Bir deliyle başederken, yapılacak en mantıklı şey normal rolü yapmak. -Herman Hesse |
|
||||||||||
|
O kadar gürültü patırtı içinde yaşıyoruz ki o anda sessizliği sanki yeni tanıdım. Yaşantımız gürültülülerle şamatalarla doluymuş meğer. Dışarda araba,insan sesleri... Evde hiç olmazsa bir televizyon ya da radyo sesi... Aslında insanlar sessizlikten ve yalnızlıktan kaçıyor. Yalnızlıkla, sessizlikle yüzleşmek insanı ürkütüyor. Çünkü insan ne zaman yalnız kalsa işte o anda kendisiyle başbaşa kalıyor. Sanki başka biriyle konuşuyormuş gibi kendisiyle konuşuyor. İçinde iki kişi oluyor. Sorgulayan ben ve cevap bekleyen ben... Sorgulayan ben ardı ardına sorulara sıralamaya başlıyor. Ne yapıyorum? Nereye doğru yol alıyorum? Neler yaptım? Neleri başardım? İstediklerimin hangilerini gerçekleştirebildim? Neler beni hayalı kırıklığına uğrattı? Ne için yıkıldım, ezildim kaybettim? Fedakarlıklarıma, emeklerime, katlanmalarıma değdi mi? Sorular,sorular... Cevap bekleyen ben suskun, çaresiz önceleri. Sorular çivi gibi böğrüne saplanmış bir halde. Yavaş yavaş kendine gelip yanıtlamaya çalışıyor soruları. Cevaplar tatmin etmiyor sorgulayan beni. Zaten tatmin ediyor olsa işte o zaman hayatı gerektiği gibi dolu dolu istediğim gibi yaşıyorum der sorgulayan ben. Daha doğrusu sorgulayan ben olmaz. Bu düşünceler iyice karanlığa doğru sürüklüyor beni. Karanlığa iyice batmaktan kurtulmak için bir ışık arıyorum. Bir küçük ışık olsa bile yeter. Önümü görebilsem, karanlığa doğru değilde aydınlığa doğru yürüyebilsem. O ışık birden beliriyor karşımda. Küçük, çok küçük bir ışık. Küçük olmasına rağmen yaydığı aydınlık oldukça fazla. Etrafını gündüz gibi aydınlatıyor. Işık sarıyor odamı. Kaplıyor herbir yanı. Duvara bakıyorum ışık duvara yansıyor. Gözlerimi kısıyorum daha dikkatli bakıyorum yansımaya. AŞK yazıyor duvarda. Işığın kaynağı AŞKmış meğerse. AŞK, bazen çok güçlü bazen zayıf, bazen güneş gibi bazen mum ışığı gibi aydınlatan ama hiçbir zaman sönmeyen bir ışık hayatımızda... Sevginin tomurcukları aşkdır. Aşk tohumlarını serpince kalbine insan, o tohumları ilgiyle şefkatle emekle sulaya sulaya bir filiz çıkarır kalbinde. O filiz dallanıp budaklanır ve kocaman bir sevgi ağacı olur. Aslında derler ya aşk kısa sürelidir biter diye. Aslında aşk bitip yokolmaz. Eğer güzel beslenirse aşk tohumu sevgi ağacının içinde aslında hala vardır. Ağacı söküp kalbinden çıkarsan bile mutlaka kökünden bişeler kalır kalbinin derinliklerinde. O derinliklerde kücücük moleküllerin içindeki aşkdır. Tamamen yok olmamıştır. Yalnızca bir element iken atomlarına ayrışmış ve yeni bir elementin yani yeni bir aşkın hammaddesi olmuştur.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © saim eren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |