Bütün sanatlarda insanı şaşırtan bir yan vardır. -Alain |
|
||||||||||
|
Sevgili kardeşim Nedim, Doğanın fışkırdığı, her tarafın yemyeşile kestiği, bin türlü börtü böceğin bir garip telaşın içinde olduğu şu mayıs ayının 5. günü (05.05.1980) sabahın alacakaranlığında yatağından kalkmış, göğsünü sabah yeline vererek sabah namazının abdestini almış ebem. Namazını kıldıktan sonra, ineğini sağıp sığıra salmış. Eve çıkıp derlemiş, toplamış etrafı.Evi süpürmüş. Yatakları filan düzeltmiş. Odaları düzenlemiş. Sonra da, “Varayım Dudu Ebe’nin gelininin yanına gideyim” demiş, kendi kendine. Kalkmış sizin eve gelmiş. Kah yatmış uyumuş. Kah kalkmış konuşmuş. Dereden tepeden. Köyden şehirden. Oğullardan kızlardan. Öğle namazını kılmak için dönmüş evine gelmiş. Namazını kılmış çıkmış evden. Şöyle bir dolaşıvermiş köyü baştan aşağı. Gülerken gözleri ışıldıyormuş. Ay gibiymiş yüzü. “Amanııın, bu Havva Ebe gençleşmiş uşaak !” diyorlarmış, görenler. Herkesle konuşuyormuş. Herkesle şakalaşıyormuş. Küçücük çocukları kucağına alıp alıp sevi seviveriyormuş. Herbiryana gülücükler dağıtıveriyormuş. Öylecene gezmiş tozmuş köyü, bir baştan bir başa, ikindi ezanına kadar. “İkindi namazını kılayım da, sığır gelmeden aş pişireyim” diyerek eve gelmiş. Yemeğin malzemelerini hazırlamış. Sobayı filan galalamış. Bir garip sevinç varmış içinde, bir garip mutluluk; nedenini anlayamadığı. Kuş gibiymiş hani... O sırada gelmiş, oturmuş amansız bir sızı, sol tarafına, göğsünün, kalbinin, omzunun üzerine. Kapıya dar atmış kendini. Yerlerde sürünmüş. O mutluluğundan, o ay yüzünden, o gücündan eser kalmamış. Ağlayacak gibi olmuş. Yoldan geçen birisiyle anneni çağırtmış zor şer... “Neyin var Havva Ebe” diyerek koşmuş gelmiş annen. “Bu sefer başkayım geliiin, bu seferki götürücüüüü” diye inlemiş, ebem. Belli belirsiz duyuluyormuş sesi. Beti-benzi sapsarıymış. Büzülmüş, küçücükmüş, çocuk gibiymiş, yapayalnızmış... Halamı istemiş. “Lütfiye’yi çağırıver” demiş. Annen bir koşu gidip halamı almış gelmiş. İkisi birlik olup karyolaya taşımışlar. Yatağa yatırmışlar. Tuğlaları ısıtıp ısıtıp sol göğsünün üzerine koymuşlar. Ağrıyı azıcık da olsa dindirmişler. Fakat,anlamışlar ebemin öleceğini.Çok üzgünmüşler.Ağlamaklı olmuşlar. O’nu bu halde daha fazla görmeye dayanamıyorlarmış. “Sığır geldi. İnekleri, eşekleri ahıra koyup gelelim” diyerek oradan ayrılmak zorunda kalmışlar. Onlar çıkarken, dedem girmiş içeri. Ebemi öyle yatar görünce “ne o ebe, ne oldun yine” demiş. “Bu seferki hastalık başka, dedeeee” demiş ebem. Çay içmek istemiş canı ebemin. Dedem de hemen küçük tüpü yakıp, üzerine çay suyunu sürmüş. Ebem de yatağın üzerine oturmuş, yorganı bacaklarına çekmiş, sırtını da duvara vermiş, bekliyormuş çayı, derin derin nefes alıyormuş, bakıyormuş karşı duvara öyle, boş boş, anlamsız... Biraz sonra çay olup, pişmiş. Dedem dönüp, çayı doldurmuş bardağa. Şekerini koyup, karıştırmış. “Buyur ebe, al iç çayını” demiş. Dönüp çay bardağını vermek istemiş. Yok. Ebe yok. Gitmiş. Kaykılıvermiş şöyle sol’a doğru. Yataktan aşağı sarkmış gitmiş belden yukarısı. “Ebeeeee, ebeeeee” demiş dedem. Çağırmış, ünlemiş. Yok. Ne bir ses, ne bir nefes. Uçmuş. Kaldırıp, yeniden oturtmuş aziz ölüyü. Sonra Kelime-i Şahadet getirmiş. Kur’an okumuş dedem. Ebem üç defa ağzını aşmış. Bir kez de gözlerini açmış. Öylecene bakıvermiş dedemin yüzüne boş, sönük. Sonra yavaşça yummuş gözlerini, bir daha hiç açmamak üzere. Bağıra, çağıra, ağlaya koşmuş gitmiş halama dedem. “Ne durursun anan öldüüü” diyerek. Sonra, telefon etmiş köylüler bizim eve. Beni okuldan aldı annemgil. Varıverdik köye. Canlısını onbeş gün önce, ölüsünü o an gördüm ebemin. Anılar donakaldı gözlerimin önünde, öylece. Siyah beyaz fotoğraflar gibi. Ne garipti şu yaşam. Halam ağlar, babam ağlar, anam ağlar, ben ağlarım. 85’lik koca ağlar. Ama, O geri gelmez ki... Bir ebem vardı, bıraktı gitti o da… Kardeşin Ömer 08.05.1980 NOT:Başlık, Çetin ALTAN’ın bir yazısından alınmıştır. Ö.Ö.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ÖMER ÖZYURT, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |