Tarihimizi Aydınlatan Bir Kitap

Osmanlı İmparatorluğu bana ait değil, bu ümmete aittir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Yahudiler milyonlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman, onlar Filistini hiç karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir vücut üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem.

yazı resimYZ

Yazar, Ali Öner, 1987 İntifada Sürecinden Günümüze Kadar Filistin İsrail Anlaşmazlığında Dini ve Milliyetçi Akımların Rolü konusunda yaptığı yüksek lisans tezini 2006 yılında Dünden Bugüne Filistin adıyla kitap haline getirmişti. Daha o dönemlerde bile Filistinde olup bitenler yazara büyük acılar vermiş, çalışmalarını devam ettirmiş, geliştirmiş ve Çatışmalar ve Görüşmeler Sarmalında Filistin-İsrail adıyla Mana Yayınevi tarafından yeni bir kitap daha yayımlamıştır. Konuya yıllarını vermiş, ama Filistin-İsrail sorununun geçmişini ve bundan yaklaşık yirmi yıl önceki halini merak edenlerin okuyabileceği değerli bir eser ortaya koymuş.

Kitap da yazar ilk iş olarak Filistinin tarihini ve coğrafyasını ele alarak başlamış; ardından İsrailin tarihine geçmiştir. Filistine yerleşen İsrailoğullarının tarihi dini kitaplarda geniş yer alan efsaneye benzeyen ilk kısımlarıyla menkıbe ve rivayetlerden oluşan hikâyeleri andırmaktadır. Yahudiler temel istek ve eylemlerini bu tarihi belgeye, yani Kitab-ı Mukaddese dayandırmaktadırlar. Yine aynı kaynaktan İsrailoğullarının Mısırdan çıkıp sonradan İsrail diye anılacak topraklara yerleştiklerini öğreniyoruz. Demek ki Yahudiler de buranın ilk sahipleri değillerdir. Zaten bu bölge kaynaklarda Palestina olarak geçmektedir. İbraniler yerli halka Palishtin dedikleri için bölge de bu adı almıştır.

Osmanlı hariç diğer ülkelerde horlanan, zaman zaman kılıçtan geçirilen Yahudiler, toprak almıyorlardı; çünkü neyi varsa bırakıp bir başka ülkeye gitmek zorunda kalabilirlerdi. Bunun için şehirlerde yaşar, ticaretle iştigal ederlerdi. Aralarında çok büyük zenginler çıkan Yahudiler, Abdülhamit Han iktidara geldiği yıllarda gözlerini Filistine dikmişlerdi. Osmanlı maliyesinin bozukluğu da onlara ümit veriyordu. 27 Ağustos 1897de İsviçrenin Basel kentinde üç gün süren Birinci Siyonist Kongresi toplandı. Theodor Herzl açış konuşmasında şunları söyledi:

Biz burada Yahudi milletine sığınak olacak taştan bir binanın tesisini ortaya koyacağız. Bir hafta sonra da Herzl anı defterine şunları yazdı:

Ben Baselde Yahudi devletini tesis ettim. Bunu bugün yüksek sesle söylesem bütün dünyada kahkaha tufanı kopar. Fakat bundan beş yıl sonra, belki elli yıl sonra ise muhakkak herkes bunun böyle olduğunu anlayacaktır.

O dönemde, bu bölgede Yahudi yok denecek kadar azdı. Herzl, Filistine Yahudilerin yerleşmesini sağlamak için II. Abdülhamiti ikna etmek maksadıyla 1896-1902 yılları arasında İstanbula beş defa geldi. Osmanlı Devletinin borçlarını ödemek, ilimleri Devlet-i Aliyyede üretmek gibi cazip teklifleri vardı. Herzlin niyetini bilen Abdülhamit Hanın, dostuna yazdığı abidevi mektubun son bölümü şöyledir:

Osmanlı İmparatorluğu bana ait değil, bu ümmete aittir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Yahudiler milyonlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman, onlar Filistini hiç karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir vücut üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem. demiştir.

Önerin yazdığı kitap sadece Filistin-İsrail tarihinden ibret değildir. Son dönem siyasi ve politik tarihimize de düşen bir ışıktır. Osmanlının varlığı Ortadoğunun halkları bakımından teminattı. O sırada Devlet-i Aliyyenin mihrakı Abdülhamit Handı. Önce onun tahttan indirilmesi gerekiyordu. Kızıl Sultan propagandasıyla halkın gözünden düşürülmeye çalışıldı. Arzu edilen atmosfer oluşunca hürriyet getiren (!) Hareket Ordusu Selanikten yürüdü. Sultan tahttan indirilince, imparatorluğun bütün taşları yerinden oynatıldı. Balkan Savaşıyla iyice sarsıldı; Birinci Dünya Harbiyle taksime uğradı. Ardından da İsrail kuruldu.

İsrail, dünyadaki Yahudi, hatta Musevileri toplayarak David Ben Gurionun şöyle formüle ettiği stratejilerini gerçekleştirmek istiyor:

Devletin kurulmasıyla birlikte büyük bir güç durumuna geldiğimizde taksimi ortadan kaldırıp tüm Filistine yayılacağız.

Hiçbir millet yaşadığı toprağın asli sahibi değildir ne Amerikalılar ne Almanlar ne Fransızlar ne Ruslar ne de diğerleri. Bütün milletler, Yahudiler gibi iki bin yıl önceki rüyayı görürlerse, insanlığın durumu ne olur? Sadece insan insanın kurdu değil, milletler de milletlerin kurdudur; milli egoizmimizi frenlemesini bilirsek insanlığa büyük hizmet etmiş oluruz.

Kalın sağlıcakla

Başa Dön