Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
Düşünüyorum da, bu koltukta öldüğüm zaman kirlettiğim bu sayfalar bir televizyon kanalının ana haber bülteninde “ölmeden önceki son kelimeleri… Az sonra” diye bir alt yazı olarak geçecek. Evet, gerçektende az sonra öleceğim. Ne kadar garip, ölüme beş ya da daha az var ve ben, idama giden bir insanın son istediğini yapması gerektiği halde öylece koltuğumda oturuyorum. Midem rakıda bulanmaya başladı. Üç gün önce içmeye başladım ve şu an son şişenin son kadehini tüketiyorum. Her halde en çok bu tadı özleyeceğim, tabi ki yanında sigaramla beraber. Üç gündür yedi kere telefonum, üç kere kapı zilim çaldı. Cep telefonumun şarjı bittiği için kaç kere arandım bilmiyorum. Bu yazdıklarım dışında yüz sayfa yazı yazdım. Yazdıklarımı hiç okumadım. Zaten okumakta istemiyorum. Öleceğim sırada neden geçmişi irdeleyim. Üç gün önce oturdum bu koltuğa. Yanıma rakı, ekmek, peynir ve sigara aldım. Müzik çalara ney taksimi koyup, tekrar tuşuna bastım. O kadar çok aynı müziği dinledim ki, elimde bir ney olsa bestelerin hepsini çalabilirim. Bacaklarım bazen uyuşuyor ama koltuğumdan kalkmıyorum. Zaten rakı bedenimi yeterince uyuşturuyor. Cesedimi bulduklarında sarhoşken yazdığım sayfaları okuyabileceklermi, o bile şüpheli. Odada koltuk, onun duvarda asılı fotoğrafı, müzik çalar, kapalı siyah ekranında kendimi gördüğüm televizyon, telefon, rakı şişeleri, sehpa, sehpanın üzerinde rakı kadehleri, küllük, kurumuş ekmek, peynir, sigara, soğuk metal bir tabaca, içinde tek mermi ve açık bir pencere var. Bugün yağmur yağdı. Pencereden içeriye giren yağmur damlaları rakı kadehine düştü ve yeni bir tat keşfettim ölmeden önce… Yağmursulu rakı. Kendimi öldürmeye cesaret edemezsem bile ya rakıdan ya da bozulmaya başlayan peynirden öleceğim. Soğuk metali yüzlerce kez şakağımda, ağzımın içinde, yüreğimde hissettim. Rakımın son damlalarını yudumluyorum. Galiba zamanı geldi… Ölümden önce duyulan son ses telefonun sesi oluyor. Telefon çalıyor. Bense açmayı düşünüyorum. Ölmeden önce son bir insan sesini duymak güzel olabilir. Telefonun sesi odayı doldurmaya devam ediyor. Beklide yanlış numarayı aramışlardır ve sesimi en son duyan olduğunu bilmeden yaşamaya devam edecektir. Neyse onu ölünce ziyaret ederim eğer korkmazsa. Elimi telefona uzatıp açıyorum. Duvarda asılı duran fotoğrafın gözlerine bakıyorum… — Efendim — Nasılsın? — Yorgun ve sarhoş — Bu saatte mi içiyorsun? — … — Ben nasılsın diye aradım — İyiyim herhalde… İyiyim iyiyim — Evdeysen gelebilirmiyim? — Neden gelmek istiyorsun? — Eşyalarımı almak için — … — Eğer işin varsa ya da istemiyorsan… — Yok, evdeyim… Ne zaman gelirsin? — On dakika sonra orada olurum — Tamam… Hoşça kal — … Üç gün sonra ilk defa koltuktan kalkıyorum. Kapıyı açıp tekrar koltuğuma oturuyorum… Soğuk metali şakağımda hissediyorum… Gerisi kan. Gerisi gözyaşı. Gerisi tüm yaşama yayılacak olan pişmanlık duygusu… Volkan ATAK 2005
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © volkan ATAK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |