Yazar Tanıtımı | Ozan Önen kimdir?
(Ozan Önen hakkındaki bu biyografi metni, aşağıda "kaynakça" bölümünde belirtilen adreslerden derlenerek, Kutalmış Gökalp İnce tarafından kaleme alınmıştır.)
ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu Başkanı’yken adından çok söz ettirmeye başlayan, genç Türk Edebiyatı’nın ve organizasyon camiasının ünlü isimlerinden Ozan Önen; 17 Şubat 1984’te Kırklareli’de doğdu. Çocukluğunun büyük bir kısmını burada geçiren Önen, daha sonra sırasıyla Susurluk, Aydın ve Ankara’da yaşadı. Susurlukspor'dan Beşiktaş'a kadar uzanan belden sakatlanmalı sekiz yıllık bir futbolculuk macerası, 'yazar olacağım' tutkusuyla Aydın Fen Lisesi'nden ODTÜ Felsefe'ye kadar savrulup gelen bir okul hayatı, on sekiz yaşından beri yazmakta olduğu kaotik kurgulu buçuk bir romanı, Rock'n'Roll Sevişmeler adlı bir porsiyon şiir dosyası, biri uzun metrajlı dört senaryo çalışması, çıkartmış olduğu dergi ve fanzinleri var.
Philip Guedella "özyaşamöyküsü başka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eşsiz bir araç." dese de, Ozan Önen hiçbir zaman "özgeçmiş" yazmıyor, o, yazılarıyla anlatıyor her şeyi. Başkaları onun için (öz)geçmiş yazsa da, yine de pek yeterli olmuyor. Birileri de yazmış bir şeyler, olmuş mudur; bilinmiyor... "Ozan Önen kimdir?"sorusuna verilecek cevaplar, bir insanın ömrüne sığdıramayacağı cinsten olsa gerek ki birçok kişinin hayatları boyunca yaşayabileceği şeylerin toplamıyla dopdolu bir geçmişe sahip bir adam bu.
Ozan Önen, genel olarak “Yazar-Organizatör” olarak tanımlanıyor, parantez içindeyse öğrenci.
1999 Ortaöğrenim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı'nda ( yeni adıyla LGS ) Türkiye 759.su olmayı başararak Aydın Fen Lisesiöğrencisi olması, onu sanatın ve hayatın ritminden uzaklaştırmışa benzemiyor. Çünkü bu okul, İzmir Fen Lisesi'nin on altı yıldır elinde tuttuğu "ÖSS puan ortalaması Türkiye birinciliği" ünvanına son vermesiyle ve ÖSS şampiyonları çıkartmasıyla tanınıyor. Önen'in, Aydın Fen Lisesi'ndeyken, Adnan Menderes Üniversitesi Toksiloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Ferda Akar danışmanlığında ve Hülya Olgun'un rehberliğinde iki bilimsel projeye, şu an Boğaziçi Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü öğrencisi olan "Mehmet Dönmez" ve Sabancı Üniversitesi Doğa Bilimleri ve Mühendislik Fakültesi Bölümü öğrencisi olan "Asil Bütün" isimli arkadaşlarıyla birlikte imza attığı biliniyor.
bkz. : http://www.aydinfenlisesi.k12.tr/
ODTÜ'de "edebiyat, psikoloji, sinema, felsefe, medya, uluslararası gençlik" niteleme sıfatlarıyla başlayan altı öğrenci topluluğunda tütün tüttürüp sakız çiğneyen Önen, yönetim kurulundaki han'fendilerin canı sıkıldıkça da ODTÜ Kitap Topluluğu'ndan atılıyor. Üstüne üstlük, ODTÜ Kitap Topluluğu'ndaki bu han'fendiler, Turgeniyev'in Babalar ve Oğullar'ını dahi hala bilmiyor. ( ! ) Ozan Önen, 2004 yılında kapatılan ve tekrar kurulma çalışmalarına başlayan ODTÜ Felsefe Topluluğu’nun kurucu üyeleri arasında ve yönetim kurulunda yer alıyor. Ozan Önen, henüz siyasete atılmıyor. akademik danışmanlığını ODTÜ Felsefe Bölümü başkanı Prof.Dr. Ahmet İnam'ın yaptığı ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu'nun başkanlık görevini yürütüyor; bu toplulukla beraber söyleşi, seminer, gezi, panel, yarışma, fuar, imza günleri, kampanya, atölye çalışması, dergi çalışması vb. birçok çok keyifli organizasyonlara imza atıyor. ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu, Ozan Önen’in başkanlığı döneminde “2005 Yılı Türkiye’nin En Aktif Öğrenci Toplulukları Yarışması-Düşünce ve Genel Kültür Dalı Türkiye Birincisi” olmasıyla da tanınıyor. Ozan Önen, ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu E-Dergisi "Potansiyel Kafası Karışıklar İçin Ruh Serseriliği Performans Sahası www.gencyazarlar.org"un içeriğindeki "hoş geldiniz" imalı tüm yazıları yazıyor, okurlara e-derginin a'sını z'sini anlatmaya çalışıyor. Bu e-derginin, ilerleyen zamanlarda Türkiye’nin en büyük e-degilerinden birisi olması bekleniyor.
bkz. : http://www.gencyazarlar.org/
Ozan Önen, zaman zaman, Zaman Gazetesi'ne değil; Cumhuriyet Gazetesi'ne ve Cumhuriyet Gazetesi’nin çeşitli eklerine haber, öğrenci demeçleri, yazı vs. gönderiyor, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'la vardığı anlaşma sonucu Cumhuriyet Gazetesi'yle ortaklaşa organizasyonlara imza atıyor ve on beşinden bu yana çeşitli dergilerde ve internette öykü, şiir, deneme, anlatı, sinema, müzik ve edebiyat yazıları çiziktiriyor. Birçok dergi macerasından sonra, 2005 yılı itibariyle LeMan Dergi Grubu dergilerinden Yeni Harman'da yazmaya devam ediyor ve yazınsal-düşünsel geliştiricilik seminerleri kapsamında "Sıçrasana Be Adam!" başlıklı yazısıyla Türkiye elemelerini kazandığı KaçakYayın dergisinde de yazmaya başlayacağı söyleniyor.
Birileriyle röportaj yapıyor, birileri de onunla röportaj yapıyor. On yedisinde "günebakan" adlı derginin editörlüğüyle başladığı dergicilik işine tutun(a)mayanlar adlı "sinema, edebiyat, tiyatro ve diğer şeyler" dergisinin genel yayın yönetmenliği ve öykü editörlüğüyle devam ettiyse de "tutun(a)mayanlar, iflas ettiğinde başarılı olacaktır" diye bir laf ettiğinden olsa gerek, tutun(a)mayanlar'ın ilk sayısı hazır olsa da henüz baskıya girmeden iflas ettiği biliniyor. tutun(a)mayanlar için, "iflas ettiğinde başarılı olacak allem kullem ve şeyler dergisi" deniliyor ve büyük yazar 'gönül' yayın yönetmeni Oğuz Atay bir kez daha özleniliyor. tutun(a)mayanlar'ın günün birinde internet üzerinden de olsa yayın hayatına devam etmesi bekleniyor.
bkz.: http://www.tutunamayanlardergisi.net/
ODTÜ Psikoloji Topluluğu'nun iki yıl boyunca Yönetim Kurulu üyeliğini yapan Ozan Önen'in, "Psikoloji Denemeleri" ve "Otopsi" adlı iki psikoloji dergisinin editörlüğünü yürütmüş olduğu haberini, ODTÜ Psikoloji Topluluğu başkanı İnci Ayhan veriyor. Ozan Önen, rock gruplarıyla yaptığı röportaj hengamesini ve tutun(a)mayanlar'ın iflas bayrağını üzerinden attıktan bu yana, Ankara'nın ünlü rock barı Garage'ın müzik ve alternatif yaşam dergisi Garage Zone'un art direktörlüğünü yürütüyor. ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu'nun bünyesinde bulunan Model Birleşmiş Milletler Alt Birimi'yle de Birleşmiş Milletler organizasyonu altında bir "dünya gençlik dergisi" projesi yürüten Önen, dergicilik ve yayıncılık konusunda daha çok şey yapacağa benziyor. Önen, Cumhuriyet Gazetesi'yle varılan anlaşma sonucu ve bu gazetenin yanısıra ODTÜ Rektörlüğü ve ODTÜ Mezunları Derneği işbirliğiyle 2006 yılında ODTÜ'nün 50.yılı için çıkarılacak olan ve Cumhuriyet Gazetesi'yle birlikte tüm Türkiye'ye dağıtılacak olan "ODTÜ 50.yıl Özel Dergisi"nin de editörlüğünü yürütüyor ve bu derginin koordinasyonunu ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu üyeleriyle birlikte gerçekleştiriyor.
Genç organizasyon şirketi “OrganizasyonAnkara” ile bir süre çalışan ve parti organizasyonlarında yer alan Ozan Önen, Garage Rock Bar'ın işletmecisi Mehmetcan Fal ve grafiker Sinan Kızar'la birlikte ortaklaşa kurdukları Machine Entertainment adlı prodüksiyon, organizasyon, menejerlik ve yayıncılık şirketinin çatısı altında, bir düzine festival ve parti organizasyonu projelendiriyorlar, Garage Rock Bar başta olmak üzere birçok yerde organizasyonlar düzenliyorlar, birçok müzik grubunun ve yazarın menejerliklerini yürütüyorlar, yeni isimler keşfediyorlar ve güzel dergiler çıkartıyorlar. Beraberinde, Converse Unimayfest ve Rock Republic gibi birçok büyük organizasyonun Ankara bilet satışını yürütüyorlar. "Your Joy, Our Job!" sloganıyla yola çıkan Machine Entertainment'ın ulusal ve uluslararası çok büyük projelere imza atacağı daha şimdiden söyleniyor, Machine Entertainment, bir "çılgın projeler şirketi" olarak da tanımlanıyor ve asıl çıkışı 2006 ve 2007 yaz aylarında yapacağı söyleniyor ve ilk büyük projeleri ANKAROCK Müzik Festivali’yle müzik camiasına “merhaba” diyorlar. Görünüşe bakılırsa, Machine Entertainment markası Ozan Önen'in "Amatör ruh, profesyonel bakış açısı." şeklinde sloganlaşmış cümlesinin anlam bütünlüğüne de cuk oturmuş. Önen, %35 hissesine sahip olduğu Machine Entertainment markasının dışında kendi şirketini ve markasını da yaratmaya çalışıyor, Cumhuriyet Gazetesi’nin de organizasyon şirketini kuracağa benziyor.
Türkiye'nin ve dolayısıyla Ankara'nın bugüne kadarki en büyük açıkhava müzik festivali olacağı tahmin edilen "Türkiye Gençlik Festivali GençFest"in organizatörlük ve kreatif direktörlük görevini yürüten Önen, ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi müdürü Elif Akın'ın basın ve halkla ilişkilerden sorumlu asistanlığını 2005 mart ayından beri yürütüyor, ODTÜ KKM bünyesindeki etkinliklerde organizasyon ve basın konusundaki deneyimini "nitelik ve nicelik" açısından da arttırıyor.
bkz. : http://www.ccc.metu.edu.tr/
Ozan Önen'in, Ankara'nın ilk kitap fuarı olma özelliğini taşıyan ve 2005 yılı mart ayında yapılan ODTÜ Kitap Fuarı'nın on yedincisinin ve 11-14 mayıs 2005 tarihleri arasında yapılan ODTÜ 19.Uluslararası Bahar Şenliği'nin de organizatörleri arasında bulunduğunu ve şenliğin "basın ve halkla ilişkiler" işlerini yürüttüğünü ODTÜ Uluslararası Gençlik Topluluğu başkanı Özlem Öziçi söylüyor. Önen, profesyonel dansçı ve Dünya Turizm Güzellik Yarışması Dünya 2.Güzeli Didem Kovancı'yla da birçok dans festivali projesi üzerinde çalışıyor.
Genç yazarın, 'bateri çalmalı' ve 'grup dağılmalı' bir müzikal geçmişinin olduğu, ortaokul arkadaşları tarafından da doğrulanıyor. Ziraat Bankası'nın açmış olduğu bir resim-afiş yarışmasında birincilik ödülü olduğunu bildiğimiz Önen, Barbarların Turnusolu adlı fanzini canı sıkıldıkça, 'dudaklarını yuttukça' çıkartıyor ve her türlü yayınevi ve alt kültür çalışması üzerinde sek sek oynuyor. Cumhuriyet Gazetesi bünyesinde de ileriye dönük projeler üreten Önen, dostu Deniz Açık'la birlikte 'Cümbüş' ve 'Şerafettin' isimli ev yapımı şarap markalarını yaratma çabasında olmakla beraber fotoğrafçı dostu Fatih Eltimur'la birlikte Mardin, Marmaris, Bozcaada, Kapadokya, İzmir, İstanbul…vs. köşe bucak dolaşası geliyor her dakika ve bir şeylere kafaları bozuldukça, uzak yerleri çadırlarıyla, uyku tulumlarıyla ve içsel yalnızlıklarıyla birlikte geziyorlar.
Önen'in, lise döneminde katıldığı üç yazınsal yarışmadan aldığı üç ödülden bu yana ilk defa, 2005 yılında bir yarışmaya daha katıldığı ve ODTÜ Öykü Tamamlama Yarışması'nın birincilik ödülünü on üç yaşında bir trafik kazasında gözlerinin önünde yitirdiği can dostu Efe Can Engür'ün imzasıyla yazdığı bir novellayla kazandığı biliniyor. Novella, aynı zamanda Ozan Önen'e kazanmış olduğu ödülü veren Edebiyatçılar Derneği eski başkanı ve İmgeÖyküler Dergisi Genel Yayın Yönetmeni yazar Özcan Karabulut'un Rojda adlı öyküsünün devamı olma niteliğini taşıyor. Ozan Önen, ODTÜ Mezunları Derneği’nin 2005 yılındaki 40.Kuruluş Yıldönümü Etkinlikleri çerçevesinde, derneğin açmış olduğu “ODTÜLÜ olmak” konulu “ODTÜ Mezunları Derneği 40.Yıl Yazı Yarışması” seçici kurulunda yer alıyor.
Ozan Önen, organizasyon işlerinden kazandığı/kazanacağı paranın tümünü sanat için ve sanata rağmen harcadığını/harcayacağını cümle aleme ilan ediyor. Önen, İran'a giderek İran-Türkiye Edebiyat Günleri'ne katılmak ve yaklaşık iki yıldır tasarladığı İran Belgeseli projesini tutun(a)mayanlar'ın sinema editörlüğünü de yürütmüş olan ODTÜ Sinema Topluluğu Başkanı Esra Demirkıran'ın nev-i şahsına münasır katkılarıyla gerçekleştirmek istiyor.
Uydu sahibi ülke hükümetlerine, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ndeki birçok maddeyi ihlal ettikleri gerekçesiyle, George Orwell'in 1984 adlı romanındaki 'big brother' kavramıyla ilintili olarak, "AİHM" nezdinde felsefi ve hukuki boyutu köşeli bir dava açmaya hazırlanan Ozan Önen'e, bu davaya bakacak cesarette ve yetkinlikte ne bir hakim ne de bir mahkeme olduğunu Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu bile söylüyor.
bkz. : Çankaya Belediyesi Cumhuriyet Söyleşileri
Son olarak, "Düşe-Yazma" ve "Bilinçaltından Notlar"ın da dahil olacağı bir kardeş dergiler projesi ve türkiye'de ilk kez yapılacak olan dergi ve dergicilik fuarı için Düşe-Yazma dergisi genel yayın yönetmeni ve tutun(a)mayanlar'ın sanat yönetmeni Burak Esen ve elde mevcut tutun(a)mayanlar tiyatro editörü Onur Görünmez, şiir editörü Eren Ağın (Eren Barış), sinema editörü Esra Demirkıran, tiyatro editörü Barış Şıri ve dans editörü Didem Kovancı'yla kafa patlattığı fakat tutun(a)mayanlar'ın iflasından sonra bu projelerin suya düştüğü Ankara Konur Sokak'ta kulaktan kulağa dolaşıyor. Ozan önen, başta TRT olmak üzere birçok radyo programına konuk olarak katılıyor; ileriye dönük olarak da radyo ve tv prodüksiyonları projelendiriyor.
( Önen'in radyo program kayıtlarına MP 3 formatında internetten de ulaşılabilir.)
Ozan Önen, başkanlığını Milli Güvenlik Kurulu eski paşalarından emekli Tuğgeneral Enver Var'ın yaptığı Balıkesirliler Derneği'nin gençlik kolları'nı 2005 yılı nisanından bu yana kurmaya çalışıyor. Ozan Önen, ayrıca, Çankaya Belediye Başkanı Prof.Dr.Muzaffer Eryılmaz'ın gençlik danışmanlığını yapacağı günü heyecanla bekliyor. 2000 yılı mayıs ayında, Samsun Valiliği'nin ve Karadeniz Leo Dernekleri'nin organize ettiği “Atatürk'ün Samsun'a Çıkışının 81.Yılında 81 İlden 81 Genç” adlı etkinliklere Aydın il birincisi olarak katılan ve bu etkinlikte Ege Bölgesi temsilcisi olarak bir panele konuşmacı olarak katılan Ozan Önen'in, Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe'nin elinden aldığı bir ödülü ve Atatürkçü Düşünce Derneği Aydın Şubesi'nden kazanmış olduğu bir ödülü olmasına rağmen, Atatürkçü görünüp de Atatürk ismini sömürenlere karşı bir savaş içinde olduğu ve bu bağlamda ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu Başkanı Çağdaş Ekinci'nin kendisine yazılı ortamda sataşması sonucu Ekinci'ye yazmış olduğu ve ODTÜ öğrenci toplulukları elektronik ileti gruplarında dolaşan cevap niteliğindeki on dokuz sayfalık efsanevi tekzip metniyle de ODTÜ'de oldukça ses getirdiği ve çok konuşulduğu biliniyor. Bu tekzip metninin bir yerinde şöyle diyor Önen: “İster Mustafacılık desinler, ister Kemalizm desinler, isterlerse de Atatürkçülük desinler; bizler, Ata’mızı seviyoruz zaten. Kör göze parmak misali değil. Bu iş, sen-ben meselesi kadar da senli benli değil...” Bu anlamda, Önen'in sağının solunun belli olmayacağı ve her nerede olursa olsun "cesaret edilemeyen şeylere cesaret edebildiği" görülüyor. Buna rağmen, insanlar Ozan Önen'le uğraşmaya devam ediyor ama o hiç yılmıyor. Çünkü, zıtlıkların çatışmasına ve kaosa inanıyor Önen. Bunu da bir başka metninde intihar çerçevesinde şu şekilde açıklıyor: “Ey adam! İntihardan her söz açışımızda bize kör gözlerle bakıp, umutsuz ve de korkak demezler mi? Bizse onların bize acımasına acıyan içlerimizle ve kocaman kocaman açılan gözlerimizle; onların hayatına, onların dünyasına, onlardan daha tutkulu ve coşkulu ve bir o kadar da hüzünlü sarılmaz mıyız? Söylesene adam... Hayatın güzelliğinden her söz açışımızda, bize kör gözlerle bakıp, içi geçmiş intiharlardan söz açmazlar mı?” Yazılarında varoluşsal boşluğa sıklıkla dikkat çeken Ozan Önen, “Çözülmesi gereken tek felsefi sorun vardır; intihar.” diyen ünlü filozof Camus’ye de nazire yapıyor: “Çözülmesi gereken asıl sorun intihar değil; intihar edememektir.”
Önen'in sportif geçmişine baktığımızda; futbol alanında dört tane il şampiyonluğu, Türkiye Yıldızlar Futbol Şampiyonası 1998 Türkiye Beşinciliği, 1999 Türkiye Okullar Arası Futbol Şampiyonası Marmara Bölgesi gol krallığı gibi ilginç enstantenelerle de karşılaşabiliyoruz. Hakkındaki bir başka yazılı belge diyor ki: "Ozan Önen, Aydın İl Atletizm Şampiyonası'nda, Aydın Fen lisesi ikinci sınıf öğrencisiyken katıldığı 100 metre yarışlarında, 100 metreyi 11.27'de koşarak il üçüncüsü oldu." sanıyoruz ki Ozan Önen, atletizme devam etseymiş olimpiyatlarda derece yapacak kıvama gelirmiş. Sakaryaspor kafilesinin geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden, Fenerbahçe'nin efsanevi futbolcusu, Türkiye Birinci Futbol Ligi gol krallarından "Büyük Aykut"un, Ozan Önen'i Sakaryaspor'a transfer etmek istediğini, o dönemde on beş yaşında olmasına rağmen Önen için "geleceğin futbol yıldızı" tabirini kullandığını bilsek de; Ozan Önen'in Beşiktaş (BJK) altyapısıyla antrenmanlara çıktığı dönemde başlayan kronik bel rahatsızlığı sebebiyle kısa bir süre için Aydınspor'da ve takım kaptanlığını yürüttüğü Aydın Fen Lisesi futbol takımında oynamaya devam etse de futbol oynamayı bıraktığını hepimiz biliyoruz ve "İyi ki de futbolu bırakmış.", diyoruz. Bu tür uzun cümleleri pek sevmesek de, Ozan Önen'in "hakkında uzun cümleler kurulan bir adam" olduğunu da biliyoruz.
Ozan Önen'in özel ilgi alanları arasında; seri katil psikolojisi, komplo teorileri ve ütopyalar, intihar ve delilik kavramları, felsefede uygulanabilir akıl yürütme yöntemi ve felsefe-yapay zeka ilişkisi, fizikte kaos kuramı ve kelebek etkisi, osmanlı işkenceleri, karnaval, festival ve ritüeller, bilinçaltı karakalem çizimler, varoluşsal boşluk kavramı, dergicilik, fanzin kültürü ve arşivcilik sayılabiliyor. Yine de, hiç tanımadığı insanlarla her türlüsünden geyik yapmayı, ev arkadaşı Metehan Dönmez'le birlikte bilgisayar başında saatlerce 'worms' adlı bilgisayar oyununu oynamayı ve sıcak çikolatayı tüm bu ıvır zıvırlardan daha çok seviyor, çünkü, "Benim işim, insanları tanımak ve bazı insanlardan özenle kaçmak." diyor Ozan Önen.
Yunan tanrılarının yüz hatlarına ve kadife gibi bir sese sahip olsa da, şarkı söyleyemediğini cümle alem biliyor ve rock yıldızı olmaktan bu yüzden erkenden vazgeçtiği sanılıyor. Önen'in, mor afrika menekşesinden başka, herkesi ısıran "Buffy" adlı toraman bir kedisi, iyi sayılabilecek bir dergi ve kitap arşivi ve kirası bir türlü ödenemeyen güzel mi güzel bir 'öğrenci evi' var. En çok da, pinokyo marka kırmızı bisikletine binmeyi ve çocuk eşrafı arasında 'kontra' diye tabir edilen fren türünü yapmasını özlediğini söylüyor. Ailesini çok seviyor.
Kendi sesinden bile sıkıldığında, festival ve rock barlardan sahaflara, sahaflardan garlara, garlardan limanlara, limanlardan çorak topraklara, çorak topraklardan yazar-çizer tayfasının ev ve hotel odalarına, yazar çizer tayfasından müzik camiasının ünlü isimlerinin içki masalarına, içki masalarından tren yollarına, aklına esen her yeri yalnız başına dolaşıyor. "bir yerde, iki yıldan fazla kalınmaz." diye de saçma bir yalnızlık teorisi var. Biyografisi sürekli olarak yenilenmesi gereken bir adam o.
Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sını okuyup da sevmiş olanlara, Saint Exupery'nin Küçük Prens'ini hiç bıkmadan okumaya devam edenlere ve Dövüş Kulübü'nü izledikten veya okuduktan sonra yerinden kalkıp da ani bir şeyler yapma isteği duyan herkese sarılası geliyor, Tutunamayanlar'daki gibi; "hep acele ediyor ve hep geç kalıyor."; “Kara Kitap”taki gibi esrar dolu bir hayat hikayesinden esrar dolu yeni hayat hikayelerine akıyor; gerçek bir çılgın hayat sürebilmek için...Bu adam bir şeyler yapacak, ama, bakalım neler yapacak... ( Ekim 2005 )
Not : Yazar hakkında daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak için Google arama motorunda “Ozan Önen” şeklinde arama yapılabilir, yazarın bazı metinlerine ve radyo programı kayıtlarına internet üzerinden de ulaşılabilir.
Kaynakça : http://www.kimkimdir.gen.tr
http://www.izedebiyat.com
http://www.gencyazarlar.org/
http://www.odtuluyuz.biz
http://www.amatorceedebiyat.com
http://www.uniaktivite.net
Ozan Önen'in biyografisini yazan Kutalmış Gökalp İNCE kimdir?
kutalmış gökalp ince, 1984 yılında izmir bornova'da doğdu. 1998'de türkiye 252.'si olarak adana fen lisesi'ne girmeye hak kazandı. 2001 öss'de, sözel türkiye ikincisi-sayısal türkiye beşincisi oldu ve odtü elektrik elektronik mühendisliği bölümü'ne giriş yaptı. sürdürülebilir enerji projeleri yürüten kutalmış gökalp ince, kısa film senaryoları yazıyor, kısa metrajlı film projeleri üretiyor ve odtü genç yazarlar topluluğu'nun başkan yardımcılığını yürütüyor. aynı zamanda, odtü psikoloji topluluğu yürütme kurulu üyesi olan İnce, odtü sinema topluluğu'nun da üyesidir. kültür-sanat içerikli çalışmalarının çoğunu odtü genç yazarlar topluluğu''nda yürüten İnce, kendisini "sıkı bir Kemalist" olarak tanımlıyor.
( ayrıntılı bilgi ve irtibat için: www.gencyazarlar.org - kutaince@yahoo.com)
OZAN ÖNEN'LE İLETİŞİM:
Ozan Önen
ODTÜ GENÇ YAZARLAR TOPLULUĞU BAŞKANI
PK 40 06531 ODTÜ / ANKARA
http://www.ozanonen.com
www.gencyazarlar.org/
ozan@gencyazarlar.org
msn messenger:
kurkmantolumaradona@hotmail.com
|
Yazısının Özellikleri | ZAMANA İNAT,ZAMAN DÜZLEMİNDE TERS PARENDELER ATARAK |
Edebi Etkiler | Sabahattin ALİ,Ahmet Hamdi TANPINAR,Orhan PAMUK,Oğuz ATAY,Fiyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKİ,Neyzen TEVFİK,Nazım HİKMET,Nilgün MARMARA... |
Benzer Yazarlar | J.D.SALINGER, CALVINO, GOETHE, BUKOWSKI, JHON FANTE |
Özgeçmiş | bkz. > YAZAR PROFİLİ |
Bulunduğu Yer | ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ / ANKARA |
|
İnsanlar olmasaydı Bu Dünya İmparatorluğu diye adlandırdığım bu dünyadan nefret etmezdim ve eğer ki ‘insanlar’ olmasaydı yaşamaya gerek duymazdım.
‘’Öldükten sonra da yaşamak istiyorum.’’ diye yazdı hatıra defterinin ilk sayfasına Anne FRANK ve ben öldükten sonra da yaşamak istiyorum. Yazıyorum bu yüzden!..
Yaşamak için tek nedenim ‘insanlarım’ dediğim insanlarsa , yazmak için de aynı neden yeterince geçerlidir sanırım. Niye?...
Ah işte o anahtar soru soruldu yine! Filozofların , konuşmaya henüz başlamış ufaklıkların , işverenlerin , işçilerin , öğretmenlerin , öğrencilerin , yani otoriteler ve boyun eğenler de dahil olmak üzere ol’an veya öl’en herkesin dilinde olan o alışıldık soru : Niye?
Tamamıyla içgüdüsel bir refleks. Tanımsız ve şaşırtıcı bir kusma biçimi...YAZ BAKALIM!
Gayriresmi bir düzensizlikte dolaşmakta olan kara bir düzene inat ; sokakları, insanları, söylenenleri ve söylenemeyenleri, ölümü, doğumu, sevgiliye sunulan o en sahici yalanları, hastalığı ve dirilişi, hesapları ve sürprizleri yeniden, yeniden ve yeniden yaratabilmek için yazıyorum!
‘’ Yazmasaydım delirirdim.’’ belki, ama, ben delirmeseydim yazmazdım. Olması gerekeni yaratmaya çalışanlara ‘deli’ denilen bu dünyada deli olduğumu bildiğim için yazmalıyım ve yaratmalıyım. Bir hareket, bir gülüş, bir yaşama sebebi, bir his, bir çığlık ve bir yokluk var ederek var olmalıyım. Virgüllü konuşmaları sonsuza değin uzatabilirim ve eğer ki ‘sonsuz’a bir son koyabildiğimi biliyorsam ve ‘bir’ sıfatını ‘bin’ yapabiliyorsam yazı aracılığıyla , ‘yazmak’ denilen bu muazzam orgazma bütün hayatımı veririm!.. Örneğin protez bacaklı bir çocuk olabilirim koşma yeteneğim hala varken , olmayan sevgiliye dokunabilirim ‘o’ uzağıma düşmüşken , kumarhanelerden hastanelere , akrepten yelkovana , ağızdan mideye , dünyadan uzay boşluğuna bir kalem tükürüğüyle sıçrayabilirim!.. Kağıt üstünde küfredebilirken şaşaalı bir kahkaha da patlatabilirim!...Böcek olabilirim, duvar olabilirim, anne olabilirim...Bomba olup yanıbaşınızda patlayabilirim!.. Ağlayabilirim, anlatabilirim, susabilirim. Bana verilmiş ya da verilmemiş tüm haklarımı yazının şaşırtıcı büyüsünde kullanabilirim. Bu Dünya İmparatorluğu’ndan ‘dünya’ olmasını talep ediyorum Süleyman Efendi!.. Yalnızlığımda yalnız kalmamalıyım!..Bana yazık olmamalı! Suratıma tokat gibi çarpan kitaplara kitaplarımla tokat atabilmek için yaşamalıyım. Belki de bunun için en güzel nedenim Dostoyevski’yle hala konuşabiliyor olmamdır... O, benle yazarak konuşabiliyorsa hala ; ben neden diğer ozanlarla , diğer budalalarla ve ecinnilerle konuşamayayım ki?!..İşte bu nedenle ,birileri ellerimi kırsa dahi bıkmadan usanmadan yazabilmeliyim!..
Yanaklarım al al oluyor ; dışları Çırağan Sarayı’yken içleri Kuzey Kutbu’nu anımsatan herkese bağırıyorum: Sizin ne güzel papağanlarınız var , sizin ne de güzel papağanlarınız var! Size inat yazmalıyım. Kendi deliliğime bir yol bulmalıyım çünkü belirli bir yolum yok ama , ayaklarım var. Papağanlarınızın taklit yaşamlarına inat kurgulayabildiğim sahici hayat akışlarım var!.. Kukla değilim ve kedim yok. On dokuz dünya yılı yaşadım henüz ve yazıyorum ben baba. Baba , oğlunun renk değiştiren yaşı bir yaş daha küçülmek istiyor şimdi... Daha bol çikolata istiyorum ben. Erken yaşlandım çünkü. Sırtıma şimdiden ağrılar saplandı ve şimdiden deli gibi sigara tüketiyorum... Aşık oldum. Nefret ettim. Bir günümün yirmi sekiz saat olması gerektiğine karar verdim. Pornografik rüyalar değil istediğim ; benim tüm yeteneğimi çalabilecek kadar etkili bir tene sarılıp uyumak istiyorum! Uykuyu bu yüzden severken yirmi dört dünya saatinden harcadığı için onu bir lüks olarak algılıyorum ; uyumuyorum,uyuyamıyorum... Belki de bu yüzden tüm zamanların en çok iz’lenen ölümüyüm ben! Öldükten sonra da yaşarken , yanımda ‘insanlarım’ dediğim insanlarım olmasa dahi Bu Dünya’nın çelmesine takılan ‘insanlarım’ diyebileceğim diğer insanlara bir yol sunabilmek için , sözlerimi benzerlerimin sözlerine değil de gözlerine karıştırabilmek için, seni kaybetsem dahi seni sayfalarımda soluyabilmek için baba, seninle gevezelik yapabilmek için Dostoyevski, sana dokunabilmek için olmayan sevgili, boynuna sarılıp çatır çatır ağlayabilmek için can dostum, senin için bir simit de ben satabilmek için canım simitçi...Yazıyorum!
Yazıyorum çünkü var olmayan zevklere ihtiyacım var. İntihar edemeyen intiharlara, zamansız bir dünyaya, kaosun huzur ve coşku ile havalandırıp bıraktıklarına... Gözlerini sözlerime karıştıracak olan insanlarda oluşturacağım ‘Niye?’ sorusuna... Henüz on üç yaşımda gözlerimin önünde yitirdiğim can dostum Efe Can’ın bakışlarını bir kuşun gözlerinde algılamaya... Kanı ve suyu aynı anda tadabilmeye...Dayımın paramparça olan vücudunu barut kokusu olmaksızın birleştirebilmeye... Yakınımdaki uzaklıklara... Yalancı yalan makinelerini kandırmaya...
Tüm sıfırlarımdan zincir yaptım boynuma ve sana söylüyorum bahtsız Süleyman Efendi : 62’den tavşan yapamasaydım her halde ölürdüm!Yazı yazmanın somut ve soyut her yansımasını düşünerek bağırıyorum...
İstanbul’a ait olmadan da yazar olunabileceğini papağanlara göstereceğimi bildiğim için yazı yazmaya dört elle sarılıyorum...Yalnızken dört yastıkla uyuyor ve dört dörtlük bir dengesizlik öyküsüyle, kendi çığlıklarımı birktire biriktire geliyorum!..Yepyeni romanlar,yepyeni öyküler ve yepyeni dünyalar için... Şimdi bırak okumayı ve bir kendine bak. Ben buyum ve yazıyorum...Bu tutkumu benle paylaşmalısın çünkü ben bunu seninle paylaşıyorum! Sıçrasana artık be adam!...
|
|