..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Batuhan Bozkurt




2 Ocak 2006
Büyük Veda Gecesi  
Bir mezuniyet hikayesi

Batuhan Bozkurt


Bardan grup halinde çıktık. Tolga,Tanz,Buket,Öztürk,Ülkü,Pelin…vs.Yolda yürürken hafif yalpalıyor,sonra tekrar dengemi sağlıyordum.Uykumu yenmiştim.Bara girdik ve içerisi çok kalabalıktı.Kapalı bir mekan değildi allahtan.Havuz kenarındaydı herkes.Kendime fazla güvenemediğimden havuzdan uzak durdum.Bara doğru seyirttim ve bir soğuk bira istedim. Sonra kenarda bir yerlerde durup dans edenleri izledim çakırkeyf gözlerle.Buket sokuldu yanıma…Tuvaleti gözüme daha hoş gözüktü.Neden olmasın ki dedim kendi kendime.Neden?


:BHAA:
BÜYÜK VEDA GECESİ

     Terliyordum…Gecenin yarısını geçeli epey olmuş ve dördüncü fincan kahvemi yudumluyordum masadan başımı kaldırabildiğim nadir zamanlarda.Proje çizmek kadar zahmetli ve gereksiz bir iş var mıydı acaba?Bir öğrenci bir okuldan mezun olmadan önce ille de s.kilmek zorunda mıydı?Bunları düşünerek çizdim,çizdim,çizdim…

     Dolapta bira vardı ve s.kmişim projesini diyip bir bira açmak geldi içimden… Şimdi düşünüyorum da açmamakla büyük hata etmişim.O gece o birayı açmadım ve hala bir markette part time çalışıyorum.Sigara parasına…Ne değişti ki?

Güneş gecenin karanlığını yırtana dek çizdim.0,3 mm rotringeni masaya bıraktığımda sabah saat 10.00 sularıydı.Tanınmayacak haldeydim.Gözlerimin altları morarmış,dişlerim kahve ve sigaradan sararmış,yüzüm sapsarıydı.Yorganın altına kaydım usulca…

     11.00 civarı ev arkadaşım Tanz dürttü beni.
“Kalk,12.00’ye kadar projeleri hocaya götürmemiz lazım”.
“Siktir et” dedim “gir yat”.
“Ulan çizdik o kadar,dersten çakıp okulu uzatmak mı istiyorsun?”

     Küfrede küfrede kalktım yataktan.Lanet projeyi götürdüm.Ders geçme notumu aldım ve yatağıma geri dönmekti niyetim…Çocuklar yemeğe gidiyorlardı.Beni de çağırdılar. Gelemeyeceğimi söyledim onlara.. Dolaptaki biraları bitirip sızarım diye düşünüyordum…
“Batu,bugün birlikte son günümüz”
“Evet ne güzel bir gün değilmi?”
“Götsün Batu”
“Siktir” dedim onlara…Ve kendimi kebapçı da buldum.Seviyordum o kebapçıyı.Güzel beyti yapıyordu…Oraya dair özleyebileceğim bir şey olduğunu farkettim…Bitirdim beytiyi...Tolga iki beyti yedi.İnanılmazdı.1,85 boy ve 100 kiloluk bir devdi.Gaz çıkarırdı bazen ve kanepeyi sallardı…Tanz bir beyti yedi benim gibi.Makuldü.Hüseyin üç lahmacunla yetindi.Buket bir lahmacun yedi sadece…Fazla kiloları varmış ve formunu koruması gerekiyormuş.Öyle söyledi..

     “Bana müsaade” dedim masadan kalkarken..Yıkılmak üzereydim.Eve gitmem lazımdı ve onlar bunu anlamıyorlardı.Çıktım oradan.Eve gittim.Duşa girdim.Ve bir bira açıp salona geçtim.Etrafıma şöyle bir bakındım.Duvarlar…Hüzünlü gibiydiler sanki.Eski ikili koltuğumuz ve eski üçlü koltuğumuz…Televizyon ve üzerindeki iğreti eski anten. Üzeri kül ve bira lekeleriyle kaplı halı..Çalışma masamız…Okuduğumuz okuldan geri getirmek üzere ödünç almıştık.Playstation ve üzerinde durduğu sehpa…Sonra mutfağa geçtim.Buzluğunun yarısı buz yapan emektar buzdolabı.Hurdacıdan almıştık onu.Sonra üzerinden yağ lekeleri hiç eksik olmayan dörtlü set üstü ocağımız ve daha bir sürü ıvır zıvır…

     “Siktir” dedim kendi kendime.Hüzünleniyor muydum ne?Biramı içtim.Sonrada dolaptaki bütün biraları bitirdim.Odaya geçtim ve yatmaya hazırlanıyordum ki evin kapısı açıldı.Çocuklar…Hah dedim tam zamanında…

     Tolga girdi önce odaya… “Ne o lan bu saatte yatılır mı?” Ben önceki gece çizim yaparken O koca kıçını da yanına almış horluyordu ve bunu hesaba katmıyordu.İçerden bir çığlık yükseldi.Çığlığın sahibi Tanz’dı. “Biralar bitmiş!!!”

     “Durun” dedim “bu konuyu halledebiliriz”... “Kalk” dedi Tolga, “akşam veda gecesi var uyanamazsın yatarsan”. Hüseyin kolumu dürttü.Buket üzerimden yorganı çekti.Kapana kısılmıştım. “Gidin” diyebildim yorgun bir sesle.Gitmediler ama…

     Kalktım ve giyindim.Rastgele üzerime birşeyler bulup geçirdim işte.Buketler evlerine gittiler hazırlanmak için.Benim haricimde herkes fazla büyütüyordu veda gecesini.Umrumda değildi.32 saattir uykusuzdum ve eğer dünya kadar para vermiş olmasaydım gitmezdim veda gecesine…Ama vermiştim ve karşılığını almalıydım onlardan.Tüm alkol stoklarını tüketene dek…Benim haricimde evdeki herkes klasik kıyafetler giymişlerdi.Ben spor giyinmeyi tercih etmiştim.Takım elbisemde yoktu zaten.Takım elbiseye ihtiyaç duymadım hiç.Kumaş pantolonları hiç sevemedim.Rahat edemezdim.Yok ütüsü kaçar,yok leke olur.Benim öyle kaygılarım yoktu.Canım istediği vakit sokağın üzerine bağdaş kurup oturabileceğim türde kıyafetleri tercih ettim hep.En fazla kalkar,kıçımı silkeler,yoluma devam ederdim…

     Veda gecesi bir restaurantta yapılacaktı.Terasında…Canlı müzik olacaktı.Başka da bir bok olmayacaktı.İçeri girdik.Çocuklar yer beğenemiyorlardı.Orası mı olsun,şurası mı olsun?
Gittim ve rastgele bir masaya oturdum.Yorgundum.Diğerleri geldiler ve masanın etrafına oturdular.Seçimimi beğendiklerini dile getirdiler.Oysa seçim yapmamıştım ki…
Etrafta bir sürü enerjik genç.Yerlerinde duramıyorlardı.Bu kadar enerjiyi nerden alıyorlardı?
Tahammül edemiyordum.Çünkü benim parmağımı oynatacak dermanım yoktu.

     Garson masaya geldi ve siparişlerimizi aldı.Yemek değil.İçecek siparişlerini.Yemekler fixti.Önce soğuk mezeler geldi.Tercihimi rakıdan yana kullandım.Dedim ya yorgundum diye belki bir faydası olurdu.Bir süre sohbet ettik.Son takatimi kullanarak birkaç espri yaptım. Masa kahkahalara boğuldu.Hala fena değildim.32 saate rağmen.Pardon 34 olmuştu. Rakıya başladım sonra.Açıldım kadehleri vurdukça.Faydası olmuştu.Derken müzik hızlandı.İnsanlar piste doluşmaya başladılar.Ne gariptir ki ben dans etmekten de hiçbir zaman zevk duyamadım.Vücudumda kalan son enerjiyi dans pistinde bırakmaktansa masa da kalıp kadehimle oynaşmayı yeğledim.İnsanlar hoplayıp zıplayıp duruyor,modern dansın tüm saçmalıklarını piste yansıtıyorlardı.Ne kadar zamandır uyumamıştım? Siktiret dedim kendi kendime.Burdasın artık ve hakkını ver dedim.Hakkını ver.Buket geldi yanıma.Üzerinde tuvalet tarzı bir şey vardı.Uzun bir elbise.

     “Tuvaletimi nasıl buldun? Yakışmış mı?” dedi gülümseyerek.Hakikaten tuvalet hakkını vermişti.Üstünde durulup sıçılabilirdi sadece.Ben pek bir şeye benzetemedim.Ama benim gibi centilmen birine böyle bir cevap yakışmazdı.
     “Çok hoş olmuşsun” demekle yetindim,kadehimi dipledim ve ekledim “bacakların biraz daha görünseydi daha hoş olabilirdi”.
Kırıta kırıta uzaklaştı yanımdan.Kadehimi doldurdum tekrar.Ülkü geldi sonra masama.Sarışın, uzun boylu ve nefis kalçalara sahip bir kızdı. “Hızlı gidiyorsun,toslama sakın” dedi bana. “Hızımı sizden alıyorum tatlım” dedim ona. “Toslarsam eğer tosladığım yerde sen ol”. Havamı bulmuştum.İyi gelmişti rakı.Kendimi yakalıyordum hemen hemen.
Fazla kaçırmış olmalıyım ki bir anda kendimi pistte buldum.Kim beni ikna etti,kim piste çekti beni hatırlamıyorum…Ama oynuyordum…Hızlı gitmiştim gerçekten ve toslayacak yer arıyordum.Ve buldum da…Okul müdürünün eşinin sol şakağı... Elime hakim olmamamıştım. Ama eğlendirmişti bu beni.Bayağı güldüm.Sonra slow’a döndü orkestra ve Buket kollarımdaydı.Tuvaletiyle!!! Halinden memnun görünüyordu.Bense sıkılmıştım… Başını omzuma dayamış ve uzun sarı saçları omzuma dökülmüştü.Altındandılar sanki…

     “Güzel dans ediyorsun Batu”
     “Çok iyi değilim,sana ayak uydurmaya çalışıyorum”
     “Bana ayak uydururken bir de ayaklarımın üzerinden insen!”
     “Ahh pardon!”

Müzik bitti ve onları orda bırakıp masaya döndüm.Hız kazanmaya… Bir ara piste devasa bir pasta getirdiler.Veda pastası…Dilimleyip masaya dağıttılar.Herkes masalarına oturdu.Birkaç hoca konuşma yaptı ama dinlemedim.Garsonu aradı gözlerim ve çağırdım.Bir kadeh rakı istedim…

     Sonra masaya Oktay geldi.Oktay biraz mafya özentisi,dizilerin etkisinde kalmış, kendini kabadayı sanan bir çocuktu.Etrafına bayağı bir çevre de yapmıştı.Adamları falan vardı hesapta.Bizi Red Devil’e davet ediyordu.Orada bir bardı Red Devil.Masadakiler kendi aralarında mırıldanıp gidelim mi gitmeyelim mi oldular.Ben atladım.Geleceğimizi,eğer gelmeyen olursa restaurant çıkışı gelmeyenle kozlarımı paylaşacağımı söyledim.Batu’nun sözü sözdür dedi,gitti.Benim sözüm sözdü o zamanlar ve canım rakının üzerine feci soğuk bira çekmişti.O yüzden istedim Devil’i.

     Oraların meşhur bir barıydı Devil.Ortada geniş bir havuzu vardı.Yazın insanlar oraya yüzmeye de gidiyordu.Ama çoğunluk benim gibi kafa çekmeye…Kel kafalı,iri kıyım bir barmeni vardı.Eşcinsel olduğunu söylüyorlardı ama bana pek inandırıcı gelmiyordu.

     Restauranttan çıkmadan içtiğimiz içkilerin parasını ödedik.İlk iki kadeh menüye dahildi fakat sonrakiler ücrete tabiydi.En çok parayı ben ödedim.Çıkmadan resim çekildik.Sürekli sağdan soldan sesleniyorlardı.Ve sonra ne olduğumu anlamadan flaşlar patlıyordu.Bir iki poz vermeyi denedim.Objektife bakarken yığılabilirdim her an…

Bardan grup halinde çıktık. Tolga,Tanz,Buket,Öztürk,Ülkü,Pelin…vs.Yolda yürürken hafif yalpalıyor,sonra tekrar dengemi sağlıyordum.Uykumu yenmiştim.Bara girdik ve içerisi çok kalabalıktı.Kapalı bir mekan değildi allahtan.Havuz kenarındaydı herkes.Kendime fazla güvenemediğimden havuzdan uzak durdum.Bara doğru seyirttim ve bir soğuk bira istedim.
Sonra kenarda bir yerlerde durup dans edenleri izledim çakırkeyf gözlerle.Buket sokuldu yanıma…Tuvaleti gözüme daha hoş gözüktü.Neden olmasın ki dedim kendi kendime.Neden?

     “Eğlenmiyormuş gibi gözüküyorsun, pilin bitti mi yoksa?” dedi gülerek.
     “Eğlenebilmem için bana bir bacak göster” dedim O’na.Sonra biramdan sağlam bir yudum aldım.
     “Çok içiyorsun,gerekli mi bu kadar”
     “Bir süreliğine hayatı çekilebilir kılıyor.”
     “Saçların güzel olmuş böyle,hafif sakal da gitmiş.Severim kirli sakallı erkekleri.”
     “Ben pek hazzetmem,bir şeyler bahane edip sıkı bir yumruk çakasım gelir.Bara gidiyorum içecek bir şeyler ister misin?”
     “Bir biraya hayır demem” diye cevap verdi. “Bende” dedim “bende”.Gece ısınıyordu giderek ve kafam feci güzeldi.Barmenden iki bira istedim.Ücretini ödeyip aldım biraları ve bardakların yarısını döke döke Buket’i bıraktığım yere geri döndüm.Müziğin sesi inanılmaz rahatsız etmişti beni.Zaten sözlerinde de iş yoktu.Undergraund ve aşırı gürültülü müzikler. Ruhunu beslemekten çok kulağını sağır etmeye yarıyordu insanın..Sanırım bundan şikayetçi olan tek kişi bendim.Rica etsem kısarlar mıydı sesi biraz? Vazgeçtim sonra.Birama döndüm.
Tanz geldi yanıma…
“Bana bir bira ısmarla batu” dedi. “Haa, varsa bir de sigara veriver”
“Siktir” dedim “adresi şaşırdın tekel yan tarafta”
“Hadi Batu” dedi “bak bugün son günümüz”.Bitmesinin vakti gelmişti artık.
“Ne büyük mutluluk” dedim.Parayı verdim ona ve de sigarasını.Ateşini bile benden istedi göt.
     Sağır olmak üzereydim.Dayanılır gibi değildi.İki senelik bir okul için kulaklarımdan olmak üzereydim.Biramı dipledim ve “Çıkıyorum burdan” dedim. “Geliyim mi seninle?” dedi Buket.Cevap vermedim.Sonunda ıssız sokaklardaydım.İnsanları en sevdiğim saatler yataklarında oldukları saatlerdir.Başımı ağrıtmazlar.En azından bir süreliğine…Ve tenha sokakların tadını çıkardım.Sadece kendi ayak seslerimi dinleyerek.Bir de Buket’in…
Yolda pek konuşmadık.Açık bir Tekel Bayii gördüm ve daldım içeri.Bira,sigara,cips falan alıp çıktım.Devam ettik.Eve vardığımızda tükenmiştim.Girdim ve soğuk bir bira açıp salona geçtim.Bıraktım kendimi koltuğa.Aman Allahım, ne güzeldi.. Büyük saadet.Buket de elinde birasıyla salona girdi.Müzik setine hamle eder gibi oldu. “Atarım seni camdan aşağı” dedim,
vazgeçti.
     Yanıma geldi ve oturdu.
Tuhafsın” dedi bana… “İki senedir seni takip ediyorum uzaktan,çok samimisin herkese ama aslında çok uzaksın..İki senede çözemedim seni ve sanırım iki sene daha geçse çözemeyeceğim.Çok iyi birisin ama bazen duvarlarını örüp herkesi dışarıda bırakıyorsun.Ne ben ne de diğer arkadaşların,hiçbirimiz yaklaşmayı başaramadık sana…Yaklaştığımızı hissettiğin an çektin setlerini…Çok denedim seninle konuşmayı ama bir kez bile izin vermedin.Ülkü’yle sizde rakı-balık yaptığımız geceyi hatırlıyor musun?Hani sizde kalmıştık o gece?”
“Evet” dedim.
“Seni izledim tüm gece boyunca.Yedik,içtik ve müthiştin.Öldürmüştün bizi gülmekten.Çok eğlenceliydin.Sonra birkaç kadeh daha içtin.Hüzünlendin sanki,duruldun. Odana çekildin.Yanına geldim ve birşeyler bahane ederek mutfağa kaçtın.Samimi olduğun bir ortama bir anda yabancılaşmayı nasıl becerebiliyorsun?”
“Sıkılıyorum” dedim O’na. “İnsanlarla çok uzun vakitler geçiremiyorum.Münzevinin tekiyim ben,sıkıcıyım.İçimden gelirse çok hoşsohbetim ama ne yazık ki içimden gelmiyor.”
“Aptalsın” dedi bana. “O gece odana geldiğimde kaçtın benden.”
“Şahsi değildi,aptal da değilim, kendi kendime kalmayı severim ve ne zaman geleceği belli olmaz”
“Aptal” dedi buğulu gözlerimin içine bakarak.Ve dudaklarıma yapıştı.Karşılık verdim O’na.Dillerimiz birer yılan gibi kıvrılıp oynaştılar.Üzerime çıktı ve beni esir aldı. Direnmedim.
Zilin sesi çekiç gibi indi kafama.Sabah olmuştu.Yatağımdaydım ve bir çok şeyi idrak edememiştim.Yatağa yatışımı hatırlamıyordum.Bir çok şeyi hatırlamıyordum.Kafam külçe gibiydi ve kalkmıyordu.Ayarını tutturamamıştım yine her zamanki gibi…Kalkmaya çabaladım.Soluma döndüm.Ve öylece kaldım.Buket yanımda yatıyordu.Sadece pembe kiloduyla…Nasıl dedim kendi kendime.Nasıl?
Buketi orada bıraktım.Boxer’ımın üzerine şortumu geçirdim ve kapıyı açtım.Babam kapıya dikilmiş O’nu içeri almamı bekliyordu.
“Afyonun patlamadı galiba” dedi gülerek.Beni almaya gelmişti.İstanbul’a kesin dönüş… “Nasıl” dedi “güzel geçti mi veda gecen?”
Güzeldi diyebildim, güzeldi…



                    - SON -




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mülakat

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Öyle Bir Sevmeliyim ki... [Şiir]
İki Berduş [Şiir]
Devrilmiş Boş Bir Budweiser Şişesine Benzer Yalnızlık [Şiir]
Istırap [Şiir]
Atom Bombası Atılırsa Belki… [Şiir]
Sensizlik [Şiir]


Batuhan Bozkurt kimdir?

Pek makbul biri sayılmam. . . Ve biraz da münzeviyim. Benim için en iyi insan yokluğu ile beni ödüllendirendir. Yazılarımda sevilmeyeni, alışılageldik değerlere karşı çıkanı yazdım hep. İlginç olmak için değil,ilginç bulduğum için. . . Bir çoğunuzun hoşuna gitmeyecek belki yazdıklarım ama zaten bunlar hoşunuza gitsin diye yazılmış şeyler de değil sadece gece çöktüğünde kağıtla paylaşılmış günah çıkarma seansları. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Bukowski,John Fante


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Batuhan Bozkurt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.