Sanat doğaya eklenmiş insandır. -Bacon |
|
||||||||||
|
Kıvılcımdan korkan ,yangına hazır olmayandır ya; fakat yangın , çeşitli biçimlerde, nereden geleceği belli olmayan yakıp yok eden güçtür demek yanlız yeterli değil eksiktir. Kıvılcımla başlatabilir,aydınlatabilirsiniz. Yeter ki bilginiz , kontrollerinizi yönlendirebilmeniz ,kişilikleri tanıyabilmeniz ,farklılığı seçebilmeniz, bir adım daha ileri atabilme heyecanınızı yakalamanız geremektedir.. Gotik tarzına uzak alışılagelmişin dışına çıkılamayan , kendi yolunda ki bir dönemeçtir kaçıranlar için , Azize&Eşik, şimdi gereken , yüreklerde azim ile bilgiyi belki daha ötesini , harmanlamak sahnede . Sordular mı size ,oyun mu? Oyun , adı ne? Azize&Eşik. Kendine yeten ve de kendine özgü biçim yakalanmıştır ve yaratılan karakter evrenle ilişiğini herkes gibi farklı da olsa bir biçimde yansıtmış,mimikleriyle keskinleştirmiş, tavır,beden dilini yakalamıştır oyunun ritminde . Herşey yerli yerindeyken ,fantaziye dayanan karakterler ve de sorunlarla çelişkiler , açıkça sunulmuş,dillendirilmiştir,zaman sanki şimdidir ya da şu an , yanıbaşımızda ,özgürlük ise başlıca açılımdır diyaliklerde. Bilimle yorumlamaya kalktığımızda ise herkesin bir dilim kendine ayırdığı, yaşamsal ve ruhsal kesitleri görürüz bu oynanabilen , giydirilmiş ,bilinçaltına dayalı öznel ayrıca da fantazisel oyunda . Yeter ki, hepsi başı çeken itici güç misali giydirilmişlerken aktörler,aktrisler seyircinin karşısında. Düşünceler, kaydırılırken duygulara ve duygular dönüşünce hayallere ,sözler etkilidir ,netleştirir kollektif bilinç ışığı altında seyirciyi koltuğunda . Hep alışılmış olmaz ,olamaz ifade yolları , çok açıktır ama kalıplaşmamış anlatımında .İki kahraman adaştır ,adaptasyonu indirgememek adına .Derinliği psikolojisinde, uygun fizyolojisi,bütünlendirilmiştir sosyolojisinde.Uygun durumlar yerleştirilirken , karakter boyutlarına .insani hiçbirşey yabancı değildir temada.Ve gereklidir ,oyun kişisi gereksizin yanıbaşında fonksiyonudur oyunun Groteskte .Ortaya atılmış ne varsa sav da final de açıkta kalacaktır sonu ,toplumdadır tabiatıyla eleştiri ve de bu konu.Gerer taa oyunun başından seyirciyi , merak uyandırır arttıkça dozu ama genel ve ana ögedir dramanın işleyişi.Olası bir karakterken başoyuncu yöneltmez sadece yönetir de kurguyu.Teatrel de farklı boyut kazanır ,neden , sonuç ilişkisi.Gözlemleri ortak sanmayın sakın genelden özele sarmaladık tipleri, hiçe sayıp sıyırdık kalıplardan düşüncelerle biçimleri. Sıradanlık , sıradışı zincirin halkaları oluverdi , konuda zaaflık çevreye baskın geldi.Evrenselden toplumsala geçti derken hayal ürünü oldu tiplemeler ,değişti roller. Sanılmamalı kesin bir yargıda seyredenler, dimağlarında , özel durumların getirdiği eğilimler .İlgiyi çekip , dikkati kilitlemek değil zaten tek amaç ,herkes almalı bir parça hayalle biraz kaçamak haz.... oyunda koro kullanılır.... .Oyuncular Anlatan joker kostümü giymiş genç bir adam akıcı konuşan. Vurgulu anlatımıyla, mimikleri ile öne çıkan , elinde bir maske ve yüzünü örtmüş vaziyette ,vücut dilini anlatımına katan . Azize - başkahraman , durugörü gören falcı .otuzlu yaşlara yakın , kumral uzun saçlı .ela gözlü orta boylu ve her sahnede basit ama klasik elbiseler giyinmiş , çok az topuğu olan ayakkabılar giyen .sıradan konuşan fakat dirayetli , kendini yaşadığı olaylarda bulurken tanıyacak biri Murat- Azize nin eski iş arkadaşı , olayı savcıya anlatan , gizemi oyunda gittikçe artan . açık kumral , kahverengi gözlü , genç , zayıf ,sakin görünüşlü fakat gereğinde sakinliği bırakan , ama anlattıklarından çok emin görünen kişi , üzerinde siyah boğazlı bir kazak ve kısa mont biçiminde trençkot giymiş . Savcı- Azize nin ölümünü araştıran ,ve bu ölümden etkilenen kişi , kırk beş yaşlarında ,uzun boylu orta irilikte kumral , uzun seneler önce eşinden ayrılmış ,mesleğinde başarılı ,işin içinden çıkamadığı zamanlarda iç cebindeki kanyağı ile rahatlayan , sigara bağımlısı zeki bir adam ,üzerinde kahverengi pardesü,ve takım elbisesi var fakat bu olayda her zamankinden farklı olarak tutuk kalmış ve ona anlatılanlar karşısında inanmakla inanmamak arasında gidip gelse de etkilenmiş ve ona engel olan kilise yönetimine karşı gelemeyen sistemde merakı daha da artarken bu olay onun yaşamında hep gizemini korumuş taaa ki uzun seneler sonra son nefesinde gelen telefonun etkisi onu sarana dek Can Murat - .Azize nin Kıbrıs ta aşık olduğu bir pilot , annesi İngiliz babası Türk, Azize den etkileniyor ve onunla evlenmek istiyor, mutsuz bir evliliğin ardından Azize ile mutluluğu yakaladığını biliyor ,Azize nin aşkı onu tetikliyor , kumral ,atletik yapılı ,konuşması düzgün ,yakışıklı. hırsız kadın- Herşeyi başlatan kleptoman ,siyah tayyör,siyah rugan ayakkabılar giymiş , kalın çerçeveli siyah güneş gözlüğü hep gözünde , üzerinde kırmızı şalı tek omzundan sarkıtmış , uzun tırnakları kırmızı ojeli , ellili yaşlarda , hızlı hareket eden . oldukça zayıf , bakımlı bir kadın . öngörüsüz , hırsızlık eyleminin pençesinde nelere neden olacağını bilmeden yaşayan aristokrat hoca - Dini yatılı okullarda büyümüş ,imamlıktan emekli, derin bilgileri ve sezgileri olan ,insanlara yardımı misyon edinmiş , saygı gören bir din adamı , açık kumral , zayıf ,eğilip Kur an okumaktan hafif kamburu çıkmış , kendi yerinde insanları kabul edip onlarla dertleşen ,çevresi geniş bir o kadar da mütevazi , soluk yeşil renkli gravatsız takım elbiseli, beyaz çoraplı, Azize yi anlayan , tahminlerinin üstünde , bir olayla karşı karşıya geldiğinin farkında olmayan yardım etmek isteyen kişi Yenge Edibe- Azize nin , dindar yengesi , Azize nin annesinden dolayı onlardan uzak dursa da Azize ye yardım etmeyi dini bir vecibe sayan cahil ama iyi niyetli , altmışların üzerinde , tesettür giyimli ,uzun boylu iri bir kadın . Gülizar hanım - .Çaresiz kalıp, Azize ye gelen , klasik , şık ,sade giyimli ,hayattan ümidini kesmiş , asil hareket eden ,ellili yaşlarda orta boylu ,şık ve pahalı çanta taşıyan ,aileden zengin ve görgülü müşteri kadın. Taş binada ki kişiler ; Alaaddin - Taş evde hoca diye hitab edilen , sözü dinlenip, en fazla sayılan 70 yaşlarında , orada önderlik yapan , taş evin demirbaşı , evin imamı , üst üste kazak ve süveter giyinmiş , diğer erkekler gibi ayağında mest olan , kalın çerçeveli , numaralı gözlüklü , güleç, samimi , tane tane konuşan , çok sevilen insanlara namzet. Ekber -Genç , uzun boylu,kızıl saçlı ve sakallı , dindar , kendini terbiye etmek için orada bulunuyor, kimsesiz , Alaadin hoca onu kendi yerine geçmesi için yetiştiriyor. Savaş- Esmer , oldukça kısa boylu ,mecbur kalmadıkça konuşmayan ,çalışkan ve uyumlu ,nedense ürkek bir tip , kasket takıyor. Süleyman- Aksak olmadığı halde , ayağını , aksakmış gibi kullanan, arada bir de olsa , taş evde bu huylarından kurtulsa da aksaklıktan vazgeçemeyen obses hareketler sergileyen ,taş evde basit işlere bakan ,bazı geceler bahçede yalnız vakit geçiren , gözünden ışık çıkaranları bahçede gördüğünü iddia eden , biri. İsmet - Uzun yıllar önce , ayyaşlıktan kurtulmak için ,taş eve sığınmış , ailesinin arayıp sormadığı, unuttuğu ,yüksek tahsilli,başını nedensiz,kontrol dışı iki yana sallayan ,bahçe işleri ile meşgul olan ,üstünde devamlı uzun ,solmuş bir önlükle gezen kişi. Makbule - Taş evin en yaşlı kadını, tesettürlü , şişman , kısaboylu ,uzun etek giyen ,iri gögüslü ,Rumeli aksanlı , beyaz tenli , mavi gözlü ,torunlarını gezmeye çıkardığında bir kaza sonucu iki torunu da vefat edince ,ailesi tarafından kovulmuş, intihara teşebbüs edip, başarısız olunca taş eve sığınmış ,kendini burada oyalayan ve ibadet eden , yemekleri yapan kişi, Azize ye en yakın davranan kişi. İkbal - Kocası , yeğeni Hacer e tecavüze yeltenince kız kardeşi , kocasını öldürüp hapse girmiş , kocasının ailesinden korkarak yeğeni Hacer i alıp taş eve sığınmış , orta yaşı geçmiş, yaşından önce çökmüş , doğu aksanlı , orta boylu esmer bir kadın . Hacer- .İkbal e son derece bağlı , zayıf , esmer , uysal bir genç kız , tesettüre girmemiş , liseyi dışardan bitirmiş biri. Nuran - Orta yaşlarda , balıketli , her denileni hemen yapan , tesettüre girmemiş ,ama tek canlı renkte uzun elbiseler giyen genelevde hizmetçilikten gelme ,yüzünde derin bir bıçak yarası izi taşıyan biri. Medine - .Taş evde gözü sürmeli olan tek kadın , kusursuz vücudunu tesettürle kapatmaya çalışsa da güzelliği hemen dikkat çeken keklik gibi sekerek yürüyen , başına bela olan bir erkekten kaçmak için buraya sığınan kişi. Ekber in ona gizli hayranlığının farkındadır. Kilise kişileri ; Başrahip -Kilisenin baş rahibi, Katolik , zayıf , kır saçlı , mavi gözlü , dini kostüm giymiş ,konuşması düzgün , , güvercin besliyor , şarap içiyor , içindeki beklentinin farkında , gördüğü rüyaların hayatına yön verdiğinin bilincine varmış , Azize nin beklediği seçilmiş kişi olduğunu biliyor , Azize yi seviyor fakat Azize nin bildiklerine ortak olmak istiyor , dinine bağlılığı, onu bazen ikileme düşürse de Azize ye inanıyor ve gerçeği Azize de bulacağını biliyor . rahip Leon - Genç, çalışkan , meraklı minyon yapılı beyaz tenli, rahip kostümlü,başrahibin ,ruh hali ile ilgilenmiyor , rahiplik görevinin yanında esas olarak gizli para işleri ile ilgileniyor asıl iş talimatlarını dışarıdan alıyor , başrahibin ,ruhani beklentilerini sezse de ilgilenmiyor . Bayan Huberta -Siyah elbise, siyah düz ayakkabılar giyinmiş , saçları topuz yapılmış, göz kapakları rahatsızlığından dolayı bir miktar düşmüş,kurtuluşa ermek adına , dindarlığı elden bırakmıyor , iyi niyetli , kilisenin günlük işlerini ve yemeklerini o yapıyor , başrahibi çok seviyor ve sayıyor , başrahip Azize yi sevdiği için o da Azize yi seviyor ve ölümüne çok üzülüyor , Leon un bağımsız yaptığı işlerle ilgilenmiyor , o sadece başrahib ile edeceği duaların sonunda onu cennete götüreceğini düşünüyor. Zangoç Ohannes - Kaba görünüşlü ve hep dağınık gür saçlı , kısa boylu , fazla konuşmayan ,bununla birlikte kilisede her şeyden haberi olan , genç rahiple arası tuhaf bir biçimde uyumlu , ailesi yok , dindarlığı tartışılır . Nur hanım - Gizemli bir kadın , Müslüman bir ailenin kızıyken , zengin ve yaşlı olan gayrimüslim bir adamla evlilik yapıyor , çok hırslı ve kompleksli bir kadın , estetik ameliyata meraklı , kocası ölünce onun işlerini her nasılsa , belli ki şantaj ile devir alıyor ve kendini kanıtlıyor ,parayı çok seviyor, doyumsuz bir kadın ,gizli , belki de illegal faaliyetlerle meşgul, Azize den hoşlanmıyor ve ondan çekiniyor,şüpheleniyor, son derece bakımlı , yurtdışından giyiniyor . VEE PERDE AÇILIR...... (dekorda yukarıdan iplerle aşağı sarkıtılmış büyük ebatlarda farklı tarot kartları vardır , genç erkek konuşmacı joker kostümü ile gelir. , elinde yüzünü örten bir maske olduğu halde konuşmaya başlar) Şeytan , her zaman ayrıntıda gizli olmaz ,apaçık gözümüzün önünde durur . Az inançla çok azgınlık onu eşikten geçirir ,şevkat ve şehvetle kandırabildiği gibi günümüzde aç gözlülükle ve arsız ihtirasla daha da kolay kandırabilir . (koronun sesi gelir sadece , sahnede gözükmüyorlardır. Kısık ama net duyulur biçimde) Kapıyı açacak anahtarı eline geçirdiğinde ise çok geç olur bilinmeyenle uğraşmak seçilmişlere özgüdür eğer siz seçilmiş değilseniz , sonunuz onlardan acı olur daha sonrası ise artık size ait değildir . (konuşmacı maskesinin tutacağı elinde hala yüzünü gizler durumdadır paniklemiştir koronun sesinin geldiği yöne bakar vaziyette panikle oradan ,kaçar gibi uzaklaşır, koro sahneye çıkar kızlı erkekli karışıklardır ve ellerindeki maskeyle yüzlerini örter bir durumda konuşmaya başlarlar , sıra ile konuşurlar yedi kişilerdir ,üstlerinde eflatunun değişik tonlarında uzun elbiseler vardır) Annesinin soyundaki ziyaretçiler onda kapı buldu/kapıyı açınca ilk onlar doldu kartlarda şekil oldu /ölü evden çıkınca annesi eve girmez oldu /uçaktakinin zamanı doldu, ziyaretçileri bizden oldu /pişirdiği yemekler yenmez oldu/hasta kadın kartları çalar,/azizlerin ortasında Azize taş duvarlarda ölümü tadar . (koro son perdenin sonunda aynı şekilde tekrar sahneye gelecek ve seyirci başta pek anlam vermediği sözlerin ne anlama geldiğini anlayacaktır,taş ev sahnelerinde ve kilise sahnelerinde , oyunun daha da etkili olabilmesi için salona keskin bir buhur kokusu yakılıp dinleyenlerin oyuna adaptasyonlarını tam sağlamak mümkün olabilir , nitekim üç duyuyu harekete geçirmek söz konusudur , ayrıca koku fazlaca etkili olduğundan bilinci tetikler , çan sesi ile ilahiler kilise sahnelerinde kullanılır ) birinci perde ----------------------------------------- (birinci sahne) yer Hristiyan mezarlığı , Başında haç olan kabristanın kenarına gelen savcı , diğer kenarda duran adamı görür , cebinden çıkardığı boş sigara paketine bakıp sinirlenir ve kabristan duvarına oturur . Fonda yağış ve gök gürültüsü alçak tonda verilir , diğer kişide şaşkınlık belirtisi yoktur , göz göze gelirler . Savcı başıyla yabancıya selam verir . Savcı - Siz ? Pardon ! Ben, savcı Doğaner Velidoğan (elini uzatır) (Murat da ona uzatır , tokalaşırlar ) Murat - Ben Azize’ nin arkadaşıyım , sizin bildiğiniz kadarıyla Meleğin. (kabiri göstererek) Savcı- Azize’ mi dediniz ? , Ama biz onun kim olduğunu hiç bilemedik , siz nasıl..? ( Murat sözünü keser ) Murat- Bilemezdiniz . O bir yangında öldü biliniyormuş . Adı , Azizeydi . Savcı - Siz bunları nerden ?.. Yani sizi çağırdı ve konuştu mu ? Bakın bir saniye aynı kişiden mi bahsediyoruz? Murat - Sizi temin ederim aynı kişi Azize . Savcı- Nasıl emin olduğunuzu bilmeliyim? Murat- Sizinle burada karşılaşacağımı bana o söyledi. Savcı - Anlamadım. Murat- Anlatacağım , ona söz verdim. Savcı - Dinliyorum, ben onun yani Meleğin ölümünü araştıran savcıyım. Geleceğimi de biliyormuş . (gülümser) Murat - Biz Azize ile aynı işyerinde beraber çalışmıştık, sevdiğim bir arkadaşımdı , candan , sevecen . Ama hep mutlu görünmeye çalışsa da bilirdim, . mutsuzdu . Savcı - Evet (savcı meraklanmış, heyecanlanmıştı) Murat - Bir gün; (sahne ışıkları sol yanı aydınlatır, Azize elinde sandviçi, ayağının altında sararmış yapraklar, bankta yemek yemektedir , siyah mantolu , siyah gözlüklü , mantosunun sol omuzunda kırmızı şal sarkan zayıf bir kadın ,mantosunun cebinden kırmızı ojeli parmakları ile telaşlı bir şekilde bankın arkasında koşup durur ,ardına bakar takip edildiğini anlar ve kartları atar ,kart Azize nin ayağına gelir , kadın kaçar , kadının ardından genç görevli gelir etrafına bakınıyordur , üstünde siyah pantalon , beyaz gömlek , siyah yelek vardır kaçan kadını arıyordur bankın orada duraksar ve ilerleyip aramaya devam eder, bir rüzgarla ayağına gelen kartı merak eder ,eline alıp ona bakar şaşırır , Azize) Azize - Benim adım yazıyor . Ne enteresan şey bu böyle hahaha Azize , evet tahminim doğru , buu buu ,şu şey kartları vardı , hani kartlarla bakıyorlar tarot , tarot kartı olmalı , Azize hı (ışık sağ yana kayar sahne ikiye bölünmüştür, sol yanda anlatılan canlandırılır) Murat - Her şeyin o gün başladığına emin olun . Sonra Azize bu kartlara merak sardı ve fal bakmaya başladı , işin enteresanı , bana bu tarot kartının onun ayağına nasıl ve nereden geldiğini de anlattı . O , çok şey biliyordu savcı bey . Savcı - Ne zaman anlattı bunları ? Murat - Beni kiliseye çağırdı , gece vakti . Gittim , o zaman her şeyi anlattı. Savcı - Devam edin lütfen Murat - İşten ayrıldı ve fal bakmaya başladı, iyi de para kazanıyordu . Bu Azize ‘ nin çok hoşuna gitmişti . Zaten .patronumuz Erdem bey ’ i hiç sevmezdi . Azize ye asılır ,hem az para verir hem de bütün işleri ona yüklerdi. Babası da hastaydı , solunum yetmezliği vardı, annesinin bir an önce babasının ölmesini istediğini söyledi , çok üzülüyordu , annesi çok tuhaf bir kadınmış , kendi ailesi dahi , annesini dışlamış. Savcı - Nasıl , tuhaf ? Ne anlamda tuhaf ? Murat - Tam anlamak pek mümkün olmadı . Azize rahatsız oluyordu , sanki annesi başka bir dünya ile bağlantılı gibi konuştu inanın bende tam anlamadım pek tabii de sormadım . Ailesinde , ananesinin ayrı bir yeri varmış ,Cemile ninesi , ebeymiş yaşlı kadın köyünde zamanında ,Azize nin küçüklüğünde ona anlattığı hikayeler etkilemiş Azize yi hele bir olay var ki ! Savcı - Nasıl bir olay ? Murat - Köyde bir gece kapısı çalınmış genç ebenin ,doğum var diye at arabası gelmiş onu almaya , almış almasına fakat karanlıkta olsa ,o engebeli bozuk yollardan giderken köy dışındaki götürüldüğü eve ,anlamış ebe , çok korkmuş ama nafile tabii ses çıkarmamış , eskilerden duyduğu o farklı hikayelerden çıkardığı sonuç belli etmemekmiş durumu anladığını . Savcı - Hangi durummuş bu? Murat - Onu götüren arabacı bizden olmayanlardanmış . Savcı - Şeylerden mi? Murat - Aman dillendirmeyin savcı bey ,ninesi geldiği evde doğumu yaptırmış , ama onlar genelde erkek bebek severlermiş , bebek kız olunca ebe , bir tutam toprak alıp, bebeği erkeğe çevirmiş , ötekiler pek sevinmiş , başlamışlar bayram yapmaya eglenip zıplamaya başlamışlar , Savcı - Şeyleri , yani tuhaflıklarını nasıl anlamış ? Murat - Nasıl anlayacak ?Arabayı sürenin yüzünü net gördüğünde , nutku tutulmuş zavallının. Savcı - Nasılmış yüzü ? Murat - Arabacının yüzü farklıymış gözleri yukarı doğru uzunca , agız burun yer değiştirmiş . Savcı - Ben de duymuştum bu tip hikayeleri , küçük yerlerde anlatılır nesilden nesile bunlar . Murat - Bu birebir yaşanmış savcı bey ,getirmişler ebeyi geri evine , ebeliğinin mükafatı olarak da soğan kabuğu doldurmuşlar eteğine .Neden sonra kızgın geri dönüp çalmışlar kapısını ebenin , söylenmişler aldattıklarından dolayı ama zamanları dolmuş kaybolup gitmişler ışımaya başlayınca etraf .Pek çocuğa anlatılmayacak olaylar ama Azize bu tür anılarla büyümüş ninesiyle geçirdiği yıllarda , Savcı - Orjininde mi var ailenin sıradışılık demek istiyor sunuz ? Murat - Hayır , asla , aklımdan bile geçmedi , sadece bana anlattıklarında eksik kalmasın size aktarıcaklarım diye ,düşünerek yer verdim Cemile ninesine . Savcı - Fal kartından bahsettiniz biraz önce , nasıl oluyorda biliyormuş kartın kendisini bulacağını . Murat - Kleptoman bir kadının , kitapevinden çaldığı tarot fal kartları ile kaçarken , takip edildiğini anlayınca , etrafa savurduğunu söyledi . Savcı - Şahit olmuş demek . Murat - Hayır hayır ! Görmüş , Azize görüyordu savcı bey ! Bizim bilemediklerimizi , bilemeyeceklerimizi görüyordu . Savcı - Pardon sigaranız var mıydı ? Murat - Buyrun (savcı sigarayı yakar ) Savcı - Enteresan bir hikaye . Murat - Hikaye gibi algılanıyor değil mi? Henüz başındayız savcı bey, Azize babasına çok düşkündü ,nnesinin , babasının ölümünü beklediğini söyledi . Babasının varlığı artık annesini rahatsız ediyormuş , rahat ve serbest bir hayatı özlüyormuş . Kızkardeşi Aliye ise üniversitede öğrenciydi , o zamanlar varlıklı bir ailenin oğlu ile nişan yapacaklardı . Savcı - Pekiyi onlarla görüştünüz mü? İddianıza göre Azize dediğiniz kişi , merhum Melek hanım . Sizce de ailesinin bilmesi gerekmez mi kızlarının başına gelenleri ? Murat - Hayır , kendi istemedi . Savcı - Kim , kim istemedi ? Murat - Azize , istemedi . Sizinle görüşmem gerektiğini , yanlız size anlatmam gerektiğini söyledi bahsetmiştim size . Savcı - Pekiyi bu Azize hanımın , Melek olması nasıl gerçekleşti ? Murat - Azize mi , Melek mi , Melek mi yoksa Azize mi diyorsunuz ? Haydi söyleyin bana , onu tanımayı çok isterdiniz değil mi ? Savcı - Nedenmiş o ? Neden onu tanımak isteyeyim ki ? Murat - Neden buradasınız ? Bakın , onu ilk gördüğünüzde , yani asılı gördüğünüzde neler hissettiğinizi sormayacağım , ruhunuzun derinliklerinden gelen o huzursuzluğu da sormayacağım , nasıl etkilendiyseniz . Herkes kendi sınırlarını bilir . Savcı - Her şeyi size anlatmış , gerçek adını bile sizden öğreniyorum , benimle karşılaşacağınızı bile size söyleyen de o ama size itiraf edebilirim ki ölmüş ya da öldürülmüş bazen de ölmek üzere olan çok insan görür , ölümleri araştırırım ,parçalanmış , yanıp kömür olmuş , zehirlenip değişikliğe uğramış insanlar , kadın , çocuk bilirsiniz ; zor gelir ama alışırsınız ve bazen yeni bir olaya giderken isabetli tahminler bile yaparsınız . Fakat Melek hanım da , ben Melek diyeceğim , (murat başını iki yana sallar ) Tamam tamam , Azize hanımı gördüğümde duygularım farklıydı ,inceden bir soğuk , duvarlardan bedenimi yalıyordu sanki , camdan süzülen sabahın ilk ışıkları yan düşen yüzünü öyle bir aydınlatmıştı ki uzun saçları geriye sarkmıştı , ölüye bakar gibi bakamadım kendisine . (sessizlik olur) Neyi duymak istiyorsunuz ? Bana yabancısınız ne bildiğinizi bilmiyorum neden burada olduğunuzu da , benden ne öğrenmek istiyorsunuz ? Her şeyi düşünebilirim , ben savcıyım , belki , belki de siz ? Murat - Ben , beni zanlı mı sanıyorsunuz yoksa ? Yapmayıın ! Kurbanının mezarına gelen katilleri bende duymuştum ama benim ne için burada olduğumu artık biliyorsunuz . Anlatmak için . Neden anlatmak istemediğinizi anlıyorum benim anlattıklarım ne kadar garip geliyorsa , sizinkiler bana o derece garip gelmeyecek buna inanın devam edin lütfen , itirafınıza . Savcı - Kusura bakmayın , karmakarışık oluyorum bazen , o sabah orada , (sessizlik olur) orada … daha önce olmayan bir şey oldu öyle bir şey ki onu hissettim . Onun varlığını , orada olduğunu , hani çok ezilmiş kişiler vardır ya da çok çile çeken . Izdıraplar , onların ruhunu inceltir ,yüceltir ya (savcı , ellerini pardesüsünün cebine sokar , ani bir hareketle ayağa kalkar gözleri tek noktaya sabitlenmiştir derin bir nefes alır ) Anlatması zor, anlaşılması da garip geliyor . Dimağımdaki ve ruhumdaki merakı ve neden hiç tanımadığım birini burada dinlediğimi anlıyorsunuz şimdi. Murat - Anlıyorum , biliyorum da . O gece dedi ki , onunla karşılaşacaksın , benim yanımda , benim dilim olacak ona nlatacaksın , onun gerçekleri bilmesi gerek , çünkü o huzursuz ruhları huzura kavuşturan biri . Savcı - Melek adı olayında kalmıştık . Murat - Öncesi var savcı bey , henüz bitmedi . Savcı - Hale bakın , yağmur altında nerdeyiz ve ikimizde şu durumdan şikayetçi değiliz derler ya ; en emin yer mezarlıktır diye , hoş , yağmur dindi , kuş seslerini dinleyin. (fon da kuş sesleri) Murat - Kuş dediniz de , bir gece uyuyamamış Azize . O dönem fal baktığı yeni yeni olmayacak şeyleri gördüğü dönem , perdenin arkasında bir siluet görmüş , kuş olduğunu anlamış perdeyi açıp kuşu korkutmak istememiş ama saatler geçip , kuş uçmayınca perdeyi açmış ve çok irkilmiş , dış pervazda tüneyen bu davetsiz misafir , gri uzun tüyleri ile sülün gibi dururken , Azize ona bakışlarını yaklaştırmışken , kuş iki başını da Azize ‘ye doğru dönmüş , çok ürkmüş tabii Azize . Savcı - Ne diyorsunuz ? Murat - Daha da diyeceğim , başka davetsiz misafirleri de olmuş , bir keresinde de aynen şöyle anlattı ; sabah başlamış mıydı yoksa gece miydi bilemiyorum ? Çok yorgunmuş , evin kapısı çalmış , müşteri sandığı genç bir adammış kapıdaki . Önce kıskanç bir koca sanmış , Daha sonra kabul edeceğini söylemiş adamın yeşil gözlerinin içinde alev topları görmüş ve hatta yeşil de değildi dedi başka renkti hatırlamıyorum siyahta olabilir , bilemiyorum dedi ve ; (Sahne ışıkları diğer yana çevrilir) (Azize evinin kapı eşiğinde birisi ile konuşuyordur , kapının dışındaki kişi görünmüyordur ama sesi duyulur çok hoş , net ve tok , genç bir erkek sesidir , sadece Azize sahnede ,kapı sahne kenarındadır kapının sadece açık kanadı seyirciye gösterilir ) Adam - Size fal baktırmayacağım sadece baktıracak olana , mesajım var. Azize - Mesajınız mı var ? Adam - Yakında size fal baktırmaya gelecek biri var , ona fal bakmayın , baktığınızda benden başka bir şey göremeyeceksiniz çünkü onun geleceği , benim. Azize - Siz kim olduğunuzu ve mesajınızı söyleyin ben geldiğinde iletirim. Adam - O , benim için gelmeyecek , o , günahlarını hatırlamak için burada olacak, Azize - Bakın bahsettiğiniz kişi henüz bana gelmemiş belki de hiç gelmeyecek , sizi rahatlatacaksa , gelmesini bekler kendisine söylersiniz izninizle . Adam - Ona deyin ki buradan çıktıktan sonra onu karşı kaldırımda bekliyor olacağım. Azize - Tamam bunu sizin için yaparım , adı ne? Adam - Siz onu tanıyacaksınız . Azize - Allah Allah çok kişi gelir bana . Adam- Siz onu göreceksiniz. Azize - Neyse , siz kim oluyorsunuz? Adam - Ben herkesin beklediğiyim ve kimseyi unutmayanım Azize - Siz? Adam - Ben ölümüm Azize. (Işık diğer yana geçer ve Murat anlatmaya devam eder) Murat - Azize kendisini bir boşlukta hissetmiş , adam ise Boşlukta asılı gibi boşluğun efendisi gibi , heryerin hakimi, her şeyin sonu gibi çaresizce görevdeymiş . Yıldızların olduğu kimininde hareket ettiği ve güneşinde kısmen aydınlattığı uzay boşluğunda olduğunu anlamış. Olacak ile olmayacak şeylerin arasındaki bakış açısını cahilce fark edince , daha fazla deliliğin dibine yuvarlanmadan , kapıyı adamın yüzüne kapamış. Anlattığına göre, adamın yüzü hiç bir anlam taşımıyormuş, baktıktan hemen sonra unutulan yüzlerden birisi gibi ,herkese benzeyen ama kimsenin yüzü ile alakası da olmayan biriymiş. Savcı - Bahsettiği gelmiş mi , kim miş ? M urat - Gelmiş, yaşlıca bir kadın , kötülük yapmadığı tek günü olmayan bir zavallı. Savcı - Neden zavallı olsun ? Kurbanları bence ona karşı aciz kalmış . Murat - Ne göründüğü gibidir ki , ama Azize görmüş , bilmiş böylelerini de gördüm dedi . O zamanlar tüm zamanların acıları tünememiş tabi tepesine , sabır dilemiş kendine , sabır dilemiş ruhuna kartları okurken . Savcı - Ne olmuş gelen kadına ? Murat - Azize pencereden çıkışını seyretmiş , onu bekleyen var mı ? diye , karşı kaldırımda . Savcı - O adam mı bekliyormuş ? Sonra ne yapmış adam , kadına ? Savcı - Elele tutuşup ilerlemişler , adamın yüzü hem önüne hem de Azize ‘ye pencereye , bakıyormuş , her iki tarafa da bakabiliyormuş yani Şimdi söyleyin bana , anlattıklarıma inanıyor musunuz? Savcı - Kısmen , ayrıca benim işim kanıta dayanır takdir edersiniz. Murat - Belki anlatacaklarımdan sonra bu kısmını tamamlarsınız . Savcı - Siz pekiyi , size sormalı siz inandınız mı bu olanlara tabii ki her şey anlattığınız gibiyse? Deli saçması besbelli . Murat - Bütün kalbimle inandım . Neden buradayım sanıyor sunuz ? Savcı - Burada olacağımı haber almışsınız ya Azize ‘ den . Şunu söyleyin bana , Azize denen merhum bayan nasıl öldü? Gerçekten kendini mi astı ? Ya da ne düşünüyorsunuz ? Murat - Bana bundan bahsetmedi elbette ama öleceğini ima etti , beni çağırıp anlatmasından belliydi ben gittiğim de savcı gelecek demişti anlat ona dedi . Savcı - Sizde sessizce dinlediniz sormadınız demek , intiharı planladı demek. Murat - Anlattıklarına inandım , ona bunu sormam , ona inancıma inkar olurdu ve ben inandıklarımı inkar etmem . Savcı - Ölümüne ışık tutacak bir bildiğiniz varsa açıklayın , size bunu öneririm. Şüpheli bile sayılabilinirsiniz biliyorsunuz değil mi? En iyisi ofisime gelin ve akılcı bir biçimde, bildiklerinizi açıklayın . Murat - Kendi ölümünü görmüş olamaz mı? Pek çok şeyi görebilen birisi için imkansız mıdır bu ? Hiçbir şeyin tesadüf olmadığı ,uygun düştüğü için yaşanıldığı bilinir .Yaşam çarkının zıtlıklarla örüldüğü , zorluk ve çirkinliklerle bezenip ,güzellik ve mutluluklarla taçlandırıldığı , bundan dolayıdır ki eksik hiçbir şey yok düzende, Ama ne yazık ki , Azize düzendeki sıkıntıları , acıları , dehşet Görüntülerini , keder veren ne varsa onlara şahit edilmiş . Sizce gelir ve ifade verir miyim? Savcı - Neden gelmeyecek siniz ? Tabii mantıklı aydınlatıcı bilgileriniz varsa, bu sizin göreviniz. Hem yüce adalete hem de dediğiniz gibi eski dostunuza borcunuz . Ben artık gitmeliyim , yerimi de biliyor olmalısınız , bekliyor olacağım . (savcı arkasını döner ve gider Murat hala taşın üstünde sırtı savcıya dönük oturmaktadır ve yüzünde bir gülümseme ile , savcı geri dönmüştür , Murat bunu anlar ve kıpırdamadan arkasında duran savcıya) Murat - Geri döndünüz değil mi? Anlattıklarımın inandırıcı olmadığını bile bile , beni hiç tanımadan . Neden buraya geldiğinizi de kendinize izah edemeden . Savcı - İnanmakla , inanmamak arasında kalsam da sizi sonuna dek dinlemek zorundayım. Murat - İnandırıcılığı olmayan şeyler , batıldır ,aptalcadır değil mi ? Dayanağı olmayan açıklamalar ise cahil sataşmasıdır bilirim , bildiğim bir şey daha var duymak istediğiniz , Azize nin hikayesinin devamı , ifade vermeye gelmeyeceğimi tahmininizin ötesinde biliyorsunuz da .Ve eğer , şimdi burada bunları benden öğrenemezseniz , bir daha , başka şansınızın da olmayabilir. Oturun , oturun size bir yaşanmış gizem daha aktarayım. Murat - Dinliyeceğim sizi . Savcı - Bir gece yarısı uyumaya çalışırken , ansızın arkasında ,yatağının içinde bir kıpırtı olmuş , dönünce kız kardeşini görmüş , kardeşi yanına usulca gelip , uyuyakaldı diye düşünmüş , hatta kardeşinin saçlarını bile okşamış . Annesi ile babasının kardeşini hastaneden ilk getirdikleri günü anımsamış , o zamanlar ona hiçbir şey hissettirmeyen bu bebek ,, şimdi hayatında en çok sevdiği varlıkmış ,, ikisi de yatakta sıkışmasın , kardeşi rahat yatsın diye , yavaşça , kalkıp , salondaki koltuğa geçmiş , reflüsü artınca da kalkıp , süt içmek için mutfağa giderken ,babası öldükten sonra kardeşinin olan odanın kapısının açık olması dikkatini çekmiş , ama yatakta yatan birini görünce , aralık kapıyı itip açmış annesini görmeyi umarken , biraz önce yanına gelen kardeşinin uyuduğunu görmüş , şaşırmış tabii , mutfaktan sütünü alıp , kendi odasına dönünce , kardeşinin hala orada uyuduğuna şahit olmuş . Savcı - Ne demek bu ? ,Murat - ,Hemen kendi odasına dönmüş , yine aynı manzara orada da uyuyan yine kendi kardeşi geri geri adımlarla , dehşet içinde , salona geçmiş aynı anda iki yerde , aynı kişi . Savcı - Açıklaması vardır pek tabii. Murat - - Siz açıklamayı deneyin ne demek bu ? Devam ediyorum , aklını kaçırdığını düşünmüş ve bu konuda kimseye bir şey söylememiş . O hiçbir zaman kimseye bir şey anlatmamış zaten . Taa ki o zengin kadın gelip de ona fal baktırıp , yüklüce para ödeyince , o da tatile çıkıp aşık olunca ve aşkını bir uçak kazasında kaybedip , hocanın yanında soluğu alınca ya dek , haa bir de o cadı var tabii . Savcı - Uçak kazası mı ? Ve cadı dediniz değil mi ? Murat - Aynen öyle dedim . Savcı - Bir sigara yakmalıyım , devam edin lütfen , şu kadından bahsedin , hay aksi şurada birkaç sigaram daha olacaktı. (ceplerini karıştırır bulamaz Murat ona pakedi uzatır ,savcı sigarayı yakar Murat a geri uzatır murat geri almaz ) Murat - Azize’ nin fal yeteneği , şöhreti de beraber getirmiş , duyanlar gelir olmuş , günlerden birgün bir kadın çıkagelmiş. (ışık döner , Azize , koltuklu masa ve sandalyeli ,vb tasarlanmış oda da elinde kupa bardağı ile oturuyordur , evin zili basılır , Azize annesine seslenir, ,annesi ,saçları bigudili , şık bir gecelikle kapıyı açar , içeri tarz ama sade giyinmiş ,saçları topuzlu 50 li yaşları geride bırakmış elinde pahalı çantasıyla hoş bir kadın girer) Anne - Buyurun .. buyurun (Azize ayağa kalkar ,) Azize - Hoş geldiniz oturun . buyrun (kadın oturur , Azize , annesine boş bardağı uzatır ve başını, odayı terk et der gibi sallar annesine ) Azize - Anne telefonun sesini kısıver , kimseyi de alma . (annesi nedense gücenmiş gibi bardağı alır , gelen kadını göz ucuyla süzer ve odadan çıkar) (Azize kadına yakın oturur) Azize - sizi dinliyorum Kadın - Erken bir saatte geldiğim için , kusura bakmayın demek ,sizsiniz , ben de fal bakanları hep yaşlı bilirdim , bu aralar bu tarz görüşmeleri çok yaşadım ama sizin kadar genç birini tahmin etmemiştim . Azize - Anlatın , ya da direk öğrenmek istediklerinizi sorun . (Azize kadından hoşlanmıştı ) Kadın - Sizi , hizmetçilerimden biri anlatırken duydum , o da başkalarından sanırım işitti , ben de kulak misafiri olunca soluğu burada aldım . Sizinle açık konuşacağım siz benim geldiğim son kişi olacaksınız şimdiye kadar gittiklerimin sayısını da unuttum fakat hiçbirisi , bana olumlu şeyler söylemedi , duyabileceğim , ümit verici bir güzel söz kalmadıysa yaşamımda , hayatıma bir son vermek en isabetlisi olacak . (çantasından mendilini çıkarır ve yüzüne götürür Azize telaşla) Azize - Sakın , sakın böyle bir şeyi sözlere bile dökmeyiniz. Kadın - Esasen size de son bir ışık , belki güzel bir vaat duyabilirim düşüncesiyle geldim . Ateşten çemberin ortasındayım.Azize - Dinliyorum Kadın - Kocam.. , kocam dediysem , otuz yıllık hayat arkadaşım , dünyayı beraber gezdiğimiz , çocuklarımız doğduğunda sevinçten beraber ağladığımız günler daha dün gibi , gayrı meşru bir ilişkiye girerek bizleri terk etti . Bunun üzerine ;yüksek lisansını yeni bitiren şımartıldığı halde asla şımarmayan biricik oğlum bunalıma girerek alkolik oldu . Azize - Üzücü , devam edin . Kadın - Kızım ise ,nişanlısından bu dönemde ayrıldı , eski nişanlısı teyzesinin kızı ile aniden evlenince kızım alt üst oldu ve o da arkadaşları ile vakit geçirirken uyuşturucuya başladı . Her birimiz ruhsal çöküntüye girdik . Şimdi bizleri neler bekliyor , içimde hep bu korku ile yaşıyor ne yapacağımı bilemiyorum , kocam bizlerle ilgisini kesti , sebepsiz bir girdap gibi. Azize - Neyi söylemediniz bana ? Söyleyin (Azize ve kadın bir an bakışırlar ) , Kadın - Ailemin bir hiç durumuna gelmesi yetmedi , doktorlar bana kanser teşhisi koydular. (kadın ağlamaya başlar ) Her doğan gün bitişin , yok oluşun , gözü açık ölmenin bir habercisi artık bana . (Azize , koltuktan kalkıp , Masaya geçer ve masadaki kartları karıştırır kartları açar , bu sefer kendi istediği gibi dizer ) Azize - Kartlar yalan söylemez , doğruyu verirler , şimdi ise onlardan ben istedim . Şimdi , söyleyeceklerim bitene kadar bekleyin ve sonra buradan gidin ,(Azize kartlara bakarak , devam eder) Hayat verecek ne varsa sunuyor size kartlar , kocanız dönecek size , şüphe etmeyin bundan ve rahatsızlanacak muhtaç kalacak size , ilginize ve sevginize . Zamanı geldiğinde olacak olan olur mutlak .Zamanın efendisi geri çevirecek çarkını , oğlunuz aşık olunca o güzel konuşan bayana , aşkı getirecek ona şifayı kurtuluşu ve Tanrı isteyecek bu çocuk iyiliğe erişecek. (kadın kulaklarını , gözlerini dört açmış vaziyette dinlemededir Azize’ yi ) Kadın - Enteresan şeyler söylüyorsunuz . (Azize kadını duymamış gibidir ve devam eder) Azize - Doktorlar biz her şeyi yaptık Allah bilir diyecekler , doğumun ve ölümün anahtarı kimdeyse o yaşatacak sizi . (kadın oturduğu koltuktan kalkmış Azize ‘ye , masaya doğru yürümektedir, Azize nin yanına gelir donmuş gibidir , şaşkındır) Kadın - Yani? Azize - Bu illetten kurtulacaksınız ve söylediklerimi yaşayacaksınız , kızınız yardım alacak yeni bir eş bulacak ama gebe olarak evlenecek. Kadın - Siz,,, emin misiniz? Kurtulabilirmişim ,dedi doktorlar ama .. Azize - Siz ölmeyecek ve söylediklerimi yaşayacaksınız , gidin artık ve bekleyin , yapılacak bir şey kalmadığında beklemek gerekir ,olaylar oluşup ,sizin üstünüze gelecekler . Kadın – Şu söylediklerinize , inanmak istiyorum ama olmuyor . Azize - Şimdi gidin , üç ay bekleyin . (kadın gitmek için hazırlanır. Sevinçlidir tam giderken döner ve Azize ‘ye ) Kadın - Ne söyleyeceğimi bilemiyorum ama heyecan içindeyim , ben köklü ve Varlıklı bir ailedenim eğer şu dedikleriniz çıkarsa dünyanın en mutlu insanı ben olurum ve size de .. (Azize kadının sözünü keser ) Azize – Söylediklerim çıkınca gerçek doğrulanır ancak , hoşçakalın . (ışık yan tarafa , kabristan sahnesine döner ) Savcı - Sonra Murat - Sonrasında aynen söyledikleri çıkmış , tabii müşterisi kadın da Azize ye oldukça yüklü ödeme yapmış , ama Azize dedi ki ben bunları kadın Mutlu olsun diye söylemiştim , nasıl bildim anlamıyorum. Savcı - Zamanı bile söylemiş üç ay demiş ya Murat - Üç ayı bir gün geçmemiş bütün olaylar sıra sıra gerçekleşmiş. Savcı - İnanılır gibi değil , bilemiyorum dinliyorum amaa Murat - Daha da dinlemelisiniz sonraki yaşananlar inansanız da İnanmasanız da anlattıklarımın gerçek devamı . Savcı - Ben bir sigara yakayım . (sigarasını yakar) Murat - Sıkılmış Azize , çok bunalmış gitmek , uzaklaşmak istemiş , dedi ki ; hep handikabım oldu önüme çıkanlar ,boşluktan gelen sesler , patlayıp uçuşan mavi ışık demetleri , bana beklenmeyen , ama beklemem gereken şeyler olduğunu hatırlatıyor sanki gerçekler nerede başlar .düşler nerede biter . bir alev olur , ama ateş alevi değil , patlar sonra kendi içine gömülür kaybolur. Savcı - Etkileyici tanımlamalar , uzaklaşabilmiş mi bulunduğu ortamdan ? Sanırım delirdiğini sanmıştır . Murat - Bende onu sordum kendisine , bana dedi ki ; isteyen kişiler delirir ,ağır yükü taşıyamaz ya da taşıyamayacağını bilir ve havlu atarlar ve her şey bir anda olur , biter . Savcı - Yani aklı başındaymış . Murat - En az bizler kadar . Kıbrıs a gitmiş dinlenmek için . Savcı - Yalnız mı? Murat - Evet , yalnız bir tanıdığı varmış orada , asıl önemlisi hayatının aşkı ile orada karşılaşmış , lavanta kolonyası sayesinde olmuş her şey . Savcı - Lavanta kolonyası mı dediniz ? (sahne ışıkları diğer yana geçer) (Azize otel kapısını açmakta zorlanmaktadır, kendi kendine de söylenmektedir arkasında bir ses duyar Can Murat otelin koridorunda yürümektedir ,dar bir koridor gözükmeli paravanlarla bir de odanın açılan kapısı ) Can Murat - Pardon bana bir şey mi dediniz ? (Azize arkasına döner ve Can Murat a bakakalır . Can Murat ise derin bir nefes alır , güzel bir çiçeği koklar gibidir ikisi de bir an sessiz bakarlar birbirlerine , etkili bir sahne olmalı oynanmalı , mesela Can Murat ın arkasından koridordan geçen bir çift onlara bakarak geçmeli , onlar çifti fark etmemeli ve Can Murat çifte rahat geçmeleri için yer açıp müsaade vermemeli , çift öylece geçip gitmeli) Azize - Yok hayır size demedim , kilit , kilit sanırım sıkışmış , halledeceğim. Can Murat - Bana bırakın , oldu işte (Can Murat kapıyı zorlar ve açar , odanız ferah bir odaymış , ne hoş kokuyor.) Azize - Öyle mi ? Lavanta , lavanta kokuyor. Can Murat - Tıpkı sizin gibi ,büyüleyici. (Bir an tekrar sessizlik olur ) Can Murat - Ben inmeliyim, aşağı inmeliyim siz ? Azize - Ben de ineceğim ama daha sonra , size teşekkür ederim . Can Murat - Hiç önemli değil bir şey yapmadım ki , aşağıda olacağım , arkadaşlarla sözleşmiştik , siz de katılırsanız bize . Azize - ıııı bilmiyorum bir şey diyemiyorum , rahatsız etmek istemem iyi eğlenceler size . Can Murat - Aşağıda , bekliyor olacağım. (ışık savcı ile Murat a çevrilir) Murat - Azize aşık olmuş , koridorda adam yürüyüp giderken , sanki her şeyi de yanında götürüyordu onunla gitmek ,onunla yürümek istedim dedi .Hatta neredeyse seslenecekmiş dur gitme , tekrar bana bak , bende sana diye son trenin , son dakika yolcusu gibiydim dedi . Savcı - Anlaşılan yıldırım aşkı olmuş onların ki. Murat - Hüsran aşkı desek ? Savcı - Hüsran aşkı mı ? desenize , böyle bir kadının aşkından ne beklenir ? Murat - Hep bildiğimizi sanır , sanımızla yargılarız , hayatı , , her şeyi , hiç bir şey bilmediğimizi çok uzun zaman , fark etmeyiz. Savcı - Tamam tamam , anlatın lütfen , tamam . Murat - Sevdiği adam pilotmuş, annesi İngiliz , babası Türk . O gece adamın arkadaşları olduğu halde , barda konuşup , oradan ayrılıp beraber gezmişler . İlkönce dalgaların nazlı nazlı kayalara vurduğu sahile inmişler , aybenizli suları seyretmişler ,barlardan kopup gelen ritimlerle bakışmış ,masumca gülüşmüşler , o anda ne olmuşsa olmuş ,; Azize , gece yarısı , gündüzü görmüş yine , bir İngiliz askerine taş atan Kıbrıslı çocukları , kapamış gözlerini , ama bitmemiş görüntüler ,adamın kollarından kurtulup şuursuzca ilerlemiş az kalsın denize düşecekken , adam onu kurtarmış adama ne demiş biliyor musunuz ,senin yarını kesip atmak gerekir . Savcı - Aynen böyle mi demiş ? Murat - Evet , bir daha ikisi de konuyu açmamış . Azize ‘ nin morali çok bozulmuş ,kendinden ettiği şüphe onu kurtuluş arayışlarına yöneltmiş , neyse , o gece beraber olmuşlar ama bana çok utandığını söyledi . Savcı - Ne kadar sürmüş bu ilişki ? Murat - Sevgilisi Can Murat’ ın uçağının çakılıp ölmesine kadar . Savcı - Şansa bakın . Murat - Haklısınız , tanımlayamadığı görüler , hayatından bezdirmiş .Azize ‘yi . Dünyanın yükünü taşır gibi çökmüş ruhu , ne kadar acı varsa , yüreğinde duyuyormuş , en acısından da bahsetti . Savcı - Ne dedi ? Murat - Boşverin . Savcı - Hayır hayır söyleyin en acısı neymiş ? Murat - Dedi ki , insanları sevmiyorum sadece çocukları , çocukları seviyorum ve ağaçlara vurula vurula öldürülen bebekleri gördüm , güç gösterileri uğruna , çok ağladı yanımda , neden bu illet , bu melanet bu hastalık , bu lanet geldi benim başıma ? diye . Savcı - Çok kötü yaaa ! Murat - Anlattıklarından sonra bazen onun öldüğüne seviniyorum desem , bana tuhaf bakmazsınız değil mi ? Savcı - (derin bir nefes çeker ) Zor böyle yaşamak çok zor olmalı , nedir bu durum nasıl oluyor ? Murat - Yalnızca medyumluk yada duru görü yeteneği ile açıklanamıyor . Kurtulmak için önüne çıkan adresler de bir zincirin halkası gibi , şu belki bir çare olur diye gittiği kadın gibi . Savcı - Hangi kadın ? Murat - Kadın dediğime bakmayın cadıymış , yani Azize öyle anlattı belki bir iblis. Savcı - Cadı mı ? yapmayın . Murat - Cadı yanında az kalır belki de . Savcı - İnanıyorum , inanıyorum ama inanamıyorum ne anlatıyorsunuz bana , offf offf .(savcı sıkıntıyla yüzünü ovuşturur) Bakın bana yüzüme bakın ne görüyorsunuz , salak mı görüyorsunuz , Bakışlarımda , hı aptal , sersem mi yazıyor üzerimde bir yerlerimde benim ? (birkaç adım ilerler , sıkıntılıdır , kararsızdır geri döner) Haydi anlatın da inanayım. Murat - Azize bana anlatırken , hiç şüphe duymadım hem de hiç , neden mi ? Çünkü ona inandım , halini gördüm , ona inandım , cadı diye anlattığı kadına da inandım . Savcı - Kim miş bu kadın ? Murat - Eski bir arkadaşı, Azize ‘ye medyum bir kadından bahsetmiş , her şeyi görebilen , nedenlerini söyleyen ,yapılması gerekli bilgileri veren biriymiş , şehir dışında tenha bir yerde oturuyor , herkesle de görüşmüyormuş . Savcı - Bir gizemli daha . Murat - Evet, Azize ona telefonla ulaşmış önce , kadın da o Çatlak ses tonuyla , seni bekliyorum Azize demiş, hemen gel , hava kararmakta, yağmur yağmaktaymış . Savcı - Tıpkı , şimdi olduğu gibi mi ? Murat - Tıpkı şimdi olduğu gibi , Azize taksiye atlamış , şehir dışında haraların olduğu bölgeye gitmiş , kadının tarifi üzerine nal çiftliği nin yanından girip dar yolu takip etmiş , iki katlı eski evi bulmuş , şöföre de bekle demiş , evin yanındaki merdivenleri çıkmış, açık kapıdan içeri girmiş. (ışık , yana döner. Azize klasik eski mobilyalarla döşenmiş , kırmızı kadife perdeli odada ilerler üzerindeki şamdandaki mumlarla aydınlatılmış , kırmızı kadife örtülü yuvarlak masada oturan , kör yaşlı kadının karşısında durur, masanın üzerinde ayrıca eski bir telefon ,karışık kağıtlar ve kalem vardır , kadın , kırmızı ve siyah renklerden bir şalı sarınmıştır ) Yaşlı kadın - (çatlak bir ses tonuyla) Gel Azize . Azize - Merhaba , buradayım , kapı açıktı , madam Evencelya . (tam o sırada evin içinden , taşa vurulan metalin çıkardığı sese benzeyen kuvvetli bir tınlama gelir , Azize ürperir . (seyircinin de ürpermesi sağlanmalı) Yaşlı kadın — Korktun mu ? Benim sakar bakıcım o . Azize - Ha evet . Yaşlı kadın - Tam zamanında geldin Azize , fazla vaktin yok biliyorum , motorun sıcaklığını duyuyorum . Azize - Motor mu ? Yaşlı kadın - Geldiğin taxı . Ben şimdi uyuyacağım beni kaldırma ama sana söylediklerimi yaz , masanın üzerinden kağıt al lütfen . Azize - Uyuyacak mısınız ? Burada ? Yaşlı kadın – Ben buradan kalkamam Azize , madem geldin , öğrenip gitmelisin canım , kağıdını almadın . ( yaşlı kadın sanki görüyormuşcasına sol eliyle bir kağıt çekip ,Azize ‘ye uzatır . Azize , kadının sol elinde baş parmağının olmadığını görür , elini kadının yüzüne doğru sallar kör olduğuna emin olur zaten kadının gözleri hep kapalıdır , Azize kağıdı alır ) Azize - Burada yazılar var . Yaşlı kadın - (gülerek ) Sen gelmeden ben yazdım Azize . (Azize kağıdı muma yaklaştırır ve okumaya başlar ) Azize - Annesinin soyundaki ziyaretçiler onda kapı buldu, kapıyı açınca ilk onlar doldu .Kartlarda şekil oldu . Bu benim, gelenlerde … ?Ölü evden çıkınca , annesi eve girmez oldu .bu annem , babam ölünce evde hiç durmadı ,Ziyaretçileri bizden oldu .Bu bana gelenler, Uçaktakinin zamanı doldu ,Bu , bu Can murat (sesi haykırışlara dönüşüyordu )Pişirdiği yemekler yenmez oldu ,bu bu …,Hasta kadın kartları çalar ,Bu o hırsız kadın ,Azizlerin ortasında , Azize taş duvarlarda ölümü tadar . Benim , benim bu , benim , hayır böyle olmayacak , böyle olmayacak (Azize elindeki kağıdı yere fırlatır , tam gidecekken ) Yaşlı kadın - Daha işim bitmedi seninle Azize . Azize— Benim seninle işim bitti cadı ..Bu karanlık sinsileden kurtulacağım . (Azize odadan hızlıca çıkar) (ışık sağa yönelir) Murat - Henüz olmamışların korkusu sarmış Azize yi sanki göz göze geldik cadı ile kanımı dondurdu benim dedi . Azize .kendini dışarı zor atmış, merdivenleri bir solukta inmiş son basamağa gelip , durakalmış birden . Savcı - Neden , geri mi dönmüş ? Murat - Kadının vücudunun arka tarafını , görünmeyen , göstermediği yönünü görmüş o an (kısık bir sesle ) Savcı - duru görüyle mi ? ha anladım , ne görmüş? Murat - Kadının içine çöreklenmiş , ellerini gögsünde birleştirmiş ikinci bir vücut olduğunu görmüş , sol elinin baş parmağı olmayan bir iblis , tıpkı yaşlı cadının sol elinin olmayan başparmağı gibi. Savcı - Anladım . Murat - Hortlak görmüş gibi kanı çekilmiş bir halde taksiye koşmuş . Savcı - Sanki bir karabasanı anlatıyor gibisiniz . Murat - O karabasanı bende görmeye gittim . Savcı - Ciddi misiniz ? Murat - Siz gitmez miydiniz ? Savcı - - Tek elle tutulur gizem gibi duruyor ,evet giderdim , gördünüz mü cadıyı ? Murat - Göremedim , bayan Evencelya ölmüş , yaşamış ve ölmüş ,ya da her kim , ne ise . Savcı - Ölen birinin yaşanmamış hikayesini dinlediniz o halde Azize den . Murat - (gülerek) hayır, aynı gün ölen iki kişinin hikayesini dinledim Azize den desem , araştırırsanız , bulacaksınız . Savcı - Aynı gün demek , ölüm nedeni neymiş yaşlı kadının ? Murat - Solunum yetmezliği dediler , yakın da oturanlara sordum zaten yaşlı kadını yani cadıyı hiç gören de olmamış. yanında çalışan kadınla konuşmak istedim ama , benimle konuşmak istemedi, dahası kadın dilsizmiş belki anlatabilirdi ama istemediği belliydi civar köyde oturan yalnız , bir kadınmış . Savcı - Azize ne yapmış , duyduğu kehanetlerden sonra ? Murat - Endişe içindeymiş , üstüne üstüne gelen sıradışı ürkütücü olaylar yarını bilmenin ağırlığı, yeryüzü dertlerinin , acılarının dayanılmaz baskısı . Delirmenin eşiğindeyim diye düşünürken , (savcı , Murat ın sözünü keser) Savcı - Bir dakika , bir dakika her şeyi gören ,bilen Azize kendi geleceğini neden görmüyor ,? Murat - Sayın savcım, gözleriniz. Kulaklarınız başka dünyada iken ve Her türlü günaha şahit olurken , kendi sonunuzu öğrenmek ister miydiniz ? Ve sanırım yeteri kadar da görmüş , bakın buradayız ,bizi burada o buluşturmadı mı? (savcı bir an düşünür) Savcı - Görünüşe bakılırsa bu doğru . Ayrıca bende yarınımı bilmek istemezdim doğrusu . Murat - İstemezdiniz elbet , korkardınız , farkındaysanız günü birlik fal seanslarından bahsetmiyorum, ya da sıradan medyum kehanetlerinden . Her şeyin gökyüzüne bağlı olduğunu , kaderi bilenlerin , oradan işaret verdiklerini , tarot kartlarının ise buna bağlı olarak sonrasını işaret ettiğini söyledi , Azize bana , eski Mısır dan da söz etti ve başka basit bir alfabeden , ne yazık ki onları hatırlıyamıyorum şimdi .Ama şu işaretler vardı (kağıt kalem çıkaraır bir şeyler karalar ve savcıya uzatır ) Savcı - Kendimi gizemli bir hikayenin baş kahramanı gibi hissediyorum Murat bey (kağıda bakar başını sallar kağıdı cebine koyar ) Murat - Öyle değil misiniz zaten ? Murat - Azize kendini öğrenmek için değil , eski hayatına dönebilmek İçin , ona işkence olan bu bilinmez etkiden kurtulabilmek için arayışa geçmiş . Savcı - Bulmuş mu ? Murat - Yaşlı bir dayısı varmış , şöyle namazında niyazında derler ya , annesi ile ayrı dünyalarda bir dayı ve dindar bir yenge her ne kadar fal bakıyor diye Azize ye kızsalar da yengesi , onu mübarek saydığı , kışın üşümeyen , yazın terlemeyen ilim sahibi, insan ayırmadan , menfaat gözetmeden hayır işleyen semai diye bir hoca ya götürmüş . (ışık diğer yöne döner ,tesettürlü Yengesi ve Azize odaya girerler , kilimler , kenarda kuranlık üstünde kuran , iki sedir ,masa ve üstünde fazlaca kitaplar ,kağıtlar ve okkalı kalem önce yengesi hocaya yaklaşır ardında ki Azize , kapı eşiğinde ayakta beklemektedir) Yenge - Selamun aleyküm hocam (hoca ayakta gülümser ) Hoca - Aleyküm selaaam , aleyküm selam edibe hanım . Yenge – Sağolun , bekleyenleriniz varken ,bizi kabul ettiniz , bu hanım kız ; benim beyimin yeğeni olur,(geriye döner Azize ye bakışıyla gel der) Adı Azize , sıkıntısı, güçlükleri oldu, ben de düşündüm ki siz yardımcı olacakınız inşallah. Hoca – Buyur Azize kızım şöyle otur bakalım , seni dinleyelim . Yenge - hocam ben çıkayım .(Hoca Azize ye dönerek ) Hoca - Kızım , yalnız dertleşmek isterse kendisi bilir. (Azize başıyla yengesine işaret eder yenge çıkar ) Hoca - Azize söyle bakalım neymiş seni daraltan mesele . Azize - Sizi hatırladım hocam . Hoca - Öyle mi nereden? Azize - Rüyalarımdan . Hocam - Hayırdır inşallah , eee anlat , sıkıntını anlat . Azize - Bir kuyunun içinde şaşkın bakınıp kaldım hayata , olur olmaz görüntüler görüyorum kontrol benden çıkıyor , öyle daraldım ki. Hoca - Neler görüyorsun ? Azize - kimsenin bilmediklerini , aklınıza gelebilecek , yaşanmış yada henüz yaşanmamış türlü türlü dertler ,dertli insanlar ,acı çeken , zulüm gören ruhlar , bazen de inleyen insanların sesini duyuyorum , bütün bunları kendim yaşıyormuşcasına acı çekiyorum , istemiyorum artık . (hoca düşüncelidir) Hoca - Bütün bunları rüya gibi mi yaşıyorsun yoksa günlük hayatında mı görüyorsun? Azize - Her an , her dakika olabiliyor , sizinle konuşurken de görebiliyorum anladınız mı ? Sizin güçlerinizi biliyorum , ilminizle beni kurtarabilirsiniz biliyorum. Hoca - Güç falan değil benim ki , ilim dersen o geçen yüzyılda kaldı, onlar vardı , suda yürüyenler vardı ama şimdi , her şey bozuldu ,rahmet onlara olsun , ancak dualarım seninle olur. Şimdi anlat , gördüklerim gerçekler diyorsun nasıl emin olabiliyorsun? Azize - Henüz yaşanmamışlar da var , gerçekleşince emin oluyorum , yalnız gördüklerimle sınırlı da değil , biliyorum da mesela siz , siz yatılı okurken , orada yardımcılarınız yok muydu? Bulaşık sırası size gelince ,ya da kilitli kapılardan geçerken size yardımcı olanlar. Hoca - Tamam Azize , orada dur , dahasını anlatma gerek yok bu kadarı kafi, şu gördüklerin içinde seninle konuşan ya da konuşmaya çalışan varlıklar oldu mu ? Azize - Hayır olmadı , tek katlı bir evde , minderlerle dolu bir odada hep kur an okuyarak geçecek son döneminiz , burada ,geceniz gündüz , gündüzünüz gece olmuş. Hoca - Azize tamam dedim sana yeterli , bilmek istemiyorum ,merak etmiyorum. Azize - Bilmek günah değil mi hocam ? Hoca - Hayır , değil . Azize – Evet günah , ikimizde biliyoruz , bu şekilde yasaklanmış birgünahın verilerini dağıttık insanlara bana yardım edecek misiniz şimdi? Hoca - Tabii edeceğim , ama şartları yerine getirmelisin Azize . Azize - Ne gerekiyorsa yaparım, bir ilişkim var , evlenmek istiyorum, ve artık bu illetten kurtulup , herkes gibi yaşamak istiyorum . Hoca - O senin bu durumundan habersiz öyle mi ? Azize - O na anlatırsam , beni ya deli sanır ya da şizofren , anlıyorsunuz durumu . Hoca - Ne kadar zaman önce başladı bu olaylar ? Azize - Tarot falı bakmaya başladıktan hemen sonra , nasıl yapacaksanız yapın dayanılır gibi değil . Hoca - Azize , bizler, Allah yolunu görmene yardımcı kişileriz, senin için dua okur , hayırlar dileriz , hiç bir şey dua nın gücünün karşısında duramaz , ilkönce şu fal denen şeyi hayatından silecek , Allah a teslim olup ,yaşadığın bu hayatı bir müddet terk edeceksin , kopacaksın. Azize - Nasıl olacak , ne yapmamı istiyorsunuz açık söyleyin. Hoca - Seni göndereceğim yerde , diğer bayanlarla kalacak , ibadetini yapacaksın . Azize - Bunların hepsini yapardım ama Can Murat ı bırakamam , ondan uzaklaşamam ona nasıl anlatır , neyi izah ederim söyleyin bana . Hoca - Eğer onu şimdi bırakmazsan ya da bir şekilde uzaklaşmazsan , o seni bir daha görmemek üzere bırakır gider Azize anlıyor musun beni ? Tabii bu can Murat , hesaba katılmamış bir gönül işi , şeytanın araya sıkıştırdığı güçlü bir detay , o seni seviyorsa , senin dönmeni bekleyecektir . Azize - Olacak şey değil hocam , olacak şey değil . Hoca - Münasip bir şey düşünüp , bir yol ararız ,beraber . Azize - Beni anlamadınız , ne diyeceğim ona , ben zavallı bir kadınım , her şeyi görebilen , kahrolası bir falcıyım bekle beni , eski halime dönünce geleceğim mi? Onu eş olarak seçtim biliyorum ,o da beni seçti , yakında gelecek evlilik teklifinde bulunacak , bundan vazgeçmem . Hoca – Ne kadardır birliktesiniz ? Bu durumunu bilmiyor mu ? (Azize hırçınlaşır ) Azize – Gitmeliyim artık , sizin yapacaklarınız , şartlar yani , uymuyor , istediğiniz çok ağır . (hoca , heyecanla konuşur , ısrarla panik arasındadır) Hoca - İşler sarpa sardığında , ne yapacaksın Azize ? Daha geç olmadan kurtar kendini , elimden geleni yapacağım senin için ama yanlış bir karar verirsen vay haline , hayatın akıl hastanesinde sonlanır , o noktaya gelmeden ,,…. Dinle beni yazık olur sana , kurtuluş vaktini kaçırırsan inanç ile temizlenip maneviyatını güçlendirirsen işte bu olur , senin kurtuluşun . (Azize , ağlamaklı bir sesle konuşur hatta ümitsizliğin haykırışları gibi bir reddir ) Azize - Bilemezsiniz , gitgide büyüyen kar topağı gibidir bu illet melanetini bulaştırdı üstüme , ama olmaz Can Murat ı feda edemem , şimdi gitmeliyim . (Azize ayağa kalkar , gitmeye hazırlanır , hoca ona bir kağıt uzatır) Hoca – Azize al telefon numaram , hep açıktır ara beni . Azize - İzninizle. Hoca - düşün o vakit. Azize – Hayır düşünemem . (hoca ayağa kalkar , Azize yi son kez iknaya çalışır ) Hoca - Hiç olmazsa düşün , seni götüreceğim yerde , huzur bulacaksın ,iyi insanların olduğu , kötülük olmayan bir yer . Azize - İyi günler hocam.(Azize odadan kaçar gibi çıkar) (hoca masanın üzerindeki Azize nin bıraktığı telefon kağıdını görür , kağıdı eline alır sahne biter, ışık diğer sahneyi aydınlatır) Savcı - Zavallı Azize , ne kadar çaresiz kalmış ama kabul etmeliydi , , eğer etseydi , belki de bugün şu mezarda yatıyor olmazdı. Murat - Etti. Kabul etti , bilenlerle , bilmeyenler arasındaki fark hep bilinmediklerin başa gelmesinden sonra anlaşılır ya o , Can Murat’ ı İstanbul ‘ a beklerken , o meşum gecede , hatırlarsınız o kazayı hani , sınıra yaklaşırken uçağın altimetresi arızalanmış dediler , üç ,dört sene önceydi . Savcı - Oto pilot , o arızadan komut almış hatırlıyorum , gazetelerden , inanılmaz talihsiz bir olaydı . Murat - İşte o gece , televizyondan öğrenmiş kazayı Azize. O an duvarlar , eşyalar her şey üstüme geldi , ezdi beni , ölüm acısı ne feci bir ceza benim için dedi . İnanç duvarları sarsılmıştı. Solan çiçeklerin taç yaprakları gibi geceleri sessiz geçiyormuş , gözü açıkken uyuyor, kapalı iken gördükleri onu uyandırıyormuş. ( acıklı keman sesi duyulur , ışık diğer yana kayar, Azize , üstünde kirli kıyafetler varken , evin duvarına yapışmış gibi yaslanmış , saçlar darmadağın ,ayağının birinde çorap var diğerinde yok ahhh ahhh diyerek inliyor , çok acı çektiği açık . Kendi kendine konuşmaya başlar ) Azize - Neden reva gördün bana ahh neden ? Ruhlarımız sünger gibi çekmişti birbirimizi , ahhh, vücutları pis hastalık saçanları , etraflarına kötülük dikenleri saçanları, gözü kan arayan sapkınları bıraktın neden , neden benim canımı aldın ah Can Murat , sen benim canımdın , mutlak sessizliktesin şimdi , benim nasıl acıyla kıvrandığımı bile duyamıyorsun, Allahıımmm hiçbiri benim suçum değildi biliyorsun , her şeyi bilen de sensin kurgulayan da , ne oldu şimdi her şey bitti , çağ kapandı, milad doldu , farkına varabilmenin farkına varabilsek bile ne değişir ki ? Bu acıyı tattırdıktan sonra , ahhhh ölüm , vahh ölüm , ahhh Can Murat , ateşler yanmalı şimdi bütün tepelerde , ateşler yanmalı.Dönmek istemezsin seni yollasalar bile artık gittiğin yerden ,geleceğim geleceğim bende ama şimdi izin yok ,hiçbir anlamı yok artık ,şu kokuşmuş et yığınının bende ,ışık seli olacağım bende . (Duvardan ayrılır birkaç adım seyirciye doğru sallana sallana yürür, sanki bacakları onu taşımaz gibi yere oturur ) Ateşler yanmalı ( ışık savcıda ) Savcı - Bence bir psikiyatriste görünmeliydi ne olursa olsun , Murat - Aman savcı bey , kim inanırdı ona , teşhiste zorlanmaz , şizofren tedavisi görürdü . Savcı - Haklısınız , aslında kimin haklı olduğu hala bana belirsiz geliyor , inançlar ne garip değil mi ? Bazen olana inanmıyor anlatılana inanıyoruz neden sizce? Bu , inanma ihtiyacının aciz noktası mı yoksa ? Murat - Kimi zaman , derdi Azize , evden hayır demek için çıkarsın ama eve döndüğünde evet demişindir , neden olduğunu gerçekten bilmezsin , çünkü o ,kaderindir ve gereğini yapmışındır , nedensiz kararlar hep bundandır . Ve bizler de kaderimiz doğrultusunda inanıyoruz . Savcı - Evet . Yetiştirilme tarzı ve alınan eğitim bir yerde tıkanıyor , öyle bir değişime uğratıyor ki hayat insanı . Evet evet anlıyorum sizi , kazadan sonraki şokla mı gitmiş şu hocaya ? Murat - Ailesi onu hastaneye yatırmak için iknaya çalışırken , yengesi hocayı aramış , hoca bir an bile tereddüt etmemiş ve detay sormamış , arabası ile gelip , Azize ‘yi evinden almış ,Yalnız , Azize bana bir başka araba tarafından takip edildiklerini de söyledi .. Savcı - Hocayı kim , neden takip etsin ki ? Murat - Belli değil , biliyorsunuz her şeyin , dinin de fanatikleri var , yolda hiç konuşmamışlar , bir ara hoca ona ,; Sakın isyana yanaşma ardında , kibiri saklar burada değil ama diğer tarafta ki azap en kötüsüdür bilesin , aman kızım bunun için götürüyorum seni demiş . Savcı - Nereye götürmüş Azize’ yi ? Murat - Şehre yakın bir bölge , hemen yakınında da bir köy ve su kaynağı . Etrafı yüksek duvarlarla çevrili geniş bir bahçe , içinde ağaçlar , bir kuyu, iki büyük taş bina , binalar , birbirini L biçiminde tamamlıyormuş , ön bahçenin ortasında fıskiyeli bir havuz , iki büyük çardak , binaların ardında , tepenin yamacına doğru ektikleri bir sebze tarlası bulunuyormuş . Aynen böyle tarif etti bana Azize . Savcı - Nasıl bir yer ki burası ? Sofuların mekanı mı ? Murat - Manevi yardıma ihtiyacı olan birkaç kişinin sığındığı yer diyelim , öyle ki , orada bulunan kadınların başı açık olanları çoğunlukta kendini tanıma , yaradanı bilme , ona kulluk ederken , insani erdemlerden pay alma , paylaşmanın getirdiği huzur , sanırım buna benzer şeyler ekleniyordu hayatlara . Savcı - Kaybolmuş hayatlara . Murat - Belki öyle de denebilir . Savcı - Ne ilginç , var mıydı böyle yerler ? Hiç düşünemezdim doğrusu , doğu ile batının beşiğinde . Murat - Bu topraklardaki sırların anahtarı ,birilerinde var. Savcı - Tarikat evi desem o da değil . Savcı - Hayır hayır öyle değil , başka türlü bir yer , eskiden özel yatılı okulmuş şimdi ki dindar sahipleri , izin vermiş bu duruma , bazı hayırseverler de yardım ediyormuş el altından , orada kalanlar ise yetiştirdikleri zerzevatı satıyorlarmış pazarda . Maksat , intihara sürüklenen kişilerin hayata bağlanması Allah’ a yönelmesi . Azize , namaza orada başlamış , cevizli ekmek yapmayı, insan ilişkilerindeki sevgi ve şevkati , insan fıtratının güzelliklerini , orada keşfetmiş . Ama yaptığı yemekler , o kadar lezzetsizmiş ki yenmez olmuş . O da temizlik işlerini görmüş . Savcı - Diğerleri kim ? Nasıl bir yermiş ? Anlatsanıza. Murat - Medine , hayatına girenlerden hep kötülük görmüş , güzelliği başına bela olmuş , cinayetin kenarından dönmüş bir kızcağız. Dışarı pul işler, çorap örermiş.Nuran , pek konuşmayan sessiz , orta yaşlı, yüzünde büyükçe bir yara izi bulunan bir kadıncağız.Bir de Hacer ile İkbal var; Hacer , İkbal ‘ in kız kardeşinin kızı ,teyze , yeğen beraber sığınmışlar buraya , Azize demişti bana , ikbal in kocası, Hacer e tecavüze yeltenince Hacer in annesi de İkbal in kocasını öldürmüş şimdi hapiste , adamın ailesi de İkbali sorumlu tutmuş ,En yaşlıları ise Makbule anne , iki torununun ölümlerinden kendini sorumlu tutup , kahretmiş hayatına ama kendini öldürmeyi becerememiş. Savcı - Bir saniye . (savcı iç cebinden küçük içki matarasını çıkarır açar ve diker . Murat’ a bakar , uzatır gibi yapar , Murat başını iki yana sallar savcı devam eder) - bulmak lazım o kadınları. Murat - İyi de hepsi hem de hepsi ölmüşler , yalnız kadınlar değil erkekler , erkekler de ölmüşler. Savcı - Ne diyorsunuz Allah aşkına ! (içki matarasından tekrar tek atar ) Erkekler de hı neden ama ? Nasıl oluyor bu ölümler ? Anlattıklarınız Olabiliyor elbet ama , hepsinde şu Azize’ den izler taşıması , nasıl denir ? Gizemin bir parçası mı dersiniz ? Murat - Siz karar verin , bana anlattıkları ve size de anlatmamı istediği bunlardı , Azize ‘nin , gerçek şu ki, Murat Can’ ın ölümü kendi yüzündenmiş , bu nedenle acısı , kat kat artmış Azize nin. Savcı - Kazayı konuştuk ya sizinle . Murat - O işin görünen , anlaşılır yüzü dedi bana , bende ona Sorduğumda , ben yaptım , benim suçum dedi. Nasıl dedim? Evliliği her şeyden çok istiyormuş ve bir gece kartları alıp , dizmiş tıpkı şu Gülizar hanıma bakarken , dizdiği gibi . Olacaklara hakim olabilmek adına. Savcı - Eeeeee? Murat - Olmuş . Can Murat evlilik teklifi için gelirken ölmüş zaten . Savcı - Kaza sebebini buna mı bağlamış ? Adam zaten teklif için geliyormuş dediniz . Murat - Hayır hayır öyle değil , kartlarda olması gerekeni evlilik teklifi olarak düzenlemiş , halbuki , evlilik olayının gerçekleşmesi olarak tanımlanan kartı koymalıymış . Asıl neden ise böyle durumlarda hep bir kurban olayı olurmuş . Savcı - Şimdi kurban , sevgilisi mi oldu yani ? Murat - Azize’ ye göre öyle , teklif olayı niyetiyle çıkmış ama olan Can Murat a olmuş . Savcı - O Gülizar hanımda kurban olmuş mu pekiyi ? Murat - Evet adamın sevgilisi , trafik kazasında ölmüş . S avcı - Aklımı , karıştırıyorsunuz , zihnimle oyun oynuyorsunuz sanki. Murat - Aynı hissi bende defalarca hissettim , Azize bana , bunları anlatırken . Savcı - Ooofffff offffff yahu Murat bey , olay yeri inceleme , adli tıp , kapanan dosya , Melek diye adlandırılmış Azize, namaz kılan bir kadının kilisedeki intiharı asıl önemlisi ise … (Murat sözünü keser savcının) Murat - Söyleyin , söyleyin . Savcı - Asıl önemlisi , benim bu ölüm sebebinden tatmin olamamam , içimde bir his var bir yerde kaçırılan bir nokta , bir nüans , bir şey , bir şey var . Şey dediniz , şu hocayı takip edenler , kilisenin altında tünele açılan bir demir kapak vardı , kullanılmadığı söylenmişti , ama o gece kilisedeki kadın , şu temizlik işlerine bakan , madam Huberta , bana ses duyduğunu söyledi , sanki metal bir kapak kapanır gibi yankıcı bir ses diye nitelemişti , tıkırtıdan da bahsetti ama nedense sonra konuyu kapattı , hatırladım , zangoç , fırtınadan , kilise bahçesinin demir kapısı yüzünden demişti , kapı yankı yapar biçimde kapanmaz , tünel kapağını bizim çocuklardan biri görmüş kilidi açıkmış ama sonrasında kilitli dedi memur arkadaşlar . Biz kullanılmıyor diye de .. Murat - Bakın neler geliyor aklınıza . Savcı - İyi de dışarıdan gelen kilidi açamaz , ancak dışarı çıkabilir. Murat - Ya da içerden açılıp , içeri alınabilir . Savcı - İncelemem gerekirdi benim , nasıl atladım ben ,ama öyle doldu ki orası birden tüm Vatikan sanırsınız orada , işin içine girenler girdi , skandal olmasın diye …anlıyorsunuz beni . Murat - Anlıyorum , atlamanız normal ,Size bunları düşündürecek doneler de yoktu zihninizde . Savcı - Murat bey devam edin , ( cebinden içki matarasını tekrar çıkarıp , uzunca diker içkisini) Murat - Dediğim gibi tek suçlunun kendi olduğuna inanıyordu , sorumlu benim dedi sadece benim . Savcı - Şu kaldığı evi anlatıyordunuz, herkesin öldüğü evi . Murat - Diğer binada erkekler kalıyormuş , hoca diye hitap ettikleri Alaaddin, ‘Yüzünün nurunu o kalın gözlükler gölgeliyemiyor ‘dedi Azize , Hiç konuşmayan nedenini kimsenin bilmediği bir sessizlikteki , Savaş ,İş yapmadan durunca hatırladıklarından , korkan , devamlı başını iki yana sallayan , hiperaktif İsmet ,Ayağı aksak olmayan ama aksakmış gibi yürüyen , Süleyman , Kızıl uzun sakallı , sesi dingin , bakışları derin Ekber. ( ışık diğer yanda, büyük bir masa , etrafında , evdeki kişiler oturmuş yemek yiyiyorlar, huzurla sohbet ediyorlar herkes bir şey anlatıyor) Alaaddin - Duayı sen yap bu akşam Azize , senin sofra duanı hiç duymadık öyle değil mi canlar ? (herkes ellerini açar , Azize ye bakarlar , hazırdırlar Azize şaşırmıştır gülümser ) Azize - Yaşamak için doğduk, ölmek için yaşıyoruz . Ve şimdi burada mısır ekmeğimizi , fasulye ve yoğurdumuzu yemeye hazırlanıyoruz , sana şükrediyoruz , biliyoruz ki sadece sana şükür ederiz , sende bil ki yüce yaradan , bizler kurtulmadan önce yine senin izninle o badirelerden geçtik , kendi nefsimiz bize ihanet etti , sende izin verdin , ama yine bizleri sen kurtardın . Afiyet olsun . (Ekber ile makbule anne Alaaddin hocaya bakarlar , diğerleri ise düşünceli vaziyette önlerine) Alaaddin – Afiyet olsun . Azize - Biliyor musunuz ? çok önce yani ben daha doğmamışım , iki yanımdan beni tutup indirdiler , sonra ben sordum , burası neresi ? dediler ki ; senin büyüyeceğin ev , ilerde bir koru , orasını gösterdim , orası dediler park olacak işte orada oynayacak , koşacak ,güleceksin ,ben sonra orada büyüdüm, büyüdükçe hatırladım , o parkta da koşup oynadım sonra unuttum ama , şimdi yine hatırladım ,daha pek çok şey de anlattılar ama şimdi unuttum. (herkes sessizce dinlemiş , birbirlerine bakıp kalmışlardır , sessizliği İkbal bozar ) İkbal - Alaaddin hocam , biz Hacer ile ismet abinin yanına , pazara gitmek istiyoruz , hem pazardan alacaklarımız var . Hacer - Hem de biraz şöyle gezip , etrafı görmek istiyoruz hocam . İkbal - İznin olursa tabii (gözü hacerde kızar gibi) Alaadin - Gezin elbet , amma vaktiyle gelin , yabancılarla Konuşmayın İkbal kızım . İsmet sen göz kulak olacaksın kardeşlerine . İsmet - (başını sallayarak) Tabii hocam . Alaaddin - Makbule hanım , bu fasulyeler , senin ellerinde pişmiş pek leziz . Makbule - Afiyetler olsun hocam . Alaaddin - Azize kızım , nasıl öğrendin , patik örmeyi değil mi ? Azize - Öğrendim hamd olsun ,neler öğrendim burada hocam , tarla sürmeyi , boncuk işlemeyi ,kilim dokumayı ,yoğurt yapmayı . Alaaddin - OO , Azize , maaşallah maşallah sana kızım. Azize - En önemlisi baş başa kalmayı öğrendim . Alaaddin - Kendinle mi? Azize - Hayır , Allah ile. Alaaddin - ( gülerek )Bu çok iyi Azize , bizler bunun farkındayız zaten , İslam ın katı olmadığını da gördün burada . Azize - Ne kadar mutlu oldum hocam buraya gelmekle , huzuru buldum , kurtuluşu buldum , sizler nasıl iyisiniz , nasıl güzelsiniz , emin insanlar ,etrafımda ,iyi ahlak, doğru inanç sıyırdı aldı beni uçurumun eşiğinden , yaralarım kabuk bağladı, Alaaddin - Bizler ,farkındasın kimsenin özeline girmeyiz , burada bulunan kişiler neyi ne zaman ne kadar anlatıp , bizlerle paylaşacağına kendileri karar verir . Bizler senin ne kadar temiz ruhlu biri olduğuna kefiliz değil mi canlar ? (herkes kefiliz diye cevap verir) Azize - Öyle şeyler belirdi ki zihnimde , kendimizi bildiğimizden beri bizlere anlatılmak istenenlerin , ne kadar farklı, olduğunu gördüm keşfettiklerimin ,şu küçültülmüş İslam ile asla anlatılamayacağını anladım , yaradan , araya perde koymadan bizimle temasta bunu yaşıyorum , düşündükçe anlıyor, her şeyi yerine koyabiliyorum , bu da onun büyüklüğünü kudretini açıklıyor ruhuma , daha ilerisini ise tasavvur edemiyorum işte o noktada , bir korku sarıyor benliğimi , Allahım diyorum sen nasıl da güzelsin ve en büyüksün , işte gerçekleri burada sizinle iken kavramam kurtardı beni yoksa . yoksa , sanırım ben gafil bir melun olarak çoktan gitmiştim . Alaaddin - Şükürler olsun ki buradasın . Azize - Şükürler olsun . Sizin de gizli ilimleriniz sizi içine alıyordu , neyse ki uğraşılarınızın yansımaları , sizi uyardı . Alaaddin - Gizli ilimler mi ? Azize - Kalplerden geçenleri , us taki düşünceleri, ve ölülerin manevi durumlarını bilen siz değil misiniz ? (Alaaddin hoca , Azize ye bakakaldı , şaşkındı , kısık bir sesle sordu) Alaadin - Sen nereden biliyorsun bunları ? Azize - Bilemezsin ,erkek dişi doğasında mı, dişi , erkek kisvesinde mi? Zalim mi, gaddar mı, ? hırsız, sinirli, hastalıklı ,akıllı , deli ya da alim mi hırçın ,huysuz , katil mi? Bilemezsin , saklanan o beş şeyi de bilemezsin .pardon altı . Alaaddin - Azize (hoca masada ayağa kalkmıştır) Azize - İkbal ve merteben nüfus ve kudretin buraya kadar hocam. Alaaddin - Sana nereden bildiğini sordum . Azize - Neyi ?.... Ben , ben bir şey bilmiyorum , hiç bir şey bilmiyorum . (gitgide sesini yükselterek) (Azize ağlamaklı ve korkuyla mutfağı terk eder, Alaaddin hoca başını kollarının arasına alır , düşüncelidir sonra doğrulur sofrada herkes , ne olduğunu anlayamamıştır ya da emin değillerdir anladıklarından ) Alaaddin - Yok bir şey canlar , sönmeyen bir kin var damarlarında hala ,halbuki o kalplere sükunet veren , manevi bir rahmet için burada . (Makbule hanım Azize nin arkasından gitmek isteyince, Alaaddin hoca engeller ) durun kimse gitmesin , bazı ikilemler yaşıyor , onun için kolay değil , hiç birimiz için kolay olmadı . Ee bu akşam ilahi sırası kim de? Medine - Ekber de hocam . Alaaddin – Hadi bakalım , namazdan sonra dinleriz inşallah . (ışık diğer yanda ) Savcı - Bu kadar insan nasıl ölüyor , neler olmuş ? Murat - İşbölümü yapıp, ibadetle geçen bir buçuk yıl , Azize , ‘görüntüler beni terk edip , yüksek bahçe duvarlarının arkasındaki şehir yolunda kaldı ‘ demişken bir gece ; uykudan aniden uyanmış ,uyandırılmış desek doğru olur. Savcı - Nasıl uyandırılmış ? Murat - Bir erkek sesi duymuş , sureyi bitirmeden ‘ kalktım camı açtım dedi , kardeşlerden biri sanmış önce , sonra görememiş kimseyi , karanlığın silueti vardı bahçenin üstünde dedi . Savcı - eeeeee Murat - Bir şey gördüm dedi , taa bahçenin köşesinde, incir ağacının orada . Savcı - Ne görmüş ? Murat - Işık patlaması gibi bir şey işte o an duymuş Can Murat ın sesini. Savcı - Ölen sevgilisi. Murat - Evet ölen sevgilisi , benim Azize diyormuş çağırdın geldim . Savcı - Allah Allah ! Murat - dikkatle bakmış köşe ağacın bilinmeyen karartısına , gidenlerin gelmeyeceğini bilse de kulak kabartmış geceye , fırlamış sessizce koridordan aşağı yalınayak ve uzun sarı geceliği ile Doğru ağacın altına koşmuş , işte orada görmüş . Savcı - Neyi? Murat - Boşluktaki mavi ışıkları , dans eden ışıkları , sessiz patlamalar ile etrafını aydınlatmayan ışık demetlerini varmı ? yok mu ? belli olmayan ince tınılı yıldız renkli pırıltıları , sesi duymuş bu kez oldukça net . Savcı - Sevgilisinin . Murat - Evet , Can Murat ı . Sana geldim demiş ona , çağırdın beni . Göremiyordum ama hissediyordum , oydu dedi , sanki kalbi durmuş , yanına gelmek istiyorum deyince , Can Murat ın ona cevap vermesiyle şaşkına dönmüş . Savcı - Cevap ha! Ne cevap vermiş ? Murat - Evet , ( murat savcıya yaklaşır sanki usulca söylemek ister gibi) önce onlar demiş , kimler demiş Azize , fark etmiş ki her şey bir hayal kapkara bir gecenin oyununa gelmiş . O an. Savcı - Hayal miymiş gerçekten ? Murat - Dinleyin siz karar verin , taş binaya yöneldiği o an binanın içinden genişleyen , büzüşen bir aydınlık görmüş durmuş , anlamaya çalışırken alev topunun binanın içerisini sarıyor olduğunu görmüş , ve bana dedi ki : görmek işitmek gibi değildir. Savcı - Hayalinde mi? Murat - Hayır , bana o kadar insanın nasıl öldüğünü sormuştunuz ya . Savcı - O kadar insanın ölümü yangından mı ? Öyleyse Azize doğruyu duymuş ,önce onlar . Murat - Evet önce onlar , aynen söylediği gibi . Sabah olduğunda , köy ahalisinin çağırdığı itfaiye yangını ancak söndürebilmiş. Savcı - Azize ? Murat - Taş kesmiş vaziyette beklemiş önce , sonra koşmuş , koşmuş kaçar gibi , kopar gibi . Savcı - Nereye ? Murat - Otoyola . Onu bitap bir şekilde gören yük kamyonu şöförü şehre kadar getirmiş . Azize hiç konuşmamış , şehrin ortasında Azize inmek isteyince , şöför engel olmaya çalışmış ,polise götürmek istemiş .Azize öyle korkuyormuş ki . Savcı - Polisten mi ? Murat - Hayır , başına gelenlerden , hep koşup, kaçınca arkada bırakılanlar yok sayılır sanılır ya.O vaziyette , ilerlemiş yollarda , şehir uğultuları, insanlar, korna sesleri , gördüklerini algılamadan , kalabalığı yarıyormuş, her şey küçülüyormuş gözünde , o anda anlamış işte . Savcı - Neyi anlamış , yanlış yerde olduğunu mu? Murat - hayır , hiçbir şeyin değişmediğini . Savcı - Yani . Murat - Onu içine alan , o girdaptan hiç kurtulamadığını , ve o anda duyduğu o son sese elini uzatmış . Savcı - Hangi sese ? Murat - Kurtuluşa gelin diyene. Savcı - Kurtuluş mu? Murat - Evet , işgüzar misyoner , etrafını saran insanların gözü önünde , bir kurtarıcı tavrı ile kucaklamış Azize yi . ( etrafı kiliselerdeki gibi mum kokuları saracak bu unutulmamalı, vazgeçilmemeli bu yüzden yan sahnenin kenarlarına mumlar dikilecek ve ,çan sesi duyulacak ) (ışık yan sahneyi aydınlatır , odada Azize bir yatakta yatıyordur , yanıbaşında siyah bir elbise giyinmiş bir kadın , kısa boylu saçları dağınık vasat kıyafetli bir adam durmaktadır, Azize doğrulur yarı açık gözlerini açmıştır , kendi kendine sanki kendine henüz gelememiş gibi mırıldanır) Azize - İntihar eden bebekler, cehennemin kapısı olan bu yeryüzünü ret ettiler. (yaşlı kadınla(madam huberta) , adam (zangoç) birbirlerine bakarlar, tam o anda içeriye başrahip girer, Azize ye uzun uzun bakar , Azize onu görür ) Azize - et producens eos foras ,ait ; Domini guid me oportet facere , ut Salvus fiam ? (başrahip , şaşkın olmakla beraber sevinçli , gülerek bir halde Azize ye cevap verir) Başrahip - At illi dixerunt ; Crede in Dominum Jesum et salvus eris tu , et domus tua (madam Huberta zangoça yaklaşarak kulağına) Huberta - Bu zavallı kadının , tedaviye ihtiyacı var sanırım . (başrahip, onu duyar , zangoça dönerek) Başrahip - Bebeklerin intihar etmesi çok görülmüştür , bu kadın Tanrının bize bir misafiri Tanrı bilir ,belki de imtihanı , belli ki ruhunu kaybetmiş , kurtarın diyerek , kardeşlerimizin ayaklarına sarılmış , Huberta yemek getir . (Azize ye döner , yumuşak ses tonuyla,) Başrahip - Üzülme kızım , dua et , babamız seni duyacaktır. (iki elini açarak Azize yi kucaklar , gözleri Azize nin oldukça kirli , çıplak ayaklarında kalır ) (ışık mezarlık sahnesinde) Savcı - Demek Azize nin kilise de kalması böyle olmuş. Murat - Adının melek olması da . Savcı - Anlamıyorum , orada kalmasını anlayamıyorum, kim olduğunu biliyor , ailesi var neden orada o kadar zaman geçiriyor , ne arıyor , ne istiyor ? Murat - Savcı bey, geriye bakmak istemediği aşikar , belki huzur aramıştır belki dertlerine ortak ama Azize nin deyimi ile ölüm her yerde kol geziyor , beni nasılsa bulur , bulduğu yer önemli değil demişti. Savcı - Azize ölü bulunduğunda ,Başrahip çok üzgündü , o kadar üzgündü ki adamın mavi gözleri , içine göçüp ,mat bir griye dönmüştü sanki. Murat - Biz hangi tarafa yönelsek , o taraf kaderimiz olmuyor mu ? Savcı bey , başrahip hep bekledi . Savcı - Kimi ? Azizeyi mi ? Murat - Evet biliyor ve bekliyormuş, bunu Azize ye kendi söylemiş . Savcı - Biraz daha içmeliyim (matarasından bir miktar içer) o da mı medyum muş ? Murat - Başrahip , bayan Huberta , zangoç, ve Leon denen o genç rahip ile bir buçuk yıl geçirmiş Azize. Savcı - Hiç mi merak edip sormamışlar ? Murat - Genç rahip Leon , ilk günden sevmemiş ,istememiş Azize yi , ama peder , aralarına usulca alıvermiş Azize yi , onu avutmuş, korumuş . Savcı - Neden bu ilgi pekiyi , Bir yabancı ya , beklediğinin o olduğunu nereden biliyormuş ? Murat - Çıplak kirli ayaklarından ve sarı uzun geceliğinden . Savcı - Murat bey , dalga mı geçiyorsunuz benimle siz ? Murat - Dinleyin savcı bey. (ışık yan tarafta kilisede , odada Azize ve Huberta oturuyorlar) Huberta - Melek , yemeklerini bitirmiyorsun, tabağındaki artıkların çokluğunu fark etmiyorum sanma canım . (Azize , gözlerini sabit bir noktaya dikmiş , mırıldanır) Azize - Mariam. Huberta - Efendim ,duyamadım . Azize - Mariam dedim , öyle beyaz ayakları var ki. Huberta - Kim , kimden söz ediyorsun , hangi mariam? (Azize bakışlarını Huberta ya çevirir , manidarca bakar ) Huberta - Yüce isa , yüce isa ahh melek ,belki de seni buldukları yere bırakmak daha iyi olacaktı. Söyle bana şimdi , nerden bulup ta söylüyorsun bunları ? Azize - Görüyorum , ben hep görürüm . Huberta - (ona yaklaşır) şimdi ne gördün ? Azize - Mariam ın beyaz ayaklarını. (içeri elinde kitabı başrahip girer) Başrahip - Huberta , yemeğimi hazırlar mısın ? (Huberta sessizce odadan çıkar) Başrahip- Melek , meleeeek, sana söyledim , gördüklerini benden başkasına söyleme dedim canım inan ben seni onlardan daha iyi anlıyorum . Azize - Sizi tanıyorum peder. Başrahip - Şüphesiz tanıyorsun , beraber dualarımızı ediyoruz , beraber yalvarıyor , beraber yaşıyoruz Melek , Üstelik senin sakladıklarının farkındayım ama sana sırlarını sormuyorum geçmişini deşmiyorum , seni üzmek istemiyorum Melek.(iyice Azize ye yaklaşır )Bana sadece bana söyle Melek Huberta buradayken ne gördün ? Azize - Saçlarını ortadan ayırmış, sanırım arkadan toplamış, bebeğini kokluyor , alnı açık .aydınlık, hele ayakları o beyaz ,o güzel ayaklar. Başrahip - Kimin melek söyle söyle haydi ? Azize - Acıların annesi Mariam. (başrahip Azize ye sarılır , o anda Leon (genç rahip) içeri girer ve yüzü asılır) Leon - Efendim , sofranız hazır , Melek de sizinle mi yiyecek ? Başrahip - Elbette benimle yiyecek , şarap ta içeceğiz Melekle. Leon - Özür dilerim efendim ama gerçek adını bilebilsek daha doğrusu ile hitap ederdik Meleğe. Azize - Adım yok , adım , öldü benim. ( Leon kızgın bir ifadeyle derin bir nefes çeker ) Leon - Sofrada görüşürüz efendim. (odadan çıkar) Başrahip - Sen bakma ona Melek , belki de seni kıskanıyordur ne dersin ? Azize - Beni sevmediğini siz de biliyorsunuz . Başrahip - Boşver sen onu , sana müjde vereceğim Melek , seni vaftiz edeceğim , haydi yemekten önce dua edelim , aaa bakma öyle sen amen dersin Azize - İlk geldiğim günlerde benim için ettiğiniz duayı edin. (başrahip , dua etmek için ellerini birleştirir ) Başrahip - Sevgili babamız, bu kadın , kurtuluş için burada , birçok yollarla saldırıya uğramış ve zayıf düşürülmüş ,onu Mesih aracılığı ile güvenceye kavuştur, bu erdemli yardımı bana bahşettiğin için şükürler Tanrım. Azize - Devam edin . Başrahip - Şeytan ve cinlerin korkunç gölgesindeki, bu biçare oyunlarından uzaklaşsın, Günahın karşılığı ölümdür, kendini zevke veren kadın ya da erkek , daha yaşarken ölüdür,, işlediği günahlardan arındır onu bizleri görünmez kilisende kıl , gerçek kurtuluşa erdir, ateş gölüne bizleri bırakma, terk etme . İsa nın Rab olduğunu açıkça söyle kızım , Tanrı onu ölümden aldı de . (Azize ye bakar, onay , bekler ,) Azize - Oğul un taşla kumun birleştiği yerde , yeraltına inerken hali nasıl biliyor musun? İki elini kaldırdı ,mağaranın girişine dayadı , başını eğdi , yorgun görünüyordu, ama çok çekiciydi hem de çok ,üç kişi vardı yanında biri kadın. Sen onu hala göklerden bekliyorsun . Başrahip - Söyleme , söyleme öyle Melek , hayır . Azize - Nasıl da istiyorsunuz öğrenmeyi, sizinle paylaşmamı, neyi hak ediyorsun baba , inanmışlığın pişmanlığını mı ? Yoksa , gerçeğin seni ….. (başrahip haykırır) Başrahip - Sus melek ,öyle gri sıvalı bir atmosfer ,öyle ürkütücü bir durmuşluk var ki yaşantımızda , lanet çemberini beraber kıracağız ama şimdi sus lütfen , hazır değilim ,itiraf edeyim , hazır değilim. Azize - Seneler önce bir adam gelmişti yanıma ,benden mucize duasını istemişti, takma bıyıkları , kalın gözlükleri vardı , sonra gitti . Başrahip - Afedersin Melek ,çok üzgünüm , seni kırmak istememiştim , sonra izini kaybettim ama şuna inan ,sana tüm inancım üzerine yemin ederim ki seni yıllardan beri bekliyorum, Latin kablik kilisesine girdiğim gün gördüm seni ,, seni bulacağımı bilerek bekleyerek geçti yıllarım, sen bize sonumuzu söyleyecek olansın ve apaçık gerçekleri . Sen gerçek hristiyanların habercisisin bana gördüklerini anlatmalısın . Azize - Kim olduğumu hep biliyordunuz baba . Ruh bende baba , ruh benim , vücudum ise can verilmiş olan ,soğukta üşüyüp , sıcakta hasta olan ruhum yanıyor, gücü ele geçirenin , güçsüze ettiği kötülükler içimi çürütüyor ve ben , bu yalancı cennetten gitmek istiyorum ,hep gitmek istemişim aslında , o kadar uzak ki bana dünyevi her şey ,(elleri ile yüzünü kapatır)Görmek istemiyorum, red ediyorum dünyaya bakmayı . Başrahip - Büyüler , burçlar ve yogalar batıl olan ne varsa ve esoterik bedeninde yer etmiş her ne ise git ve asla dönme ,en doğrunun , en yanlış yerindeki Meleği kurtar , baba oğul ve kutsal ruh adına amen. Azize - Melanetler , kahırlar bedenimi kemiriyor ,öyle ,eziyor öyle tüketiyor ki , içim çürüyor ,Gökten batı tarafından gelecek ateşten taşlar, denizlere inecek kütleler, yakınlaşacak küreler, işte buralara da gelecek siyah dumanlar , buradakiler nuh un salına koşacak batıda kalan akan suya. Diğer dünyalar inecek yakına kamer gibi bizim göğe. Başrahip - Ya sen Tanrı yı tamamen seçersin ya da red edersin , bu sana bağlı, orjinindeki tanrıdan parçaya güven ve tanrının yardımı ile reddi red et , şu gördüklerin seni tanrıya ne kadar yaklaştırıyor farkına var Azize. Azize - Bana Azize deme , kötülükleri göre göre mi iyi olunacak baba yoksa kötülüğün görevi mi iyi olanın ruhuna işkence etmek. Başrahip - Acılarla örülmüş , imtihandasın Tanrı bilir kurtuluşun burada , benim yanımda . Azize - Her şeyi anlayabilirdim , ahlak kurallarının ,egonun karşısında nasıl da eriyip kaybolduğunu , ihanetlerin nasıl da mutluluğa giden tek yol sayıldığını , zaafların nasılda , tanrının önüne geçirilip insanlık suçlarının işlendiğini görene kadar , artık hiçbir şeyi anlamak istemiyorum. Başrahip - Hepsi geçecek , seni iblise asla esir etmeyeceğim . Azize - Baba açık söyle neyi bilmek istiyorsun , oğul un kemiklerinin yerini mi öğrenmek istiyorsun ? Başrahip - Neden , inkara çağırıyorsun beni ? Bahsettiğin o mağara .. ? Azize - Oradan çıktı , tekrar döndü , bir daha da çıkmadı , taa kii.. Başrahip - Sonra sonra ? Azize – O şimdi senin benim kadar bilinçli ve gözlüyor , tıpkı Muhammed in şimdiki yerinde , kıpırdayarak uyuması gibi inan , ,uyandığında işte o zaman , birleşecek yerle gök . (ışık , yana döner) Savcı - Bu ilahi bilgiler , çok ciddi ve nasıl denir ? kışkırtıcı belki de yanıltıcı . Murat - Olabilir tabii , ama tam böyle anlatmış Başrahibe . Savcı - Bir şey daha demiş , hani şu vücudunun , yaşarken çürüdüğünü söylemesi . Murat - Sanırım , külçe gibi insanlık acıları çökünce hayatına bezmiş halinden . Savcı - Yok yok öyle değil , adli tıp incelemesinde , ası sonucu askfiksiden öldüğü anlaşıldı , kabul gören buydu ama derin şüphelerim oldu . Murat - Nasıl şüpheler ? Savcı - Onu asılı bulduğumuzda Latince yazılı bir kağıt vardı ,konsülün üstün de kayboldu , odada olması gereken yerlerde parmak izi hiç bulunamadı , kilisenin yüksek ricaları ,söylentisi , hemen kaybolup gitti savcılık bürosunda . Murat - Siz neden araştırmanızı yoğunlaştırmadınız ? Savcı - Siz , yüksek rica nedir bilir misiniz ? Basına sızdırılmaması ricası , kimsesizler mezarlığına kaldırılması gerekirken ya da ailesinin bulunması araştırılmanın derinleştirilmesi gerekirken , hristiyan mezarlığına gömüldü , alın işte nerdeyiz ,(eliyle orayı işaret eder) sahte kimlik dahi çıkarıldı Murat bey , , asıl beni , ne yalan söyliyeyim bunlardan başka bir şey daha rahatsız etti . Murat - Nedir o? Savcı - Adli tıp taki uzman arkadaş bana Azize nin organlarının, eskidiğini yani , yaşlandığını gördüğünü söyledi , o da çok etkilenmişti nasıl olur diyordu , sonrasında sustu. Murat - Çok üzücü savcı bey , çok üzücü . Savcı - Azize yi gördüğümde , ne ellerinde ne de ayaklarında mor oluşumlar olmamıştı ve dili de ağzının içindeydi , ölüm lekeleri hiç yoktu , halbuki olması gerekirdi ,Yüzünde belirgin damarlar görülüyordu , buna rağmen yüzü pembeydi , gözümün önünde hala ,, başı yana düşmüş, düzgün , dudakları , Helen stili burnu , uzun kumral saçları ve o bembeyaz ayakları . Murat - Anlatmayın lütfen bana bunları , öyle üzülüyorum ki . Savcı - Sanki satranç taşları gibi kaleler de krallar da yer değiştiriyor , araştırmaya başladığınızda . Murat - Hep şu rahipten şüphelendim ben açıkçası. Savcı - Başrahip mi? Murat - Hayır , şu genç olanı , rahip Leon . Savcı - Azize mi anlattı ? Murat - Sadece Azize yi ta ilk günden istememiş , her fırsatta da belli etmiş , Leon la zangoç bir işler karıştırıyormuş . Savcı - Ne gibi ? ( ışık yana döner , Kilisenin ortası haçın , sunağın önü) Leon – Bu akşam kimin geleceğini biliyorsun , kaybımız büyük oldu , geç vakit gelecek , şu uğursuzun aşağı inmesini engelle , sakın sakın burada , yanımızda olmamalı . Zangoç - Efendim siz başka bir mekanda görüşseniz , bu kadın ne zaman nerede olduğu belli olmayan, karga gibi her yerde bitiyor çok zaman gördüm ki , olmayacak karanlık saatlerde aşağıda . Leon – Biliyorum , sonrasında bir şeyini yakalıyabildin mi ki konuşup duruyorsun , her zaman duasını edip , odasına geri çıkıyor , beni iyi dinle bu gece Melek ortalarda ol -ma-ya-cak. Zangoç - Misafiriniz geldiğinde , yani bu gece , ben o halde dağıtıma gideceğim yarın . Leon – Şimdi karanlığa gizlen , içerde Meleğe , dışarıda ise gezen şu adamları kontrole başla . Zangoç – Efendim başrahip ile Huberta ya verdiğimiz uyku damlasından şu kadına da versek ? (Leon düşünür,) Leon - Eğer bir boşluğunu bulabilirsen , ama bak , uygunluk bulursan belki , ama o , çok zeki sen şimdilik ona verme belki ben halledebilirim ,sen gözlerini dört aç . (içeri başrahip girer) Başrahip - Ben yukarıdayım Leon . Leon - Yorgun görünüyorsunuz , dinlenin . (başrahip, gülerek ) Başrahip - Yok yok çok iyiyim , Melek le sakrementi konuşcaz . Leon, - Kutsama ayinini yapacaksınız demek , bakın ! Başrahip - Sana bakmıyorum Leooonn, gidiyorum . Leon - Efendim , ne olacak sonra, hiçbir şey bilmiyorsunuz. Başrahip - Leon , benim bildiklerim bana yetiyor, gerisini Tanrı bilir. Leon - Bu kadın sizin aklınızı başınızdan aldı . Başrahip - Ne demek istiyorsun Leon ? Leon - Efendim hatırlayın ismini dahi söylemedi. Başrahip - Leon , onun ismi Melek . Leon - Dinleyin , arayanı bile çıkmadı , araştırmadığım yer kalmadı ,bana inanmıyorsunuz o bir ajan , vaftizi kime yapacaksınız , o , ya Müslüman ya da bir Yahudi ,sizi görevlerinizden alıkoyup yalan söylemenize neden oluyor . Başrahip - Leon , bu konuda hiçbir şeyi bilmeyecek kadar ilgisiz , sormayacak kadar dilsiz olacaksın , O benim misafirim , üstelik .. Neyse… Leon - Üstelik ne pekiyi ? Sizi büyülemiş sanki , kilise etrafında gezinen o meczup kılıklı adamları siz de biliyorsunuz . (başrahip, bağırır ) Başrahip – Yeter Leon yeter . (Leon orayı hızla terk eder, başrahip duaya yönelir ) Başrahip - Baba , 0ğul , kutsal ruh a şan ve şeref olsun ezelde olduğu gibi şimdi ve her daim sonsuza dek bize bilgeliğinden ihsan et .görüyorsun hep onun peşindeydim ,bana bu rüyaları bahşettiğin için sana sonsuz şükürler ama nasıl naçar kaldım , bana söyledikleri aman Tanrım beni affet, affet (hızla kalkar çıkar) (Işık yanda) Savcı - Aklım takıldı şimdi iyice , Murat bey , kim miş şu adamlar , kilise etrafında gezinenler ? Murat - Bilmiyorum , sanırım şu hocayı takip edenler . Savcı - Onlar hocayı değil , Azize yi takip ediyorlarmış , apaçık belli bu . Murat - Aynı şey mi düşünüyoruz? Savcı - Sanırım , pekiyi , şu misafir kimmiş , ? Genç rahibin bahsettiği. Murat - Leon ile zangoç un başrahibin bilgisi dışında bir işler karıştırdığını söyledi , zangoç paketlerle dağıtım yapıyormuş ne , kime belli değil , belki Azize biliyordu ama önemsemedi. Savcı - Her ne yapıyorlarsa , Azize yi çok önemsemişler ama . O,nu ajan bile sanmışlar baksanıza . Kilisenin kamera kayıtlarına tekrar bakmalıyım , misafiri de anlarız böylelikle ama artık silinmiş olmalı . Murat - Gelen gizli misafirse ve sabaha karşı geliyorsa , kameralarda kayıtlı mıdır bilemem? Savcı - Görmüş mü Azize misafiri ? Murat - Görmüş , o gece , bir titreme gelmiş , odasında tespih çekiyormuş , korku sardı beni ansızın dedi ve dedi ki ; hayatın ağır yükü omuzlara en ağır biçimde bindiğinde , delirmeler , intiharlar, zayıf benliklerde yer bulur, akıllar boşaldığında , panikle gelen korku kaos u insanları hoyratça ,rencide ederek içine alır. Savcı - Kimmiş ? Murat - Aşağıya sessizce inmiş, dua etmeye . Savcı - Pardon bir şey soracağım ,nasıl dua ediyormuş ? Murat - Başrahibin öğrettiği gibi. Savcı - Anladım , sonra ? Murat - Sonra , loşmuş aşağısı , sesler duymuş ama ilgilenmemiş , onu görüp seslenmişler . (kilise sunağın önü , genç rahip, zangoç ve yanlarında oldukça bakımlı orta yaş üstü , çantalı ve de valizli bir kadın ) Kadın – (şaşkın , yüksek bir sesle) kim bu ? Leon - (zangoça bakarak , ) O Ohannesin uzaktan akrabası , birkaç günlüğüne geldi ,ben şimdi yollarım onu . Kadın – Dur bakayım , çok da genç adı ne ? Leon - Melek ,adı . yani biz ona öyle diyoruz . Kadın - Melek mi? Leon - Rahatsız oldunuz , gitsin o odasına , siz gelin içerde kahve hazır. (zangoç ohannes hızlı adımlarla meleğin yanına gider tam o esnada ) Kadın - Melek gel, göreyim seni . (Melek kadına döner Ohannes lafa girer ) Zangoç - Efendim , dilsizdir o hem de sağır , hasta yani (Meleğe bakar ) Kadın – EE duymayan , konuşamaz da , bırak kızı duasını yapsın . (zangoç Leona bakar , Leon huzursuzdur ) Kadın - Biliyorsunuz acı haberi aldınız . Leon - Evet başımız sağ olsun , neden merasim burada yapılmıyor ? Kadın – Merasim iki gün sonra başka bir kilise ayarlandı öylesi daha uygun , artık ben ilgileneceğim işlerle , Ohannes i çağırınca yolla bana artık talimatları ben vereceğim dağıtımları ,Ohannes yapmayı sürdürecek , buradaki misyonerlere dikkat edin yalnız , ortalık karışık . Leon - Anlıyorum efendim . Kadın - Ohannes , al elimden şunu (valizi uzatır,zangoç koşar alır) Leon - Odama bırak . (Azize dizçöktüğü yerden kalkar ve gider , giderken döner ve kadına bakar , kadın da ona ) (ışık yanda) Savcı - Adı ne dediniz şu kadının ? Murat - Nur Savcı - Hristiyan adı değil ama , baksanıza kilisenin hatırlı misafiri . Murat - Savcı bey , paranın dini olmadığından , bazen paraya tapanlarında dini olmuyor , kadın gayrimüslüm zengin ve yaşlı kocasının işini devir almış , adam ölmüş ,her nasılsa güven kazanmış . Savcı - Maalesef doğru diyorsunuz , belki de şantajla ,güven yer değiştirmiştir , illegal bir iş çevirdikleri aşikar ,Azize de duyduklarından ötürü , onlar için bir tehdit olarak mı algılandı dersiniz ,o kadar zaman zarfında ? Murat - Bence öyle , zaten biliyor da olabilir , anlattıklarınıza bakılırsa ,her şekilde tehdit unsuru görüldüğü muhakkak , fakat Azize başka türlü değerlendirmiş bu kadını . Savcı - Ne gibi ? Murat - Ürküttü beni dedi , öyle ürküttü ki , içindeki sapkınlık bana neyin esiri olduğunu gösterdi diye de ekledi . Savcı - Neyin esiriymiş kadın ? Murat - Var olan ve kati yasaklanmış ,büyücülüğün , insan kılığındaki ve zaman zaman içimizde yaşayan , ne yazık ki insanlığı bedbaht eden , vücut bulmuş iblislerin , kutsallıkla aldatan , hırs aşılayan ve dönülmez yollara sokan . Savcı - Azize ne yapmış , bu durum karşısında ? Murat - Anlatmış. Savcı - neyi ? Murat - Bildiklerini . (masada ,Azize ile başrahip kahvaltı ediyorlar , bayan Huberta hizmet ediyor ) Başrahip - Çok heyecanlıyım sept gününde , vaftiz olacaksın şükürler Tanrım . Huberta – Rabbimiz ve tanrımız ,yüceliği, saygıyı ve gücü almaya layıksın çünkü her şeyi sen yarattın , hepsi senin isteğinle yaratılıp , var oldu amen (istavroz çıkarır) Başrahip - Amen . Huberta da çok heyecanlı bak (gülerek ) Azize – Buraya gelen kadını ,gördüm baba . Başrahip - Huberta sana söylemiştim , beni babalığa kabul edecek demiştim hatırladın mı? Ah melek adını verdiğim kızım , hangi kadından bahsediyorsun? Azize— Geçenlerde gelen , geç vakit geldi ,siz odanızdaydınız , bende aşağı inmiştim . Başrahip - (Huberta ya döner) Huberta kim geldi ? Huberta - Bilmiyorum ,haberim bile olmadı , geç vakit diyor . Başrahip - Melekcim rüya görmüş olmayasın . Azize - O kadın şehvetine yenilmiş, kocasını aldatmakla kalmamış , şimdi kime hizmet ettiğini de önemsemiyor , tek derdi para , masum paralar. (başrahip ile huberta bakışırlar huberta ,dudaklaıyla anlamadım işareti yapar ) Başrahip – Adı ne gördüğün kadının ? Azize – Tanıyorsunuz , Nur . Her ruhun içinde korkmanın korkusu vardır ,ama bu kadının bir yandaşı var ki o bundan muaf bir afaroz suçlusu aslında . Başrahip - Şaka yapıyor olmalısın Melek, o çok dindar bir kardeşimizin saygıdeğer eşidir , kilisemize , topladığı bağışlarla çok kişi doyurduk biz . Azize – Dört yeri sularla çevrili tepede ,kötülüklerin babası otururdu , işte bu kadın ,Onun müridi o papaz da kadının esiri . Başrahip - Evet , devam et Melek devam et. Azize - Bu kadın ,günahları uğruna ,günahsızları öyle bir hale getirdi ki zavallılar hep ölmek istedi . Huberta - Yüce Tanrım. Başrahip- Biliyorum ben onu , kayboldu , bir daha da ortaya çıkmadı o anlat Melek . Azize - Zamanı gelince çıkar ,İstanbul un fethinde de buradaydı ,sahilde kabristana inen surların kenarındaki tünelden kaçmış olmalı ,Fatih in askerleri uzadıya dizilmişti surların önüne çok yakınına , sonra askerler girdi içeri , zincire vurulmuşları kurtarırlarken kaçtı o iblis . Huberta - Yüce İsa (istavroz çıkarır) Başrahip - Ne diyeceğimi bilemiyorum , niye o saatte gelmiş buraya ? Azize - Baba , konuşmayalım bunları . Huberta - Tanrının ışığı hayatlarımızda parlasın ve bizlere gece gündüz öncülük , etsin . (huberta odadan çıkar) Azize – Nereye gitti ? Başrahip - mum yakmaya . (ışık yana geçer) Savcı - Siz anlattıkça , derinlerde kaybolur gibi oluyorum , nasıl bir hikayesi var bu Azize nin Allah aşkına . Murat - Bana bunları anlatırken , önce pek bir şey hissetmedim , zihnim bir teyp gibi çalışıyordu , kontrol bende miydi ? Bilmiyorum , sonra her şey zihnime oturunca , bende nasıl etkilendim bilemezsiniz , ama bana sorsanız , ne yaşarsa yaşasın onun ölmesini istemezdim , aramızda öyle sıcak bir dostluk varmış ki ben , bunu çok sonra özümsedim . Savcı - İntihar vaka sı geliyor aklıma olay yeri incelemesi, raporlar , işin rengi devamlı değişiyor şimdi , şüphelerim arttıkça kafam da karışıyor ,kafam karıştıkça daha da şüphem artıyor , eger intihar değilse ki intihar olduğuna artık hiç inanmıyorum . Murat - Öldürüldü diyorsunuz . Savcı - Göreceğiz , sıkı bir araştırma gerekir , benimle konuşmanızı da size onun için söylemiş , başka bir sonuca çıkıyor musunuz ? Murat - Kesinlikle o istedi , fakat gaibi bilen biri , kendisini kimin öldüreceğini de bilmez mi ? Savcı - Kanımca bilmeli , öleceğini söylemiş size ,nasıl olacağını neden belirtmedi . Murat - Hiç bir şey söylemedi , ben de soramadım . Savcı - Öldürüp asmış da olabilirler ama bahsettim size çok nokta vardı , dile getirilmedi , o zamanda hissettim , anladım , ama ne yalan söyliyeyim bende üstüne gitmedim. Murat - İşte bu sebepten içiniz içinizi yedi ve buraya geldiniz . Savcı - Başka açıklaması yok kabul ediyorum . Allahım neler konuşuyoruz . Murat - Yağmur durdu , cebimde çekirdek var alın biraz sizde (cebinden pakedi çıkarır savcının avucuna döker ) Savcı - Teşekkür ederim , her şeyi sil baştan incelemem lazım , sil baştan , dosyayı tekrar açıcam. Murat - Bu tehlikeli olmaz mı? Savcı - Başka çare var mı Murat bey ? , Bir yanda belki de fanatik dinciler , diğer yanda kiliselere illegal dağıtım yapan bir şebeke ve yaşadıklarıyla biçare kalmış zavallı bir kadın . Murat - Karar sizin , uluslar arası , hem de kilisenin karıştığı , ve belki de tehlikeli örgütlerin , adının geçeceği bir dosya . Eğer zavallı bir kadını yok yere öldürmüşlerse , üstlerine gittiklerinde deşifre olmamak için sizi de .. Savcı - Haklısınız , siz olsanız , ve göreviniz de gerçek suçluları suçlamak olsa ? Murat - Bir an bile düşünmem , fakat ... Savcı - Fakat ne Murat bey? Murat - Fakat sizi durduracaklardır , Azize intihar etmiş bile olsa bunların üstüne gittiğiniz de belli ki altı boş değil . Savcı - Bana bir işaret mi vermek istedi acaba ? Murat - Kimbilir . Savcı - Size daha başka bir şey söyledi mi ? Murat - Anlattım size , anlattıklarımı anlat , ben sizi buluşturacağım dedi . Savcı - Son kehaneti buydu , belli ki . Şuraya bakın , halimize bakın ,buluşturdu bizi . Murat - İnanılır gibi olmasa da gerçek bu . Savcı - Şimdi hatırlamaya çalışıyorum , olaydan sonra Episkopos gelmişti oraya , bayan Huberta çok ağlıyor devamlı dua ediyordu , şu Leon , kanı çekilmiş gibiydi , suskundu , sakindi , zangoç Ohannes başı hep yerdeydi , soru sorulunca da bilmiyorum diyerek , gözlerini kaçırıyordu , hangi suçtan suçluluk duyduklarını anlamak güç şimdilik , Başrahip odasında , bitkin haldeydi. Murat - Onun derdi başkaydı tabii , kilisenin bilmediklerini öğrenmek için yanıp tutuşuyordu , dindarlığından mı bilinmez ? Azize ye daha önce yolladığı bir adam olmuştu , yaptığı ziyarette öğrenmek istediği tek şey , mucize duasıymış . Savcı - O da ne ? Murat - Hiçbir fikrim yok , Azize nin ölümünden duyduğu yıkılmışlık , duayı öğrenemeden bu feci ölümün gerçekleşmiş olması mı ? Bu da bir muamma . Savcı - Belki de dediğiniz gibidir , bunu ancak , kendi bilir . Çok büyük bir acı içinde olduğuna yemin edebilirim ama ilk aklıma gelen , Azize yi ne kadar sevdiği olmuştu , oradakiler için Azize , bir ajan , bir misafir ise de Başrahip için çok ayrı ve derin bir yakınlık arz ediyormuş bu kesin . Murat - Artık bu konuda kimsenin konuşacağını sanmıyorum , yalnız gerçeği öğrenmeyi hak edenler var . Savcı - - Hangi gerçeği ? Murat - Azize nin gerçek ailesi , henüz hiçbir şey bilmiyorlar , o yangında ,kızlarının da kül olduğunu zannediyorlar , Semai hoca anlamış ve söylememiş olabilir , sonuçta orada kaç kişinin kaldığını o biliyordur . Savcı - Haklısınız , nasıl izah edilir ki , kimlik tespiti istenir , mezar açılır , aslında bu benim için de gerekli. Murat - Anlattıklarıma inandığınızı söylediniz . Savcı - Ben ne kadar inansam da , inandırmak için kanıt gerekir değil mi ? Murat - Ben , orasına karışamam , bana savcı ya anlat dedi , ailesinden hiç bahsetmedi , uzak tuttu onları bu konuda . Savcı - İyi de araştırmanın gidişinde zaten bu gerçek ortaya çıkmayacak mı ? Murat - Kaçınılmaz , ortaya çıkmak zorunda . Savcı - Neden hiç aramadı acaba , kiliseden dışarı adımını da atmamış bunu da biliyoruz ,şu dışarıdaki takipçilerden korktuğu için olmasın ? Murat - Sorular , sorular Savcı - Siz devam edin anlatmaya . (ışık diğer yanda Sunağın önünde Azize ile başrahip konuşuyorlar) Azize - Soruları bilmeden , cevapları öğrenmek seni yormuyor mu baba ? Başrahip - Öğrenmek için yaşıyoruz Azize , Tanrının gerçekleri ile hareket ettiğimiz sürece sorular bizi korkutmaz , cevaplarda öyle ,senin de ruhsal aydınlanışın devam edecek . Azize - Bu yüzden mi , kulakların , aklın hep benim iki dudağımdan çıkacak sözcüklerde ? Başrahip - Senin inanç tanıklığına güveniyorum , sana inanıyorum. Azize - O yüzden , din adamlığının hiçbirşey olduğunu da kabulleniyorsun . Başrahip - İncil i biliyorsun , orada yazılanları , bizlerin (Azize sözünü keser) Azize - Sen inandıklarının , hiçbirşey olduğunu anlasan da , doğruyu görüp yanlış yolda gidenlerin kervanındasın , söyle bana , mucize duası ile ne yapacaksın , oğul un yerini mi alacaksın .Neden insanlar nostalji yi hayatlarından ayıramazlar biliyor musun ? Esasen göçmüş , gitmişliğin reddidir , bilirler ki kendileri de göçüp gitmişlere karışacaklar ve nostaljide yer alacaklar yani bir hiç olma korkusunun şimdiye vurumudur ve bir kültür olarak kabul gösterilmeye çalışılmaktadır . Başrahip - Bunları konuşmana izin vermiyorum Melek , lütfen, lütfen .inanmadığın şeyleri sözlere dökme iki günün kaldı ,tam iki gün sonra bir güneş gibi parlayacaksın güzel kızım benim . Azize - Güneşli bir günde, yeryüzünden gökyüzüne düşecek insanlar Başrahip - Birdaha , birdaha söyle , ne dedin güneşli bir günde evet. Azize - Milletlerin birleştiği o koca bina okyanustan geçip, Avrupa nın ortasına oturacak . Başrahip - Evet dinliyorum. Azize - Kiliseler eski ihtişamına kavuşurken , sinagoglar kararıp , yönlerini kaybedecek . Başrahip - Yani, yani ? Azize - Ah baba sana zararım dokunacak diye öyle korkuyorum ki ! Başrahip - Blakis , yaşadıkların sana biçilmişse benimkiler de bana bizler aciz kullarız ama sen farklısın geldin , buldun beni işte tıpkı rüyamda gördüğüm gibi kirli çıplak ayaklar ,sarı uzun geceliğinle , şükürler olsun , şükürler olsun . Azize - Bana ne kadar yardımcı olmak istediğini bilmiyor muyum sanıyorsun ? Ama yardımın kendine . Başrahip - Sen inançlısın , kendini adıyorsun , at benliğinden zehirli kıvılcımları . Azize - Aklı durduracak kadar , acılara şahit olmak ,ve düzenin dehşete gark eden yaşanmışlıkları ,layık değiliz buna . Başrahip - Melek korkutuyorsun beni , sen yargılayamazsın buna hakkın , yok biliyorsun . Azize - Kanımı çürüten bu yeryüzü suçlularının içindeki karanlığı görebilsen . Başrahip - Ooo Melek , Melek ( Azize nin ellerini avuçlarının içine alır ) Azize - Bizim için yaratılmış bu dünya ,hiçbir zaman masum olmayan , fakat masumu barındıran bir geçit. Bir hayal gibi anımsanacak , şu bedbaht yeryüzünün insanlara ihtiyacı mı var , bizlerin ise bu dünyaya ihtiyacı var ,bu kahrolası kötülüğün göbeğinde yaşamaya ihtiyacı var . Başrahip - Sana yemin ediyorum , kurtulacaksın , Tanrı dualarımızı duyacak ve buna bir son verecek . Azize - Emin misin baba ? daha istediklerini öğrenemedin benden . Başrahip - Melek ne söyliyebilirim ki sana , itiraf ediyorum işte , beni kudurtan , o öğrenme ateşimi söndüremedim ama sen , acı çekmemelisin , bu benim suçum değil , benim suçum değil , bu suç olamaz , Tanrının , lütfu olmalı , karşılığı da bilinmedik üzüntülerin tattırılması belki de hak edilmemiş demem gerekiyor , çektiğin sıkıntılar ,bana da acı veriyor bunu bil . Azize - İsa çekerken ne yaptınız ki sizler ? Oğul dediğin seni kurtarsın seni , o kendini kurtarabildi mi ? yalnız kurtulabildi mi ? Başrahip - O , kurtuluştur Azize. Azize – Hangi kurtuluştan , bahsetmek gerekir , kızma bana onu çekip aldılar da çok uzun süre yerin altında bekledi , korkumu tarif edemem sana . Başrahip – Korkma Tanrının gazabı uzak dursun , rahmeti üzerimize olsun. Azize – Tanrının gazabı mı? Onun büyüklüğünden , . hünerinde , kusursuz var ettiği düzeninin akıl almaz işleyişinden benim korkum (titremeye başlar ) beni buna hazırladı , kendime baktığımda gördüğüm etim , kemiğim , gözlerimdi ,o zaman ruhumla yüzleştim , gerçekle bütünleştim.bir karanlık gördüm ,karanlığın içinde başka bir zifiri karanlık,zifiri karanlığın içinde bir aydınlık ve aydınlığın içinde bir yaşam . Başrahip – Ölümü anlat bana . Azize - Ölüm mü ? Ölüm ne ki ? O dediğin , bir huzurlu sakin uyku ,öyle ki özlenen bir hafiflik , tek olmanın en haz verici hali (başrahibe döner) sende ister misin? Buradan nefret ettiğini anladığın an. Azap denen , ruhun pişmanlığıdır , çevrildiğin vakit dönüşe ,bu yaşamda yaptığın tanımamazlık ,öyle utanç verir ki çıplak ruhuna pişmanlık yakar kavurur azap olur sana nadimlik . Başrahip – (ıstavroz çıkarır) Kurtuluşum krallıkta olacaksa , vaktim ne kadar bilemem ama sana ne kadar inansam da korkuyorum . Azize - O uyku Tanrı korkusundan bir işkence olur kötülere , kahreden bu çığlık gibi siner ruhuna , o korku yakar kötüleri , cimrileri ,eşitsizliği getirenleri , juda nın incili tutacak zamanı sanırsın baba . Başrahip – Melek hayır hayır bunlar aykırı melek o öyle değil ,bak kutsal kitap ta…. (Azize sözünü keser) Azize - Hiçbirşey , hiçbirşey yapmadınız. Başrahip-- anlat bana , her şeye hazırlıklıyım . Azize - Nasıl anlatılır ki o ağır hüznün yanında duran , o mutluluk nasıl anlatılır o güven , o inanmışlık nasıl dillendirilir . Ben yakında gideceğim baba . Başrahip - Asla asla izin vermem buna bırakamam seni . Azize - Bak duyuyor musun güvercinlerinin kanat seslerini ? Onlar da gidiyor artık . Başrahip - Onlar geri dönerler . Azize - Dönmeyecekler ,bir daha dönmeyecekler . Başrahip - Tanrının ruhu ,kutsal ruhun simgesi , olamaz , gidip bakmalıyım , tutmalıyım onları . (başrahip hızla yukarı çıkar , Azize de oradan ayrılır , sahneye Huberta gelir yanında Leon la beraber ) Leon - Başrahibi buradan gönderecekler. Huberta - O gidecek mi? Leon - Gitmek zorunda , dinle beni Huberta , Melek de gitmek zorunda O heratik biri anlıyor musun beni ? Kendi lanetini de taşıdı buraya . Huberta - Hiç sevmedin onu Leon , , Ohannes de sevmedi öyle biri değil O. Leon – Seni de etkilemiş . Huberta - Ben yıkadım onu, onun saçlarını tararken , onunla dua ederken öyle huzur vericiydi ki çok garip bir huzur , yalnız bilmek değil hissedebiliyordum duaların gizemini onunlayken , onun çektiklerini bilmiyorsunuz siz , hiç merak ettiniz mi birgün onunla ilgilendiniz mi? Şimdi kalkmış ona en ağır ithamı yapıyorsunuz heratikmiş ! Yüce İsa ,ve yüce annemiz . (Huberta gitmek isteyince , Leon onu kolundan tutar ) Leon - Geçen gece bahçedeydim , Ohanness ile kameraları kontrol ettik , içeri girdik ,onu gördük , O bizi görmedi ön sıraya geçti , önce dua edecek zannettik , hiç ses çıkarmadık bekledik , biraz durdu öylece sessiz , birden kalktı , sanki ayakları yoktu , öylece rüzgar gibi ilerliyordu bankoların arasından , gözlerimize inanamıyorduk . Bir an iyice havalanıp haltarın üstüne konacak sandım.Onun buradan acilen gitmesi gerekiyor , yoksa çok kötü şeyler olacak bu kilisede . Huberta - Azizler aşkına. Leon - O iblis kadının süzülüşünü görseydin Huberta . O kara gece , uğursuz habercinin maskesiz yüzünü görmemizi sağladı . Huberta - Kutsal Meryem (istavroz çıkarır) sana inanmıyorum peder , çok üzgünüm . (huberta ağlayarak orayı terk eder , Leon arkasından seslenir ) Leon – Sen onu sevmeye devam et , sana geceleri neler anlattığını duyuyorum , O havarileri ne bilir ki , seni de büyülemiş , bak güvercinlerde gitti , onlar da terk etti burayı . (ışık diğer yanda , hafif bir piyano acıklı bir müzik çalar veya çello ) Savcı - Bayan Huberta yı da etkilemeye çalışmışlar ya da . Murat - Ya da gördüklerini yanlış yorumlamışlar . Savcı - Kim anlattı bunları size ? Murat - Azize anlattı . Savcı - Nasıl yani ? Bu şekilde mi anlattı ? Murat - Bu şekilde anlattı . Orada konuşulanları duymuş ,aynen nakletti . Savcı - Ya zangoçla şahit oldukları o olay , gerçek miymiş ? Murat - Onu sormadım , o da açıklamadı , bu şekilde bilmemizi istedi , neye inanacağımızı bize bırakmış demek ki . Savcı - Bayan Huberta , üzgün olduğu kadar da bir etki altındaydı , genç pedere kaçamak bakışları , bazı sorulara sessiz kalışı ama pedere fısıldarken duydum onu ,kızmıştı ,dedi ki Apokrifal ı bozdunuz . Murat - Azize yi çok sevdiği belli , Azize ona anlattıkları ile kendini ona da kanıtlamış olmalı , o da bu sırrı aklınca kimseye vermemek adına fazla konuşmak istemedi . Savcı - Hala emin olamıyorum . Murat - Neden emin ? Savcı - Bütün bunları bir vasiyet gibi bana anlatmanızı istemesinin gerçek nedeninden. Murat - Asıl katillerin ortaya çıkması mı önemli , yoksa Azize yi intihara sürükleyen şu inanılmaz olaylar mı önemli , neyin kanıtı sizce daha değerli? Savcı - Orada bulunan , sonra da kaybolan kağıdın bir yüzünde , Latince diğer yüzünde Arapça bir şeyler karalanmıştı. Murat - İntihar notu mu? Savcı - Neden iki dilde yazsın , konuştuğu gibi yazar bırakırdı , dışarıdan gelenler Arapça not bıraktıysa , Latinceyi kim yazdı ? Aslında Aramiceymiş , başrahip Bruno kağıdı okumaya çalıştı ama okuyamadı . Murat - Yoksa öylesine bir kağıt mıydı ? basit bir kağıt olsa neden kaybolsun ? Ayrıca onu yazan neden iki dili birden kullansın ? Savcı - Bir mesaj olduğu belli , ben de merakımdan ,önce Latince sanıp ,başrahibe göstermiştim ya. Murat - Kime? Kimden ? Savcı - Onu henüz bilmiyoruz ama o hengamede o kağıdı kimin aldığı açık değil mi? Murat - Kimin? Savcı - Oradaki dört kişiden biri almış olmalı , demek onlar yazmadı . Murat - Geriye kalan ise ... Savcı - Evet geriye kalan, ya Azize yazdı ya da dışarıdan gelip onu asanlar . Murat - Dışarıdan gelen olduğuna inanıyormusunuz ? Ya da şöyle sorayım , gelen oldu mu sizce ? Savcı - Gizli geçidin kapağı açılıp kapandığına göre olmuş olabilir . Murat - Ya kendileri açtıysa ? Savcı - Neden açsınlar kullanılmayan bir tüneli hem de o gece , dışarıda şüphelilerin varlığı bir gerçek , normal yollardan girmeleri çok risk taşıyordu ve Azize de hiç dışarı çıkmıyordu . Murat - İyi de , neden intihar süsü versinler ki bu onların zamanını alır ,riski arttırır , cinayeti direk işler geldikleri gibi kaçarlardı . Savcı - Aklıma takıldı , Azize gideceğini söylediğinde , acaba ölümden mi bahsetti , hani şu gidipde dönmeyecek güvercinler gibi öyle ya nereye gidecekti ki Murat - Vaftiz olacağının sabahında bulundu , yani olmadan . Savcı - Yani hristiyan olmadan demek istiyorsunuz . Murat - Ölümü mü tercih etti yani ? Savcı - Mantıksız !. İstemiyorum derdi , her ne kadar Hristiyan’lığı öğrenmiş de olsa öyle değil mi? Murat - Evet , ama bana öyle geliyor ki o kurtuluş için ölümü de seçmiş olabilir , ne kadar normal hayat yaşıyor olsa bile hiçbir zaman bu durugörülerden kurtulamamıştı , artık canına tak etmiş , isyana dayanan dayanılmazlıklarına son vermek istemişte olabilir . Savcı - Olabilir tabii , onu yok etmek isteyen dış güçlerin işini kolaylaştırdı . Murat - Katılıyorum , onu kendince aforoz eden ,Leon bir yanda ondan kurtulmak için ona ne yakıştırmalar yapmış , diğer yanda ondan baştan beri haberdar tehlikeli fanatik dini kesim .Biliyorlarmış , bulmuşlar izini . Savcı - Bunların arasında tek derdi hayatı olan Azize , çaresiz Azize . Murat - Onu tanıdığımdan beri ,savcı bey hiç yalan söylediğine , en ufak kötü bir düşüncesine şahit olmadım , öyle sıcak bir yapısı vardı ki ama dediğim gibi gözlerinde sanki ne beklediğini bilir gibi bir korku ve hüzün (murat ağlar) Savcı - Haydi dostum yapma , benim inanmak istediğim ne biliyor musun? Murat - Biliyorum . Savcı - O zaman söylenecek bir şey yok ! Onu kim öldürmek isteyip yanına geldiyse geç kalmış . Murat - Allahım ne zor ne yürek isteyen bir eylem . Savcı - Söyledim , onu gördüğümde ne kadar mutlu görünüyordu, doktor bile hayret etmişti, diğer memurlarda . Murat - Mutsuz bir hayatın mutlu sonlandırılması hı ? Savcı - Aynen öyle görünüyor dostum, aynen öyle . Murat - Her şey bakış açısına bağlı gerçekten , biz adlandırıyoruz her şeyi. Savcı - Nedir şans mıdır yoksa bir şanssızlık mı ? Murat - Nedir o ? Savcı - Kaderleri okumak için seçilmişlerin davetine sürüklenmek . Murat - Kim bilebilir ki ? Savcı - Onunla nerede konuşmuştunuz ? Kilise de dediniz . Murat - Evet , bir mezar gibi o soğuk ve karanlık olan kiliseye çağırdı beni ,herşeyi orada anlattı , başladığım yere geri döndüğümde olması gerektiği gibi bilinsin istiyorum dedi ,hiç bu kadar üzülen bir insan görmemiştim , biliyordum yaşıyordum onunla sanki anlattıklarını , hiç değişmemişti oysa ki , hatta daha da güzeldi bütün benliğimle hipnoz edilmiş gibi dinledim dinledim. Savcı - Odasına mı çıktınız ? Murat - Hayır , geç vakit sözleşmiştik , beni bahçede bekliyordu , garip bir geceydi deniz kokuyordu sanki , içeri girdik , karanlıkta yolu asıl buldu bilmiyorum ,kiliseyi boydan boya geçtik bir koridora girdik arada bir bahçe vardı ,köpek klübesini seçebildim , merdivenlerden bodruma indik orada oturduk ,geniş bir yerdi . Savcı - Hiç kimseyi görmediniz yani ? Murat - Sanırım hiç kimse de bizi , dedim ya ölülerin sessiz kalmış evleri gibi . Savcı - Yağmur başladı , burada kalamayız ,hadi kalkın gidelim ,bir şeyler ısmarlıyayım size , acıkmışınızdır. Murat - Ben dönecem , ancak yetişirim . Savcı - Nereye ? Murat - Uçağa , dönüyorum ,geldim ve görevimi yaptım , ailem ,eşim bekliyor beni hamile kendisi . Savcı - Öyle mi ? tebrik ederim . Murat - Teşekkür ederim , bir kızım olacak , biliyor musunuz ? Savcı - Sanırım evet , haberdardınız değil mi? Murat - çook önceden . Savcı - İzin , verirseniz bir şey daha sorabilir miyim son olarak ? Murat - Buyurun. Savcı - Benim için başka bir şey söylemiş miydi ? Murat - hayır ,aaa evet şey demişti , bırakmak istemiyor , ,sigarayı çok seviyor öyle ise bırakmasın. (savcı gülerek ) Savcı - Kesinlikle bu doğru bir tespit , haydi sizi ben havaalanına yetiştireyim . (yanlarına bitkin halde yalpalayarak gelen elinde silah olan başrahibi görürler şaşırırlar ) Savcı - (başrahip) Bay Bruno , ne yapıyorsunuz bu silah da ne ? Verin onu (başrahip cevap vermeden ilerler mezarın kenarına oturur ) Başrahip - Haklıydı Azize , ölmek ne güzel kurtuluş . Murat - Kendinde değil baksanıza , hemen alın onu elinden . Başrahip - Bilseniz , anlayabilseniz (ağlamaya başlar) Murat - Elinde bir kağıt var bakın . Savcı - Haydi , elinizdeki kağıdı verir misiniz ? Silahı da verin rica ediyorum . (başrahip kağıdı uzatır , elleri titriyordur , savcı bir hamlede kağıdı alır ) Savcı - İşte bu , bu kağıttı , Azize nin bıraktığı, o gün orada gördüğüm kaybolan kağıt . Başrahip - Onu kimseye veremezdim , anlayın . Savcı - Ne yazıyor ? Başrahip -- Ölümün ne güzel olduğunu , ne bilinmedik bir mutluluk hissi ile hafiflik duygusu verdiğini huzur dolu bir deniz de boğulmak gibi , bırakıyorum işte burada ,bu işe yaramaz günah et yığınını . Akla gelen her bilginin kaynağını da yazmış hahahaha (acı bir gülüşle ) fenike alfabesi ile eski mısır daki tek imgeye işaret ediyor ,ama tamamını tamamlamamış zaman sunumunda .(elindeki çakmakla ,kağıgı tutuşturur , kağıt yanar ) (aniden silahı ateşler ve yığılır , savcı ile Murat başrahibin üzerine kapanırlar ) (baştaki aynı koro çıkar ve aynı şiiri okur) Annesinin soyundaki ziyaretçiler onda kapı buldu, Kapıyı açınca ilk onlar doldu, Kartlarda şekil oldu, Ölü evden çıkınca ,annesi eve girmez oldu, Uçaktakinin zamanı doldu ,ziyaretçileri bizden oldu, Pişirdiği yemekler yenmez oldu , Hasta kadın kartları çalar, azizlerin ortasında azize taş duvarlarda ölümü tadar . (perde kapanır) ----------------- (Seyirci perde kapanıp, her şey bitti diye düşünürken ve oyunu alkışlarken (öyle ümit diyorum) ışıklar henüz yanmadan perde tekrar açılır ,seyircinin şaşırması öngörülerek ,yüksek volümlü telefonun geleneksel zili 4 kez çalar belki 5 kez ,sahne ışıkları yanar, yatağından zorlukla kalkan yaşlı adam (savcının epey yaşlı hali ) yatağının karşısında küçük bir konsülün üstünde duran telefon ahizesini kaldırır ) Savcı - Aloo Genç bayan – Alo bay Cihaner , savcı Cihaner bey Savcı - Evet bendeniz (öksürür) Genç bayan – Sizi rahatsız ettim . Orada geç bir saat olduğunun farkındayım kusura bakmayın , durumunuz müsait değilse daha sonra görüşelim ,size ulaşmam kolay olmadı. Savcı – Buyurun kimsiniz ? Genç bayan – Ben Murat beyin kızıyım , hatırlamanız zor tabii uzun zaman geçti . Savcı - Murat bey in kızısınız demek . Genç bayan - Karıştırmış olmayın . Savcı - Zannımca aynı Murat bey den bahsediyoruz . Genç bayan - Açıklayayım. Savcı - Azize ‘ nin arkadaşı değil mi ? Genç bayan - Evet hayret ettim doğrusu , hatırlayıp hemen bilebilmeniz ilginç Savcı - İlginç kelimesini lügatımdan çıkaralı da uzun zaman oldu , nasıl yardımcı olabilirim size ,babanız nasıl ? (öksürür) Genç bayan - Sanırım ben size yardımcı olacağım Cihaner bey. Bu arada babam iki yıl önce vefat etti. Savcı - öyle mi? Başınız sağolsun Genç bayan - Sizi aramamın nedeni , okuduklarım. Savcı - Okuduklarınız mı? Dinliyorum (öksürür) Genç bayan - Babamın vefatından sonra birtakım eşyalarını kaldırmıştık daha sonra taşınırken , bir şekilde elime geçen babamın günlüğünü okudum ,pek günlük denemez sadece hayatının Azize ile geçen kısmının yazıldığı notlar , sizinle tanışmasını ve aranızda geçen konuşmalarınızı da bu sayede öğrendim ,Azize ‘nin hikayesini de . Savcı - Bana nasıl ,ne konuda yardımcı olacaksınız ? Anlamadım . Genç bayan - Yazdığına göre Azize’ nin intiharı siz de şüphe uyandırmış ama kişisel olarak bir türlü kesin sonuca ulaşamamışsınız , yanılıyor muyum ? Savcı - Doğru . Bu kadar zaman geçti hala aklımda bir şüphedir ,bir ukde dir …. Bir dakika o notlarda bununla alakalı şeylere mi rastladınız ? Rastlamış olmalısınız evet evet kesin beni bunun için arayıp buldunuz . Genç bayan - Rastladım , haklısınız . Savcı - Neler yazıyor ? Genç bayan - Her şey yazıyor demek isterdim , fakat yazılanlar sizi bulmama yetti . Sizin neyi öğrenmek istediğinizi biliyorum , sizi neden aradım biliyor musunuz ? Babam size söylemeyi öyle arzu etmiş ki , söyleyememiş , anlatamamış . Savcı - Durun bir saniye , heyecanlandım , ( bir , iki saniye bekler derin bir nefes alır ,öksürür) dinliyorum , hazırım . Genç bayan - Babam o gece Azize yi öldürmeye gitmiş , fakat yapamamış oysa Azize çok hazırmış bu işe . Savcı - Bu olamaz , imkansız ! Genç bayan - Bu ikisinin kararı ile gerçekleşecekmiş , son dönemlerde Azize gördüklerinden ve bildiklerinden öyle rahatsız olmuş ki açıklamak , müdahale etmek istemiş , bunun kendisine yasak olduğunu biliyormuş ve çareyi … biliyorsunuz. Savcı - Böyle bir şeyi nasıl yapar ? Aklım almıyor , babanızın onu ikna etmesi gerekirdi . Genç bayan - Babam ona inanan ,ve o nun yaşadıklarını O nun üzerinde nasıl etkiler bıraktığını , en iyi bilen tek dostuymuş ve O da çaresiz kalmış . Savcı - Babanız beni hep başka hedeflere yöneltmişti, kesin bir kanıya varmamı bu yolla engelledi . Allah Allah böyle bir şey aklıma hiç gelmemişti ,ona ima ederken dahi gelmemişti . Senelerdir merak ettiğim bu olay beni bir kez daha hayretlere gark etti desem , yeridir. Genç bayan - Sizin gibi biri için bu doğal olsa gerek. Babam onu öldürmekten vazgeçince sanırım Azize de intiharını kendi hazırladı . Savcı - İntiharı şüpheliydi , herzaman onun öldürüldüğünü düşünmüşümdür , beni görevden aldıkları zamanda , araştırma yapma ihtiyacı hissettiğimde ağır biçimde azarlanmıştım . Genç bayan - Babam oradan sabaha karşı ayrılırken , bazı sesler duymuş , fakat yakalanma korkusu ile bakıp anlayamamış , bir çarpma sesinden de bahsetmişti. Savcı - Haberim var , bodrumdaki gizli geçitten . Uzun yıllar oldu ama Öyle şeyler düşündüm ki , bazen Azize ‘nin hikayesi gerçekten hayatıma girdi mi ? Teredütte kaldığım anlar bile oldu . Başka neler var günlükte pardon notlarda? Genç bayan - Ölüme bu kadar mutlu ve istekli giden birini asla kimse göremez diye yazmış . ölüm , diyormuş Azize sonsuz bir hafiflik asla dönülmek istenmeyen bir güzellik , kan ve et küspesini o yıpratıcı ağırlığı, sıyırıp ta atınca , saf benliğinden hiç te yabancı olmadığın , hemen hatırlayacağın yerdesin meğerse karartmamış ol ,yaradanı andığın yüzünü, yoksa azap çukurudur yaradanın korkusu sana . Savcı - Öümünden sonra da gülümsemesi hiç silinmemişti yüzünden . Genç bayan - Ölüm, nedir biliyormuşçasına .Yılgılarla dolu bir yaşamın sonu . Savcı - Bu ona cesaret vermiş olmalı , sonrasında ne var Azize hakkında ? Genç bayan - Azize ‘nin kehanetlerinin başladığı sayfaya gelince , okumayı bıraktım . Savcı - Niçin ? Genç bayan - Bilmek istemiyorum Azize ‘ yi bu derece rahatsız ettiyse okunmamalı bence , bu notları da yok edeceğim , bir yabancının okumasını istemiyorum . Siz bilmeliydiniz , bu hakkınız . Savcı - Böyle düşünmenize sevindim ama hikayeyi madem biliyorsunuz , size bırakılan bu not defteri , okumanız için özellikle bırakılmış babanız tarafından . Genç bayan - Size iletmem için olabilir mi ? Savcı - Olabilir , seneler sonra da olabilir , bana uzun yaşayacağımı da ima etmişti babanız , Azize ‘ nin bir kehaneti daha . Ne kadar ömrüm var bilemem elbette . Ölümü bilmeyiz , bilmek de istemeyiz . Genç bayan - Hala sigara kullanmıyorsunuz umarım . Savcı - Bazen . nadir . Genç bayan - Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim . Savcı - Benim size teşekkür borcum var . Detaylarda çok takılı kalmıştı aklım , artık bir önemi yok , asıl gereken bilgi , beni şaşırtsa da benim için çok değerli idi ve payıma düşeni öğrendim , kimbilir belki de bu bilgiyi almam karşılığında hala hayattayım . Azize ‘ yi , babanızı ve o yağmurlu günü hiç unutmadım , sizin dünyaya gelecek olmanızı ilk duyanlardan biriydim, çok , çok memnun oldum . Genç bayan - Bende memnun oldum . Aa bir de uzun yıllar gözleri üstünüzde olacakmış Azize nin .. Savcı - Ne gibi anlayamadım ? Genç bayan - Gece yağmurunda , aydınlanınca bahçede yüzüm ve yatak odasında ,dolabındayken gözlerim hep onu karşısında olacağım, diye yazmış sizin hakkınızda . Çok anlamsız geliyor tabii . Savcı - Pardon tekrar edebilir misiniz ? Genç bayan - Gece yağmurunda , aydınlanınca bahçede yüzüm ve yatak odasında , dolabındayken gözlerim , hep onun karşısında olacağım . Savcı - Mutlaka olmalı ,bir anlamı olmalı , düşüneceğim hanım kızım ,adın neydi ? Genç bayan - Adımı , siz tahmin edin. (kısa bir sessizlik olur) Savcı - Azize mi ? (karşıdan cevap gelmez, telefon kapanır dıt sesleri duyulur ,,savcıtelefonu kapatır , yatak odasında ki koltuğa oturur ve düşünmeye başlar son mesajı tekrarlar durur ), (kendi kendine) Gece yağmurunda aydınlanınca bahçede yüzüm ve yatak odasında , dolabındayken gözlerim , hep onun karşısında olacağım . Bahçede , hangi bahçe bu ? Kilisenin mi acaba ? Dolabında diyor , ne alakası var ? Hangi gece , haydaaaa döndük mü o yıllara , , gece yağmurunda , aydınlanınca , bahçede yüzüm ve yatak odasında , dolabındayken gözlerim , hep onun karşısında olacağım . (gök gürültüsü duyulur, ve yağmur başlar ,yaşlı savcı , cama yaklaşır dışarıyı seyre dalar , düşünüyordur ,yavaş hareketlerle komedinin çekmesinden bir sigara çıkartıp yakar , koltuğa geçer ve yatağının karşısındaki dolabı seyreder , loş oda kuvvetli bir şimşek le aydınlanır dikkatleri yırtan bir piyano sesi duyulur , yerinden kalkar , sigarayı söndürür ,camın kenarına tekrar gider dışarıya bakar ve heyecanla haykırır ) Bahçedeydi , yağmurda , şimşek çaktı , görüntüsü ağaca geçti ,ağaçların resim çekmesi tabiii , biliyordu , biliyordu ağaca baktı , sonra , o eski bahçede yanmayan ağaçlar mobilya oldu , mobilya oldu dolap oldu , dolap ....... ! Ben aldım , o tarihten sonra ben dolap aldım , karşı yakaya geçmiştim eveeet yol üzerinden o dükkan ben aldım o dolap , şimdi derin bir nefes alıp dikkatlice bakmalıyım , başka türlüsü olamaz , offfff ne düşünüyorum ben , ne kadar kuşkucu oldum ,ama kuşkuluyum işte (hahaha ) Murat bak sende burada olmalıydın şimdi , (irkilir) Aman Allahım başka türlüsü olamaz (şimsek içeri tekrar aydınlatır , dolabın önüne yürür , dikkatlice bakar geri döner ,komedinin üstündeki gözlüğünü takar ve yaklaşarak dolabın kapağına dikkatlice bakar göreceğini görür elleri ile dolabın kapak yüzeyine dokunur , kendinden geçmiş gibidir ) Azizee , hep burdaydın . (sağ elini sıkışan göğsüne götürür , yere yığılır , tek eli dolabında kalır ve ölür ) Leyla Fatoş Uzunveli - İstanbul 2010 Not ; Her ruhta saklanmış , fakat bizden şimdilik gizlenmiş olan , gelmiş , geçmiş tüm evrensel sırlar , ( kendimizi ruhsal ne kadar arındırsak da , beyin kapasitemizi maksimuma çıkarsak da , mütemadiyen ibadetle hayatımıza derinlik kazandırsak da ) zamanı geldiğinde hatırlayacağımız yaşanmışlıklar olacaktır , o vakite kadar , konumlandığımız şu dünya boyutunda yetinmekle kalmayıp ibretle düşünmeye zorlanacağımız sahneler Azize de mevcuttur. (Bakırköy 5. noterliği tarafından adıma onaylanan Azize & Eşik adlı tiyatro oyununu okuduğunuz için Teşekkür ederim )
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © leyla uzunveli, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |