..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Þiir, seçmek ve gizlemek sanatýdýr. -Chateaubriand
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Yûþa Irmak




28 Mart 2020
Aydýn ve Politikacýlarýn Savaþý Neden Bitmez?  
Aydýn ve Politikacýlarýn Savaþý Neden Bitmez?

Yûþa Irmak


Birkaç gündür çoðunuzun bildiði meþhur filozof Sokrates’in döneminde kendisini suçlayanlara karþý yapmýþ olduðu meþhur savunmasýný okudum. Bu okumalarý öylesine deðil kendi dönemini, içinde bulunduðu ruh halini, karþýsýndaki muhataplarýný kafamda canlandýrarak gerçekleþtirdim…


:ADIA:
Birkaç gündür çoðunuzun bildiði meþhur filozof Sokrates’in döneminde kendisini suçlayanlara karþý yapmýþ olduðu meþhur savunmasýný okudum. Bu okumalarý öylesine deðil kendi dönemini, içinde bulunduðu ruh halini, karþýsýndaki muhataplarýný kafamda canlandýrarak gerçekleþtirdim…


Aslýnda bendeniz felsefe ve mantýk alanýný pek sevmeyen bir yapýya sahibim. Bu biraz gönül ehli olduðumdan, biraz da iki alanýn Ýslam dini ile çakýþmasýndan felsefenin geneline, mantýðýn ise bazý kaidelerini anlamaya çalýþmaktan hep uzak durdum, iç içe olmak istemedim.


Bunun bende býraktýðý boþluðu da gözlemleyebiliyordum. Yani felsefesiz ve mantýksýz bir hayatýn aslýnda olmazsa olmazýmýz olduðunu biliyordum. Zira bu iki mefhumun nimet olduðunu hatta bazý insani melekelerin çalýþmasýna ki özellikle vicdan gibi önemli bir santralin çalýþmasýna zemin hazýrladýðýna birçok kez þahit oldum.

Bugün felsefe ve mantýk alanýnda okumalar yapmaya beni iten iki faktör var. Bunlardan biri, bir arkadaþýn hayata, dünyaya, aileye, insana bakýþýndaki düþüncelerini mantýk çerçevesinde usulüne uygun bir þekilde deðerlendirip bana anlatmasý, sunmasý diðeri de dünyadaki aydýnlarýn fikirlerini siyasetçilere ve politikacýlara kabul ettiremeyiþindeki gizemdir diyebilirim.

Bu alana olan ilgimden deðil, sadece bana boþ gelen bu düþüncelerin zeminindeki kaypaklýðý beton gibi saðlamlaþtýrma gayretinde bulunamadýðým için çok üzgünüm. Ancak zararýn neresinden dönülürse kardýr deyu ilk okumamý Sokrat üzerine yaptým.

Evet, birçok filozofun hayatý, fikirleri, yaþadýklarý, dünya görüþlerinde herkesin alacaðý bir takým dersler olduðunu rahatlýkla söyleyebilirim. Eflatunun bu güzel eserinden sadece benim deðil her insanýn alacaðý bir çok ders var.

Sokrates, bundan takribi olarak 2500 yýl önce devletin tanrýlarýný inkar etmek ve memleketin gençlerini yanlýþ yollara sürüklemekle suçlanmýþ daha sonra da ölüme mahkum edilmiþ önemli bir düþünce insanýdýr.

Hem Sokrates; çarþýda, pazarda, toplantýlarda, gittiði ve uðradýðý her yerde, her görüþten insana, topluluða; örf, adet gelenek, görenek, inanç ve ön yargýlar üzerine sorular soruyor, sorduðu sorular kendilerini bilgili sananlarýn bilgisizliklerini ortaya çýkarýyor, çeliþtikleri noktalara temas ediyor, akýl temeline dayanmayan her þeyi çürütüyordu. Sokrates, insan alýþkanlýklarýnýn yine insanýn iradesini adeta bir sünger gibi emdiðini görüyor bu kiþilere acýyor, o güne kadar alýþýlagelmiþ her þeyi yeni baþtan düþünmeye ve doðruyu akýl yoluyla bulmaya zorluyordu.

Egemenliklerini ve çýkarlarýný halkýn bilgisizliði ve kör alýþkanlýðý üzerine kuranlara, karþýn ahlakýn ve inançlarýn “akli” kaynaklarýný araþtýrýp bulmaya çalýþan ve her þeyi akýl temeli üzerine kurmaya çalýþan Sokrates’in bu tutumundan halk tedirgin oluyor, onu, ahlaký ve dini inkar etmekle suçluyorlardý.

Sokrates’i yargýlamakla görevli 281 kiþilik jürinin verdiði ölüm kararý açýklandýðý zaman, Sokrates en küçük bir sarsýntý geçirmemiþ, yüreklilikle öbür dünyaya gitmekten korkmadýðýný söylemiþ ve hepsini yerin dibine sokan alaycý üslubuyla: “Orada hiç þüphesiz sormak yüzünden ölüme mahkum edilme durumu yoktur” diyerek hem cesaretini hem de hakikat ve bilgiye ne kadar aç olduðunu bilvesile paylaþmýþtýr.

Günümüz Türkiye’sinde Ahval ve Abilerin abisi: Sokrates Abi

Buraya kadar: “abi seni anlamakta zorlanýyoruz” diyenleriniz çýkabilir.. Hatta bu konuyu nereye baðlayacaðýmý merak edip düþünenler de olabilir. Hiç merak etmeyin konuyu öyle yerlere baðlayacaðým ki “iyi ki bu yazýyý okudum” diyeniniz de olacaktýr, “ne diyor la bu düdük makarnasý” diyenleriniz de olacaktýr illaki. Ben her iki düþünce sahibine de þimdiden okuma zahmetine girdikleri için teþekkürümü peþin peþin söylemiþ olayým. Mühim olan burada bir fikir teatisi yapabilmek. Belki düþüncelerinize baþka kanallar, baþka damarlar sunup oradan beslenmenizi saðlamaktýr. Evet, herkesin nasibi anlayabildiði kadardýr diyerek esas konumuza giriþ yapmaya çalýþayým…

Efendim, yapmýþ olduðum bu okumalarda o günden bu güne aslýnda çok þey deðiþmediðini gördüm. Yani o gün de bugünde gerçek aydýn zümresini politikacýlar, politikacýlarý ise aydýnlar bir þekilde kýrýma uðratmayý baþarmýþtýr.

Bugün memleketimizde ikide bir patlak veren bazý olaylar, halkýn aydýnlanmasýný, öðrenmesini, düþünmesini kendi çýkarlarýna aykýrý gören politik veya siyasi kiþilerin, ya da topluluklarýn tutumunda inanýn zerre kadar deðiþim yaþanmamýþ. Sadece fiziksel olarak bazý deðiþimler gözümüze çarpýyor..

Evet, kim olursa olsun bir insan düþüncesi fiiliyata geçmeden, düþüncesi ile bir aksiyon sahnelemeden sýrf fikirlerinden dolayý o kiþiye karþý yumruk sýkmak, onu ademe mahkum etmek büyük bir yanlýþlýktýr diyorum. Yani düþünceleri yüzünden mahkûm edilenlerin adýný bildiðimiz en eski kahraman filozoflardan biri Sokrates’e karþý 2000 küsur yýl önce yöneltilen suçlamalarýnda ne yaþandýysa günümüz Türkiye’sinde de hala Lâiklik, Ýslamcýlýk, Devrimcilik, Sosyalizm, Akýlcýlýk, Sos­yal Adalet v.b. gibi konu ve kavramlar üzerine herkes birbirine diþ bilemekten çekinmiyor.

Yani Sokrates’ten 12 (ya da 16) yýl önce baþka bir filozofun gelenek, ah­lak, din ve kanun kavramlarý üzerinde düþünmeler yapmaya kalkýþan Leukippos’un öðrencisi Protagoras’ýn eserlerinin Roma dönemi Atina’sýnýn pazar meydanlarýnda resmi emirle yakýlmasý, dinsizlikle suçlanarak kaçmak zorunda kalmasý, kaçarken boðularak öldürülmesi ile bu ­gün Türkiye’de kimi yayýnlarýn yasaklanmasý, toplatýlmasý, yok edilmesi, fikirleri yüzünden cezaevlerinde ölenler arasýndaki bu benzerliðe insan gerçekten hayret ediyor… Þimdi adýný hatýrlayamadýðým Batýlý bir düþünürün dediði gibi, “Ýnsanlýk haklarý saldýrýya uðradýðý zaman, ilk kurbanlarý verenler hep aydýnlar olmuþtur.” sözü hem mantýklý hem felsefi hem de bir hakikat olarak karþýmýza çýkýyor.

Evet, geçen 2000 yýlý bir kenara býrakýp daha yakýn tarihe þöyle bir göz atalým…

Ýþte insanlýk tarihindeki büyük bir devrimin hazýrlayýcýlarý: Voltaire ile Rousseau. Bu iki düþünür av köpekleri önünde nefes nefese koþan tavþanlar gibi, yýllar yýlý oradan oraya kaçmadýlar mý? Her zorba yönetimin katlanamadýðý tek varlýk anladýðým kadarýyla; gören, anlayan, düþünen kiþilerdir ve nedense ilk onlar “temizlenmeye” kalkýþýlýr. Avrupa’da bunun örneklerini saymakla bitiremeyiz… Þimdi Avrupalýlarý da bir kenara býrakýp Türkiye’deki duruma þöyle bir göz atalým..

Düþüncenin Kel Kahyalarý

Ünlü bir düþünür olduðu kadar bir eylem adamý da olan Simav Kadýsý oðlu Þeyh Bedreddin’i saymazsak, Osmanlý Devletinde düþüncelerinden ötürü kovuþturmaya uðrayan ilk önemli bilgin Molla Lütfidir. Fatih’in kitaplýk memuru olan ve patavatsýzlýðýndan dolayý halk arasýnda “Deli Lütfi” diye anýlan bu matematik ve astronomi bilgini, akli bilimlere önem veriyor, her fýrsatta kendi çaðýnýn bilim adamlarýný eleþtiriyor ve daha tehlikelisi, þakacý mizacýnýn dürtülerine kapýlarak, onlarý ikide bir iðneliyordu. I. Beyazýt devrinde Fatih medresesine tayin edilme­si ile rakiplerinin kýskançlýðýný büsbütün kýþkýrtan ve derslerinde dinin biçimsel yönünden çok vicdan ve ruhla ilgili yönü üzerinde duran Molla Lütfi’nin bu tutumu fýrsat bilinerek dinsizliði ileriye sürülmüþ; çaðýnýn en uyanýk bilgini büyük bir kurul önünde yargýlanýp 200 tanýk dinlendikten sonra 1494 yýlýnda Fatih ilçemizin meþhur At Meydaný denilen yerde kafasý kesilerek idam edilmiþtir. Kendi devrinde yaþayan Muhyiddin-i Foçavi gibi aydýnlar, Lütfi’nin iyi niyetli olduðunu, zamanýn ileri gelen þairleri, Molla Lütfi’nin idamýna haksýz yere, haset yüzünden öldürüldüðünü, bu sebeple de þehit olduðunu söylemiþ olsalar da iþ iþten geçmiþtir…

Bilim ve düþünceye karþý iþlenen ve birçok yönleriyle Sokrates faciasýna benzeyen bu cinayet, bizim bir Eflâtunumuz olmadýðý için, zamanla unutulmuþ, tarih sayfalarýnýn tozlu raflarýnda maalesef üzeri örtülü bir þekilde kalakalmýþtýr. Dünkü “dinsizlik” suçlamasýnýn yanýna bugün baþka türlü suçlamalar da katýldý güzel ülkemde. Anayasa, yurttaþlara düþünce, söz ve yazý özgürlüðü tanýmýþ olsa da, politikacýlarýmýzýn düþünceleriyle çatýþan aydýnlardan dün de bugün de hoþlanmadý, hoþlanmayacaklarda. Çünkü toplumla ilgili her konuda kendilerinden “düþünme izni” alýnmasýný pek seven ve isteyen siyasetçi ve politikacýlar bir bakýma, vatandaþlarýn kel kâhyasýdýr; “þunu düþün”, “þunu düþünme” diye iki­ de bir emir vermeye, buyruk buyurmaya pek teþnedirler. Bu konuda yüreði yanan ateist yazarýmýz Tevfik Fikret: Vataný, kurumuþ ulu bir çýnara benzetmiþ, aðacýn tepesinde uçup duran kargalarý göstererek;

“Þu dönen kargalar baþýnda senin,

Söyle bunlar mýdýr zehirleyenin?”

diye sorar.

Fakat her devirde ihtiyar çýnarý, kendi hayatlarý pahasýna da ol­sa zehirlenmekten kurtarmaya çalýþan düþünce yiðitleri de çýkmýþ hakký savunmuþtur kuþkusuz.

Çöküþ Devri Aydýnlarý

Molla Lütfi örneðinde olduðu gibi, imparatorluðun parlak çaðlarýnda dahi görülen aydýn kýrýmý, çöküþ devrinde artýk alabildiðine hýzlanmýþ düþünen kiþileri yurttan sürmek, hapsetmek veya rastgele bir yerde kündeye getirerek öldürmek bir gelenek haline gelmiþtir. Yukarýda; “temizlenmek” dedim. Türk aydýnýnýn yüzyýllardan beri alýn yazýsý budur diyebilirim. Hem de her inanç ve görüþten… Ýslamcýsý, Sosyalisti, Alevisi, Kürdü, Türkü toptan düþünce dünyasýnda ne kadar fikir beyan eden kiþi varsa sonlarý hep ya hücre cezasý, ya sürgün ya da yaðlý urgan olmuþtur…

Bütün ömrünü Abdülhamit ve onun þakþakçýlarýný bertaraf edip fiþlemekle geçiren þair Eþref, bir yergisinde:

“Haps ile neyf ile iþkence ile ömrü geçer,

Ýþte Türkiye’de þair olanýn hâli budur.”

der.

I. Mahmut devrinin en uyanýk, sözünü saklamayan bir devlet adamý ve þairi olan Keçecizade Ýzzet Molla’da devlet ileri gelenlerini eleþtirdiði için, önce Edirne / Keþan’a, sonra da Sivas’a sürülmüþ ve 1829 yýlýnda birileri tarafýndan öldürülmüþtür.

Abdülaziz devrinde Namýk Kemal, Ziya Paþa ve arkadaþlarýnýn, Abdülhamit devrinde Jön Türkler’in yurt dýþýna kaçmak zorunda kalýþlarýnýn nedenleri üzerinde de þöyle bir durup düþününce acaba bunlar niçin hapsedilmek, sürülmek ya da öldürülmek isteniyor diye sorasý geliyor insanýn… Hepsinin gazeteleri, dergileri, kitaplarý niçin yasak ediliyor, kapatýlýyor, toplatýlýyor, yakýlýyordu. O günlerde bir kimsenin üzerinde bulundurmasý bile aðýr suç sayýlan yasak yayýnlarý bugün okuduðumuzda padiþah da dahil hepsinin derdinin özgürlükler, eþitlik ve adaletten baþka bir þey olmadýðýna þahit oluyoruz… Hal böyle iken bu aydýn kýyýmlarý neden olmuþ? Neden kovulmuþ, neden öldürülmüþlerdir?

Sanýyorum bu sorunun cevabý: “kraldan çok kralcýlarýn varlýðý”ndan veya baþtakilerin keyfine baðlý olan baskýlý bir yönetim anlayýþýndan diyebiliriz… Bilirsiniz okumuþ, hayat ve dünya hakkýnda fikirleri olan hiç bir gerçek aydýný bir þey söylettirmeye ikna edemez, zorlayamazsýnýz. Bu tarz aydýnlar içinde yaþadýklarý dönemlerde Millet Meclisi’nin kurulmasýný, devlet yönetiminde ulusun söz sahibi olmasýný, vatandaþlara vicdan, yazý, söz ve toplanma özgürlüðü tanýnmasýný, halkýn sýrtýndan geçinmenin ve devlet hazinesini yaðma etmenin önüne geçilmesini, halkýn hayat þartlarýnýn yükseltilmesini, yabancý devletlerin iktisadi ve siyasi boyunduruðundan kurtulma yollarýna baþvurulmasýný istemelerinden dolayý bu duruma duçar olmuþlardýr. Yine o dönemin sanatçýlarýna bakacak olursak: þiir, roman ve oyunlarýnda, hatta yazdýklarý makalelerinde yurt ve ulus sevgisini iþlediklerini görür, o günlerin iktidar mevkinde bulunanlara göre bu yayýnlar “evrak-ý muzirre” (zararlý kâðýtlar) sayýlmýþ olmasý üzerinde düþünülmesi gerektiðini söyleyebilirim.

Abdülhamit’i indirip 1908 Meþrutiyetini kuran Ýttihat ve Terakki devrinde de deðiþen bir þey olmamýþ? Hem de hiç bir þey olmamýþ! Eskiden kanunsuz yapýlan iþler Kemalist zihniyetler tarafýndan kanunlarýn arka sokaklarýnda gizlenilerek yapýlýyor ve Tevfik Fikret’in deyiþiyle; “Kanun diye, kanun diye kanun tepeleniyor”; Bu tutuma karþý direnen yolsuzluklarý yazmak cesaretini gösteren gazetecilerse sokak ortalarýnda hiç acýmadan öldürülmüþlerdir. Hem de genç yaþta öldürülen Ahmet Samim ile Hasan Fehmi yurtsever gibi milliyetçi, ülkücü, namuslu kiþiler bile… (D. P. döneminde sokakta baþýna sopayla vurulan gazeteciyi hatýrlatmak isterim).

Abdülhamit’in baskýlý yönetiminin birçok siyasi ve politik nedeni olabilir. Onu bu tutumundan dolayý haklý gören ben de dahil milyonlarca insan vardýr elbette. Yani neden bu þekilde davrandýðýný, neden þairleri ve yazarlarý böyle sus pus haline getirmeye çalýþtýðýný, içinde bulunduðu topraklarý korumak için aydýnlarýn hep bir aðýzdan ülkenin selametine yönelik çalýþmalar yaptýrmak isteyiþini de anlýyorum. Fakat ne olursa olsun, bir aydýnýn düþüncesine, fikrine deðer verilmesi gerektiðini söylemeye çalýþýyorum. Evet beðenmeyebiliriz o kiþiyi. Huyu, suyu, yaþamý, bize benzemese de aydýn kiþilerin fikirlerine deðer vermek zorundayýz. Hatta bugün Ýslamcý düþünceye sahip kiþilerin bir dönem fikirlerine deðer verdiði bugün ise gündemlerine bile sokmadýklarý Dücane, Ýsmet Özel, Murat Menteþ, Ýhsan Eliaçýk, gibi bir çok kiþiye fikirlerinden dolayý, sözlerinden dolayý küfürler savurup onlarý dinlemeden kestirip atmak, fikirleri karþýsýna baþka bir fikirle çýkmadan salvo yapmak bence ne halka, ne siyasetçilere yakýþmýyor…

Atatürk Devri Ve Sonrasýnda Aydýnlar

Türk aydýný iþte yukarýda saydýðýmýz birçok sebeplerden dolayý hep yalnýz kalmýþtýr. Hatta bu yalnýzlýðý Gazi Mustafa Kemal Atatürk devrinde de görebiliriz. Sadece yeni baþlattýklarý fikirleri kabul edenlere nefes veren Kemalist yönetim, dindar gördüðü her fikre karþý kýlýcý çekip direk kafasýný kesmiþtir. Düþünün ki þapka giymedi diye öldürülenler, evinde Kur’an okuyor diye fiþlenenler, memurlar, idareciler, patronlar vs.. saymakla bitiremeyeceðimiz haksýz, hukuksuz yargýsýz infazlarýn bu dönemde de gerçekleþtiðine þahit oluyoruz. Evet, dünyanýn sanýyorum hiçbir ülkesinde aydýn ile politikacýlarýn arasý düzelmeyecektir. Bu ülkede de düzelmedi düzelmeyecek… Çünkü aydýnlarýn politikacýlarýn kafasý ile dünyaya baktýklarýný düþünmüyorum. Aydýnlarýn dünya ahvaline bireysel planda ve daha hümanist, yani insancýl baktýklarýný, umuma bakan yönünü ise politika ve siyasetçilerin fikirlerinin doðru olduðunu söylemiþ olalým.. Politikacý veya siyasetçilerin herhangi bir meseleye bireysel bakmadýklarýna defaatle þahit olduk. Onlar ulusun tamamýna, bir anne veya baba gibi bakýyorlar. Aydýnlar ise daha hümanist ve bireysel… Ýþte bu yüzden politikacýlarla aydýnlar arasýnda kýyasýya bir savaþ, iþ baþýndakilerin kendi kiþisel çýkarlarýný devlet çýkarý diye göstermeye çalýþtýklarý düþüncesi yüzünden yürüyüp giden “kutsal savaþ”ta kýrýma uðrayan aydýnlarýn yerlerine dün de yenisi geldi, bugün de yenisi gelecek, her konuyu bireysele indirgeyip sadece insani bakan aydýnlarýn karþýsýna da mutlaka daha geniþ bakacak ve tüm ülkenin durumunu göz önüne getirerek geniþ bakabilecek politika ve siyasetçiler hep var olacaktýr.

Þair Eþref, bir baþka þiirinde: “Tanrým! gidenler öbür dünyada cezasýz kalmasýn, bu dünyadaki hainlere ben yeterim.” demiþti! Þair Eþref’e bu sözü söyleten þeyin ne olduðunu tahmin edebiliyorsunuzdur. Dün Þair Eþref bugün onun yerini baþka yazarlarýmýz almadý mý?

Dünya Kýyamete Kadar Dönecek ve Dönüyor…

Politikacýlarla aydýnlar arasýndaki çatýþmalarýn tarihini incelediðimizde, her zaman ve her yerde aydýnlarýn haklý, politikacýlarýn ise boyalý basýnda hep haksýz olduklarýný okuyoruz. Bunun tersini gösteren bir tek örnek ben þimdiye kadar taradýðým evraklarda görmedim.

Dünyanýn dönmediðini söyletmek için Galile’ye iþkence ile gözdaðý verenlerin torunlarý, Galilenin buluþunu bugün kendi okullarýnda okutuyorlar. Bunun yalnýz biz farkýnda deðiliz. Köylülerimiz arasýnda açýlan bir ankette: “Dünya dönüyor diyorlar ya, doðru mu?” sorusuna, genç bir köylü: “Dünyanýn döndüðünden hiç haberim yok.” diyerek karþýlýk vermiþ. Yalnýz bazý köylülerimiz mi? Ýþ baþýndaki siyasetçilerimiz de olayý sadece bireyselleþtiren aydýnlarýmýz da aslýnda dünyanýn döndüðünden bihaber ya da bunun farkýnda deðil… Oysa dünya dönüyor ve kýyamete kadar da dönmeye de devam edecektir.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Büyük Þairlerin Þiirleri Nasýl Okunur?
Þiirin Þifresi Nasýl Çözülür?
Pavese’nin Yaþama Uðraþý
Niçin Yazýyorsunuz?
Mahþere Uzanan Sevgi: Rüveyda Ya da Ýkinci Mona Rosa
Meriç Saðcý Mýydý Solcu Mu? Mütefekkir mi, Mütercim mi?
Sanat Anlayýþýmýz ve Fuhuþ Sektörü!

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sefil Tarihçilerimiz!
Tarihimizi Aydýnlatan Bir Kitap
Edebiyat Düþüncesi Üzerine…
Kýlýçdaroðlu Tayyip Erdoðan’ýn ‘muhalif’i mi, Yoksa, ‘mefhum - U Muhalif’i mi?
Baþörtülü Cadýlar
"Tufandan Önce" Kitabý Üzerine Notlar
Dilin Düþündürdükleri
Hasretin Sebebi: Ýlham
Cihan Harbi Yahudiler ve Türkler
Portrait Of May Sartoris Tablosu'nun Düþündürdükleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sakin Bir Acý [Þiir]
Geldim [Þiir]
Sözün Çiçeði [Þiir]
Gözbebeði Turþusu [Þiir]
Bir Hicran Naðmesi [Þiir]
Sevgiliye Hasretle [Þiir]
Geceye Kâside [Þiir]
Benimle Ölür Müsün? [Þiir]
Beste-i Nigar [Þiir]
Bilemezsiniz [Þiir]


Yûþa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aþýðý! Yayýncý, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.