 • İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu |
1
|
|
|
|
Yaklaşık 20 sene önce bir abimizin 5 yaşındaki oğlunu gece 3, 4 sularında apar topar acile götürmüştük… Minik Burağın ateşi bir hayli yüksekti. Yavrucuk yükselen ateş sebebiyle kusmaktan, kusmaya çalışmaktan bitap düşmüş, burnu ile nefes almakta zorlanır hale gelmişti. O pempecik yanakları sararıp solmuş, gözlerimizin içine yarı baygın bir şekilde bakıp duruyordu…
|
|
2
|
|
|
|
Artık Deniz bağımsızdı, dilediği işi yapabilirdi; onu kimse tutamazdı. Deniz aldı yürüdü, ülkenin bir numaralı mankeni oldu.
ERDEN ERKİN |
|
3
|
|
|
|
Dışarı çıktım. Hafif, incecikten bir yağmur yağıyordu. Arabama bindim, silecekleri çalıştırdım. İçimde derin bir hüzün...Nasıldı bu insanlar, aman Allahım, para için insanlıklarını bile unutmuşlardı.
ERDEN ERKİN... |
|
4
|
|
|
|
Arada rakısını yudumlarken iki damla yaş süzülüyordu yanaklarından ama ne yapsındı, bu işler böyle dönüyordu...
ERDEN ERKİN |
|
5
|
|
|
|
Üretim kurallarını anlatmaya başlamadan önce kuşların yağlanmasının önüne geçilmesi gerektiğini belirtmek isterim |
|
6
|
|
|
|
Sibel erkek egemen sistemin ve gericiliğin kurbanı olan genç kızlardan sadece birisiydi. Her yıl birçok kız çocuğu Sibel gibi durumlar ile karşılaşabiliyor. Sibel celladını babasının yüzünde gören genç kızlardan biriydi... |
|
7
|
|
|
|
Elimde mikrofonla sokağa çıksam ve rast geldiklerime sorular sorsam. Kadına ve erkeğe. Gencinden ihtiyarına. Mini eteklisinden kapalısına. Şalvarlı erkekten kravatlısına. İlkokullusundan üniversitelisine. Cami cemaatinden bayramdan bayrama namaza gidenlere. Ha, yirmi beş sene öncesindeki bay Veysel Başer’e de. İğne önce kendine batırılmalı. Cevapları az çok tahmin etsem de… Sanki bir bilen yalnız benim de… Bu konularda beni sulu dereye götürüp de susuz getirecek sayısız insan vardır. Buna rağmen sormadan edemeyeceğim. |
|
8
|
|
|
|
Burada her türlü insan var. Anasını kesen, babasını soyan, çocuğunu doğrayan ne ararsan var.Hele İstanbul’dan gelen iki tinerci daha gelir gelmez bizim ormancı Hüseyin’in oğlu Cabbar’ın suratını kesti. Geçenlerde iki paket sigaramı çaldılar. Traş kolonyamı bile içmişler. O gelen tinerciler yapmış. Gardiyanlar bile bir şey demiyor. “Birbirinizi idare edin. Kardeş kardeş yatın. Siz artık bir ailesiniz.” diyorlar |
|
9
|
|
|
|
Hayallerimizi aldılar. Hiç değilse düşlerimizi, kişiliklerimizi, kırıntıları kalmış özgürlüğümüzü almalarına #HAYIR DİYELİM Mİ? |
|
10
|
|
|
|
Elektrik direğinin az ilerisinde, az önce nefesleri kesilircesine koştukları sokağın bitiminde elinde kanlı baltayla onlara bakıyordu. Avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı, “Kaç Nazlıcaaaann kaaaççççç!” |
|
11
|
|
|
|
PTT’de öylesine bir gün işte… PTT, ne iş yapar diye sorarsanız. Mektup taşır. Telgrafınızı ulaştırır. |
|
12
|
|
|
|
Bir ülke düşününüz, (AB Ülkesi) sizin ülkenizde cana ve mala zarar verici her türlü terörü destekleyerek, sizi Ermeni Soykırımı ile dahi suçlarken, size karşı şahsen, hiçbir haksızlık etmemiş olacak ve mahkemeleri ama sizi asla haksız olarak mahkum etmeyecek. Bu mümkün değil. Bunu mümkün sayan mantık ne yazık ki ancak ve sadece Türkiye’de vardır |
|
13
|
|
|
|
Ülkemizde yaşanan makam, mevki düşkünlüğü ve bu makamlara gelebilmek için kimlere yüz suyu döküldüğü malum. Bu hikâyedeki Tâli Bey bir prototip.Nice nice Tâli Bey'ler kimlere nice taklalar atıyor... |
|
14
|
|
|
|
Emekli olunca bir sahil kasabasına yerleşecektim. Elde avuçta ne varsa satıp kendime bahçe içinde bir ev alacaktım. Çiçekler yetiştirecektim, birkaç ağaç mandalina, limon, portakal… Ağaçlar evin arka bahçesinde olacaktı. Güller ve mevsim çiçekleri denize bakan tarafta… |
|
15
|
|
|
|
Bu aslında yola çıkarken ilk yazımdı.. Sonra en kıymetlim oldu.. |
|
16
|
|
|
|
"Sana bir silah mı yahut uyuşturucu mu lazım, yapacağın iş için adam mı lazım, bulunduğun vilayetteki en yakın bir roman mahallesine git, orada bir kahvehaneye gir otur çay söyle. Seni kimsenin tanımasına gerek yok, yeterki paran olsun, daha çayını bitirmeden yanına gelirler.Merak etme sen adamım" |
|
17
|
|
|
|
Parlak bir dolunay ışıltısının bütün İstanbul'u aydınlattığı serin bir bahar gecesiydi. Boğazdan sokulan rüzgar, Haliç'in kendine has o ince yosun kokusunu bağrına sararak sürükleyip karşı tepelere kadar götürüyordu. Ve o gece, bütün İstanbul uykusuz, bütün İstanbul huzursuzdu sanki... |
|
18
|
|
|
|
Hasan, ortalarda yoktu. 12 yıl olmuştu Hasan’ından ayrılalı. Oğul anasından ayrılalı… Neredeydi, kiminleydi, ne yapıyordu? Kimse bilmiyordu. |
|
19
|
|
|
|
Berrak bir pınar vardı, dalgalarında
gümüşler oynaşır.
Narkissos
|
|
20
|
|
|
|
Masmavi bir dünyası vardı. Taptaze hayalleri, gidilecek çok yol, başarılacak çok iş vardı önünde. Kanı deliydi, bu yüzden uçarıydı zaten. Lisenin ikinci sınıfına gelmiş en büyük iki hayalinden hangisini seçeceğine karar verememişti. O’nu kuşatan hayallerinden ilki; inşaat mühendisi olmak diğeri ise; pilot olup göklere adını yazdırmaktı. |
|