İnsanın Hakikate Yönelişi

yazı resim

**İnsanlık tarihi boyunca şirk, birçok toplumun yaşam biçimi olarak varlığını sürdürmüştür. Şirk, Allah yerine sahte ilahların yüceltilmesi ve bu sahte ilahların insan yaşamında belirleyici unsurlar haline gelmesidir. Cahiliye toplumu olarak bilinen ve İslam öncesi dönemi temsil eden Mekke, bu durumun bariz bir örneğidir. Ancak İslam, bu sapkınlığı reddederek insanları tevhid inancına, yani yalnızca Allah’a iman etmeye çağırmıştır. Bu makale, şirkin ne olduğunu, insan üzerindeki etkilerini ve şirkten tevhide geçiş sürecini ele alırken, insanın bu dönüşümde neleri gözetmesi gerektiğini açıklamaktadır.
Cahiliye toplumlarında şirk, nesiller boyunca aktarılan bir kültürel mirastır. İnsanlar, yaşadıkları toplumun etkisiyle Allah’ı unutmuş ve sahte ilahlara yönelmiştir. Putlar, o dönemin insanları için ticaretin, savaşın, sevginin ve diğer dünyevi işlerin düzenleyicisi olarak kabul edilmiştir. Bu yanlış algı, insanlara normal bir yaşam biçimi gibi görünmüştür. Nitekim Kuran-ı Kerim, Mekke'nin müşriklerinin, Nebimiz Muhammed’in tek bir Allah’a iman çağrısına şaşırdıklarını ve bu çağrıyı reddettiklerini şöyle ifade eder:
"Tanrıları bir tek Tanrı mı yaptı? Şüphesiz bu şaşırtıcı bir şeydir." (Sad Suresi, 5)
Bu insanlar, dünyevi işlerinde bağımsız güçlere ihtiyaç duyduklarını düşünmüş, oysa bu sahte ilahların hiçbir gerçek gücü olmadığını kavrayamamışlardır. Allah, her şeyin gerçek sahibi ve düzenleyicisidir.
Tevhid, Allah’ın birliğini kabul etmek ve sadece O’na kulluk etmektir. İnsanlar, tüm rızıklarının ve yaşadıkları güvenli ortamın Allah’tan geldiğini bilmelidir. Kureyş Suresi’nde bu durum şöyle vurgulanır:
"O ki onlara açlıktan yemek verdi ve onları korkudan güven içinde kıldı." (Kureyş Suresi, 4)
Şirk içindeki insan, hayatını putlar üzerinden düzenlerken, Allah’a yönelen bir insan, her şeyin O’nun kontrolünde olduğunu kabul eder. Bu durum, bir bakış açısı değişikliği ile mümkün olur. İnsan, sahte ilahların birer yanılsamadan ibaret olduğunu anlayarak, yalnızca Allah’a sığınmalıdır.
Şeytan, insanlara tevhid inancını zor ve yaşamı kısıtlayıcı gibi gösterir. Hâlbuki bu, şeytanın verdiği bir vesvesedir. Şirk, insanı dünya ve ahirette büyük bir azaba sürüklerken, tevhid insanı huzur ve güvene kavuşturur. Allah, Kuran’da şeytanın insanları nasıl kandırdığını şu şekilde haber verir:
"İş bitirildiği zaman şeytan şüphesiz Tanrı size gerçeği vadetti ve ben de vadettim. Ama sizi kandırdım ve benim size karşı sizi davet etmekten başka hiçbir gücüm yoktur. Benim isteğime karşılık verdiniz. O hâlde beni kınamayın fakat kendinizi kınayın ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Şüphesiz önceden beni ortak koşmanızı reddetmiştim. Doğrusu zalimler için acıklı bir azap vardır dedi." (İbrahim Suresi, 22)
Bu nedenle, şirkten kurtulmak için insanın samimi bir niyet değişikliği yapması yeterlidir. Şirk, her yeri karartan bir gözlük gibidir; bu gözlüğü çıkarmak, insanı hakikate ulaştırır.
Şirkten tevhide geçişte niyet değişikliği belirleyici bir unsurdur. Ancak bu değişiklik, fiili olarak da desteklenmelidir. Bir insan, sahip olduğu malları Allah’ın rızası doğrultusunda kullanarak bu değişimi ispat etmelidir. Örneğin, malını ve parasını Allah yolunda harcamaktan çekinmemelidir. Bu durum, Kuran’da müminlere şu şekilde müjdelenmiştir:
"Kim Tanrı'ya inanır ve Tanrı'dan sakınırsa ona bir kurtuluş yolu yapar ve onu ummadığı yerden rızıklandırır ve kim Tanrı'ya dayanırsa O ona yeter. Şüphesiz Tanrı buyruğunu yerine getirendir. Tanrı her şey için bir ölçü koymuştur." (Talak Suresi, 2-3)
Mümin, Allah’a olan güvenini tam anlamıyla sağlamalı ve O’nun her şeyin sahibi olduğunu bilmelidir.
Nebimiz Muhammed ve Nebimiz İbrahim, Kabe’deki putları fiili olarak kırarak şirkin sembollerini yok etmişlerdir. Ancak bu eylemler, yalnızca fiziksel bir yıkım değil, aynı zamanda şirkin mantığını da yok etmeye yönelikti. Bugün yapılması gereken de bu mantığı zihinsel olarak yıkmaktır. İnsan, yaşamını Kuran’ın rehberliğine göre düzenleyerek, binlerce sahte ilaha kulluk etmek yerine sadece Allah’a teslim olmalıdır. Kuran, bu durumu şu şekilde ifade eder:
"Ey zindan arkadaşlarım ayrı ayrı efendiler mi daha hayırlıdır yoksa her şeye galip gelen tek Tanrı mı?" (Yusuf Suresi, 39)
Şirk, insanı hem dünyada hem de ahirette büyük bir zarara sürükler. Ancak, şirkten tevhide geçmek mümkündür ve bu geçiş, samimi bir niyet değişikliği ile başlar. İnsan, sahip olduğu her şeyin Allah’tan geldiğini kabul etmeli ve sadece O’na kulluk etmelidir. Bu dönüşüm, bireye gerçek huzur ve güven sağlar. Sonuç olarak, şirkten vazgeçen bir insan, "birbirinden ayrı Rabler" yerine, sadece ve sadece Allah’a yönelerek, hem dünya hem de ahiret saadetine ulaşır.**

Yorumlar

Başa Dön