Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
‘’İman kurtarma’’ deyip, batıl bir yol tuttular. Yıllarca söz verdiler, en sonu unuttular. Yetmiş yıldır bitmiyor, bitmiycek bu kargaşa Şeytan ne söylüyorsa, bunlar: ‘’Beli‘’ diyorlar. Hak, hakikat! Diyene; ‘’Kim bu deli ?‘’diyorlar. Ehl-i salip zalime: ‘’Şah-ı Veli ‘’diyorlar. Aldanma takkesine, gönül vermiş serpuşa. Milliyet davasını, fıska büründürdüler. Tüm kutsal değerleri, yerde süründürdüler. Ruhumuzu Rahman’a, asi göründürdüler. Kaderdi kaçamadık, yazılan geldi başa. Irak, Filistin derken, sıra bize mi geldi? Birkaç nasipsiz tayfa, niçin gemiyi deldi? Ümmet sahipsiz kaldı; Türk dünyaya bedeldi. Bel bağladık Obama, Baba ve Oğul Bush’a? Bütün dünya kan gölü, kan ağlıyor Müslüman. Resul yüzüne bakmaz, ahiret günü inan, Uyan artık ey millet, zaman geçmesin zaman. Mazlumlara sahip çık, karşı dur bu savaşa. Yüreğinden söküp at, Batı denen illeti. Parça parça böldüler, fitnelerle milleti. Yeter artık çektiğin, asırlardır zilleti. Gözler kör, yürek sağır, sıra geldi bak kaşa. Değişimin rüzgârı, esti iktidar etti. Değişti hükümetler, sanki millet kar etti. Mazlumların vicdanı, her dem ah-u zar etti. Yeter artık aldanma seçim vakti pış pış’a. Nemiz var, nemiz yoksa yabancıya sattılar. ‘’Babalarca satarım.’’ diye tafra yaptılar. Sandık zamanı halka birkaç kemik attılar. En sonu muhtaç olduk, bir lokma temiz aşa. Açılım teranesi, hep nifak ekiyorlar. Halka havuç uzatıp, sonra da çekiyorlar. Acemi keklik gibi tuzakta sekiyorlar. Gelin birlik olalım, nesiller gelsin cuşa. Milletin servetini, yağma; talan ettiler. Köşeye sıkıştıkça, ah-u figan ettiler. Bin yıllık tarihini, nasıl yalan ettiler? İradeni terk etme! Ota, mota, talaşa. Vatanı vatandaşa; hak-i mezar ettiler. Teröristle, hainle; çarşı Pazar ettiler. Ey millet hep bunları, azar azar ettiler. Benliğini kaybettin, gafille girdin duşa. Adalet ters yüz olmuş, hakkını soramaz ‘’hak’’. Vatandaşsa; ayazda kalmış, bi-ilaç, çıplak. Adlarına takılma! Bunların neresi ak? Hep hortumlar takılmış, servet akıyor dışa. Ekranları kuşatmış hep onursuz kimlikler Küffar gemisindeler bitmez orda hinlikler Ceplerinden dökülür dolar Euro binlikler Vatandaşsa çaresiz muhtaç olmuş kuruşa Dostum gönül bahçende gonca güller solmadan Kervandan ayrı düşüp saçlarını yolmadan Başkaldır zalimlere haykır vakit dolmadan Sahip çık liderine sırtın gelmesin tuşa Kefene haciz gelmiş, milletin hali acı. Hangi gafil irade bu gidişe duacı? Vicdanlar sağır olmuş, mazlum haktan davacı. Halkın zavallı hali, vekillere temaşa. Çiftçinin ürettiği, şimdi para etmiyor. Köy yıkık, hane dökük, artık baca tütmüyor. Düşündün mü ey halkım, neden çilen bitmiyor? Bir olsun artık köylü, kentli, memur ve paşa Yunus’a kulak verdim, söyledi: ‘’Sev ve Sevil!’’ Parçalanmak milletin, asla kaderi değil! Türkoğlu Türk geliyor, eğil çelik put, eğil! Hiçbir güç dayanamaz, bu müstahkem vuruşa. Deneme tahtası mı, bu asil, necip millet? Baraj fitnesi halkta, sanki devasız illet. Kalk ayağa Türkoğlu, yeter düştüğün zillet! Yetmiş yıldır gelenler, bak zulme olmuş maşa. Neymiş efendim neymiş; ‘’Barajı aşamazmış!’’ Atlantik’ten izinsiz, hareket yaşamazmış! Bu koskoca okyanus, sandıktan taşamazmış? Kulak verme kardeşim, sen laf denen tıraşa. Kâinat, iftiharla bahsediyor üstattan. Dünyayı kurtaracak, evrensel bilge zattan. Artık medet ummayın! Fitne, fücur, fesattan. Yolunu kesmek için düşmüş hain telaşa Parti değil kardeşim, sanki Nuh’un gemisi. Sakın yalnız bırakma, Hakk’a çağıran sesi. Kucaklıyor üstadım, köylü kentli herkesi. Bütün ülke tek yürek çağlıyor baştanbaşa Ehli-i beyt; baş tacımız, selam ehl-i abaya. Sözcükler kifayetsiz, yetmez medh-ü senaya. Yılların ötesinden, Üstat Haydar Baba’ya Selam verdi Şehriyar; seslendi dağa, taşa. Gök kubbe çadırımız, güneşse bayrağımız. Bütün dünya malımız, mülkümüz, toprağımız. Laz’ı, Kürt’ü, Çerkez’i; dalımız yaprağımız. Ey Türk Töre’n yürüsün, sen binlerce yıl yaşa! Ozan Hadi’m dünyanın boyası, cilasına, Meyledip gönül verme, uğrarsın belasına. Ben ölmezim diyenin, dün gittik salasına. Mümin misal edilmiş, çift kanatlı bir kuşa.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © AHMET ÖZTÜRK , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |