Ahh kahve sen nasıl Habeşî bir dilbersin söyler misin?
Ahh seni gidi kara içecek! Nedir sendeki bu sır?
Her gün yüzüne baktıkça, kokunu içime çektikçe dalıyorum başka alemlere
Senin de keyfin yerinde olmaya dursun da nazınla istiğnaya çekil fırsattan istifade
Evet kıymet verildiği için kıymetlimsin bu yüzden seni vurguncuların, istifçilerin ellerinden kurtarmak için çuvalla aldım
Bilirim düşkünlerin ayrılığına dayanamıyorlar. Bilirim bütün keyif verici maddelerde olduğu gibi senin için de cinaslar, istiareler yapılmış, şiirler söylenmiş, maniler düzülmüştür. Fakat kimse senin karalığına bakarak adeta bir kâfûr gibi beyaz bir yüzdeki bene benzetmemiştir herhalde.
Seni Kanunu Sultan Süleyman devrinde Suriyeden ülkeme getiren Hakim ve Şemse ne kadar teşekkür etsem azdır. Allah onları cennetlik eylesin cananım
Herze kerdam avlamak için dâm ü dâne saçmışsın kendini meydanlarda
Şair Sânî Beyin:
Hümler Şikeste, câm teh!, yok vücûd-i mey
Etdin esir-i kahve bizi; hey zemane hey!
dediği kadar varmışsın.
Sunarsa hâl-i lebin sirhan-ı vasla nola;
Gelir tabiata kahve ales-sabah leziz!
Şair Ziya Paşa Cânanım yüzündeki bene daha ihatalı bir teşbih yapmış diyor ki senin için:
Cemâl-i yâre halm dilkeş-i ahber feşân kondu;
Diyar-ı rûma iklim-i habeşden kânvan kondu.
Bu beyitler keser mi seni bilemem ama halk edebiyatından da şanını dinle de keyfin yerine gelsin güzel dilberim
Kahveyi pişirmeden,
Köpüğün taşırmadan,
İnsan gönül verir mi?
Düşünüp taşınmadan.
Yaa işte bele benim Şimdi beste-i nigarımın ve senin iyice müptelân oldum.
Al bu dizelerde benden sana hediye olsun
Kahve gelir Yemenden
Bülbül gelir çemenden
Bizi felek ayırdı!
Ne sendendir, ne benden