Akarsular tatli su gölleriyle birlikte insanligin temel su ihtiyacini karşılamak için kullanilirlardi ve çeşitlere ayrilrlardi; akma durumu, debisi ve ortamina göre siniflandirilrlardi; mevsimlik olanlar, yeralti yerüstü akarsulari, debilerine göre de dere, çay, nehir gibi.
O görülmedigini düsünse de bir çesit yeralti akarsuyu degildi, mevsimlik de degildi, düzenli rejimliydi evet ama yagislar çok oldugunda daha coşkulu aktığı kesindi.Kim birazck motivasyonla daha hevesli çalışmazdı ki?
Kollara ayriliyordu akarsular.Kol; ana akarsuya havzasinda karışan, dökülen her bir akarsuya verilen isimdi. Akarsuyun kollar çoğunlukla akarsudan daha küçüktür. Akarsuyun kolunun kendisinden büyük veya eşit olduğu durumlarda ana akarsuyun hangisi sayilacagi sorunu oluşur. Bu durumda kollarin debisi, akış doğrultusu veya boyu, ana akarsuyu belirlemekte kullanilir.
Bu akarsuyun ise ana kolunu köylüler belirlemisti, nasil mi?
Debisi, akis dogrultusu ve boyunun önemine bakilmaksizin ana kolu gizlice belirlenmisti bile. iki köy vardi bu kasabada, üçüncü köy ise akarsuyun bile kol vermek istemedigi sevimsiz bir köydü; akarsu nereye gitmeyecegini biliyor ama nereye gitmek istediği konusunda tereddütle iki koldan süzülüyor, etrafini nemlendirip çevresine canli bitki örtüleri kazandirarak keyifle yoluna bakiyordu.
Akarsu hangi koldan akiyorsa en güzel manzara o koldaydi çünkü güzel bakmayı biliyordu.
Bir gün bir proje konusulmaya baglandi, akarsuyun ana kolu belirlenip diger kol kapatilacakti. Akarsuyun uzaklaştırıldığı diğer köye ise bir kanal kurulacakti, bu mühendislerin işiydi. Kanal projesini daha cazip bulan köylüler geceleri akarsuyun eğimini azaltıp akış hızını düşürmek için toprak atıyorlardı yatağına.
Elektrigi gereksiz kullanip suları boşa harciyorlardi, küresel isinmayla daha az yağışa sebep olarak akarsuyun kolunu güçsüzlestiriyorlardi. Bir kol zayiflatilirken, digeri güçleniyordu.
Bir zaman sonra mühendisler geldiler köye, akarsuya fikrini sormadilar ama kollarinin debilerini, boylarini ölçerek ana kolunun hangisi olduguna karar verdiler.
Merakla bekliyordu iki köyün de halki; acaba kanal sistemine hangi köy sahip olacakti, heyecanlilardi. Akarsu ise, bir dag yürüyüsüne cikarak serin bir ağaç altindan akarsuyu izleyen sizin de gördügünüz gibi, coşkuyla akmaya devam ediyordu.
Debi düsürerek kanal sistemine kavuşan köylüler, bunu belirleyen kişinin mühendisler oldugunu iddia ediyorlar, diger köyün halkinin itirazını bastırıyorlardı. Vicdanlari rahatti köylülerin, çünkü karar mühendise aitti.
Rahat bir vicdana sahip olmak için israrli bir inanis gerekirdi. Tipki timarhanede ölü olduguna inanan bir adami yaşadığına ikna etmek için,ölüler kanar mi diye sorduklarinda kanamaz tabii ki deyip, parmagina küçük bir igne batirdiklarinda ' Aa demek ki ölüler de kanarmis' demesi gibi. Israrli bir inanis önemli.
Köylüler mi sebep oldu, mühendisler mi ? Yoksa küresel isinma, rüzgar, deprem, yagislar gibi doga olaylar mi degistirdi akarsuyun debisini bilinmez.
Hem ne önemi var ki?
Bildigim tek sey; coşkuyla akmaya devam ediyordu akarsu, akarken de sadece gülümsüyordu çünkü mutluydu; çünkü biliyordu önemli olan akışta olmakti ve su her zaman akar, keyif almanin bir yolunu bulurdu.
