Araplar, Osmanlıdan ayrılınca, bir daha yakınlaşmamızın mümkün olmaması için okullardaki tarih kitapları Türk düşmanlığının üzerine bina edilmişti. Güya Osmanlı onları sömürmüş, geri kalmalarına vesile olmuştur. Bizde de Araplar bizi arkadan vurdu edebiyatı bugün hala işlenmeye devam ediyor
Bundan yaklaşık on yıl önce bir televizyon programında program yapan bir Alman profesörü, Filistin Kurtuluş Teşkilatının Almanyadaki temsilcisi ile mülakatını izlemiştim. Açılışı yapan profesör, tarihî Alman-Arap dostluğundan uzunca söz ettikten sonra, Arapların aslında kültürlü ve çok yetenekli bir millet olduklarını, fakat bir talihsizliğe uğrayıp Osmanlının hegemonyasında kaldıklarını, Türklerin sömürüsünün sonucunda müşkül duruma düştüklerini söylemişti.
Sıra Filistin temsilcisine gelince şöyle dedi: Tarihte Almanlarla Arapların dostluklarına dair bir bilgim yok. Sadece Harun Reşitin, Şarlmana bir çalar saat gönderdiğini biliyorum. Osmanlı Sürre alaylarıyla yiyecek gönderiyor, biz yiyorduk; çünkü çölün acımasız hayatında varlığımızı sürdürmeye çalışıyorduk. Gün geldi bize Osmanlı sizi sömürüyor dediniz. Biz de Neyimizi sömürüyor? diye düşünemedik! Sözünüze inandık; en sıkıntılı döneminde bazı Araplar onu sırtından hançerlediler. O, gitti; siz Avrupalılar geldiniz. Meğer kumun altında petrol varmış. Sizinle sömürgenin ne olduğunu öğrendik; fakat iş işten geçti. demişti. Bunun üzerine Alman profesör, Ben tarihçi değilim, konumuza gelelim. diyerek hemen solucan dansı yapmaya başlamıştı. Tabii Filistin delegesi Arap aydınlarını kesinlikle temsil etmiyordu; herhalde kendi gayretiyle araştırıp farklı bir düşünceye gelmişti. Okullarında öyle bir Osmanlı-Türk düşmanlığı okutuluyordu ki o bilgileri bir tarafa itip düşünerek, araştırarak doğruyu bulmak her babayiğidin harcı değildi
Demek ki bazı insanlar hâlâ vicdan taşımaya devam edebiliyor Osmanlıya yapılan bu haksızlık Arap devletlerinin dışişleri bakanlarını rahatsız etmeye başlamıştı. Okullarda Osmanlıya karşı biraz yumuşak eğitim ve öğretim vermenin gerekliliğini duymuşlardı. Kitapların hazırlanmasını da o dönem Prof. Dr. Muhammed Harbe vermişlerdi. Bugün Harb Zaim Üniversitesinde İslami İlimler alanında akademik çalışmalarına devam ediyor
Reklam
Evet, Harb, ciddi bir ilim adamı; onun için sempatiler, antipatiler önemli değildi; hakikat önemliydi. Arap kaynaklarından Osmanlı-Arap ilişkilerinin gerçek durumunu günışığına çıkarmanın güçlüğünü görmüş; çünkü Osmanlıyı karalama esasına dayanan peşin hükümle kaleme alınmışlardı.
Türkiyedeki eserlerde hakikati bulabilirim ümidiyle Türkiyeye gelmişti. Mutlu bir rastlantıyla ben de kaldığı otele röportaj için gitmiştim. Birkaç kez kendisiyle konuşma ve sohbetler etme imkânı buldum. Sayın, Harbin ne kadar sıkıntılı günler geçirdiğini görüyordum. Son röportajımızda şöyle diyerek yakınmıştı: Buraya Osmanlı ile ilgili tarafsız kaynak bulmak ümidiyle gelmiştim. Buradaki tarih kitapları bizimkilerden daha çok Osmanlıya karşı önyargılı kaleme alınmış. Adeta kötüleme yarışına girişilmiş. O zamanlarda rahmetli Ziya Nur Aksunun Osmanlı Tarihi yayımlanmamıştı; fakat Filibeli Ahmet Hilminin İslam Tarihine dipnotları yazarak basıma hazırlamıştı. O mükemmel dipnotlarından haberdar olan tarihçilerimizin sayısı bir elin parmaklarını geçmez; ama Harb onları okumuştu. Onlardan istifade edebilmek için izin almak ihtiyacını duyduğu için rahmetli Ziya Nur Aksun hocayı ziyarete gitmiştik. Geç saatlere kadar müşterek dertlerden söz ettiler. Muhabbetin ana konusu ise Osmanlı idi; o, dünyanın devlet anlayışını etkilemişti; bu gerçeği ifade etmek Avrupalıların işine gelmezdi; Müslümanların ise bundan hiç mi hiç haberi yoktu
Afganlıların, Ruslarla savaştıkları sırada Harb, bir sempozyum vesilesiyle Pakistanda bulunmuş. Mücahitlerin Osmanlıyı merak ettiklerini, onu rica minnet sınırın öte tarafına geçirtip, Osmanlı hakkında konferans verdirdiklerini anlatınca etkilenmiştim. Ardından da Ah! Arap çocuklarına Osmanlıyı anlatabilsek her şey düzelecek. diye hayıflanmıştı Gülümsedim. Harb; Biz Türk çocuklarına anlatamadık; umud ederim ki siz Arap çocuklarına gerçek tarihi anlatmakta başarılı olursunuz. demişti
İnşallah bu ülkenin gerçek tarihi gerçek belge ve evraklarıyla her dal ve alanda tek tek yeniden yazılır
Bu ülkenin kanayan en büyük yaralarından birisi de bu sanıyorum
Öyle değil mi?
Kalın sağlıcakla