• İzEdebiyat > Eleştiri > Sinema ve Televizyon |
41
|
|
|
|
“…ve büyük bir deprem oldu. Güneş, keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay, baştan aşağı kan rengine döndü. İncir ağacı, güçlü bir yel tarafından sarsıldığında nasıl ham incirlerini yere dökerse, gökteki yıldızlar da öylece yeryüzüne düştü. Gökyüzü, dürülen bir tomar gibi ortadan kalktı. Her dağ ve her ada, yerinden sökülüp alındı. Dünyanın kralları, büyükleri, komutanları, zenginleri, güçlüleri, bütün köleleri ve özgür kişileri, mağaralarda ve dağların kayaları arasında gizlendiler. Dağlara ve kayalara seslenip dediler ki, «Üzerimize düşün! Taht üzerinde oturanın yüzünden ve Kuzu'nun gazabından saklayın bizi! Çünkü Onların gazabının büyük günü geldi, buna kim dayanabilir?”
(Yuh. Vah. Böl. 6 Ay. 12- 17)
|
|
42
|
|
|
|
Yıllarca kendi kimliğini bulmak için savaşmış ve aslında “homo” olurum endişesiyle babasına duyduğu derin hayranlık yüzünden sürekli kendi kimliğinden kaçmış, ya da belki sürekli bu düşünceden dolayı homoluğu kimliği saymaya yakın hissetmiş, annesi tarafından seçilmiş olduğu düşünülen, bu uğurda Quebec’ten Kudüs’e kadar bir içsel yolculuk yapan, (Filmde homoseksüel gösterilse de bence biseksüel) Zac’in öyküsü. |
|
43
|
|
|
|
Ünlü bir ismin biyografisi üzerine kurulan bir sinema filmini, hele de o isim daha sağlığında efsaneleşmiş ve ölümünden sonra da o efsane günden güne büyümüşse, daima bir tehlike bekler. |
|
44
|
|
|
|
Suskun Sinema Yazıları, sinema bireyin ve toplumun bir yansımasıdır anlayışıyla hareket ederek son döneme Türk sinemasının filmlerini sosyolojik ve psikolojik yönleriyle mercek altına alıyor. Suskun Sinema Yazıları, Filmlerle Türk toplumun kimliğini sorgulayarak bulmaya amaçlamaktadır.
|
|
45
|
|
|
|
Kadın erkek ilişkileri beklentilerin üzerine kurulu olmanın kurbanı olma yolunda gidiyor. İki farklı dünya, iki farklı yürek ve farklı coğrafyalardan gelip, yola çıkanların aralarındaki beklenti sınırlarını kaldırmalıdırlar. Çünkü coğrafyalarda iklimler farklı yaşanır.ve kendine özgü örtüsü vardır. Bu örtü her zaman başka örtüleri kuşatmayı amaçlar. Kendine benzetme, kendi istediği gibi olmaya zorlama, kendinden taviz vermeden kendini kabullendirme uğraşı verir. Kadın sessizce, erkek doğrudan saltanat peşinden koşar. Tahtı ortak paylaşmak iki tarafın akılına gelmez. Coğrafi iklimlerin uyumu da böyle sürekli bozulur.
|
|
46
|
|
|
|
Duygusallık kör bir kuyu. Suyunu karıştırdıkça bataklaşan bir özelliğe sahiptir. Duygular koşullarla renk ve şekil değiştirdikçe insana meçhul, gizemli yönlerinin artmasına neden olmaktadır. Dolaysıyla duygusallık insanı aldatmaya, yanlış adreslere sürüklemeye devam etmektedir. Duyguların insana ihaneti, insanların kendileriyle yüzleşememekten kaynaklanmaktadır. Duygular insanın kendisinden kaçışıyla güç ve irade kazanır. |
|
47
|
|
|
|
Şaşırtıcı, sarsıcı, üzücü, sıkıntı verici ama bir yandan da acıtan bir film |
|
48
|
|
|
|
Ayağına takılan takılacak olan her taş hak yolunun halidir. |
|
49
|
|
|
|
Biz akşamları Nadir’in kahvesine takılırız. Aslında, “takılmak zorundayız” demeliydim. Geç kalırsak Nadir eve telefon edip, “Daha gelmiyor musun, nargileyi hazırlayayım mı?” diye sorar. Böylesine yüzsüz bir kahvecidir... |
|
50
|
|
|
|
Zaman zaman bizlere unutturulmaya yok sayılmaya çalışılsa da ülkemizin gerçekleri…
Türkiye'nin yakın tarihi bu kadar gerçekçi bu kadar yalın ve bu kadar anlaşılır bir şekilde aktarılmamıştı biz izleyicilere…
|
|
51
|
|
|
|
Bu belgesel film, her şeyden önce, kin ve nefreti içermiyor. Birilerine karşı, kimseyi kışkırtmıyor. Yaşanan acı gerçekleri, gün ışığına çıkartmak ve geleceğe ışık tutmak için hazırlanmış bir film. Ada üzerinde bir daha böyle acılar yaşanmasın, yeni nesil, geçmişi unutmayıp doğrudan birinci ağızdan öğrensin ve geleceğe emin adımlarla ilerlesin diye hazırlanmış. Çünkü en doğru olanı yaşayanlar biliyor. Kimseye kin, nefret besleme gayesi güdülmemiş. Tamamen canlı tanıklardan yararlanılmış… |
|
52
|
|
|
|
Nuri Bilge Ceylan, son filmi Bir Zamanlar Anadolu’da ile taşra insanının haleti ruhiyesinin haritasını çıkarma girişiminde bulunuyor. Taşra insanının tekdüzeliği, birbirine benzerliği,”küçük hesapları” ve özelde ise taşrada görev yapan memurların bir tür kapana kısılmışlık hissiyatıyla kendilerini ve geçmişlerini sorgulamaları çarpıcı bir biçimde anlatılıyor. Bir Zamanlar Anadolu’da taşra güzellemesi olmadığı gibi taşra yergisi de değildir. Taşra insanının içeriden bir anlatımla, tüm doğallığıyla gösterilme çabasıdır. Film bir “taşra epiği” dir. Anadolu kırsalının bütün bileşenleriyle birlikte önümüze konmasıdır. Bu gösteri oldukça rahatsız edicidir aslında. Rahatsızlığın nedeni ise üzerinde düşünmediğimiz gerçekliğimizin birdenbire bütün açıklığıyla karşımıza çıkması karşısındaki şaşkınlığımız ve tabiri caizse utancımızdır. Anlatılan bir biçimde yaşadığımız, yaşayacağımız ya da yaşamak zorunda olduğumuz bir gerçekliktir, bu bizim “hikâyemiz” dir. |
|
53
|
|
|
|
Elitlerin ve burjuva sınıfların yaşam tarzı her zaman halk kitleleri tarafından merak edilmiştir. Zenginlerin yaşam koşullarındaki pırıltılı giyim-kuşam, köşklerin, villaların, malikânelerin ihtişamı, arabaların insanı kendine hayran bırakan güzellikleri; rahatlık ve sözde özgürlük içeren sınır tanımayan ilişkilerin uzantılarındaki entrikalar, aldatmalar, ihanetler, dedikodular kitleler için merak unsuru, günlük konuşmanın malzemesi olmuştur.
|
|
54
|
|
|
|
"Saklı Hayatlar" dün Paris’te seyircisiyle bir Gala’da buluştu.
|
|
55
|
|
|
|
Onlarla birlikte orada olup, yosun kokulu kıyılarda denizden çıkan istiridye ve midyeleri tutup kabuklarını açıp protein değeri yüksek etleriyle beslenmek ve sabaha üstüme güneş doğarak martı çığlıkları ile uyanmak isterdim. |
|
56
|
|
|
|
Geçenlerde bir özel televizyon kanalında, daha önce de defalarca izlediğimiz bir komedi filmi ''Türkler Çıldırmış Olmalı.'' ya takıldım bir ara... |
|
57
|
|
|
|
Osman SINAV’ın Show TV’de yayınlanacak olan yeni dizi filmi PUSAT’ı duymuşsunuzdur hepiniz. Rocky filmleriyle büyüyen bizlere biraz alışılmadık geliyor; bir Türk Boksör kahramanın maceralarla dolu dizi filminin çekilmekte olduğu gerçeği.. |
|
58
|
|
|
|
Kırmızı Başlıklı Kız masalı gibi bir film, tek farkla bu filmde fazladan bir avcı yok.
|
|
59
|
|
|
|
Tavrım Merve Hanım’a değil. Yanlış anlaşılmasın. Hak ediyorsa mutlaka görev almalıdır. Ama o kadar konservatuvar ve sinemacılık mezunu becerikli gençler dururken, ve iş bekliyorlar iken neden Merve demekten de kendimi alamadım doğrusu.
|
|
60
|
|
|
|
"Televizyon ne derse onu yapmaya başladınız. Onun gösterdiği gibi giyiniyor, onun gösterdiklerini yiyorsunuz. Çocuklarınızı onun dediği gibi yetiştiriyorsunuz; hatta onun istediği gibi düşünüyorsunuz. Allah aşkına, sizler gerçeksiniz! Hayali olan ekrandakiler…” |
|