|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
23 Aralık 2003
Aklın Ulaşabileceği Gerçek
arif hüseyin
Gerçek arayıcısı sordu: aklın ulaşabileceği gerçek nedir?
Bilge cevap verdi: bu sorunun üç cevabı var. Birinci cevap kendini bildiğini iddia edene .İkinci cevap, kendini bilmeyene verilir.Üçüncü cevapsa ancak cevabı bilene verilir..
|
|
Gerçek arayıcısı sordu: aklın ulaşabileceği gerçek nedir?
Bilge cevap verdi: bu sorunun üç cevabı var. Birinci cevap kendini bildiğini iddia edene .İkinci cevap, kendini bilmeyene verilir.Üçüncü cevapsa ancak cevabı bilene verilir..
Dürüst olması gerektiğini hissetti ve ‘ben kendimin farkındayım , bildiklerim çok olsa da ,kendimi biliyorum diyemem.’ dedi.
Bilge kişi anlatmaya başladı:
aklın ulaşacağı ilk gerçek; gerçeğe , sadece beş duyu organını kullanarak elde edilen verilerle ulaşılamayacağıdır....
Sordu arayıcı: nasıl yani?...
Bak dedi bilge, şu anda uyumak üzere olan herhangi ‘normal’ bir insanı uykusunda gizlice uyutsak ve baygın haldeyken daha önce dünyada hiç görmediği bilmediği kadar korkunç bir mekana taşısak, ilk şunu yapar gözlerini açtığında .Gördüğü şeyi ‘’gözleriyle’’ mi gördüğünü, yoksa ‘’rüyada’’ mı olduğunu anlamak için diğer duyu organlarını kullanır.Mesela.Kendini çimdikler ve canını yakmaya çalışır.Beden acı hissederse gerçek olduğuna inanmaya başlar.Ama yetinmez, ses sonraki delildir.Kendi sesini duyar ve artık ikna olmuştur ve bütün bunlar çok kısa bir zamanda olmuştur .’’An’’ deriz bu geçen zamana.Sonra akıl devreye girer, beyinde daha önceden toplanmış verileri değerlendir.O kişi akşam uykuda ‘’öldüğüne’’ karar verir.Gördükleri ölümden sonraki gerçektir artık onun için.Ve ‘gerçek’ budur. Biri çıksa dese ki, bu ‘rüyadır’ inandıramaz onu. Çünkü insanların kahir çoğunluğu, gözüyle gördüğüne inanır.En temel ‘’gerçeklik’’ kriteri, gözlerinin gördüğüdür ve o ancak gözlerinin gördüğüne inanır, çünkü gerçeğin ancak gözlerle görüleceği öğretilmiş ve inandırılmıştır.Ona öğretilen ,onun da inandığı en temel ‘’gerçeklik’’ kriteri, gözleriyle gördüğü, elleriyle tuttuğu, kulaklarıyla duyduğudur.Göremediği şeye inanmaz. Oysa insanoğlu kendisi ispat etmiştir ki; onun duyamadığı bir şey ‘’yok’’ demek değildir.Tutamadığı bir şeye de ‘’yok’’ diyemez, bunu da ispat etti insanoğlu.Gidemediği yere de ‘’yok’’ diyemez.Bilemediği şeye de ‘’yok’’ diyemez.Fakat insan tüm bu gerçekler ortadayken göremediği şeye ‘’yok’’ diyor.Sadece gördüklerim ‘gerçektir’ yalanını söyleyip dursa da, artık çoğumuz, yüreğinde en azından ,o ‘acı vermez hüznü’ hissederek yaşamakta.Ve cevap aramakta.
Bu meseleyi anlamak için bilimin ispatladığı haliyle gözün görme mekanizmasını bilmemiz gerekiyor.Göz bir araçtır, ışık mercekten geçer, sonra kırılır, ters olarak kara noktacık denen bölgeye yansır.O bölgedeki hücreler gelen ışığı kimyasal işlemden geçirir ve elektrik sinyaline dönüştürür.Bu sinyaller gözdeki sinirler vasıtası ile beynin arkasındaki karanlık bölgeye ulaşır ve tekrar oradaki hücreler gelen elektrik sinyalini görüntüye çevirir .Aynı şekilde diğer 4 duyu organımızın çalışma prensibi de benzerdir.Ses, tat,koku ve tenle algıladıklarımız hücreler vasıtası ile kimyasal işlemden geçirilir ve elektrik sinyaline dönüştürülerek sinirler vasıtası ile beyne gönderilir.Beyin gelen sinyalleri analiz eder, değerlendirir , anlamlandırır ve veri olarak kaydeder.Beyin beş duyu organımızı kullanır ve yönetir.Bizim dış dünya ile iletişimimiz beş duyu organımızla olur.Ve akıl sadece beş duyu organından gelen bilgileri değerlendirip kararlar vermek zorunda kalırsa asla gerçeğe ulaşamaz.Çünkü, beş duyu organımızla ‘gerçeği’ değil; gözün, dilin, kulağın, burnun ve tenin yolladığı elektrik sinyallerinin beyne ulaştırdığını algılarız.Beyni kullanarak beş duyu organımıza hükmederiz.Beden makinası: bu canlı bir makinadır, kendi kendine çalışır.Hayvanlarda da vardır bu canlı makinadan.Bedenimiz ile hayvanlar arasında birçok ortak noktalar ve değerler vardır.Daha gelişmiş modelidir bizimkisi, o kadar.İnsan bedenini kullanarak diğer ruhlarla iletişime girer.Yalnızlık ona göre değildir, korkar ,en basiti sıkılır.Diğer ruhlar, yani diğer bedenler, yani hemcinslerimiz, yalnızlıktan kurtulmak ve güven v.s, demektir.. Bedenimizin kontrolü tamamen bize bırakılmamıştır.Bedenimizde irademizin geçersiz olduğu yerler vardır.Biz bedenimizin ancak bazı bölgelerine söz geçirebiliriz yada onları kullanabiliriz.Sözümüzü ancak beyin aletini kullanarak dinletebiliriz bedenimize.Kolumuza, ayağımıza, dilimize, gözümüze v.s..
Demek ki aklın ulaşacağı ilk gerçek, gerçeğe, sadece beş duyu organımızı kullanarak elde ettiğimiz verilerle ulaşılamadığıdır..
Gerçek arayıcısı sordu: O halde gerçeğe nasıl ulaşabiliriz.
Bilge düşünmeden cevap verdi:Yürekle
Neden dedi arayışta olan.
Çünkü dedi bilge; görülmüştür ki başka verilere ihtiyaç duyulmaktadır.İyice anlamıştır ki beş duyuyla elde edilen veriler yetmemekte.Her insan aslında bilmektedir ki; beş duyu organımızla olduğu kadar yüreğimizle de veri toplamaktayız.Çoğumuz artık biliyor ki; bazı durumlarda sızlar yürek, bazen sıkışır, bazen daralır, bazen coşar, bazen kanar.Tüm bunlar delildir ki beş duyu organımızın dışında başka bir veri kaynağı daha var.Çünkü ruh bilmektedir ki, sevgi var, mutluluk var, aşk var,.ıstırap var.Ve bunların hepsini yüreğimizle algılayabiliriz.Yürek, ancak ‘vicdan’ denen [(‘’beden’’ vasıtasında göz) ne işe yararsa,( yürek vasıtasında ‘’vicdan’’) aynı tarzda ve değerde işe yarar] mekanizmayla tam olarak kullanılabilir.Şu anki Dünyamızda kör bir insan ne kadar veri toplayabilirse , Vicdanı olmayan bir yürekte kendi boyutunda ancak o kadar veri toplayabilir.Gözün eksikliği şu anda yaşadığımız dünyanın karanlığı demekse .Vicdan eksikliği de yürek boyutunun karanlığıdır.
Ruh, ‘’Yürek vasıtasıyla’’ topladığı verileri ,aynen ‘’Beş duyu vasıtası’’ ile topladıkları gibi beyinde analiz eder, yorumlar, anlamlandırır ve kaydeder...
Sustu kısa bir süre.Sonra sordu..
‘’Sen yüreğinin varlığını hissedebiliyor musun?’’
Emin bir şekilde , ‘evet’ dedi.
.’’Ya vicdanını.?’’
Vicdanını hissetmeye yöneldi gerçek arayıcısı.Ve kısa bir an sonra tekrar ‘evet’ dedi.Aynı anda, vicdanının ne kadar zayıf, kirlenmiş ve kullanılmamış olduğunu gördü. Kararını verdi ve açıkladı.‘Ben vicdanın nasıl temizlendiğini, nasıl güçlendiğini bilmek istiyorum.’
Bilge cevap vermedi ve bir süre sonra; şimdi git dedi, bu ‘’bilgi’’ için ‘feda’ edebileceğin değerleri belirle ve bana sonucu bildir.
’’Feda etmek’’; hiçbir talepte bulunmadan, isteyerek, sahip olduğun bir şeyden gönül rızası ile vazgeçmektir.
Vedalaştı ve kararlı adımlarla uzaklaştı gerçek arayıcısı....
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
Herhangi bir insanın yüreğinde; acı vermeyen ve ne olduğunu bilmediği bir hüzün varsa. . aramaya koyulur. . . sevgi arar,aşk arar,cevap arar ve GERÇEĞİ arar. Hüznün şiddeti arayışın yoğunluğunu ve feda edebileceklerini belirler. . .
Etkilendiği Yazarlar:
bilmiyorum
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|