Ben bir dünya yurttaşıyım. -Sokrates |
|
||||||||||
|
Çocukluğu. Sabah ezanı Bu yüzden Müslümanlara Allahın selamını öğretir. Allahın çocukluğu Güneydoğu gündoğumunda Ölüleri anmakla başlar. Ve anne ölür Ezanda ölür anne Selamı üzerine olan her çocuk Allaha döşünür. Dili vardır taşların. Sabahları en çok Islak bir huzurla Yatarken onlar İçleri ıslanmış kadınlar Pörsümüş yorgun erkekler Kutsanmak umuduyla Kıvrılır uyurlar. Hepsi laf bunların. Bana kalsa Ağır bir abdest kokusu İnce belli sürahiler Kadınların nemli apışaraları kokan Pazen donları. Burada Sözolmamış sesin kederiyle Başlar gün. Ve denir ki; Kaderinizi sevin Sevin kaderinizi Ve hayat için Tatlı bir tesadüf deyin. Ağır bir abdest kokusu İnce belli sürahiler Kadınların apışarası nemli pazen donları Ve mantarlı ayakları erkeklerin. Şadırvanda alaca su: Damlar Damlar. Ellerin beyazlığındadır ölüm Gövdenin kıvrımında.. Erkeğini isterken titreyen İçinin suyunda. Ben unuttum her şeyi. Geldiğim yeri Annemi, babamı, Mezarlığa gitmeyi. Orada yapayalnız kaldı akasya Ölülerin arasında ölümü en iyi anlatan akasya. Bir ağaç nerede duruyorsa Benziyor oraya. Akasya mesela Burada taşların arasında Farklı mı taşlardan? Selvi, ölülerin karanlık bir ah’la Durdukları son anın ipidir. Salkım söğüt, yaslı söğüt Suya kaptırmış içini, kırılgan. Benzer her şey baktığına. * Ben anneme benzerim Babama da tabii. Ve büyük halamın evinde yaşayan kediye de. Aslında şu yeryüzünü denizlerle düşünmemiz yok mu Hata ediyoruz. Dünyanın nefes aldığı bir ilk andı denizleri yapan. Dağları yapan bir öfkeydi Böyle söylüyor ilk kitaplar. Her dilin kendinden önce, Çok önce bir hayatı var. Ve onu sadece Bu kitaplar konuşuyor. Susarak bakıyoruz biz Hatırlamayarak. Şairler bir bok anlamıyorlar aslında Dünyanın çocuk kalmış bir acısı var Ve bu ezanda çıkıyor ortaya. Allahın selamı ölülerin üzerine oluyor Aşk diye bir şeyin farkına varıyor insan Dönmeyi öğreniyor Yerden kurtularak Durmadan dönerek Çölde yaşayanlara fısıldanmış bir hakikatle Kurur toprak * Nehir dediğin çölde kaybolur. Toprağını gizler nehir dediğin. Hiçliği tarif eden hiçliği anlar. Yokluğa bürünmek o ilk anda. Bir nehir tanıyorum Kayboluyor Bir çölün şehvetli karnında. Bir ayan olma hali belki, Ona en yakın göl Kayıklarını tutarak içinde, Balçığını yutuyor. Ama biliyor ki, Bir göl yutunca suyunu Ortada kalır Bir göl yutunca balıklarını Kararır. Tüm göllerini göremeden yeryüzünün Öleceğiz. Ne acı. * Gündoğumuyla gelen huzura da Günbatımının sancısına da Yabancısın. De ki; Sabahın efendisi sen değilsin Kimse değil. Yol gidenin Gün dönenindir Şiir hayatın Ve görenin. Allahın selamı Müslümanların ülkesinde Ölülerin üzerine olsun diyerek Kanatır günü. İnsanın çocukluğu annenin ölümüyle başlar Bitmez çocukluğu annesi ölenin. De ki; Sabahın efendisi sen değilsin Kimse değil. Kanamış bir solukla bakmaktan Yoruldum. Kimsesi yok kimsenin
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © AybArAn, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |