Benim hiç gönlümü almadılar. Ben hep kendi kendime bir köşede affettim herkesi. Nilgün Marmara
Herkesin önceliklerini şaşırdığı garip bir çağda yaşıyoruz. Adına yaşam denilecekse bu hayatın içinde yaşıyor olmak boğuyor artık beni Kimileri kelinin, kimileri belinin, kimileri makamın, kimileri şanın, şöhretin, kimileri paranın, pulun peşinde at gibi koşturuyor En yakınlarımız da değil! Sen, ben de değil! Yeryüzünde yaşayan insanlar zıvanadan çıkmış durumda. Sanki herkes birbirini delirtmek için yaşıyor bu hayatı
Bu durumun üstesinden nasıl geliriz bilemiyorum! Can sıksak olmuyor, sıkmasak kahroluyoruz Birilerine güvensek hop sırttaki postta zehirli bir hançer izi İnanır mısınız artık beni yenilmek ve şaşırmak yormuyor! Sadece yenileceğimi bile bile bir ümittir diye sarıldığım her şeyden artık buz gibi soğudum. Çünkü yaralanmadık yer kalmadı yüreğimizde. İçimiz dahiliye doktorlarının tez konusu olacak kadar bilinmez yaralarla dolu Bu yaralarda kimlerin dahli var onu da hiç saymadım ama saymaya kalksam, şuan Gürpınar sahilde simit satan simitçiden tutun, ağır vergilerle ağzımıza sıçan devlete, sevdiğini söyleyerek Xtir olup giden sevgiliye kadar geniş bir liste çıkartabilirim hepinize Ağzını kırdığım şu dünyada bunca çile, dertle yaşamak, yaşarken ezile büzüle, yenile yıkıla, çiğnene doğrana yaşamaktan ortaya neopsikopat yeni bir insan prototipi oluştu hamdolsun!
Sağ olun, var olun! Hem canı sağ olsun birlikte yapraklarına dokunduğumuz ağaçların! Seni her defasında üzmeyi başaran babanın! Ve beni içine dahil etmediğin günlük tüm telaşların canı sağ olsun! Bilirim, senin üstesinden gelemeyeceğin bir şey yok zaten. Hem senin üstesinden gelemeyeceğin bir şeyin ben nasıl üstesinden gelebilirim? Yokluğunla açtığın gedikli yaralarım ve dört yıl özenle koruduğum acılar koleksiyonuma bir yenisini daha eklerim olur biter. Sen yeter ki canını sıkma! Xtir et yani! Artık ne olacaksa olsun
Yağar mı, yağmaz mı diye üstümde dolanan yağmur yüklü bulutların rengine bakmaya bile tahammülüm yok. Kutsal mekân saydığım muhitinde, gülerken ağlayan çocukları teselli etmeye, adına sadaka niyetine harçlık verip sevindirmeye bile takatim yok. Onlar da zaten potansiyel mutsuz çocuklar.
Sadece çocuklar mı? Değil Mahallende yaşayan herkes mutsuz. Kediler köpekler bile! Sen şimdi bu bakış açıma da üzülürsün. Ona da üzülmeni istemem. Seni, bu şehirden ve mahalleden koruyamadığıma ben üzüleyim sen üzülme. Ama illa da üzülüp ağlayacaksan, kendi mutsuzluğuna ağla her zamanki gibi bensiz
Biliyor musunuz sadece yaratılmış varlıkların en şereflisi kabul edilen insanın değil, horlanmış, itilmiş, kovulmuş, kovalanmış, dövülmüş, sövülmüş, unutulmuş ve bir kenarda elimize bakan; kurdun, kuşun, kedinin, köpeğin, börtü böceğin bile hakkı yamultacak hepimizi. Hiçbir şeyden değilse de umursamadan önlerinden geçip gittiğimiz, mendil satarak bizlerden yardım isteyen o çocukların ahı yakacak bizleri
Biz de kalkmış yanlış zamanda, yanlış birine aşık olduk, vefa da görmedik, sevgi de görmedik diye kendi yaralarımıza ağlıyoruz utanmadan Oysa şu dünyada kedi, köpeğin her gün önünden büyük bir umarsızlıkla geçtiğimiz ağaçların bile bir anlamı var da insanın yok işte! Kahrolası dünyada varoluş gayesine, önceliklerine yabancı tek mahluk insanoğludur.
Eşref-i mahlukat dediğimiz şerefli varlık bu mu lan? Doğru! Eşref-i mahlukat ama hamuru da çamurdan. Onun için çamurlukları iyi biliyor tüm insanlar. İnsan artık insanlığın utancı olmuş bu dünyada! Daha da ötesi yok
Gözümün önünde Gürpınar Sahilde şimdi mendil satan çocuğa 5 TL uzatıp, mendili almadı şerefsiz. Kafasını da Googleın insansız otomobili gibi 360 derece çevirip tepki ölçüyor. Sırf birileri görsün takdir etsin diye bakınıp duruyor etrafa 5 liradan kazanacağın karizmanın ta ağzına tüküreyim senin! Şerefsiz yaratık! Verdiğin o 5 TL ile sadece bir somun ekmeği alınıyor p.ç kurusu! Yaptığın şey doğru ama yanlış olan sensin işte. Sen de birçok anne ve babanın istemeden dünyaya getirdiği puştlardan birisin, hepsi bu!
Vallahi, Billahi, Tillahi, herkesin adına utanmaktan yoruldum artık. Yoruldum! Yapmaya, düzeltmeye, onarmaya cesaret edip sonrasında olup bitenler karşısında hayal kırıklığına uğramaktan yoruldum, usandım Her şeyi içime ata ata ülser oldum Ama ne yapayım? Ne yapayım ki Allaha havale etmekten başka bir silahım da yok benim!
Hadi az ileriye sarayım! Sarayım da çamurdan insanların yaptığı çamurlukları faş edelim
Sırf, şahsi dünyasını keyifli yaşamak için toprağı kendine mesken eden insanların cümlesine lanet olsun.
Sırf çıkar ve menfaat için yaşayan, burnu beş karış havada, bencil, kibirli, o. çocuklarına lanet olsun.
Aşk olsun, dostluk olsun, birlik olsun, kardeşlik olsun diyen sonra verdiği sözleri tutmayan insanlara lanet olsun.
Sokak hayvanlarına bakıyoruz diye insanlardan mama yardımı toplayan, aldığı yardımı nakite çevirip keyif çatan tüm hayvan dostlarına lanet olsun!
Sokak hayvanlarına iyilik adı altında sürekli besleyen bir süre sonra guruplar halinde başıboş dolaşan köpeklerin parçaladığı çocukları görmezden gelen tüm insanlığa, belediyeye, devlete lanet olsun!
Verilen makamın içini doldurmayan, işini yapmayan; ne kadar bürokrat, siyasetçi, akademisyen, genel müdür, müdür, şef gibi unvanlara sahip insancıklar varsa topuna lanet olsun, aldıkları maaş haram olsun.
Bankaya hiçbir karşılığı olmayan çeki kestirip sonrasında bununla kaçmaya vakit ayarlayan ve dünyanın öbür ucuna kaçıp keyif süren kalpazanlara lanet, bu o. çocuklarına inanlarla da veyl olsun
Bu liste uzayıp gider daha ama kısa keseceğim. Gerçekten herkes birbirinden uzak dursun artık. Böylece kimse kimseye zarar veremez. Kimse kimseyi kandıramaz. Kimse kimseyi üzemez. Herkes işini yapsın. Herkes bulunduğu yerin içini doldursun. Ve o mesafe varya o mesafe! Gerçekten çok iyiymiş. Aslında iyi de değil, şartmış! Gerisi hikâye
Beni, gecenin bu saatinde delice şeyler düşündüren ve isyan ettirenlere de aşk olsun. Sabah yine işe gideceğim. Bugün günlerden Cuma! Gelir misin? Gider misin?, Uyur musun? Gezer misin?, haberim yok Hatırın olmasa, yaşadıklarımız olmasa, çektirdiğin bu acıları Allah da kabul etmezdi biliyorum. Sırf dil ucuyla söylediğin bir çift güzel sözün, okuduğun o şiirin hatırına bastırıyorum öfkemi Her geçen günden bir sonraki güne ertelediğim öfkemi bu gece de öteliyorum
Yoksa bu deniz, bu ağaçlar, simitçi, arabasıyla çaka satan zibidiler ve beni oraya taşıyan motosikletim elimde kalacak!