Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
noldu dedi memet midem dedim midem bulanıyor kusmaya yer arıyorum bir peçete uzattı aceleyle gözümü sildim peçeteye baktım kupkuru bir daha bir daha sildim gözlerime dokundum kupkuru dışarı çıktım bir sigara yaktım ağlıyor olmalıydım anlam veremedim ikinciye uzattım elimi önder abi geldi yüzüme bir baktı ne oldu dedi gülerek hislendin mi hayır abi dedim aceleye getirildim olsun ağlama dedi dünya küçük diyorlar ağladığımı nasıl anladığını düşündüm sonradan geldi aklıma mavideki son ağlayışım bu, ilk değil ya hem her gün mutlaka birileri ağlayarak geçiyordur pasajdan önder abi bilirdi böyle şeyleri nalan girdi içeri hadi dedi otobüsü kaçıracağız ben zaten son otobüsleri kaçırmaya meyilliydim hep kalktım dönüp dedim ki memet’e bizim bir fotoğrafımızı çeksene sarıldım önder abiye gülümsedim uzattı memet fotoğrafı garibime gitti gözlerim şiş çıkmış fotoğrafta önder abiye baktım gülüyor ben ağlamaklı çıkmışım kim baksa böyle derdi bu fotoğrafa sonra durdum böyle olmamalıydı bu fotoğraf leylaya sordum neden dedim ben ağlarken önder abi gülüyor bu fotoğrafta o söyledi çünkü dedi o, sen yine bir gün gelirsin sanıyor sen gelmeyeceğini biliyorsun sarıldım ikisine de son kez çıktım mavi’den oku sokağı boyunca yürüdüm köşeyi döndüğüm an kaybettim ilk rengimi kafamı kaldırdım göğe gök lekesiz bir mavi olur bu mevsimde bunu herkes böyle bilir bunu ben de böyle bilirdim ama değildi bu sefer bembeyazdı gök içtiğim sigaranın paketinden bilirdim ben bu maviyi göğün şaşkınlığıyla bir sigara içeyim dedim pakete takıldı gözüm paket siyah beyazdı hayret içinde göğe bakarak yürürken bir küçük oğlan çocuğuna çarptım saçlarının sarısından bilirim böyle çocukları gözleri mavi olur gözleri kesin mavi olur kaldırmak için eğildim elimi uzattım yüzüne bir baktım şöyle fakat o da ne böyle siyah mı olur gözleri simsiyahtı dehşete kapıldım gözlerin karasından leyla dedim leyla ya mavinin mavi olduğunu unutursam ben? nalan telaşlı telaşlı bir araya getirdi çantaları şöyle bir baktım çantalara neresinden baksan kitap yükü içinizde taşıdığınız yetmiyordu dedi leyla susturdum leyla’yı çantayı aldım sırtıma durdum bir anda az kalsın unutuyordum kızlar dedim nalan’a oyalanmadan al gel hadi dedi nalan koşarak gittim aldım azimeyle gülşanı bir karton kutuya yerleştirdim azimenin son mor çiçeği kurumuştu kimbilir dedim bir daha ne zaman açar döndüm dedim ki hüseyin abiye hüseyin abi remzi hocaya selam söyle ben çiçekleri götürüyorum şiiri yarım kalacağı için üzgünüm kopardım son mor menekşeyi çantadan bir kitap çıkarıp arasına sıkıştırdım aldım kızları çıktım ordan da dışarı attığım ilk adımda ikinci rengimi kaybettim aceleyle yürürken bir camekanda kendime takıldı gözlerim sabah mor bir kazak giydiğimi anımsadım durdum birden tepeden tırnağa süzdüm kendimi nasıl olur dedim nasıl siyah bu kazak? kafamı kaldırdım yükselip gidiyor bir balkonda bir sarmaşık herkes bilmez mi bu sarmaşığın mor çiçekler açtığını baktım çiçeklere çiçekler siyah beyazdı biraz daha arttı korkum sordum leylaya leyla dedim azime mor çiçekler veriyor ya dedim ben morun da mor olduğunu unutursam? Geç kalıyordum Hızlandım Geldim durdum nalan’ın beklediği yerin karşısında El etti nalan Hadi dedi Geç artık şu karşıya Dedim çok araba var nalan Hem öyle alelede geçilmiyor karşıya Elinde iki çocukla Yüklendik yükümüzü Bindik bir yeşil otobüse Yirmi dakika sürmedi yol İnecek vakit döndüm baktım kızlara Gülşan’ın parlak yeşil yapraklarından biri kırılmış Sallanıyor dalının ucunda Çiçek ne yapsın dedim böyle de çıkılmaz ki yola koparıp aldım yaprağı koydum onu da kitabın arasına inmeden önce bir göz gezdirdim otobüstekilere neden arttı bu siyah beyazlar dedim siyah beyaz bir otobüsten indim siyah beyaz bir şehirlerarası otogar yazısına döndüm yüzümü siyah beyaz bir çantayı geçirdim sırtıma siyah beyaz girdim otogara on dokuzuncu peronda siyah beyaz bir otobüsü beklemeye başladım yorulduğumu farkettim oturacak bir yer bakındım yaşlı bir adama takıldı gözüm tek oturuyordu bankta bankın diğer yarısına poşetini bırakmıştı oraya doğru yürüdüm siyaz beyaz yürüdüm oturmak istediğimi anlayınca aldı poşetini kucağına bıraktı bir sigara çıkardım sonra bir tane daha üçüncüyü almak için çantayı yokladım elimle kalktı yanımdan elinde poşetiyle on dördüncü perona yürüdü siyah beyaz yürüdü beni yükümden utandıran yüküyle bindi otobüse üçüncü sigaramı yaktım ben siyah bir duman üfledim beyaz göğe doğru siyah beyaz koktum sonra nalan geldi yanıma bu otogarda siyah beyaz çekilmiş bir fotoğrafımız vardı nalan’la nalan o zaman bana otogarlar hep siyah beyaz mı olur leyla demişti o zamanlar çok düşünmemiştim ben bunu döndüm dedim ki nalan’a nalan otogarlar hep değilse de otogarlar en az bir kere siyah beyaz olur çünkü en az bir kere son kez gelirsin bir otogara sustuk biraz şöyle bir bakındım tek tük renkler kalmıştı etrafımda on dokuzuncu perona girdi otobüs kalktık otobüse doğru yürürken elimdeki kitabın içinden kalemim düştü yere siyah beyaz bir ses çıkardı döndüm baktım bütün siyah beyazlar içinde bir turuncu ne kadar turuncu olabilirse o kadar turuncuydu kalemim eğildim kutsal bir kitabı alır gibi aldım son rengimi yerden koydum kitabın arasına hareket etti 13.00 otobüsü elimdeki son rengin heyecanı ve otogarın biraz ilerisindeki nergiz apartmanını son kez olsun göremeyeceğim korkusuyla çıktım siyah beyaz otogardan yaklaşınca eğdim başımı göreyim diye gördüm ordaydı işte siyah beyazdı o da çevirdim başımı koltuğa yasladım defteri çıkardım çantadan henüz unutmadığım renkleri hatırlatacak ve nergiz apartmanına dair bir şeyler yazmasam olmazdı temiz bir sayfa açtım defterden kalemi çıkardım baktım evirdim çevirdim elimde siyah beyazdı…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Leyla Maviş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |