Ben bir öğretmen değil, bir uyandırıcıyım. -Robert Frost |
|
||||||||||
|
Aklıma takıldı birden, öyle bir intizam, öyle bir düzen ki farkı yoktu dünden. Sanki kuşlar notayla ötüyor, ağaçlarda yapraklarıyla her biri değişik bir ses, bir vokalist. Rüzgarın uğultusu da fon müziğe yardım etmiş. Dillerinde sevginin türküsü, aşıkların niceden gelen öyküsü. İçi yanıp ta, gönlünden gelen sesi haykıran dertli bülbül assolist olmuş tabiattaki bu koraya. Neye fayda ki ? önüne koysalar dile varmaz servet. İstemem der “almış gitmiş beni bir dert.” Sordum nedir peki bu kadar büyüttüğün dert. Meğer bir tarafa koymuşlar servet, bir tarafada gül. Bu dertten sahip olmuş kimsenin elde edemediği sese. Meğer o yanık ses ona sevgisinden gelirmiş. Hani derlerya “ çok çeken bilir”. O küçük bülbül ne dertler çekmiş. Aslında söyleyen o değil söyleten sevgiymiş. Sevginin gücü Ferhat’la bilenip dağları delmiş, sabrıda mecnun olup çölleri aşmış. Sadece bunlarmı sanki ? Ne Kerem’ler, ne Ferhat’lar, ne Mecnun’lar tanırmış o garip kuş. Kimi derdini Ferhat’a kimide Mecnun’a benzetip durmuş. Kendi mecnun, gülüde Leyla olmuş. Gülerek sen kim Mecnun kim dedim.... Başladı birden anlatmaya “Bir gün dertliydim içimde bir korku vardı,öterdim gülün dallarında gül de dalıp giderdi derinlerde dinlerdi beni.” Birden bir avcı çıkagelmiş bülbül kalkmış durduğu yerden vermem demiş sana gülü. Ama gönlü sevgiden mahrum avcı vurmuş bülbülü,bülbül can acısıyla düşmüş çöle Mecnun gibi, gülü bir dert almış birden ya kalkamassa demiş bülbül düştüğü yerden Gülün boynu eğri bülbül dalından uçtuğundan beri. Avcı onu koparıp bir vazoya koymuş, gül de sevgisinden daha yolda solmuş. Avcı almış götürmüş onu saraya bir güzel hediye verecekmiş sözde. Bülbül dertli hali perişan Mecnun olmuş çölde, Leyla gibi sarayda yar olacakmış ele gül de. Anlatırken bunları gülün gözyaşına dayanamayan bülbül, nasıl derim ben boşver bunları haydi gül. Bülbül şimdi burda burası sevgi bitmeyen bir çöl. Gül gitmiş uzaklara saray da olsa ne fayda bülbül yanında olmayınca. Dinledikçe bülbülü anladım o da bir Mecnun. Bir ona baktım bir karlı dağa bir de yeşillikle bürünmüş ormana, utandım inanamadım birden. Meğer sevgi değilmiş çıkan dilden. Ne yapılır, ne gelir elden elleri Hak’a açıp yalvarmadıkça, gizli gizli gözyaşı döküp ağlamadıkça. Açılmıştı eller Rabbe işte o an gönüller gelmişti şevke ve Mecnunlar başladılar zikre. İşte sevgiyi arayanlar hakka bunca münacat edince birden güneş kızardı karlar eridi dağdan. Dedi tabiat korosunda bir ses eksik, ırmakların pınarların sesi. O güneşle yeşerdi orman meğer bahar gelmiş güller açmış bizim dertli bülbül dirilip sevdiği güle uçmuş yerini almış assolist bülbül gülün dallarına hepsi burda bülbül, gül, yapraklarıyla ağaçlar, birde rüzgar uğultusu koyunlar koşuşmuş bu koroyu dinlemeye. Hepsi birden söylemişler sevgi türküsünü.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |