..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Yazarlar ve Yapıtlar > Yûşa Irmak




9 Nisan 2022
Kum ve Köpüğü  
Yûşa Irmak
Halil Cibran hakkında çok şey okudum. Sizler de çok şeyler duymuş olabilirsiniz. Cibran; gerek eğitim hayatı, gerek eğitim hayatı için Siyonist aileler tarafından finanse edilmesi yüzünden kendi döneminde bu coğrafyada çok fazla değer görmemiş sürgün yazarlar arasında yer alıyor.


:HJD:
Geçen yazımda Sema Arslan’ın “Kozalak” romanı ile ilgili duygu ve düşüncelerimi paylaşmıştım. Yine aynı kolinin içinden bu sefer seçerek alıp okuduğum başka bir kitapla ilgili düşüncelerimi de paylaşmak istiyorum… Edebiyat severlerin ismine aşina olduğu Şark’ın bilge şairi olarak bilinen bu eser Halil Cibran’a ait. Kitabın ismi: “Kum ve Köpüğü” aslında eseri birçok yayınevi basmış. Ancak elimdeki kitabın baskısı Cahit Koytak çevirisiyle 108 sayfa olarak Kapı Yayınlarından okur severlerin ilgisine sunulmuş…

Kitap; lirik fragmanlar, şiirler ve yer yer “düşüncenin lirizmi” denilebilecek metinleri barındırıyor içinde…

Halil Cibran hakkında çok şey okudum. Sizler de çok şeyler duymuş olabilirsiniz. Cibran; gerek eğitim hayatı, gerek eğitim hayatı için Siyonist aileler tarafından finanse edilmesi yüzünden kendi döneminde bu coğrafyada çok fazla değer görmemiş sürgün yazarlar arasında yer alıyor. Özellikle Jön Türk Devrimi’nden sonra Osmanlı İmparatorluğu’nda isyanı destekleyen Suriyeli siyasi düşünürlerle tanışmasından sonra Cibran’ın da aynı fikirleri destekleyip “antiklerikalizm”i (kamusal ve politik yaşam veya bir kişinin günlük hayatı üzerindeki kurumsal dini güçlere ve etkilere karşıt olan tarihi hareket.) dile getiren yazıları yüzünden Osmanlı döneminde yasaklanmış yazarlar arasında yer aldı…

Ancak yazarın farklı bir ruh haline sahip olduğunu da söylemem gerek. Zira onun eserlerini okuduğumda aklıma bir soru takılıp durur. Yani, kalıcı olanı şiirle kurmaya çalışan bir şair mi yoksa şiir vasıtasıyla felsefe yapmaya çalışan bir filozof mu Cibran?
Ya da Heidegger nasıl tanımlardı Cibran’ı? Veyahut Rodin’in rahle-i tedrisinden geçmiş olmak bakımından aynı yazgıyı paylaştığı Rilke onun hakkında ne söylerdi onun için?

Cibran kendini, “Ben ne bir sanatçı, ne de bir şairim. Ben bir sisim; her şeyi örten, ancak hiçbir zaman bir araya getirmeyen bir sis.” cümleleriyle tanımlar. Eserlerinde 20. asrın hem felsefe hem de şiir geleneğine eklemlenebilecek bir yapıyla karşımıza çıkan yazar, deyim yerindeyse kavramın ve imgenin sınırlarını ihlâl ediyor, zorluyor, bazen de keskinleştiriyor… Sonsuz bir metnin kıyısında dolaştırıyor okuru; insanın evrensel yazgısının türküsünü çağırıyor. Buda’dan, İncil’den, Kur’an’dan, Tevrat’tan, kadim metinlerden, Nietzsche’den, Blake’ten esintilerle dolduruyor belleği.

Şark’ın yakıcı nefesi

Her ne kadar hayatının büyük bir kısmını doğduğu topraklardan uzakta, sürgünde geçirdiyse de şiir ya da aforizma, adına ne dersek diyelim, metinlerinde Şark’ın o derûnî ve yakıcı nefesini hissedebiliyorsunuz Cibran’ın eserlerinde… Bir çeşit denizden çöle esen rüzgârın ferahlığı gibi yani. Sırlarla dolu ve yer yer içinde uğultuyu barındıran bir fısıltıları duyumsayabiliyorsunuz… Hayatın çöle dönen yüzüne karşı köpüğü, kumu ve rüzgârı sırtlanmış kelimelerin tesellisi var bu kitapta. Denilebilir ki, Cibran dil’i yurt tutmuş bir yazar olarak okuyorsunuz… Sürgünlük onda şiir olarak sürgün vermiş gibi adeta…

Özellikle; Mevlana, Tagore, Hesse ve Cibran… Bu isimlerin ortak özelliğine baktığımızda, insana kaybetmiş olduğu hakikatleri fısıldıyor gibi geliyor bana. Eserlerini okuduğunuz vakit yitik cenneti arayışına tanıklık ediyorsunuz. Bu yüzden saydığım dört ismin eserleri dünya genelinde kült eserler olmuştur. Sadece “Gözyaşlarımızın en kutsalı akmaya göz aramazlar.” ya da “Kalemlerini kalbimize batırırlar ve esin aldıklarını söylerler size.” aforizmaları bile insanlığın geçtiğimiz yüzyıldaki trajedisi için can yakıcı imâları barındırıyor..

Evet, Şark’ın bilge şairi Halil Cibran’ın Kum ve Köpük isimli kitabı lirik fragmanlarla, şiirlerle ve yer yer düşüncenin lirizmi denilebilecek metinlerle dolu. Kitapta kumdan ve köpükten bir barınak inşa ediyor Cibran; -her daim yıkılan ve yeniden yapılan. O barınakta bir rüya üretimi var; -gerçeğin rüyası. Yeryüzünde şairce konaklayanlardan bir yerli olan Cibran, hayatın ve insanın hemen her haline ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor. Hakikatin peçesini aralıyor hem Doğu’nun hem Batı’nın çöllerinde dolaştırıyor sizi. Ve elbette insan ruhunun dehlizlerinde…

Her şeyin baş döndürücü bir hızla değiştiği ya da bir çöle döndüğü zamanlarda Cibran okumak insanın ruhuna iyi gelebilecek bir antideprasan gibi… Çünkü o, değişmeyen öze davet eder insanı; teselli ya da hatıra zevki vaat ederek… Bir ağacın meyveye duruşu ile bir kavramın içerdiği düşüncenin eda haline gelişine aynı anda şahit olabiliyorsunuz. Dil ve doğa bu yüzden birlikte yer alır Cibran’ın metinlerinde. Hem dilin hem doğanın toprağına basar ve orada bırakırsınız negatif tüm enerjinizi. Berrak bir suya bakar, sonra suyun felsefesini yaparsınız. Her şeyin bir olağanüstülük taşıdığı manasına mı gelir bu? Cibran bunu mu imâ eder? Belki. Ama gerçek olan şu ki Şark’ın hikmeti lirik biçimde sunma geleneğinin süzülmüş, rafine, damıtılmış bir örneğidir yazıp çizdikleri… Kadim duyarlığa ki bu duyarlık Şark’tan evrensele doğru açılır, modern bir anlatım dili bulmuş yazarımız. Evet, modern insanın neye ihtiyacı olduğunun gayet farkında olan bir şair, yazar…

‘Doğadan ebediyete doğru bir adım’

İşte Kum ve Köpük’ten birkaç esinti: “Yalnızca kovalandığınız zaman en yüksek hızınıza ulaşabilirsiniz.” O yüzden kalbinden sürgün olduğu yere, yeni bir kalp hediye ediyor Cibran. “Belki de bir deniz kabuğunun deniz dediği şey, incidir.” Belki de Cibran’ın inci dediği şey, şiirdir. “Tanık ve noter olarak sözlüğün huzurunda, neşve, acı ve merak arasında yapılan bir sözleşmedir, Şiir.” Cibran, o yüzden bâkir olarak iade eder kelimeleri lügate. “İçimi senin bildiklerinle dolduracak olsaydım, yer kalır mıydı orada benim bilmediklerime?” İşte kendini ‘bilen’ bir bilge… “Bir gezginim ben, bir denizci, her gün kendi içinde yeni bir yöre, yeni bir ada, yeni bir kıta keşfeden.” Kendini tanı, kendini bil, kendin ol diyen bir keşiş, derviş ya da çırak Cibran. “Yalnızca, içlerinde esrar olanlar bizim de yüreklerimize indirebilirler varlığın sırlarını.”

Cibran, varoluşun karanlığını mı aydınlatmak istiyor acaba? “Sanat, doğadan ebediyete doğru atılan bir adımdır.” diyerek can hümâsının kanatlarında sonsuza doğru bir yolda olduğunu mu faş eder biz okur severlere, bilemem…

Şimdi kanepemin üstünde “Kum ve Köpük” yalınayak yürüyorum kızgın kumların üzerinde ve hissediyorum hakikatin köpüğünü… İnanın bir yaz ikindisinin dinginliği gibi…

Bu kitabı mutlaka okumalısınız…

Kalın sağlıcakla.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sefil Tarihçilerimiz!
Tarihimizi Aydınlatan Bir Kitap
"Tufandan Önce" Kitabı Üzerine Notlar
Sadettin Kaplan’ı Kimler Tanıyor?
Cahit Sıtkı Bugün de Yarın da Okunacaktır
Elem Çiçekleri
O, Gariplere Ne Mutlu…
Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak Kimdir? Eserleri Nelerdir?
Dalından Koparken Tekrar Açan
Sözü Şiir Olan Sultanlar

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yaşadığımız Kaos Türklerin İdrakini Gösterecek
Oyun veya Siyaset
12 Eylül Fermanı
Büyük Şairlerin Şiirleri Nasıl Okunur?
Dilin Düşündürdükleri
Pavese’nin Yaşama Uğraşı
Edebiyat Düşüncesi Üzerine…
Hasretin Sebebi: İlham
Cihan Harbi Yahudiler ve Türkler
Portrait Of May Sartoris Tablosu'nun Düşündürdükleri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.