mi olacaksın?

Buraya gelirken harfi harfine uymayı planladığım bir düşüncem vardı ufaklık ve artık son aşamaya geldim . Tabi ki tüm hayatım burada geçmedi . İyi kötü bir çok yıllarım oldu ama tıpkı rüzgarda savrulan bir çöp gibi bende dünyanın esintisiyle son olarak buraya savruldum . Yapmak istediklerimin bir kısmını yapabildim diğerleri ise ulaşılması çok zor hayallerdi . Elli yaşıma geldikten sonra yapmayı planladığım şeyleri tekrar gözden geçirdim ; görmediklerimi görmek , düşünmediklerimi düşünmek ve bilmediklerimi bilmek . Tüm bunların aslında tek bir eylemde toplandığını fark ettim : Okumak . Böylece bu karavanı satın alıp okumak isteyip de yıllarca yarına bıraktığım tüm kitapları topladım . Yaklaşık beş yıldır buradayım ve bu beş yılın sonunda işte şu elimde gördüğün kitap bu çöplüğün son hazinesi . Günün sonunda bitmiş olacak . Daha sonra ise şu az ileride kazmış olduğum mezarıma uzanıp tetiği çekeceğim . Ölmek için derimin büzülüp kemiklerimin eğrilmesini, beynimin hoşafa dönüp ağzımdan salyalarımın akmasını bekleyecek değilim . Her altıma sıçtığımda birileri kıçımı temizlerken umarsızca tavanı seyredip gevrek gevrek gülecek bir tip de değilim . Bedenimin ihtiyarlık sinyallerini verdiği bu son sağlıklı günlerimde terk etmeliğim bu et ve kemik çuvalını.

Bundan sonrası ise sana kalıyor ufaklık . Şayet üzerime birkaç kürek toprak atarsan sevinirim , hem senin için de iyi olur . Şayet burada kalmayı planlıyorsan bir süre sonra koku dayanılmaz hale gelecektir. Ayrıca leşim için bir dolu hayvanın buraya doluşmasını istemezsin.

Karavanın arkasındaki sol pencereye sırtını verip yüz yirmi adım atarsan oraya gömülmüş ve seni en azından bir beş yıl daha idare edecek olan erzağı bulabilirsin . Günün birinde burada hayat bitecektir ya da sen belki bir yolunu bulup buradaki hayatını sürdüreceksindir . Karavanda pek eşya yok, kitapları sığdırabilmek için yatak, masa,sehpa gibi temel eşyalar kitaplardan oluşturuldu . Onları okumak biraz olsun sıkıntını giderecektir. Sana ; daha genç olduğunu ve böyle bir yere takılıp kalmaman gerektiğini ,dışarıdaki koca dünyada şansını denemen gerektiğini söylemek isterdim . Ama bil ki orda bir bok yok . Hele senin gibi bir yabani için hiçbir şey yok . Gezegenin yerlilerine kendini gösterdiğin anda seni lime lime etmek için kapışacaklardır . Bir çoğu senin haline acıyıp sana yardım etmek isteyecek ve hayatını daha da çekilmez bir hale sokacaklardır . Dünya boktan bir yer , daha garibi ise bunu kabul eden herkes daha çok yaşamak istiyor ve artık insanlar buraya sığmamaya başladı . Şimdi kitabımı okumalıyım ufaklık ve sana iyi şanslar diliyorum .”

Gün boyunca bir daha sesi çıkmadı . Güneş batmak üzereyken kitabını bitirdi. Son kez ufka doğru bakıp esneyerek gerindi . Kitabı masanın üzerine bırakıp tüfeğini aldı . Islık çalarak kazdığı mezara doğru ilerledi . Son bir kez geriye dönüp baktı . Beni gördü ve ilk defa gözlerimin içine bakarak gülümsedi ; “ bari son okuduğum kitap güzel olsaydı” dedi ve çukura atladı . Çok zaman geçmeden tek el silah sesi geldi .

Çenesinden yukarısı tamamen yok olmuştu . Üzerine toprak atmadan önce mezara girip tüfeği ellerinin arasından almak için parmaklarını gevşetmekle epey zaman uğraştım . Mezarı kapatıp karavana girdim . Kendime soğuk bir gazoz açıp dışarı çıktım ve gölgeliğin altındaki masaya oturup cam şişeyi seyrettim .




.Eleştiriler & Yorumlar

:: ETKİLEYİCİ
Gönderen: KERİM ALİ / , Türkiye
10 Ocak 2010
Çok etkieyici buldum




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yeraltı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cüce
Metafizik Bir Aşk Öyküsü - 1 - Mushishi -

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Lucid Dreamer [Deneme]


namra namra kimdir?

Gerçekten önemli olan şeyler müzikle anlatılır.

Etkilendiği Yazarlar:
Paul Auster,John Fante,Stefan Zweig,Hermann Hesse,Richard Brautigan,Jostein Gaarder,Michael Ende,Woody Allen,Tim Burton,David Lynch,Oğuz Atay,İhsan Oktay Anar,Oscar Wilde,Shakespeare,İngmar Bergman vb..


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © namra namra, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.