İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Tütün kokusu gelir burnuna, ıslanmış cebinden buruşuk bir paket çıkarırsın günlerce unutulmuş, çakmağını terk ettiğin mekanda unutmuşsun, yakamazsın. El atarsın ihtimal verdiğin her boş cebe ve boş çıkar umutların. Zor olan da bu olsa gerek...Oysa nasıl da yakasın gelmişti sigarayı, tüttürmek yağmurun altında ve üfürmek dumanını çaresizliğin göbeğine ve arzulanan kırmızı aşkın hasretine. Beyninde kelimeler, sırtında kelime oyununa yenik düşmüşlüğün ezikliği, kalbinde özlem, elinde yakamadığın sigaran...Üşürsün iliğine kadar, yağmur yalar bir bebek gibi yüzünü gözünü, sırılsıklam aşık olmak varken, sırılsıklam tutarsın terk ettiğin mekanın yolunu. Yalnızlığın koynunda okşanmak için tek başına olmadığın bir hücre dünyanın kapısını açarsın anahtarla. Sıcak buhar banyosu iyi gelir düşüncesiyle atarsın bedenini bu kez banyoya, dalarsın sıcak suyun altına. Beyninde kelimeler, sırtında kelime oyununa yenik düşmüşlüğün ezikliği, kalbinde özlem, elinde yakamadığın sigaradan kalma boşluk ve çaresizlik.... Her yeni güne merhaba derken hayat, dışarıda kaç insan paylaşır yalnızlığını, ya da kaç insanı konuk edersin kalbindeki özlem sofrasına? Yakamadığın tek bir sigaranın hayal kırıklığından sonra sabaha kadar yaktığın kaç sigaranın zevkine vardın acaba? Hala onca kelimelerle anlamlı cümleler kurmak için dolaşırken kalemin beyaz kağıtlarda ve her seferinde yenilgiyi yüklenirken omuzların, böyle beklemek niye? Keşfedilmek, aranılmayı ummak niye? İhanetin perdesi kırmızıyken kırmızı aşkın tutkusuna kapılma arzusu niye? Bazen tek bir kelime upuzun cümlelere bedel. Ve o tek kelimeleri yan yana getirmektense ayrı-ayrı ya da alt alta sıralarken, doğacak onca anlamdan mahrum olmak niye?.. İçinde taşıdığın, sanki sana değil, yaşlı birisine ait olan kalbin hangi yıpranmamış köşesine alacaksın kırmızı aşkı? Öfkeden, nefretten, umutsuzluktan, çaresizlikten artan kuytu köşe kaldı mı yüreğinde? Asırlık ağaç kökü gibi yayılmamış mı intikam hissi bütün duyularına? Kimden, neden, niçin rahatsız oluyorsun bu denli ve bu denli niçin küsmüşsün kelimelere? Neden illaki cümleler?.. Belki de hayatın bu gri yüzünü kendine daha yakın buluyorsun. Kahkahalar seni rahatsız ediyor. Güneşin doğuşunu izlememek için kapatırsın siyah perdeleri. Gecelerin koynunda bulursun aradığın huzuru. Kaptırırsın kendini kelime oyununa. Belirsiz gelecek günlerden medet umarken bir zamanlar, belirsiz heyecanlı günlerini arar oldun şimdi. İçindeki tek umut kırmızı aşka dair. Ve belki de bunca umutsuzluğu kendine hayat edinirken, bir tek umuda giden yoldur kelimelerin. Kırmızı aşkı tarif etmek için kuramadığın cümlelerin koyamadığın noktası yüzünden hep yenik düştün bu oyuna...Tek başına olmadığın bir mekanın yalnızlık kuytusunda...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nermin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |