Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
1.Çoğulculuk Çoğulculuk postmodernizmin yaşamda da sanatta da ana eğilimidir. Çoğulculuğun roman yansıması, eserin muhtevasından, diline, şeklinden türüne kadar geniş bir yelpaze oluşturur. Mesela bir romanda klasik sanat öğeleri ile popüler sanat ögelerinin bir arada bulunması, herhangi bir referans göstermeden başka bir sanatçının metinlerine yer verilmesi (metinlerarasılık), gerçek ve kurmacanın iç içe olması, konu içerisinde karşıtlıkların sergilenmesi gibi pek çok durum çoğulculuk anlayışına ait uzantılardır. Buket Uzuner’in Balık İzlerini Sesi isimli romanı bu anlayış çerçevesinde şekillenmiştir. Büyüleyici bir biçimde çeşitlilik gösteren şahıs kadrosu gibi romanın diğer öğeleri de çeşitlilik gösterir. Uzuner’in romanına yansıttığı çoğulculuk anlayışını roman çeşitleri düzleminde şu başlıklar altında toplamamız mümkündür: Bilim kurgu: Yazarın yarattığı ütopik bölümde yer alan esrarengiz mekânlar Polisiye roman: Okuyucu romanın başından sonuna dek iz sürer. Yergici alegori: Birleşmiş Milletlerle roman boyunca alay eder. Macera alıntısı: Fantolt Otelinden kaçış Psikolojik dram: Kahraman Afife Piri’nin iç dramı Ütopik idealizm: Balık izlerinin Sesi Adası Kara komedi: Romain Gary’nin ortaya attığı kaçış planı a) Karşıtlıklar Uzuner Balık İzlerini Sesi ‘ni kurgularken birçok karşıtlıktan yararlanır. Bu karşıtlıklar romanın içindeki çatışmaları da beraberinde getirir. Romanın bel kemiğini de oluşturan ‘normallik ve seçilmişlik’ kavramları romanda birbirine zıt iki kavramı karşılamaktadır. Bu temel çatışma dışında aşk-cinsellik, ilkel-teknolojik, somut-soyut, doğu-batı, yaşam-ölüm, akıl-duygu, gibi karşıtlıkları da konusal düzlemde gözler önüne serilmektedir. Uzuner âşk ve cinsellik kavramlarını iki ayrı kişiye yükleyerek bir zıtlık durumu oluşturur. Ancak bu iki kavramın karşıtlığı yan yana ve demokratik bir biçimde işlenir. Afife cinselliği Anders Grieg ile yaşarken, âşkı Romain Gary’de bulur. Bu durumu şöyle nakleder: “Beğendiğim iki erkek arasında kararsızdım ve aşkın saatinden habersiz olacak kadar da toydum.”(s.111) Bu kararsızlık onu ikileme düşürür. Balık İzlerinin Sesi Adası bir ütopya arayışı olduğundan, romanın kahramanı Afife Piri’nin de bir kadın olarak kadınlık ütopyalarından en ezeli olanı üzerinde bir ikileme düşmesi romanın kaçınılmaz sonu olarak karşımıza çıkar. İlkel ve teknolojik kavramların zıtlığı ise Uzuner’in alternatif dünyasında yer alan bir durumdur. Ve herhangi bir çatışma yaratmaz. Birbirleriyle uyumlu bir tablo oluşturur.Örneğin bu adada Brooks’un ince, uzun bir cam tüpe benzer tekerleksiz bir araç kullanmasına karşın Jeanne fayton kullanmaktadır. b) Metinler arasılık Balık İzlerini Sesi romanı yazarın yaratıcılığını ortaya koyduğu uydurmaların yanında pek çok gerçek alıntıyla doludur. Özellikle bu alıntılar kahramanların oluşumu esnasında fazlaca kullanılmıştır. Çünkü bu romanın kahramanları geçmişte yaşamış ve tarihe geçmiş şahsiyetlerin ruhunu taşıdığına inanan kimselerdir. Romain Gary: Romain Kacew / Emile Ajar Tuula: Jeanne d’Arc Anders Grieg: Edvard Hegarup Grieg... Romanın bir bölümünde Uzuner, Patrick Süskind’in romanı ‘Koku’nun harika bir parodisini araya sokar. Bu roman yazarın bu romandan önce yazdığı romanlardan parçalara da yer verir. Örneğin ‘İki Yeşil Su Samuru’ isimli romanında Nilsu’nun sevgilisi Michael’in annesi olan dansçı Josephina’yı bu romanda yeniden görürüz. Afife ütopik mekânda Anders’ın evinde bir rüya görür. Josephina bu rüyada dans etmektedir: “Kıvrımlarında derin, içsel bir alçakgönüllülük vardı. Bir çeşit dini tören gizemi tapınma teslimiyetindeydi dalgalanmaları. Deniz Feneri Dansı bu olmalı diye gülümsedim. Kadında ban gülümsedi. O zaman simsiyah yüzünün üstüne kıpkırmızı boyadığı kocaman ağzından inci dişler saçıldı. Sonra el salladı bana. Bunlar da dansın figürleri miydi? Yoksa ağacın tepesinde tünediğimi görmüş müydü gerçekten? En önemlisi nereden tanıdıktı bu kadın bana? Josephina mı? Sakın o olmasın? Yoksa o da?” (s.175) Yine romanın son bölümünde geçen “herkesin kendine ait bir odası, bir evi olmalı” (s.198) cümlesi Virginia Woolf’un ‘Kendine Ait Bir Oda’ isimli romanını bizlere anımsatmaktadır. Keza Uzuner’in sevdiği bir yazar olan Virginia Woolf için şu ifadeleri kullanmıştır: “Virginia Woolf’un edebiyat dünyası içindeki duruşu ve romanlarındaki kurgudan çok anlatının öne çıkışındaki içtenlik ve ‘Kendine Ait Bir Oda’ için çok önemserim.” c) Üst kurmaca Buket Uzuner’in Balık İzlerini Sesi romanı özellikle mekân ve anlatıcı bakış açısı itibariyle gerçekle kurmacanın iç içe olduğu, birbiriyle çakıştığı ve aradaki çizgilerin yok olduğu bir düzlemde vücut bulur. Bu düzlem genel olarak mekânda karşımıza çıkan bir durumdur. Romanda yer alan mekânlar ikiye ayrılır: 1.Somut yaşamın geçtiği gerçek mekân: Fontolt 2.Kurmaca metnin geçtiği ütopik mekân: Balık İzlerinin Sesi Adası Aslında romanda yer alan somut mekânda bir kurgu öğesidir. Ancak bu kurgu bizim bildiğimiz, tanıdığımız gerçek yaşamla paralellik arz eden niteliktedir. Bu mekân ‘Asıl Son’ başlığını taşıyan bölüme kadar varlığını sürdürür. ‘Asıl Son’ bölümünden sonra ise terini ütopik mekâna bırakır. Yazar bu mekânı olması istediği gibi kurgular. Bu roman kahramanlarının özlemini duyduğu ve yaşamak istediği yerdir. Zıtlıkların bir arada çatışmadan bulunduğu ilkel ve teknolojik olanın tercihlere bırakıldığı düşsel bir dünya. Bu dünyada yer alan öğelerin bir kısmı görünen ve bilinen gerçeklikle bağlantılı iken bir kısmı ise bilim kurgu bir senaryo oluşturur: “İnce, uzun bir cam tüpe benzer bir araçtı ve tekerleksizdi.” (s.184) “Yerçekimine kaşı bir çeşit manyetik alan yaratarak, üç boyutlu bir aracı yürütebilirsiniz.”(s.184) “O zaman evlerin yanlarına takılmış enerji bobinlerini göreceksin.” (s.185) Romanda ortaya koyulan bu duruma kurmaca içerisinde kurmaca demek herhalde yanlış olmaz. Romanda gerçekle kurmacanın iç içe olduğu bir diğer alan anlatıcı bakış açısıdır. Bu romanda çoğulcu bakış açısı yazarın bir diğer romanı olan ‘İki Yeşil Su Samuru’unda olduğu kadar ön planda olmasa da varlığını hissettirir. Romanın bizlere Afife Piri tarafında aktarıldığını daha önce belirtmiştik. Bu kurgu sona erdiğinde karşıma yazar olduğunu tahmin ettiğimiz, hakim bakış açısı çıkar. Hakim bakış açısı romanın ütopik bölümünden adeta çekerek gerçek dünyaya sürükler.Onun böyle bir tavır sergilemesinin gayesi;gerçeğin bölünmüşlüğünü vurgulamak, gerçek zannedilen şeylerin absürdlüğünü sezdirmektir. Ontolojik sorgulama: Doğruların ve gerçeğin böylesine bölündüğü bir evrende yaşayan postmodern sanatçı için artık gerçekle ilgili sorgulamalar konu dışı kalmıştır. Artık bilgi nasıl elde edilir? Kimler asıl, neyi bilebilir? gibi epistemolojik sorgulamaların yerini var olan dünyanın veya dünyaların sorgulaması yapılır. Günnar’in Afife’ye verdiği yazma cezasında Afife, ”Ben niçin varım? Var olmayı neden istiyorum? Var olmayı sürdürüşüm bir iç güdü mü?” (s.95) sorularına yanıt arar. 2. İroni ve Parodi Balık İzlerini Sesi romanında bir başka belirgin nitelik ironi ve parodidir. Bu ironin baş mimarı Uzuner konu düzleminde pek çok hususla dalga geçer. Mesela romanda yer alan ‘normaller’ kavramı ile yazar olumsuzlukları, yanlışlıkları ve karmaşayı anlatmak istemiştir. Ancak yazar normallerin bu durumundan dolayı karamsar bir tablo çizmek yerine, onları kabullenen ama ciddiye almayan, onlarla dalga geçen bir tavır sergiler. “Aslında bunun sinyal bir olduğunu anlayanımız yoktu o sıralar. Nasılsa Vigdis işini, yaşamını ve kendini sevmeyen birisiydi, yani normaldi ve bu yüzden bizi hiç ilgilendirmiyordu.” (s.18) Bu romanda ‘seçilmiş’ olarak adlandırılanlar, Birleşmiş Milletler’in seçmis olması da hayli enteresan bir durumdur. Kendilerini ‘seçilmiş’ olarak adlandıran bu grup nasıl oluyor da normallerin onları seçmesini kabul ediyordu? Bir diğer durum da ‘seçilmişler’in, seçilmiş grup arasındaki normalliğidir. Seçilmişlere, seçilmişlik özelliği veren normallerdir. Yani normaller olmazsa, onlar da normaldir. Uzuner, traji komik, kaba güldürü ve maskeli oyun diyarlarında hayranlık uyandıran bir kolaylıkla gezinirken hayli ilginç bir kadro oluşturur. Bu insanlar kendi yaşamlarını kendileri yaratan kafadan doğumludurlar. Ve bu yarattıkları yaşam bir yalandan ibarettir. Onlar ilginç bir oyun oynamaktadırlar. Onlar bu oyunu oynarken normal insanlar da MIŞ GİBİ oyunu oynarlar. Genel olarak düşünüldüğünde aslında seçkinler de ironik olarak, bu oyunu oynarlar. ‘Oyun’ imgesi karakterlerin yaratılması aşamasında kapalı düzlemde ortaya koyulmasına rağmen kahramanların Fantolt’tan kaçışlarında ise açık düzlemde ortaya koyulur: “Kendi türümüze özgü yetemekleri kullanarak, bir oyun hazırlarız. Bu durumda onları çok kızdırıp, gazaplarını arttırmak gibi bir tehlikeyle yüz yüze kalabiliriz. Ama…” (s.124) 3. Merak ve Şaşırtma Uzuner pek çok romanında olduğu gibi, Balık İzlerini Sesi romanında da merak öğesini en yukarılara taşır. Bunu belki karakterinden gelen dinamizmin metinlere yansıması olarak, belki de okuyucuyu sıkmamak adına yapmış olabilir. Okuyucu onun romanından asla sıkılmaz. Çünkü ana düğümler etrafında küçük halkalarla birbirine bağlı ara düğümler öyle bir düğümlenir ki bu düğümleri çözmek biraz yazara biraz da okura bağlıdır. İşte bu durum kendi aktif olan yazarın okurunu da aktif yapma çabasındandır. Okuyucunun da hayal gücü ile roman yeniden şekillenir. Romanda dahil olan okuyucu bu kez iz sürmeye başlar bu durum romana polisiye roman olma özelliği katar. Uzuner’in yaratıcılığını ve yeteneklerini sonuna kadar kullandığı bu romanda şaşırtma öğesi de başvurulan yöntemlerden biridir. Örneğin kurguda karşılaştığımız ütopik mekân ve özellikleri normallerin lideri olan bir anda kötülükler imparatoru gibi gösterilen Günnar’ın Balık İzlerinin Sesi Adası’na gelerek bir seçkin olması, Romain’in âşkını yaşatmak uğruna Afife’yi terk etmesi ve Balık İzlerinin Sesi Adası’nın fantastik ortamının doğal bir felaketle yok olması hayli enteresan ve şaşırtıcıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aslı Yerlikaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |