Yanlış sayısız şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Bizler zaman kavramını 24 saat olarak belirlemiş ve hayattaki yaşam düzenimizi bunun üzerine düzenlemiş olsak ta olaya birde şu yönden beraberce bakalım ve geri dönüş yapalım. Bizler ruh olarak önceden yaratılmış birer varlıksak eğer ve sıramız geldikçe dünya üzerindeki yerimizi alıp sırasıyla gelip geçiyorsak ve de yaşadığımız süre içerisinde zamanın neresinde olduğumuzu bilemiyorsak biz hangi zamanı yaşıyoruz? Gerçekten de zaman 2012 demek ya da saat 21:30 mu demek? Zamanda yolculuk yaptığımızın kanısındayım ki şöyle açıklanabilir bu durum.İnsanoğlu zamanın bir parçasında hareket eden bir varlıktır.Zamanı bir yol olarak düşünecek olursak eğer bizler daha önceden var olmuş olan şeyleri dünyevi boyutta ve bedensel olarak tekrar yaşıyoruz.Düşünce dünyasında insan nereden geldiğini ve nereye gideceği konusunda bir bilgiye sahip değildir.Elbette bu bilgi yüce yaratana aittir.Ancak bizlerde ruh aleminde zamansal olarak bir yürüyüş gösterebiliriz.Bu mümkündür ama var aleminden yok alemine geçmemiz gerekmektedir.Bu konu tek başına kapsamlı ve geniş çaplı ele alınarak buradan paylaşılacaktır.Zaman sadece gece ile gündüzün tekrarından ibaret değildir.Zaman öyle bir kavramdır ki şuan bulunduğunuz ortamdan çok uzaklara hareket edebilmeniz de mümkündür aslında.Zamandan kopmak belli başlı konularla mümkündür.Günümüzün zaman tabirinden sıyrılıp bahsetmiş olduğum zamana girdiğiniz takdirde de sizin için zamanda yolculuk başlamış demektir.Bu çok zor ve manevi anlamda güç gerektiren aynı zamanda akli denge olarak çok sağlam ve güçlü olunmasını gerektiren mevzudur.Neden mi? İnsanoğlunun beyni öyle bir sistem üzerine yaratılmıştır ki doğumundan ölümüne gördüğü duyduğu hissettiği hiçbir şeyi en küçük detayına kadar her şeyi kaydeder.Aklınıza gelen soru: biz neden hatırlayamıyoruz peki? Bunun içinde şunu söylemek mümkündür.Unutmakta bir nimettir.Nasıl mı? Diyelim ki çok sevdiğimiz biri bu hayattan göç etti ve biz bunun acısı ile feryat figan ağlamaktan gözlerimiz de yaş kalmadı.Beyin bu acıyı unutmamış olsa biz her gün her gün aynı acı ile yanıp kavrulacağız ve dünyalık hayatımızı alt üst edeceğiz.Olaya bu yönden bakıldığında gerçekten çok önemli ve düşünülmesi gerekmektedir.Dediğimiz gibi beyin her şeyi kayıt eder ama biz onları geri çağıramayız.Bunun adına da unutkanlık demişiz.Unutmayız sadece unutturuluruz.Bunun içinde üzülmekten öte sevinmekte gerekir. Hiç şu şekilde düşünmüş müydünüz? Geçen bir zaman var ama bu nasıl olur? Aslında bizler bir zaman tünelinin içinde yer almaktayız. Şöyle düşünün: çok uzun uçsuz bucaksız bir akarsu var ve olabildiğine hızlı akmakta.Bizlerde şu anı yaşayan kişiler olarak o akarsuyun tam ortasında olalım.Baktığımızda bizden çok ileri de olan ve harekete etmekte olan suları görürüz.Acaba bizlerde onların yanlarında yer alabilir miyiz? Zamanda yolculuğu biz başlatabilir miyiz yada nereye kadar gidebiliriz?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İbrahim Karataş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |