Turuncu...
Ankara’nın en güzel caddesinde, rengarenk şemsiyeler yağmurla dans ediyordu. Saniyeler geçiyordu, her şey turuncu rengin esiri olmuş gibiydi...
Ankara’nın en güzel caddesinde, rengarenk şemsiyeler yağmurla dans ediyordu. Saniyeler geçiyordu, her şey turuncu rengin esiri olmuş gibiydi...
Sarmaşık olup sardı sevgin içimi, zehrin içime aktı. Bu ilk aldatılışımdı. Ve olsa olsa bu son aşkımdı…
Sen ucu bucağı var bir şehirsin, bense sonsuzluğu taşıyorum içimde...
İlk prova bitti, perde kapandı. Başkentte anlaşılmaz mavi bir haziran akşamıydı…
Hiç korkar mı bir günlük ömrü olan kelebek bala yapışmaktan?
Kurulamaz cümlelerin imlasız sokağı… Yalanlardan korkmuş bir kalbin son durağı… Korkulu düşüncelerin kabus olup yağdığı bir gece karanlığı… Dinmek bilmez yağmurların korkusuz, mahrem ıslaklığı…
Ben sana yalan söyledim, sevdim ama sen bilemezdin. Yazı yazanların kaderidir yalnızlık yıllar yılı bitmek tükenmek bilmeyen...
Kala kala sadece ve sadece o kelimeler arasına yerleştirilen birkaç küçük nokta kalmış. Sadece üç nokta… Apostroflar yokmuş artık, virgüller de çoktan yitip gitmiş geldikleri masallar alemine...
Yelkovanla tartıştım dün gece / Nefret ettik akreple birbirimizden /
Unut / Bir resim olsun kalbinde / Ve bir gölgeye
Saat akşamı gösterirken / Mor bir aleve dönüyordu düşler /
Çok kez giden bir sevgilinin geri dönmesi için ağıt yakar yürekler... Dilekler, dualar ona yeniden kavuşmak içindir. Oysa benim yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var, sevgi de olsa, aşk da olsa, eğer size acı veriyorsa, silip atın hayatınızdan...
Uyku tutmayan bir gece, yıldızlarla dertleşirken fark ettim yazmaya ne kadar özlemli olduğumu... Ve o gün bugündür, en yakın arkadaşlarım oldular gökyüzünün rengarenk, ışıltılı incileri...
Ankara
Sadece içten geldiği gibi, özgün, özgür, ruhun kaleme dökülmesi...
Cezmi Ersöz, Edip Cansever
Cezmi Ersöz