..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > Anatolya Güneş




17 Mart 2006
Faili Meçhul Bir Boşanma Dosyasıdır…  
EVLİLİK Mİ AŞKI ÖLDÜRMÜŞTÜ, YOKSA AŞK MI EVLİLİĞİ?

Anatolya Güneş


Basitti her şey adam için. Zordu kadın için hayat ama olsundu…


:BJED:


Yalnızlığı yaşıyordu zaten uzun zamandır kadın, bir başına kalmasına gerek yoktu ki…
Geçmişini ve geleceğini yerleştirip valizine gittiğinde, kadının bir “Hoşçakal” demeyi bile fazla gördüğünden yakınıyordu adam. “Konuşabilirdik…” derken kendi bile öyle inanıyordu ki konuşabileceğine, tüm dostları ona hak veriyorlardı… ‘Zavallı adam’, ‘Nasıl da üzgün adam’, ‘Başkasını bulmuştur kadın, o yüzdendir’, ‘Annesi doldurmuştur, oda değilse arkadaşlarının aklına uymuştur’…

Kadının kendi kendine karar veremeyeceğini, bir başkası olmadan fikrinin kendine yetemeyeceğini düşünürler kimi zaman… Her nedense???

Oysa kadın, arşınlayıp iş çıkışı yollarını, yorgun argın döndüğünde evine, sırf adamı mutlu edebilmek için harcamaktan çekinmediği sevgisini serpiştirirdi her akşam, yemeklerinin üzerine. Zorla değil, içten bir gülümse yerleştiriverirdi ki yüzüne, belki televizyon karşısında bir reklam arası göz göze geldiklerinde birkaç çift tatlı söz ederler diye.
Aynalarda bile nefret ederdi bıkkın, yorgun görünüşünden ki; her gün bir başka güzel olabilmek için, gün boyu belki de hiç sevemeyeceği bir işte (başka alternatifi adama beğendirebilmek de güçtü, şimdilik iyi olan buydu) kaybettiği zamanlarda kazandıklarıyla sevdiği ve sevebileceği giysiler alırdı kendine. Ama kendini kime beğendirmeye çalıştığını sorardı adam suçlayan bakış ve tavırlar ile, ne gerek vardı ki böyle giyinmeye… Kadın içinde her an isyan etmeyi bekleyen huzursuzluğunu sustururdu güçlükle… “Baktığı kadınlar gibi giyindim işte, baksın diye…” Gücenmiş ve ufak adımlarıyla üstünü değiştirmeye giderdi kadın, kendi evinin değil hayal kırıklığının koridorlarında yürürdü ağır, üzgünlüğünden değil, ayaklarına kırık bir şeyler batması korkusundandı yavaşlığı… Canı yanarsa çok, dayanamazdı belki bağırırdı… Avuturdu yine de bir şekilde ruhunu, doğrusu geçen zaman iyi öğretmişti ona bunu.
Çok sefer denemişti adama beklentilerini, yaşamak istediklerini anlatmayı. Adam ise kadının kaprislerinden sıkılırdı, onun da beklentileri vardı, ama asla ona onun gibi vır vır, dır dır yapmamıştı. Neden her şeyi problem haline soktuğunu sorardı. Niye huysuzdu ki bu kadar bu kadın, neden bu kadar zordu onu memnun edebilmek? Hem yarın toplantısı vardı, siyah pantolonunu çıkarmış mıydı? Bir de hafta sonu dışarı çıkacaklardı, o çok sevdiği yeşil tişörtü yıkanmış mıydı? Ve kadın yine hayal kırıklığı koridorundan geçerdi ağır ağır… Hafife alınmak küçük yüreğini ağırlaştırır, kendinden kaçmak için düşüncelerini uykuların koynuna atardı.

Basitti her şey adam için. Herkes gibi evlenmişti, sevdiği güzel bir karısı ve o da mızmızlanmadıkça huzur dolu bir evi vardı. Birkaç sene sonra baba da olurdu… Evlilik böyle bir şeydi işte…

Zordu kadın için hayat ama olsundu… İşlerin verdiği yorgunluğun gitmesi azıcık saçının azıcıkta kalbinin okşanmasına bakardı. Bu muydu anlaşılmayan kadın? Karmaşık kadın. Buruk gülümserdi düşüncelerine, ne yapsın. Evlilik bu olmamalı diyordu durmadan kendine…

Bir de evlerinde, teknoloji çağının en canavar ruhlu makinesi vardı tabi… Çalıp zaten geçirilecek birkaç saatlik zamandan adamı, kendine esir ederdi. Kadının gözleri sandalyesinde sırtını dönmüş adamda, adamın gözleri parlak ekranda olurdu. Filmler sıkıcı, reklamlar çekilmez olur, saatin kolları döner, adam yüzünü dönmezdi… Huzurlu evinde iş stresini atıyordu işte, oyun oynuyor, haberleri falan takip ediyordu öylesine… Haklıydı o da kendince kim bilir. “Bitmedi mi işin?” derdi kadın. Adamsa çok merak ederdi neden cevabını bildiği soruları sorduğunu onun. Zaten bir süre sonra vazgeçmişti kadın yalnız duvarların dinleyeceği sözleri sarf etmekten…. Sessizce kalkardı geç olduğunda yerinden, gözyaşları görünmesin diye mutfağa gider, küçük yeşil taburesine oturur bir sigara içerdi. Dumanında hayallerini hayal ederdi… Evet, hayat insana her zaman istediklerini vermezdi belki, sevmek de bazen böyle külfetli olabilirdi ama… Amalarını es geçip kendi hallerine bırakır, küçük adımları çaresiz geçerdi bin yıl uzunluğundaki hayal kırıklığı koridorunu, uzanırdı yalnızlığının yanına.
Çok zaman sonra, hayat sıradanlığının üzerine sıradanlık ekleyerek ilerlemeye devam ettiği vakitlerden birinde parmaklarının ucundaki sigarasını titrerken yakalamıştı kadın… “Sen de benim kadar korkuyorsun, benim kadar üzgünsün değil mi?” diye sormuştu. Tükenmişti sabrı, yoksul kalmıştı bir başına bakıp büyütmeye uğraştığı aşk, doymamaya başlamıştı. Her şeyi sil baştan almak zor olacaktı ama olsundu… Neler oluyordu, olmuştu. Bu mu olmayacaktı? Kaybettiklerini kabullenmişti o gün kadın. Yorgun düşmüştü artık okşanmayı beklemekten, alaylı iki makas, masum bir öpücükle geçiştirilmekten… Kötü bir adam değildi o ama iyi olması da yetmemişti işte…
İşe gitmek gelmemişti sigarasını titrerken yakaladığı o günden bugüne, kovulursa kovulurdu, olsundu… Evin içinde de hiçbir şeye dokunmamıştı. Aniden kalktı çoktan uyanmış olduğu yatağından, düşünceler aklını kemirirken dolabın üzerindeki valiziyle bakışıp durmuşlardı… Saçları gibi darmadağınık bırakmıştı yatağını da ardında bıraktığı ev gibi… Kendisi gibi…
Adam ile son kez ve de ilk kez konuşmak istediği gibi konuştuklarında, kesip atılmadan tamamlanan kelimelerini yılların incinmişliğiyle söylemişti.

Kalbi dinlenebilmek için bunun ödediği fazla bir bedel olduğunu haykırsa da, ödemişti…

.Eleştiriler & Yorumlar

:: İŞTE BEN,İŞTE SEN VE İŞTE DİĞERLERİ
Gönderen: Menekşe Nuray SEZGİN / İzmir/Türkiye
28 Mart 2006
Nedense bu yazıy ilk başından sonuna kadar okudum ama hiç yabancılık çekmedim.Beni,seni ve diğerlerini tıpatıp anlatıyordu sanki kalemine sağlık




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yaşamak… [Şiir]
Şarkının Sonu... [Şiir]


Anatolya Güneş kimdir?

Ben de denemeye çalışıyorum. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Anatolya Güneş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.