..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Soyut > müge




21 Ekim 2003
Sızı  
müge
Gecenin karanlığında, ıssız sokaklarda gezer düşlerin fısıltıları. Sahipsizliğin somurtkanlığını peşlerine takarak, buldukları ilk barınağa girerler. İşte orada, gölgelerin ardında, başlar siyahla beyazın hikayesi. Ya da öyle sanır herhangi birisi...


:BBFE:
Gecenin karanlığında, ıssız sokaklarda gezer düşlerin  fısıltıları.
Sahipsizliğin somurtkanlığını peşlerine takarak, buldukları ilk barınağa girerler.
İşte orada, gölgelerin ardında, başlar siyahla beyazın hikayesi.
Ya da öyle sanır herhangi birisi.....
 

Küçük Bir Sızı


İlikleri donduran bir soğuk. Çocuğun ayakları çıplak, elleri savunmasız, bakışları donuk. Yüzü kırmızı, dudakları mor, çenesi titremekten yorgun. Kirden kararmış pantolonu, çelimsiz bacaklarına yapışmış. Solmuş tişörtü; bedenini sıkı sıkı sarmaya çalıştığı daracık yün hırkanın arasından, göz kırpıyor soğuğa.
 
Çocuk düşe yatıyor karların arasında. Düşünde kırmızı bir bisiklet görüyor, önünde sepeti olan. Bisiklet parlıyor güneşin altında. Çocuk bisiklete uzanıyor. Arkasında çıngıraklı bir yılan; ışıl ışıl, kaygan derisiyle. Çocuk korkuyor, “zarar verecek bana!” Düşveren soruyor, “neden?” Çocuk fısıldıyor, “yılanlar kötüdür”. Düşveren başını okşuyor yılanın, “unutulmalı öğretilenler”.
 
Çocuk yürüyor izlerin ardından. Evine geliyor; kapı kırmızı, pencereler kırmızı.Çocuk çığlık atıyor boşluğa, “içeri girmek istiyorum!” Düşveren bir kalp uzatıyor çocuğa; canlı, kırmızı. “senin” diyor “iyi sakla”.
 
Çocuk içeri giriyor. Duvarlar ellerle kaplı; kendine uzanan, avuçları açık eller. Çocuk soruyor, “ne istiyorlar benden?”  Düşveren mahzun; çocuğa bakıyor, “eldivenlerini giydir, üşümüşler”. Çocuk bakıyor önüne “ama benim ellerim yok ki!”
 
Çocuk yatağı görüyor. Kırmızı tüllerle kaplı, pirinç başlı, amber kokulu yatak. Yanına yaklaşıyor yatağın. Biraz şaşkın,” kim bu?” diyor “yatağımda yatan”. “Sensin” diyor düşveren, “bırak uyu huzurlu”
 
Çocuk bahçeye çıkıyor. Yer kırmızı elmalarla bezenmiş. Çocuk koparıyor elmalardan birini yerden, “kurt kemiriyor bunu”. Düşveren kurdu alıyor eline, “bak ne kadar mutlu”.
 
Çocuk çitlere yaklaşıyor ağır adımlarla. Parmak uçlarında yükseliyor, bakıyor kırmızı çilek tarlasına. “Ne var ardında? diye soruyor. “Kırmızı” diyor düşveren, “ister misin kanatlarını?” Çocuk duraksıyor, geriye bakıyor sonra tarlalara. Eline iki minik gözyaşı düşüyor. Hapsediyor avucuna. “Korkuyorum” diyor, “ya göz yaşlarım kırılırsa” Düşveren avucunu açıyor çocuğun, alıyor elinden gözyaşlarını, iri zeytin gözlerinin içine yerleştiriyor yavaşça, “artık güvendeler”.
 
Çocuk gülümsüyor, tutuyor elini düşverenin, “hazırım” diyor, “başka düşlere uçmaya...”
 

Son Perde


Ruhları ürperten bir karanlık. Kadının sırtı kambur, elleri nasırlı, avurtları çökmüş. Gözleri yorgun, nefesi kesik. Pencereden giren esintide uçuşuyor; omuzlarına dökülen cılız saçları. Kolları iki yanda, bedeni; beyaz, çıplak. Buruşmuş dersinin altından, ince kemikleri sayılıyor. Dişleri; sarı, lekeli.
 
Kadın düşe yatıyor sessizliğin arasında. Düşünde beyaz bir mum görüyor, içi şekerlemelerle dolu. Mumun alevi savruluyor rüzgardan.  Kadın tutuyor alevi, göğsüne bastırıyor, “yiyebilir miyim? ” diyor . Düşveren açıyor mumun kapısını sonuna dek, “ hiç eksilmeyecek ki”.
 
Kadın, kapıdan giriyor. karşısında uçsuz bucaksız beyaz bir göl. Gölün üzeri kırılgan nilüferlerle kaplı. Nilüferler beyaz şarkılar söylüyor, bulutların altında. Kadın karışmak istiyor beyaz göle, beyaz şarkılar söyleyen nilüferlere. “Alırlar mı beni ?” diyor kadın, “öğretirler mi şarkılarını?” “Vakit var” diyor düşveren, “sözcüklerde yüzmeyi öğren”.
 
Kadın beyaz kelebekler görüyor, ağaçlarda sallanan. Konuyor birinin üzerine, öpüyor kadife kanadı. “ Çabuk ölecek” diyor, “güzellikleri koklayamadan”. Düşveren kadının gözlerine bakıyor “ölümleri, yaşamlarıdır”
 
Kadın kelebeğin kanadında süzülüyor gökyüzüne. Kartalın pençesinde beyaz tülden bir elbise. Yakalamak istiyor kadın “yetişmiyor ellerim”, düşveren gözlerini kapatıyor kadının “yüreğini kullan”.
 
Geçiriyor üstüne beyaz tülden elbiseyi kadın. Göl bulutlara, bulutlar göle karışıyor. Bulut gölünün ortasına ilerliyor yavaşça. Diz çöküyor, bakıyor dipsizliğe. “Ne var içinde?” diye soruyor. “Beyaz” diyor düşveren “ister misin kanatlarını?” Kadın duraksıyor, göle bakıyor, kendi aksini görüyor. Eline iki minik yara damlıyor. Hapsediyor avucuna. “Korkuyorum” diyor “ya kanarsa?” Düşveren avucunu açıyor kadının, alıyor elinden yaraları, bırakıyor dipsizliğe, “karıştılar sonsuzluğa”.
 
Kadın gülümsüyor, tutuyor elini düşverenin “hazırım” diyor “başka düşlere uçmaya”..
 

Susuş


Kan kokan bir kalabalık. Adamın saçları uzun; sakallarına karışmış. Yüzünde irinleşmiş yalnızlık izleri. Elleri çamur; tırnakları kir içinde. Yara içindeki ayakları parçalanmış ayakkabısından dışarı çıkıyor. Oturduğu çöplüğün kokusu sinmiş üzerine, sırtına geçirdiği paçavra sidikten sararmış.Vahşi gözleri; sırtına yapışmış midesini, bir ekmek kırıntısıyla doldurma telaşında.
 
Adam düşe yatıyor sefaletin arasında. Düşünde mavi bir dağ görüyor; güvercin yuvalarıyla örülmüş. Dağ, kanat çırpışlarla eğiliyor önünde adamın. Adam yuvalara bakıyor tek tek; güvercinler mavi, güvercinler aç. Koparıyor etinden bir parça “severler mi, yerler mi?” diyor. Düşveren dokunuyor adama “besinleri nefesindir”.
 
Adam dağa çıkıyor, en tepesine. Çok uzaklarda mavi bir ceylan. Susuyor ürkütmemek için, “kaçacak benden” diyor “ tüm maviler gibi”. “İzle” diyor düşveren. Topluyor havadaki tüm sözcükleri, inanışları. Atıyor uçurumdan aşağı. Sözcükler parçalanıyor boşlukta inanışlara çarparak. Harflere dönüşüyor hepsi. “Senindir” diyor düşveren “ en mavileri”
 
Mavi bir tren yaklaşıyor adama , bulutları yararak. Adam telaşlanıyor “ya kaçırırsam”, “ya yer yoksa bana”. Düşveren durduruyor adamı yankılarla “sonsuzluk senin, sonsuzluk sensin” Adam mavi trenin içinde, yalnız. Bir flüt sesi kulaklarını okşuyor. Sese doğru ilerliyor. Mavi notalar dağılıyor tüm vagona. Adam toplamaya çalışıyor notaları, üzgün. “Hepsi kaybolacak” diyor “sessizliğin ardında” Düşveren yaklaşıyor adama “ özgürlüklerini çalma”
 
Adam yalnız değil artık, dans ediyor; her biri mavi notalarla. Birden kara bir gölge düşüyor yüzüne umutsuzca. “Mavilikler” diyor adam “ya kararırsa”. Düşveren alıyor yüzünden kara gölgeyi, kapatıyor mavi bir kafesin içine “artık huzurdasın”.
 
 “Ne var bu yolculuğun sonunda?” diye soruyor adam. “Mavi” diyor düşveren “ister misin kanatlarını?” Adam duraksıyor, mavi notalara bakıyor, sonra kafese. Yüreğine; iki cam parçası damlıyor.“Acıyor” diyor “ya çıkaran olmazsa?” Düşveren  yüreğine uzanıyor adamın, alıyor cam parçalarını, “al bunları sakla” diyor “senden bir parça”.
 
Adam gülümsüyor, tutuyor elini düşverenin “hazırım” diyor “başka düşlere uçmaya”..
 
İlikleri donduran bir soğuk, Ruhları ürperten bir karanlık, Kan kokan bir kalabalık
Çocuk , kadın,  adam
Gerçek, düş, ölüm
Gerçek düş; ölüm
 

.Eleştiriler & Yorumlar

:: erkek,kadın,çocuk
Gönderen: arif hüseyin / bursa
14 Aralık 2003
zevkle okudum, haz duydum sık sık bilmek bazen yetmiyor insana,idrak etmesi gerekiyor.İdrakse sadece yaşanınca olan bir durum. insanı bilmek için erkek ve kadını bilmek gerekiyor..çünkü hayatı bilmenin yolu insanı bilmeden geçmekte..yaşamı bilmeliki insan evreni bilsin.. kendini nekadar bildiğini merak ettim.. arzuladıklarını hak edeceğin bir duruş diliyorum aşamda..hoşkal.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın soyut kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kış'a Düş - Tüm
Yankı...


müge kimdir?

Kulaklarımı tırmalayan sözlerinizi duymuyorum artık, kokuşmuş düşüncelerinizi uyandırmamak için, parmak uçlarımda dolaşıyorum Arkabahçelerinizde. .

Etkilendiği Yazarlar:
oğuz atay, edgar allan poe, gandhi


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © müge, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.