|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sonra Bir Gün
Ahmet Zeytinci
Öykü > Gülmece (Mizah)
Bir varmış, iki yokmuş, üç varmış dört yokmuş, beşin bu işler ile hiç alakası yokmuş, beş o sırada senelik izindeymiş. Develer tellal, pireler berber iken, yavru pireler berber çırağı iken, hem develerin tellallığına hem pirelerin berberliğine, hem de yavru pirelerin berber çıraklığına itiraz çokmuş. İtiraz çoksa da hem develer, hem pireler, hem de yavru pireler hiç mi hiç umursamamışlar bunu. Masal bu ya, adı üstünde işte masal, sen de oku bakalı
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Eleştiri > Sinema ve Televizyon |
61
|
|
|
|
Koca bir girdap Tanrı Kent . 80'li yıllarda Rio'nun en tehlikeli bölgesi haline gelen Tanrı Kent aslında yoksulları kent merkezinden uzaklaştırmak için 60'larda inşasına başlanan bir mahalle, doğdukları andan itibaren çocukların birer suçluya dönmeleri g |
|
62
|
|
|
|
Ben zekiyim diyen kadın hiçbir zaman zeki değildir. Zekasını ortaya koyan bir bayan zekidir ve zekayı hoşgörü ile örtmesi, kendini geliştirme ve eğitim ile olur. |
|
63
|
|
|
|
Yüzyıl' dizisini her izlediğimde kan beynime sıçrıyor, tansiyonlarım bilmem kaç derecelere fırlayıveriyor.
İki elimi yumruk yaparak, ‘600 yıl boyunca üç kıtaya hükmetmiş ecdadımız bu hakareti, bu ihaneti asla hak etmemiştir’ şeklinde kendi kendime bağırarak, kime salladığımı bilmeden; rasgele boşluğu yumruklayıp duruyorum.
Çünkü Harem, Harem’i hiç görmemiş bazı yabancı yazarların romanlarında tasvir ettikleri gibi değildir. Harem-i hümâyûn: duvarlarla çevrili, dünyanın en güzel kadınlarının padişahın gönlünü almak için birbiri ile yarıştığı, en büyük dedikodu ve entrikaların döndüğü, en acımasız cinayetlerin işlendiği bir “Altın Kafes” asla değildir… |
|
64
|
|
|
|
Mudurnulu bir babaannenin sızlanışı:
|
|
65
|
|
|
|
Eğitim, bir düşünüş biçimi; duygunun karanlıktaki rehberi; eylemin öncüsü. Eğitim insanların hayatlarını inşa ettikleri iskeletin projesidir. Eğitim dünyaya açılan gözlerin ışıltısı, umududur. Eğitim insanın kendi benliğinde bir bilinç oluşturma sürecidir…
|
|
66
|
|
|
|
Uzun süredir televizyonda,klip yarışlarını izlemiyordum..takip etme şansımda olmadı!..Duydum ki Ebru Gündeş’in yeni bir klipi varmış.. |
|
67
|
|
|
|
Sinemanın kitle iletişim aracı ve bir sanat olarak karşılaştığı iletişim engelleri nelerdir? Bu yazıda film ve seyirci arasındaki sinemasal iletişim engelleri tanımlanmaya ve bunların nasıl aşılacağı üzere fikirler geliştirilmeye çalışılmıştır. |
|
68
|
|
|
|
Transamerica bir yol öyküsü, bir geçiş öyküsü. Hem erkeklikten kadınlığa geçisin, hem baba/anne(ya da kısaca "banne") -oğul geçişinin, hem baba-anne-kız/oğul (ya da kısaca “koğul”), hem de koskoca bir ülkeyi doğudan batıya geçişin öyküsü. |
|
69
|
|
|
|
17 milyon dolarlık bütçesi olan,16 bin yardımcı oyuncunun rol aldığı ve oyuncuların kıyafetleri için 44 bin metrekare kumaş kullanıldığı, 5 bin metrekarelik kapalı stüdyoda dekor hazırlandığı, özel olarak 10 bin silah ve silah aksesuvarı üretildiği ,dekor, kostüm ve harika efektlerle bezeli bir Faruk Aksoy filmi...
Özellikle filmin 2. yarısında mükemmellik daha ön plandaydı, tavsiyemdir. Yaklaşık 3 yıllık bir emek ve profesyonellik örneği...
|
|
70
|
|
|
|
Dün, “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle Kanuni Sultan Süleyman’dı, şimdi de Fatih Sultan…
Kim bilir sırada daha kimler ve neler var?
Şimdiden büyük tartışmaların sinyalini veren bu kitap henüz çıkmamış ancak anlaşılan o ki; birileri bizden bizim Fatih’i de çalmak istiyor, sanat adı altında, birçok değerlerimizi çaldıkları gibi…
|
|
71
|
|
|
|
Güç, üstünlüğün ifadesi olmasının yanında kültürel ve siyasi gelişmelere yön verilmesiyle kendini hissettirir. Gücü temsil edenlerin yaşattıkları ya da yaşananlara karşı duruşları genelde olayların yaşadığı dönem içinde olayların gündeme gelmemesi ve gelişmelere duyarsız dururlar. Olaylar gündem olsa da gelişmelere yön vererek durumu lehlerine çevirirler. Kitlelerin ilgisizliği ve bilgisizliğinden yararlanılarak ellerindeki araçlarla zihinleri kontrol altına alırlar. Kitlelerin olaylara nasıl yaklaşması, olaylar karşısında neler hissetmesi gerektiğini sinema yoluyla empoze ederler. Bu durumun sadece zihinlerin kontrol edilmesi olmadığının kanıtı, seyircilerin yaşanan acılara, katliamlara duyarsız kalışlarıdır.
|
|
72
|
|
|
|
Diyeceksiniz ki:” Televizyon izlemeye mecbur değilsin. İstemiyorsan izleme.” Keşke o kadar basit olsa. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Aile fertlerinden biriyle hiç yüzyüze gelmemeye, onunla konuşmamaya benziyor. Hem aynı evi paylaşaca |
|
73
|
|
|
|
17 Ekim 2004 Pazar gününden itibaren yıllardır vazgeçilmezler listemin en başlarında olan CNN TÜRK televizyon kanalına ekran kararttırıyor, CNN TÜRK radyosunu da kapatıyorum. Artık ikisini de boykot ediyorum, bundan sonra ne izleyeceğim ne de dinleyeceğim |
|
74
|
|
|
|
Her çizgi film, kendi merkezine bir mesaj alır ve bunu çocukların sofrasına kor. Belki çocuklar hepsini yiyemez ama tadını alırlar. Çizgi filmlerin mantığında bu yeterlidir. Çocuklar tadını alsınlar, gerisini nasıl olsa getirirler. Çocukların aynı çizgi filmi izleme ısrarın altında bu tat alma yatar |
|
75
|
|
|
|
Televizyon programlarında ve magazin dergilerinde , her tür ahlaksızlık sergilenir, yolsuzluk yapanlar, eşcinseller kısaca ahlaki değerlerden uzak kişiler özenilecek kimselermiş gibi tanıtılır ve karanlık yaşamları çekici gösterilmeye çalışılır. Bu kimselerin ahlaksızlıkları cesaret ve modernlik olarak adlandırılır. Reklam, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda hep aynı mesajlar işlenir, toplumlar din ahlakının değerlerini göz ardı etmeye, inançsızlık ve ahlaksızlığa özendirilir.
|
|
76
|
|
|
|
‘’ Sen bize veda ettin ama Türk milleti olarak biz sana hiç veda etmeyeceğiz.’’
|
|
77
|
|
|
|
Aşk kirlendi. Kirletenlerde oturmuş hallerine ağlıyor. Saç baş yoluyor. Sessizliklerine bürünmüş, aşkın tekrar kucaklarına düşmesini bekliyor. Aşkın nasıl kirlendiği her bireyin yaşadığı hikâyelerde saklı. Ama ilginçtir, bütün aşk hikâyelerinde aşkın renkleri farklı, kokuları aynı. Aşk hikâyesi olanlar, aşkı yaşadılar mı yoksa aşkla mı karşılaştılar bilinmez |
|
78
|
|
|
|
Aşkın ve tutkunun kan kırmızı akarak, insanları kesip geçtiği ve yürekleri dağladığı Kader, varolmanın dayanılmaz hafifliğini beyazperdede en etkileyici biçimde sunarken, insanoğlunun da en yaman duygularını dillendirmekten geri durmuyor. |
|
79
|
|
80
|
|
|
|
Aslen 1965, İstanbul doğumluyum. Avusturya Lisesi’ni, sonrasında ise Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdim. 40’ıma doğru Metro AG’nin Türkiye Temsilcilik görevini yürütürken, Marmara Üniversitesi’nde Üretim Yönetimi ve Pazarlama alanında yüksek lisans ve doktora yaptım. 1988- 2013 yılları arasında Galleria, Ram Dış Ticaret, Gelişim Yayınları, Güneş Gazetesi, Turquoise Dergisi, Egebank, Garanti Bankası, Bayraktar Holding, Siemens, Ritz Carlton, Metro AG gibi firmalarda orta ve üst yöneticilik kademelerinde çalıştım. 1983-1988 yılları arasında okuduğum Boğaziçi Üniversitesi’nde daha sonra çalışmaya devam ettim. Profesyonelliğin ilkelerini öğrencilik yıllarında çalıştığım Tekfen, Vip,Vizitur, Setur, Entaş, Ufaş gibi firmalarda yarı zamanlı çalışarak öğrendim. 2010 yılında İstanbul Aydın Üniversitesi’ne yardımcı doçent olarak atandım ve 2012’de de Okan Üniversitesi’ne İş Geliştirme Direktörü ve yardımcı doçent olarak transfer oldum. Aynı zamanda eşimle ortağı olduğum Medya Ton Ltd. isimli şirketimizle belgesel ve uzun metrajlı film üretimi de gerçekleştiriyoruz. Toplumsal sorunlara vurgu yaptığımız ilk filmimiz İfakat ile yurtdışı ve Türkiye’de birçok ödüller aldık. Şimdi de 3 yıldır çalışmaları süren “Öyle Sevdim Ki Seni” isimli filmimizin çekimleri için Trabzon’dayız. Medya Ton isimli şirketimiz ile Cisco, Praktiker, Arkas gibi şirketlerin kurumsal dergilerini eşim Orhan Tekeoğlu üretirken , ben de Alman kökenli Foreverclean Ltd., RWE, Tisva gibi kuruluşlara iletişim ve iş geliştirme danışmanlığı yaptım. Sivil toplum çalışmalarını da severek yapıyorum. Rotaryenim. Alman-Türk Ticaret Odası’nda, Kagider’de, Bümed ve ALD’de üyeliklerim var ve Türsak’ta Başkan Yardımcısıyım.
|
|
|
|