..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Deney, herkesin hatalarına verdiği addır. -Oscar Wilde
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Destan > Asım Gönen




11 Şubat 2011
Rüzgara Gömün Bizi  
Asım Gönen

:AIFG:
RÜZGARA GÖMÜN BİZİ
üç fidana

bu şafak
sonudur bütün şafakların
ve bu gecenin adı yoktur
dışarıda aç bir sokak
ve uçsuz bir kederdir gölgem
gözü kara
gönlü yok
paylaşıp bu son sofrayı benimle
dostumdu ağzını bıçak açmayan
dostumdu ışığa resmimi yapan
al beni konuş ey
hava ağır
hava kördüğüm
zamanın zamanı yok
gözsüz bakıp gözlerime
bu gecenin sabahı
göğsüne düşmüş kelledir
güneşi doğmayacak
destandır ranzam

yüzü tarih
boğazı emanet
elleri taş
ayakları nefret
al bu yürek
bu ölüm
kanlı mayıs göklerinde karanlığın
bu insan seli
koy ağlasın
karnına sarılmış
aç ve kahreden çocuklar ağıtısın
unutup yaşamı
yarını ören anamsın
boğazımda karnının kanlı acısı
beton memeleri ağzımda rüzgarın
kaneviçelere işle gözlerimi
yıldızlara tak
yaşamaı gül veren
ölümü okşamak
mlor sessizliği dağların

Bilsin ağuyu emziren yalan
Fırat bilsin
Gürleyen gök
Çakan şimşek
Ve sesinde sesimi savuran
Rüzgar bilsin
Tüketemez ölümü ölüm
Durmaz ağlarda
çığlık çığlığa susmak
Çemberin öte yüzünde
Çemberin öte yüzü kadar çıplak
Ve afat bulutları kadar yeniktir sesim
Artık ağlama resmime kapanıp
Artık kuş seslerine yama soluğumu
Sulara bırak

Bütün sevdaları getirin şimdi
Sevinçlere eyerli
ne varsa getirin
boynumda urganı ebedi ayrılığın
boynuma gülücüklerini dolayın çocukların
kudurmuş korkular kadar yiğit işte
kulluğunu görün bu gece cellatların
biliyorum
sabahı yok bu gecenin
şimdi aysız bir gökyüzüdür annem
şimdi yoksul bir meme
pörsür ağzında ihanetin
şimdi rüzgara ve gökyüzüne gömülürken biz
havyarın beyliği
şimdi dolarla sever nefretini kızlarımızın
işte ekmektir bakışları çocukların
duruşları yangındır
kefendir benizleri
gözleri mezardır
ve idamlarla büyütülür açlığı halkın
şimdi nedir bu susku federiko
bu fırat türküleri nedir
tanklarla kirletilmiş gecelere
hüzün sağıyor ay ışığı
ve mezar eşen bir seladan
kan yağıyor sessizliğe

Bırak şimdi beni federiko
Al gözlerini gözlerimden
Acının bekçisi
Kan emiyor halkın çanağından
Senin çingenelerinde
Portakal çalan ay ışığı
Benim türkülerimde
Ekmeğe veriyor başını
Durmadan insana bileyleniyor korkusu
Durmadan boynuma
Durmadan kupkuru bir saltanatın
Gelip gelip gülle taşlıyor dallarımı
Gelip bir sivas türküsü pir sultan ın
Biliyorum
Onun sesidir bu kızıl güller kucağı
Odur gözlerimde yanan bu hüzün
Kalk ayağa zulüm
Bu gece bu ölüm
yenik şarkısıdır
“yaşamı zulümsüz yaratmanın”
Bu gece Sivas ta serez dir
Bu gece bedreddin postunda
Bir kardeşlik bahçesidir içerim
Şimdi onu getir bana pir sultan
Çünkü o bu gece yeniden ölecektir
Nehirler gibi uzanıp o okyanuslar cennetine
O yeniden gökyüzüne gömülecektir

Dediler ki burada başlıyor ebedi ayrılığın
Dediler ki bu avluda bir sen
Bir de yosunlu yalnızlığı ağaçların
Nasıl üşüyor koynumda bir de
Merhametli uzaklığı kuşların
İşte yoksul bir tarih pörsüyor yüzünde
Bir de alanlar dolusu kalabalıkların
Çekil o yıldızdan şimdi anacığım
Çekil ki yanmasın gözlerim
Başımın üstünde gökyüzü
Başımın üstünde alev alev hıçkırığın
Bir de geceyi yırtar gibi bekçi düdükleri
Gelip gelip örtüyor üstünü sevdamın

Ne ki bu can şimdi
Bu ıssızlığı ne ki sokakların
Alaşafaklara eyerli Fırat
Fırat ki burada ayakları çıplak akar
Bütün denizlerini dünyanın
Bir Fırat türküsüyle dağlayıp
Mavi sessizliğe
Yanan ekmeğin destanını yazar
Kanat sesleri gibi kuşların
Boynumda boynu gibi şarkıların
Başladı kapımda fısıltılar
Kalk dostum
Bırak fırat ı
Zamanın zamanı yok
Geldi ak urbalar içinde ölüm
Geldi iki yüzü ortaçağlı bir yobazın

Sakalını kapkara giydirip haksızlığa
Açlığı allahlayıp çanağına halkın
Sabır taşlarından kale yaptın
Benim kellem satılmadı
Satmadı kanını vatanın
Dokunma güneşime ey
Gölgeme basma
Sarıl sofra artıklarına
Tıkın
Süt bakışları çocukların
Ekmeğe avuç açsın
Ve sen kirletme acımı
Tanıyan yok seni bu ırmaklarda
Biz ki avuç dolusu amindik ve kul
Biz ki açlığımız kadar kördük
Ve açlığımız kadar uzaktı bizden ekmek
Vardık ki bir grevler okuludur sevinmek
Vardık ki güneş değdi acımıza
Şimdi yaşam içindir böyle upuzun susmak ey
Açıp güneşeyarasını
Şimdi yaşam içindir ölümü ağzından öpmek


Bu avlu Ankara dır
Bu avlu
Rüzgarı donmuş bahardır
Özgürlüğe eyerlidir bulutları da
Kendisi acılara tutsaktır
Taş duvarlarında ayrılık
Taş duvarlarında hüzünle arkadaştır
Burada çınarlar ömrüdür özlem de
Yıldızlar uzaklığıdır kavuşmak
Burada derisi yüzülmüş nesimi dir akşamlar
Ay ışığıyla söküp ruhundan
Burada rüzgara gfömmüştür sesini pir sultan
Rüzgarda mahşeri uğultusu açlığın
Rüzgarda türküsünü yüzdürür acıların
Bir yanımda özgürlük
Birinde kanlı gömleği börklüce Mustafa nın
Burada tarih olmuştur ne varsa ey
Burada gökyüzü kadar büyüktür haklılığım
Bilsin artık
Boynuma karnından bakan
Ve
Yoksul bir memeden semiren
Acının şahı bilsin
Ne ağzı sönmüş bir volkan
Ne de yenilgimdir bu urganda sallanan

Gökyüzüne sesimle çizdiğim
Yaşam için ölmenin resmidir bedenim
Ağzımda kör bir meme olsa da boşluk
Ağzımda ateş almış sözdür haklılık
Tanıktır elim ayağım
Alnımdan bal sağan
Tarih tanıktır
Öpüp selamını açlığın
Karanlıkta upuzun susan
Gölgeme katıp gölgesini
Gözlerime sığınan
Tanıktır yeşil bakışları ağaçların
Şimdi ölüm ve yaşam
Bey ve kul
Şimdi zifiri bakışları cellatların
Şimdi yılan gibi dolanıp boynuma
Şimdi göğsümde kapalı kalan
Havasız çırpınıp havada
Şimdi boynumda yuvarlak bir ölümdür soğuyan
Şimdi selam bütün yağmurlara
Şimdi selam
Yüreğimi karnına kuymuş bütün analara



















Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Seçme Şiirler
Güzlükler Ortasında


Asım Gönen kimdir?

Şair Yazar

Etkilendiği Yazarlar:
Yunus Emre, Nazım Hikmet, Neruda, Hernandez, Mayakovsky, Aragon, Yesenin


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Asım Gönen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.