• İzEdebiyat > İnceleme > Sanat ve Sanatçılar |
101
|
|
|
|
Bir ömür kadar uzun, bir nefes alıp verme süresi kadar anlık bir bakış. Tek bir kaçamak bakışa kaç öykü sığar? Hangi hayatlar gelip geçti bu gri sarıya dönmüş siyah beyaz fotoğrafta. Zamanın yıkıcı etkisine karşı kaç hikaye sessizce takılı kalır o yarısı yenmiş tırtıklarda. Silkelesen kaç umut, kaça neşe, kaç hayal dökülür bu fotoğraftan? Kulağımı dayasam repliklerin fısıltılarını duyar mıyım? Sanki kadının dudakları oynar gibi, sol köşedeki adamın gözlerindeki parıltılar. Hani dile geldi gelecek derken…
|
|
102
|
|
|
|
Ahhhhhhh! Daha fazla tutamadığım soluğumu bir nefeste geri vermiştim. Sanki çok derinlere dalmışım da vurgun yememek için yüzeye çıkmaya çabalayan ama bir yandan da acele etmek istemeyen balık adamlar gibi hissediyordum kendimi. Karşımdaki adam bir yandan |
|
103
|
|
|
|
Bugün “iyi bir tiyatro” varsa, bunu gizli kalmış Oscar’lara borçluyuz. Onların tiyatro aşkına. Hayatlarını gözlerini kırpmadan tiyatroya adayışlarına. O adayıştaki dürüstlüğe ve cesarete. Oscar’ların hatırına tiyatro yapmak. İnadına tiyatro yapmak. Hele de günümüz koşullarında. Üstelik kaliteli ve “iyi tiyatro” yapmak. |
|
104
|
|
|
|
Üretken bir yazı insanı olarak Enis Batur üzerine bir deneme |
|
105
|
|
|
|
Sıkıntılar, yokluklar, çaresizlikler... Salon yok, kadro dar, bütçe yetersiz... Böyle şartlarda çalışmak gerçekten zor. Zordan da öte. Mucizevi bir şey. Fakat ne olursa olsun parmağımızın arkasına saklanmadık |
|
106
|
|
|
|
1950-1960 arası DP iktidarı döneminde yürütülen müzik politikaları içinde geleneksel türk müziğinin yeri... |
|
107
|
|
|
|
İnceltilmiş beğeniler dediğimiz türden süslemelere sapmadan, ruhlar odasından gelirken cebine koyduğu bir parça “yeni doğan tazeliğini” orada unutmuş gibi çalıyor. Azar azar cebinden çıkardığı çocuk ruhların kahkahalarından kalan kırıntıları yavaş yavaş bize doğru üflüyor. Üzerimize bir temizlik hissi çöküyor, bir hafiflik hissi. Adını koyamadığımız bir iç huzuru. Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin kirletemeyeceğinden emin olduğumuz özel bir paylaşım sunuyor bize. Muhtemelen Peter Pan’ın “var olmayan ülkesinden” aşırdığı “peri tozunu” da kullanıyor olabilir. Belki hafiflik hissi bundandır. |
|
108
|
|
|
|
ŞAİR BİR HALK ADAMI sSABAHATTİN ALİNİN HAPİSHANE HAYATI
|
|
109
|
|
|
|
Şair Murat Arıcı’nın duygu dünyasından inci taneleri gibi dökülen, sevgisini, mutluluğunu, coşkusunu dile getiren şiirler. Büyük bir pınardan akan coşkun su gibi kaleminden dökülen büyülü dizeler “Yüz Görümlüğü”
YÜZ GÖRÜMLÜĞÜ
Vuslata beş kala titreyen eller,
Geline takarmış yüz görümlüğü.
Yoksa ses vermezmiş şakıyan diller,
İnadı yıkarmış yüz görümlüğü.
|
|
110
|
|
|
|
17 Mayıs 2010 Pazartesi, 14:00 te açılışının yapılacağı ve
27 Mayıs 2010 Perşembe gününe kadar devam edecek olan İzmir Liseler arası Tiyatro Festivali
Eşrefpaşa Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi, Güzelyalı Kültür Merkezi ve Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi
'nde sergilenecek oyunlarla gerçekleşecek.. |
|
111
|
|
|
|
Geleneksel Musıkîmizin İmparatorluk' tan Cumhuriyet' e aktarılmasında önemli bir misyon yüklenen Münir Nureddin Selçuk' un hayatına ilişkin bir inceleme... |
|
112
|
|
|
|
12 Mart Muhtırasının Geleneksel Mûsıkîmize etkisi... |
|
113
|
|
|
|
Bu bir oyun değildir. Bu bir pipo değildir. Bu bir elma değildir. Aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Aslını görmek için lütfen resmin arkasına bakınız. Sahnede kalın kartondan yapılmış bir kadın ve bir erkek maketi. Ama yüzleri yok. Hayal gücünüzü çalıştırın. Siz tasarlayın. Yani oyun öncesinde,aklımızı çalıştırıp beyin jimnastiği yapmanın hiç birimize zararı olmaz değil mi? Hem belki oyuna hazırlık süreci de oyunun bir parçasıdır. Kim bilebilir? Emin olmak için lütfen resmin arkasına bakınız.
|
|
114
|
|
|
|
Cardenio’nun kaderinde hep “unutulmak” sonra “yeniden hatırlanmak” ve “yeniden unutulmak” var. İlk defa, Shakespeare’in imzasıyla 1824 yılında basılan oyun, sonraları unutuluyor. Oyun uzun bir kış uykusundan sonra tekrar hatırlanıyor. Sırasıyla, 1875, 1892, 1910, 1978 ve 1994 yıllarında tekrar basılıyor. Bu sefer artık “unutulmamak üzere”, Türkçe basımıyla birlikte tiyatro severlerin karşısına çıkıyor.
|
|
115
|
|
|
|
[[K]]İSTANBUL HASTASI[[/K]]
Ben mi
İstanbul romansa eğer
Bir sayfasıyım
Gemi ise
Tek tayfasıyım
Şiir gece
Deniz martı
Şarkı ışık mevsim mehtap
İstanbul hastasıyım
Ben onun
Son sayfasıyım
|
|
116
|
|
|
|
Dünyanın hiçbir oyununda, vahşete ve teröre bu kadar çok gülünmemiştir. Ve hiçbir oyunda bu kadar çok insan ve bu kadar çok kedi katledilmemiştir. Kan gövdeyi götürürken biz seyirciler, cehennem zebanileri gibi kahkahadan kırılıyoruz. |
|
117
|
|
|
|
Dünya kukla tiyatrosu örnekleri arasında en önemlilerinden biri kuşkusuz Japon Kukla Tiyatrosu ve Otome Bunraku Tiyatro geleneğinin temsilcisi olan Masaya Kiritake. Dünyada yaşayan beş Kiritakeden biri olan Masaya Kiritake, İzmir Sabancı Kültür Merkezi’nde sahnelediği unutulmaz gösteri ile izleyenleri büyülüyor.
|
|
118
|
|
|
|
Genç ve güzel bir sanatçı olan Laden İnce, özellikle şu son günlerde, adından, gerek ülkemizde ve gerekse Dünyanın birçok ülkesinde söz ettiriyor. Birçok ülkede konserler veriyor. Fransa, Almanya, Türkî Devletler gibi daha birçok ülkede sahne alıyor. 1986 yılında Lefkoşa’da dünyaya geldi. 7 yaşlarında müzik çalışmalarına başladı. Zehra Topçuoğlu ve Yıltan Birand’dan piyano dersleri aldı. Şarkı söylemeyi çok seven Laden İnce zaman içerisinde Yıltan Biran’dın dramatik sesinden çok etkilenerek operaya yöneldi. |
|
119
|
|
|
|
Anayasanın değiştirilmesi, türban, laiklik derken Türkiye, ağır gündemi ve uluslar arası platformda her gün yaşadığı olumsuzluklarla tarihinin en hassas döneminden geçiyor. Böyle bir ortamda, maalesef bir çok kişiye göre sanat “düşünülecek en son şey”. Tepki vermek. Karşı çıkmak. Hayata karşı duruşunu göstermek. Sanatçı olarak, “ben de varım!” diyebilmek. Bunu, sanatın evrensel diliyle yapabilmek.
|
|
120
|
|
|
|
Kağıt adam uyuyakaldığı vadide uyanır. Ne devler vardır, ne de kendisini izleyen kocaman bir göz. Sonra cebinde bir dilim ekmek bulur. Ekmeği bitmemiş miydi? Büyük hediye. Çünkü o artık “bir dilim ekmeğin kıymetini” bilmektedir. Kırıntıları dökmeden bir dilim ekmek yemenin, bir dilim ekmek “ikram etmenin” değerini öğrenmenin ne kadar büyük bir hediye olduğunu işte o an anlar.
|
|