İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
Bir ülke varmış, her mış'lı ülke gibi yoklukta yaratılmış. Niye yoklukta? Var olmayana daha bir inanma ihtiyacı hissedip, onu hayatımızdaki koca boşluğa yerleştirme meraklısı olduğumuz için dersem, inanıp inanmamak elinizdedir tabi ki! O ülkenin üç zirveli Kafdağı varmış. Bir de her yerde olduğu gibi siyah - beyaz renkler gibi birbirinden ayrılan insanları ve nedense hep grinin kazandığı kanunları varmış. Bu ülkede yaşayanlar, birbirlerini taklit eden günlerle cilveleşen, boşluk duygusuyla köşe kapmaca oynayan ve sarhoş olunca kazan çömlek patlatarak kendilerini ebeleyen, gülümseyişleri hep “Mona Lisa”, yürekleri hep “Romans” olan, içlerindeki boşluğu gece yarısı kabuslarıyla fark eden, önyargılarının kafesinde aslancılık taslayan, rolleriyle akşamüstü düello yapan, bol bol düş kuran insanlarmış. Bir gün düşlerinin ayakları yere basmış, Kırk gerçek, harami kesilmiş geceye! Üç gün üç gece insanlar kendilerine kalmış, Bin bir Şehrazat döşenmiş her bir heceye! Tanık olmak, sanık olmaktan daha acıymış! Bu yüzden, gördüklerim, şeytanların baş tacıymış! Kafdağı'na çıkmışım ve üçüncü zirveden izlemişim ülkede yaşananları. Tanık olmuşum! Bakalım ben söylemişim; ama ne söylemişim? Üç günün sonunda, içlerinden biri dillenmiş ve " Şiiiissst! " demiş bana. " Biliyorum! " demiş. "Birbirimize kıskanarak baktıkça, rekabet hırsıyla kabaran yüreklerimizi noktaya dönüştürecek yanıtı görüyorum! " demiş. "Bu yanıt, bir yarışmadır. Herkes, yüreğini alıp gelecek, tartacağız yürekleri Anlam Terazisi'nde, bakacağız kim daha mutlu? Kime imreneceğimizi, kimin yerinde olmak isteyeceğimizi bulacağız en sonunda!" demiş. O anlatmış ben dinlemişim. Kırk eşkıya salınmış ülkeye. Eşkıyalar, halkı sürü gibi katıp önlerine, kırk günde dağın önündeki büyük meydanda toplamışlar. Kimler gelmemiş ki? Saçlı bıyıklı erkekler, başı oyalı kadınlar, tırnağı ojeli hanımlar, donu yamalı bebekler, kulağı küpeli gençler, gönülleri türkülü kızlar, yürekleri sivilceli oğlanlar, kalabalık yalnızlar, yalancı oyuncular, kırılgan serseriler, gamsız alkolikler, kalemsiz şairler, hüzünlü öykücüler, bestesiz şarkıcılar, sevdasız türkücüler, ölü dilenciler, yorgun seyyar satıcılar, dilsiz sözcüler, kör rehberler, lanetli eller, bahtı açık askerler, herkes ama herkes toplanmış. Herkes, sırasıyla yüreğini koymuş hassas teraziye. Peki sonra ne mi olmuş? Arkası Yarın...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © masalcıdede, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |