Yaþamak bir aðaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeþçesine... |
|
||||||||||
|
Buluþmalarýna daha saatler vardý, saatler sonra gün öðleye yaklaþtýðýnda geç kalýnmýþ bir sabah kahvaltýsýný paylaþacaklardý. O zamana kadar yapýlabilecek en güzel þeyin özgürce ve amaçsýzca yürümek olduðuna karar verdi. Aklý hep buluþtuklarýnda aralarýnda geçeceklerdeydi. “Gitme” diyecekti ona ve hiçbir þey demeyecekti bunda baþka; yüreðinin en derin yerinden gelen açýk, yalýn, içten bir “gitme” sadece… Erken baþlanan son yazý andýran bir sonbahar günü kötü giden onca þeyi tersine çevirebilecek güce sahipse eðer gitmeyecekti o da... Gitmeyecekti, hiçbir þey söylemeyecek, ama gitmeyecekti… Sadece “gitme”… O da… Gitmeyecekti… Gün yüzünü henüz öðleye dönmeden kararlaþtýrdýklarý yere vardý ve çok da uzun sürmeyecek olan bekleyiþinin tadýna varmaya çalýþtý; bazý mekanlar yalnýzken de, en az birileriyle paylaþýldýklarýnda olduðu kadar yaþanýlasýydýlar. Seyrekçe bulutlarýn arasýndan süzülen ýþýk huzmeleri… Boðazýn masmavi, boðazýn pýrýl pýrýl sularýnda oynaþan güneþ ýþýklarý… Güneþ’in pýrýltýlý ýþýklarýnda oynaþan bembeyaz martýlar… Bembeyaz martýlarý peþlerine takýp sakin sakin salýnan bembeyaz vapurlar… Gezi vapurlarýndan el sallayan ve el salladýkça yaþadýklarý yoðun mutluluðu kýyýdakilere bulaþtýran-belki de her þeye raðmen-yaþam dolu insanlar… Ýstanbul Boðazý o son yazý andýran sonbahar gününde yine-belki de her zamankinden daha fazla-hayat doluydu. Doðanýn hayat dolu titreþimlerini olabildiðince içselleþtirmeye çalýþtý, olumlu düþünmeye o gün her günkünden daha fazla ihtiyacý vardý. … Adamýn geldiðinde ilk gördüðü kadýnýn yüzüne yerleþmiþ belirgin tebessüm oldu, adamýn geldiðini görünce kadýnýn yüzündeki tebessüm birçok þeyi bir anda anlatývermeye çalýþan aceleci ve kocaman bir gülümsemeye dönüþtü, kadýnýn yüzüne sýðmayan gülüþü adamýn yüzündeki donuk ifadeye çarpýnca kýrgýn ve hüzünlü bir tebessüm olarak geri döndü. “Gitme” dedi kadýn; yüreðinin en derin yerinden gelen açýk, yalýn, içten bir “gitme” sadece… Ve bekledi… Adamýn yüzündeki donuk ifadenin eriyip gitmesini bekledi… Kýrgýn tebessümünü yeniden kocaman gülümsemesine dönüþtürecek sýmsýcak bakýþý bekledi… Heyecandan buz kesmiþ ellerinin adamýn sýmsýcak ellerinde huzur bulmasýný bekledi… Günlerdir telaþla çýrpýnan yüreðinin kendini sýmsýký saran kollarda sakinleþmesini bekledi… Sadece bekledi… Umutsuzca bekledi… Ne kadar beklediðini kendi de bilemedi… … “Sana gitme dediðime bakma, ben aþka gitme diyorum aslýnda... Senin ne önemin, ne yerin olabilir ki aþkýn karþýsýnda... Sen aþkýn bir yansýmasý, ne yansýmasý, bir yanýlsamasý olabilirsin olsa olsa...” diyerek sessizliði bozdu sonra kendisinin de hiç beklemediði bir anda. Tavrý karþýsýndakine hitap eder gibi deðil, kendi kendine söylenir ya da kendi kendine düþünür gibiydi daha çok, gözlerini masadan kaldýrmaya, sesini yükseltmeye gerek duymamýþtý bile. Bir anda ve öylece dökülüvermiþti onca söz kýrgýn dudaklarýndan fýsýldarcasýna... Yataðýna alýþkýn, sakin bir nehri andýrýrcasýna... Birlikte ve çok uzun sürede anlamlandýrýlmýþ olan her geçmiþ aný bir anda anlamsýzlaþtýrýrcasýna... Sözlerinin gerçek aðýrlýðýnýn, hayal mutluluðunu yok ediþinin hayal-gerçek görüntüsü karþýsýnda içi burkulurcasýna... Küçük ama rengarenk bir kýr kuþunu andýran yüreðinde birþeyler yýkýlýrcasýna... Geçmiþinin saplantýlarýndan kaçarcasýna... Yapayalnýz geleceðine bakmaktan korkarcasýna... Bir anda ve öylece dökülüvermiþti iþte onca söz kýrgýn dudaklarýndan... Sonra sustu kadýn, aniden bozduðu sessizlik ani susuþuyla birlikte aniden geri geldi; aniden ve tüm aðýrlýðýyla çöktü masalarýna. Belki daha konuþacaktý, biriktirdiði kýrgýnlýklardan birkaç cümleyle kurtulmasý imkansýzdý; ama konuþamadý, kýrgýn dudaklarý bastýrýlmýþ çaresizliðinin bir anda özgür kalmasýnýn verdiði acýyla titredi, konuþmaya devam etse aðlayýverecekti. Kadýnýn fýsýltýlý sözleri adamýn yüreðini deldi geçti, ne diyeceðini, ne düþüneceðini bilemedi adam, tüm düþünceleri ve her þeyi çok soðuk iklimlerdeki baharýný kaybetmiþ nehirler gibi donmuþtu sanki. Ruhunda hissettiði derin çaresizliðin yarattýðý sýkýntý ellerindeki amaçsýz telaþlýlýkta vücut buluyordu, nereye koyacaðýný bilemediði, koyduðu yerde tutmayý beceremediði bir çift fazlalýk gibiydi elleri; sonunda masanýn altýnda gizlemeye karar verdi masanýn üzerinde kalýcý bir yer bulmayý baþaramadýðý gereksiz ellerini. Aniden ama anlaþýlýr, “Ne dediðini duyamadým… Yani tam olarak…” dedi. Kadýnýn tüm sözlerini duymuþtu oysa, duyamadýðýný söylemesindeki bilinç dýþý da olsa tek istek biraz olsun zaman kazanabilmekti. Gözleri hala masanýn altýnda sakinleþmeye çalýþan ellerindeydi; belki düþüncesindeki yoðun karmaþadan, belki bilinçaltý hala elleriyle uðraþtýðýndan, belki de bir anda söyleyiverdiði yalanýndan utandýðýndan gözleriyle kadýnýn gözlerini aramaya cesaret edemedi. “Sen diyorum…”, “Sen kimsin ki aþkýn karþýsýnda…” deyiverdi kadýn, az önce birbiri ardýna sýraladýðý sözlerin etkisinde kalmýþ yüreðinden taþan öfkeli kýrgýnlýðýn verdiði güçlü ama geçici cesaretle. Adam içinde kalmýþ son ve küçük bir umutla kadýnýn geri adým atmasýný bekliyordu, kadýn geri adým atmayýnca öylece kalakaldý, bundan sonra yapabileceði tek þey kadýnýn öfkeli monoloðunun tek ve sessiz dinleyicisi olmaktý. “Seni rüzgarsýz ama karlý, gökyüzünden lapa lapa karlarýn yaðdýðý bir günde sevmiþtim; kimbilir belki sen deðil de süzüle süzüle yaðan kardý aslýnda sevdiðim. Buz gibi ellerindeki soðukluða karþýn gözlerinde gördüðüm sýcaklýðý sevmiþtim, belki bana öyle gelmiþti, belki de gözlerin o zamanlar da sýcak deðildi sevdiðim.” dedi kadýn. Adamýn suskunluðu karþýsýnda daha da artan öfkesine engel olmanýn çaðrýsýný umursamadý, belki umursamaya gerek duymadý, belki de adamýn suskunluðu karþýsýnda daha da artan öfkesine engel olmanýn çaðrýsýný duymadý. Aktý akacak gözyaþlarýyla ýsýnan gözleri adamýn soðuk ve manasýz gözleriyle karþýlaþýnca gözyaþlarý gözlerinde dondu, artýk adamýn soðuk gözleri uðruna dökeceði tek bir gözyaþý bile yoktu. Hýzlý hareketlerle kalktýðý masadan hýzlý adýmlarla uzaklaþtý, son yaz kadar güzel günle birlikte her þeyin düzeleceði umuduyla sabahýn erken saatlerinde çok da düþünmeden alýverdiði iki tiyatro bileti masada unuttuðu kitabýnýn altýnda öylece kalakaldý, kitabýn sayfalarýyla birlikte biletlerin açýkta kalan uçlarý hafif hafif esen rüzgarýn esintisine kapýlmýþlardý. Kadýnýn gidiþiyle birlikte çaresiz kalan gözlerini masada gezdiren adam kadýnýn ardýnda býraktýðý kitabý amaçsýzca eline alýp kitabýn sayfalarýný karýþtýrmaya baþladý. Adamýn dalgýn gözlerinden kaçan iki bilet rüzgarla birlikte el ele ve özgürce havalandýlar, boðazýn masmavi, boðazýn pýrýl pýrýl sularýnda usul usul ýslandýktan sonra boðazýn enginliðinde kayboldular… SERAY ANIL
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © SERAY ANIL, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |