|
“ben bütün bu yazdıklarımı hayalimde canlandırdım. Hiçbirinin gerçeklerle ilgisi yoktur, Olmamalıdır… Kişi ve olayların gerçek dünyayla benzerlikleri varsa tamamıyla tesadüflerden ibarettir…”
Bölgede rahat hareket edebilmek için bazı gruplara, bazı sözler verilmişti. Amerikan Merkezi Haberalma Dairesi’nin Stratejik Araştırmalar Enstitüsü akıl almaz planlar yapıyordu. Bu planlara göre Amerikalılar şu ya da bu şekilde Türkiye’nin güneydoğu bölgesini kontrol altına almak için çeşitli senaryolar geliştiriyorlardı. Görünürde masum olan bazı hareketler ardında çok daha değişik niyetler saklamaktaydı. Petrolün yoğun olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni daha iyi kontrol edebilmek için önce orada bir kargaşa çıkarmak gerekiyordu. Zaten hassas olan bölgede bu, bir gizli servis için çocuk oyuncağıydı elbet.
Tam o sırada üç CIA ajanı panik içerisinde koğuşa girdi, sağa sola bakındılar, daha sonra Cemil’in yanına gelip, “Mehmet Sütçüoğlu nerde?” diye sordular. Cemil hemen durumu anladı. Bıyık altı gülümseyerek, az ileriyi işaret etti, “İşte orda oturuyor. Görmediniz mi?” diye sordu. CIA, Mehmet’in üst düzey bir bürokratın oğlu olduğunu ve PKK’nın onun hakkında ölüm emri çıkardığını yeni öğrenebilmişti. Cemil, uzun süre kendini gülmekten alıkoyamadı.
Cemil, “Merak etmeyin. Sırrınız her ne ise, saklarım.” dedi. “Cezaevi” ile Bill’in ne kastettiğini çok iyi biliyordu. Bu, Guantanamo demekti. Bill, “Yurtdışında çalışır mısın? Yurtdışından neyi kastettiğimi biliyorsun, değil mi?” diye sordu. Yurtdışından kasıt, Kuzey Irak’tı. Orada Türkmen’ler vardı ve Türkçe tercümana da ihtiyaç olacaktı elbet. Aynı görev birkaç Kürtçe bilen tercümana da teklif edilmişti. Görevi kabul edenler iki misli maaş alacak ve 150.000 dolarlık hayat sigortasına sahip olacaklardı.
|
|