 • İzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
1
|
|
|
|
Yapabileceklerim vardı, yanında yürümek istiyordum. Adımlarımı hızlandırdım, yetişmek istedim. İp gevşedi tam yanına gelmiştim ki arkasına döndü hızla var gücüyle itti beni. Düştüm. Kalkmamı beklemedi, ipi çekti sadece. Kalktım. Yürüdüm. Suyla’yı aradı gözlerim. Suyla iyice sola kaymıştı artık önüme değil soluma dönerek arıyordum onu. Suyla giderek netleşiyordu. Hava da açmıştı. Cebimdeki taşları birbirine sürte sürte parlatmış, keskin kenarlar oluşturmuştum. Suyla’yı birden yanımda buldum.
- Yapman gerekeni biliyorsun, dedi bana.
- Ne ? Ne yapmam gerek?
- Kes şu ipi artık!
Önce yeşim taşıyla başladım ipi kesmeye, zebercet işe yaramadı pek. Yıldız taşı ile sabırla çalıştım ip üstünde. Arada bir dönüp bana boş boş bakıyor nafile çabalarımla alaycı alaycı eğleniyordu. Turkuaz, kuvars ve oltu ile uzun uzun aşındırdım ipi. Sonunda yaşam taşı ile son darbeyi vurdum. İp koptu. Önümdeki gevşeyen ipin yere düşüşünü farketmedi. Suyla sol yanımdaydı, onu takip etmem için başıyla işaret etti. Yaşam taşı avuçlarımdaydı. Önümdekine sevgiyle son bir kez baktım. Ona veda etme zamanı gelmişti. O ipin kopuşundan habersiz ilerliyor, ben solumdaki Suyla’yı takip ederek yeni bir yolda yürüyordum. |
|
2
|
|
|
|
İkimizin yalnızlığı cambazın yürüdüğü ipte karşılaşmıştı. Ben ipin bir ucunda duruyordum o da diğer ucunda. Garip bir şekilde birbirimizi bekliyorduk, aynı anda mı hareket edecektik yoksa birimiz aşağıdaki fileyi görecek miydi? Büyük bir muammayla ilerliyorduk. |
|
3
|
|
|
|
Hayatın olağan akışında bazen karşımıza çıkan bazen yanı başımızda olan kişilere karşı gereksiz ön yargılarımızı anlatan realist bir öykü. |
|
4
|
|
|
|
Yetenek Sizsiniz yarışması üzerinden modern topluma bir eleştiri... |
|
5
|
|
|
|
Renkleri severim.
Onlarla zihnimin içinde bir şeyler boyamayı çok severim.
Özellikle de mavi ile…
Mavi, insanda bir sonsuzluk duygusudur âdeta…
Özgürlüğü, barışı, huzuru, aşkı ilham eder, yoksun kalplere.
Mavi bir derinliktir, her şeye sivrilmiş düşüncelerde.
Belki de öze dönmektir.
Aşka gelmektir.
Siyahın bunaltıcı karanlığından Mavi Deniz Marmara’ya ve sana…
Mavinin en güzel ifade edilişi seni ifade edişidir benim için.
Ha mavi ha sen…
Ha sen ha mavi…
Sen ha mavi…
Mavi ha sen! |
|
6
|
|
|
|
Sorun çıkarmak yerine, sorunlardan mutluluk çıkarmak......... |
|
7
|
|
|
|
Muhittin amca, yeniden beş parasız kaldıklarında, para kazanabilmenin bir yolunu bulmak için kara kara düşünmeye başladı, ama o sıfırı tüketmiş bir adamcağızdı. Yapabileceği hiçbir iş yoktu.
Dilencilikten başka…
|
|
8
|
|
9
|
|
|
|
Doğum günlerim benim için hep özel günler olmuştur. Bu günler, sevdiklerim, özellikle eşim tarafından genelde unutulduğu ve ben çok hayal kırıklıkları yaşadığım için, benim açımdan daha da özel olmuştur.Hiç unutmayacağım günler olmuştur.
|
|
10
|
|
|
|
Kaç defadır bitiremediğim romanımı yazmak için bilgisayarımın başına geçmeye çalışsam her defasında önüme aşamadığım bir sürü engel çıkıyor… Hatta yukarıdaki giriş cümlesini yazarken bile telefonum çaldı ve “yine mi yarım kalacak bu yazım, yine mi isteğimi gerçekleştiremeyeceğim” diye hayıflanmaya başlamıştım ki, arayanın bankanın telefonu olduğunu görünce hemen meşgule aldım… Böylece yüreğime su serpilmişti ve rahatsız edilme korkusunun eşiğinden kıl payı dönmüştüm…
|
|
11
|
|
|
|
Her gün uyandığımda hep aynı anlar hatırımdaki... Bebekliğim... Annemin kucağı, babamın kolları var. Kalabalığız, halamlar var, teyzelerim, büyükanneler var, büyükbabalar... Babamın omzu var, tepesine çıkışım var, sevgi var; yoğun, katışıksız sevgi. Gülen yüzler var, babamın; annemin gözlerinin ta içine derin bakışı var.
Tutunurken hayata eksiğim, biliyorum. Oysa bu kadar eksik değildim başlarda, öyle sanmazdım en azından. Daha yenilmemiştim hiç, sarhoş olmamıştım, düşüp yaralanmamıştım, arkamdan koşturmaya başlamamışlar, alay etmemişler benimle, mutluymuşum. Öyle sanırmışım... |
|
12
|
|
|
|
...Ötenazinin hoş görülmediği bir kara parçası üzerinde konuçlandığımızı biliyorum ama bazen, fişi çekmek en iyi karardır...
|
|
13
|
|
|
|
Gurbetteki çile.. Çile yi çektirenler öldü de, çileler hala yaşıyor. |
|
14
|
|
|
|
Sanıyorum 2004 yılıydı. Yine böyle bir Ramazan ayında Fatih Cami’nin müdavimlerinden paşa torunu Hacı Ahmed amcanın iftar daveti üzerine ahşap konağına Zeki Abi ile birlikte misafirliğe gittik…
|
|
15
|
|
|
|
Sıcaklar birdenbire bastırınca gökyüzüne yükselen buharlar İstanbul’un üzerine tekrar yağmur olup düşüverdi… Ancak buna yaz yağmuru diyorlar. Hani bölgesel yağan yağmurlardan… |
|
16
|
|
|
|
“Sen hempasın…”
Hempa, Bedir’in anlamını bilmediği bir sözcüktü. “O ne?”
Dilber, “Dost…” diye açıkladı sözcüğü.
|
|
17
|
|
|
|
Herkesin bir hayali vardır. Ne demiş atalarımız:"Her gönülde bir aslan yatar." Atıl Bey'de "Karınca kaderince" ülkesi ve milleti için br şeyler yapmak isteyen bir vatan evladıydı... |
|
18
|
|
19
|
|
|
|
II
- Senin kafa biraz nanay galiba, dedi.
- Bilmem,
- Bi sus , bi sus o zaman… Kim söylemişse seni kandırmış. Benim kuşlarla hiç işim olmaz.
- Ne bileyim ben. Senin için kuşçu dediler. Ben de kanarya, saka, iskete, muhabbet kuşu, Hint bülbülü, cennet papağanı falan satıyorsun sanmıştım.
- Senin kafa biraz nanay galiba… Ben güvercin meraklısıyım adamım.
Sivri başının ön kısmında saçları kirpi dikenleri gibi dik dik uzamıştı. Bizim oraların Yörüklerine
benziyordu. Esmer, kısa boylu ve esmer. Sinirli gibiydi. Sürekli yere tükürüyordu. Gözleri fıldır fıldır dönüyordu. Telaşlı, aceleci ve varlığımdan rahatsız bir hali vardı. Eğer işin içeresinde Çarıkçı İsmet olmasa yüzüme bile bakmazdı. Onun hatırına bana katlandığı çok belli oluyordu.
|
|
20
|
|
|
|
Çağların ötesinden süzülen,insanın önemsenmediği,duygu,tutku,eğilim kelimelerinin olmadığı bir diyar,bilginin bilgisizlerin kucağında boğulduğu...
Çocukların çocuk dünyasında oynadığı,her zaman mutlu olmayı becerdiği sokaklar...
|
|