..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Yûşa Irmak




31 Ekim 2020
Milliyetçilik Üzerine Lakırdılar  
Yûşa Irmak
Her ülkenin içinde yaşayan insanlarının yetişme tarzına göre güzellikleri, tatları ve nevi şahsına münhasır belli çizgileri vardır. Bu sebeple o ülkenin tüm şehirleri birbirine benzerlik gösterir. Örneğin, Isparta’nın pembe gülü, Bursa’nın kırmızı gülü, Amasya’nın kırmızı elması, Tokat’ın sarı elması, İzmir’in beyaz çekirdeksiz küçük üzümü, Antep’in siyah iri çekirdekli üzümü sevilir. Bir şehrin halısı, öbür şehrin kilimi; aynı şehrin dut pekmezi, öbürünün pestili; diğerinin fındığı, öbürünün cevizi; birinin divan sazı, diğerinin bağlaması ünlüdür…


:AACE:
Her ülkenin içinde yaşayan insanlarının yetişme tarzına göre güzellikleri, tatları ve nevi şahsına münhasır belli çizgileri vardır. Bu sebeple o ülkenin tüm şehirleri birbirine benzerlik gösterir. Örneğin, Isparta’nın pembe gülü, Bursa’nın kırmızı gülü, Amasya’nın kırmızı elması, Tokat’ın sarı elması,
İzmir’in beyaz çekirdeksiz küçük üzümü, Antep’in siyah iri çekirdekli üzümü sevilir. Bir şehrin halısı, öbür şehrin kilimi; aynı şehrin dut pekmezi, öbürünün pestili; diğerinin fındığı, öbürünün cevizi; birinin divan sazı, diğerinin bağlaması ünlüdür…

İşte hemşehrilik, bu saydıklarımızın hiç birini dövüştürme çiğliği değil bilakis ikisini de aynı sofraya koyabilme, aynı sofradan yeme, aynı telden çalma, aynı şarkıları birlikte söyleyebilme olgunluğudur.
Adana’nın yer fıstığını yiye yiye Gaziantep’e gidersin.
Sen yerken ağzına bakana da bir avuç ikram edersin.
Ankara keçisinin melemesi,
Sivas kangalının havlaması,
Denizli horozunun ötüşünü tüm Türkiye’den duyuverirsin.
İşte bu renkler, sesler, tatlar, kumaşlar, çalgılar ve mekanlar bizi birbirimize yaklaştırmıyor, kaynaştırmıyorsa insan olmanın bir önemi kalır mı?
Türkiye’li olmak, iki türlüdür.
1. Bu ülkenin bayrağını, sınırlarını; ırkın, cinsin, kimliğin ne olursa olsun gözün gibi korursun…
2. Bir başka ülkeden Türkiye’ye gelmişsin ve zamanla sen de bu ülkenin tüm değerlerini benimsemiş ve Türkleşmişsindir. Bu ülkeye kendi sanatını, türkünü, şarkını taşımış: dağlarında, ovalarında şehirlerinde rızkını aramışsındır…
Yürürken birine selam vermiş dertleşmiş, hoşbeşlerle dostlar, kardeşler edinmişsindir.
Türkiyeli olmak için ırkının; Türk, Kürt, Arap, Çerkez olmasına hiç gerek yok…
Nasıl ki ailemizde üç, beş kardeşimiz varsa, olabiliyorsa; hayatımızda da yolumuzun düştüğü, bazılarında uzun süre oturduğu kentler illaki olur.
İlle de bir tek şehre bağlı kalacağız, nerede doğduysak orayla yetineceğiz, başka şehirleri, başka insanları kendimizden saymayacağız diye bir düşünce yapısına ben asla katılmıyorum…
Severek yaşadığımız, ikamet ettiğimiz tüm şehirler o halde bizimdir.
O şehrin insanları, o halde birbirinin hemşehrisidir, kardeşidir.
Bu yakınlıktan, gönül birliğinden ne olursa olsun vazgeçememek gerekir.
Bugün ülkede yaşayan, toprağına ter akıtan, herkes bizim milletimizdir diyebilmeliyiz. Çünkü, aynı coğrafyada bu ülkenin sınırları içinde nefes alıyor muyuz?
Evet.
O vakit tamam!
Biz artık kardeşiz…
Nasıl ki evlat sevgisi, anne-baba sevgisi varlığımızın bir parçasıysa; vatan ve millet sevgisi de bizi biz yapan değerler olarak içimizde dipdiri kalmalıdır.
Bunun bir açıklaması, izahı, analizi, şeması, haritasını çizmek elbette çok zordur.
Biz bu topraklarda yetişen pancarın, zeytinin, fıstığın, fındığın, pamuğun milliyetçisi olsak kim bilir neleri başaracağız…
Biz alın terinin, el emeği göz nurunun, kalemin, kitabın, matematiğin, fennin,
türkülerin, saygının, sevginin, muhabbetin milliyetçisi olmalı değil miyiz?
Biz yüksek nitelikli, üstün kalitede, dünyanın her yerinde geçerlilik arz edecek değerde olan eser ve ürünlerin milliyetçisi olsak daha doğru olmaz mı sizce de?
Milliyetçiliğin; kaba, haşin, basit, kalıplarla söylenmesi artık aklı başında herkesi düşündürmeli değil midir?
Milletçilik, “Ben milliyetçiyim” demekle, ortalıkla devlip beygiri gibi dolaşmakla, boş sözleri satın alıp söz balonuna nefes üflemekle olmuyor a güzel kardeşim.
Milliyetçilik, bu ülkeye değer katmayla, alın teri dökmeyle, eser bırakmayla, insanını sevmekle, insanına yardımla, insanına güzel söz, tatlı dille muamele ederek el ele, gönül gönüle kalkınmakla müsemma sanki…
Yoksa ben de milliyetçiyim derim lafla, sözle…
Bilmiyorum anlata biliyor muyum derdimi…




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum kümesinde bulunan diğer yazıları...
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Gülmek İçin Krala Ağlamak İçin Filozofa Gitmek
Hallerinden Memnun Cevherlerimiz
Birey mi, Bencil mi?
Nasıl Bir İnsansınız?
Elveda Bilgi Elveda Akıl
80’ler Ölebilir mi?
Aklımın Çengeline Takılanlar…
Haberin Gerçek Yüzü ve Gerçeğin Önündeki Engeller

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
O Kelime!
İstanbul’u Düşünmek
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye
Eşek Edebiyatı
Hakikati Hakikat Olduğu İçin Sevmek

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.