Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
Doldu yüreğine, hep gözyaşı nem. İktidar olanlar sürüyorlar dem. Edebi, kültürü, dili sattılar… ABD yolları yapıldı gergef, AB’ye girilecek! Esef ki esef, İstikamet şaşkın neresi hedef? Moteli, yolcuyu, yolu sattılar… Senfoni ninnisi çalar her telden. Siyasi rekabet; hep alttan, belden. Toprağı madeni çıkarıp elden, Çakılı, humusu, kili sattılar… Vatikan’dan gelir; emri, haberi Bunların elinde halkın kaderi. Diyalog yolunda hak peygamberi, Mabudu, abidi, kulu sattılar… Nerden çıktı bunca satılık güruh? Çıkmaz meydanlara arşı tutan ruh. O-nursuza alkış tutanlara yuh! Nesli, geleceği, dölü sattılar… İstiklal şairim, ‘’mahzundur sancak’’ Böylesi siyaset; ‘’gafildir ancak’’ ‘’Sönmeden üstünde, yurdun son ocak’’ Sobayı, ocağı, külü sattılar… Terk edip; ahlakı, örfü, etiği, Siyasi kendine, çeker tetiği. Köylünün baktığı üç beş keçiyi, Tiftiği, deriyi, kılı, sattılar… Bu ne basiretsiz gidiştir böyle? İstersen ikaz et, istersen eyle. Sahipsiz bu millet, yanlışsam söyle! Öküzü, davarı, malı sattılar… Kimliği yıpranmış, anılmaz adı. Ta omzundan kırık; kolu, kanadı. Kalmadı yurttaşın ağzının tadı. Arıyı, böceği, balı sattılar… Perişan esnafın, dilinde hep: ‘’Ah!’’ Yine zam geliyor, petrole ‘’Eyvah’’ Geçmiyor geceler, olmuyor sabah. Seneyi, haftayı, yılı sattılar… Bu dünya geçici, yoktur hancısı. Gariban halkımın, dinmez sancısı. Köylü kesim desen: ‘’İçler acısı’’ Aygırı, eşeği, nalı sattılar… Boşaldı mutfaklar, vitrinlik soğan. Sarımsak pahalı, boş bekler havan. Akciğerlerimize dikip apartman; Ormanı, ağacı, dalı sattılar. Üretici kesimin, dinmezken yaşı. Nebbaşın bitmiyor, mezat telaşı. Bebek, çocuk, yaşlı, tüm vatandaşı; Bekârı, evliyi, dulu sattılar… Uyan artık! İşçi, memur gel dile. Ev, ocak tamtakır; boş kalmış file. Sahil kıyıları, liman, iskele; Denizi, ırmağı, gölü sattılar… Sanayicim! ‘’Çözüm nerdeyse ara!’’ Geleceğin çoktan, çekildi dara. Telekom’da gitti, bak Araplara. Mektubu, hatları, teli sattılar… Hala var mı size, dua eyleyen? Vatan ağlıyorken, heva eyleyen? Kupkuru odayı, yuva eyleyen; Perdeyi, kumaşı, tülü sattılar… İçindeki illeti; ‘’Elbet kusar öz!’’ Diller kelepçeli, tutuklanmış söz. Sahipsiz kümese, hemen dikip göz; Tüneği, folluğu, folu sattılar… Ozan Hadi’m, Coşkun yüreğin çağlar. Yine bahar vakti, bozuldu bağlar. Bahçeler perişan, çiçekler ağlar; Laleyi, nergisi, gülü sattılar…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © AHMET ÖZTÜRK , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |