Üç, Beş Kişi Biriktirebilmişim
Biraz sıkışık günlerdi…
Neye mi sıkışık? Elbette paraya.
Ben pek kimseden borç istemem. Olağanüstü çaresiz kalmam gerekir. O noktaya geldiğimde bile, en yakınlarımı seçerim. Ama istemek…
İstemek zordur.
Kelimeler boğazıma düğümlenir. Boğazım on boğum değil, yüz boğum olur. Sözcüklerin aklımdan ağzıma düşmesi dakikalar sürer. Çoğu zaman yarısında vazgeçerim zaten.
O günler uzun bir işsizlik döneminin ardından yeni bir işe girmiştim. Henüz dört ay olmuştu. Tam toparlanıyorum derken babamı kaybettim. İzin alıp her gün cenaze evine gidiyorum. Gelenler, gidenler… Zaten fazlasıyla üzgünüm.
Bir sabah ev sakinken, bankamatike gitmeye karar verdim. Maaşı çekip ev kirasını ödeyecektim. Ayın otuzu yaklaşıyordu. Param hazır olduğunda borçlarımı hemen ödemek bana iyi gelir. Hani derler ya, “beni sıcak mı tutacaklar” diye… Aynen öyle.
Ana kavşaktaki ATM’ye kartı taktım.
Para çekecektim.
Ekran dedi ki: “Hesabınıza bloke konulmuştur.”
Şaşırdım. Tüm borçlarımı ödediğimi biliyordum. Belki yanlışlık vardır diye düşündüm. Hızla bankaya yöneldim. Yürürken içimden “kim koydu bu blokeyi” diye söyleniyor, bir yandan da “inşallah hata vardır” diye dua ediyordum. Adımlarım farkında olmadan hızlandı. Ayakkabım ayağıma vuruyordu. Nereden bilebilirdim bu kadar yürüyeceğimi?
Bankaya vardığımda ortam sakindi. Sıra aldım. Genç, tatlı bir hanımefendi buyur etti. Durumu anlattım. Oradan kıdemliye, oradan daha kıdemliye… Üçüncü kez anlatınca cevap geldi:
— Maliye bloke koymuş. Vergi borcunuz varmış.
Tarih ve evrak numaralarını aldım. Koşa koşa vergi dairesine…
Bir yanım seviniyor; hiç değilse borç devlete.
Bir yanım dua ediyor; inşallah azdır.
Saat 11.30’da yetiştim. Şaşırtıcı biçimde beklemeden derdimi anlattım.
Rakamı söylediler:
8.000 TL.
İçimden “hapı yuttum” dedim.
Biraz daha heyecanlansam kalp krizi geçirebilirdim. Sırtımdan buz gibi bir ter aktı. “Müdürle konuşmalıyım” dedim. Umudum yoktu ama başka çarem de yoktu.
Müdür değil, müdüre hanımdı. Son derece kibar. Durumu anlattım. Çalıştığım yeri söyleyince, herhalde beni yönetici sandı:
— 2.500 TL peşin getirirseniz, kalanını 12 taksit yapalım. Peşinatla birlikte blokeyi kaldırırız.
Sevinçle çıktım maliyeden.
Sanki 2.500 TL bulmak dünyanın en kolay işiymiş gibi…
Telefonla birinci derece yakınlarımı aradım. Hepsi sıkışıktı. O an kafamda bir şimşek çaktı.
Evet…
İşsizken utanmadan yanına gittiğim, ısrarla arayan, hatta gelip beni arabayla alıp dükkânına götüren, yemeğimi çayımı ısmarlayan Cemal Abi…
Yine uzun bir yürüyüş. Bu kez başparmağımın altı su toplamıştı. Her an patlayacak gibiydi.
Yarım saat sonra Cemal Abi’nin yanındaydım. Oturdum ama anlatamıyorum. En iyi dosttan bile para istemek insanın içini eziyor.
— Senin bir derdin var, dedi.
Artık bir çırpıda anlattım.
Dinledi, durdu ve dedi ki:
— Hepsi bu mu? Ben de sıkışığım ama kredi kartından aldırır sana veririm. Uygun olunca bana faizsiz, masrafsız ödersin.
Yardımcısını çağırdı. Kartını uzattı.
Ve mesele çözüldü.
Geçen gün Cemal Abi’nin borcunu ödedim.
Tam sekiz ay olmuş.
Her gün Allah’a şükrediyorum.
Ne iyi ki bir Cemal Abim var.
Ve onun kadar kıymetli, üç beş kişiden oluşan dostlarım…
Ya olmasalardı?


