Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
Sana ulaşamıyorum. Ellerim boş dönüyor bana. Zihnimde, bulanık gözlerin sürekli yer değiştiriyor. Bir bakıyorum sen olmuşsun. Sonra, aniden yok oluyor; bir başka göz, bir başka bakış saplanıp kalıyor zihnime. “Çık aklımdan!” Diyemiyorum. Vazgeçemiyorum. Bunun için mi sana olan hasretim, her geçen gün daha fazla sarıyor beni? Bilmiyorum. Sonra; “Seni seviyorum!” demek geliyor içimden. Dolu dizgin bir gecenin sabahında teninin sıcaklığıyla uyanıp sana sarılmak istiyorum. Tüm vücudumu saran bir ürpertiyle uyanıp tekrar gözlerimi kapadım. Rüyamda konuşanın ben mi yoksa sen mi olduğunu düşündüm bir süre. Yatağımdan kalkıp; bu soğuk günün kucağına kendimi atmak için acele etmedim. Nasılsa beni çekip içine alacaktı. Sonra kendimi unutacak kadar yoracaktı beni. Belki de sen olmayacaktın. Bu nedenle isteksizce kalktım. II Bu insanlar bana neden tuhaf tuhaf bakıyorlar böyle? Sokağın ortasında bu düşünceyle yürümeye devam ettim. Daha önce üzerimi kontrol ettiğim için; garip olanın belki sokağın ortasında yürüyüşümün olduğunu düşündüm. Kenara geçip yüzüme bakmaya devam eden insanların arasında yürümeye devam ettim. Artık onlara aldırmamayı karar verdim. Hatta birinin gözlerinin içine o kadar ısrarla baktım ki; adam hemen başını önüne eğdi. Sonra, yanımdan süzülüp diğer kalabalığın içine daldı. O anda aklıma sen geldin. Yüzümde belli belirsiz bir tebessüm belirdi. Çünkü bunları sana söyledikten sonra, senin bana bakışını ve söyleyebileceğin sözleri düşünmüştüm. Neden sonra, rüyamdaki hâlâ kimin söylediğini hatırlayamadığım sözler geldi aklıma. Kendi sesimi yabancılayarak mırıldandım. “Ellerim boş dönüyor bana.” Bu sözleri sen söylemiş olabilir misin bana? Tarzı seninkine benziyor. Ne önemi var ki; dedim sonra. Sonra, kapıyı iterek açınız yazısını her gün olduğu gibi okuyarak; içeri girdim. Mağazadaki sıkıcı sessizliği daha da arttıran müzik yüzümü buruşturdu. III Elbise kokusunu içime çekerek kasada oturan Sevil´e “Günaydın.” Dedim. O da bana “Günaydın yakışıklı.” Dedi. Teşekkür etmek için ellerimi göğsüm üzerinde tutup onu tekrar selamladım. Yerime geçip tezgah üzerinde dağınık duran bir kazağı katlayarak; Sevil´e “Bu gün erkencisin.” Dedim kazağı göstererek.“Tabi oğlum. Sen yatak keyfi yaparken ben iki kazak sattım bile.” Dedi Bu kız ne zaman oturaklı bir hanımefendi gibi konuşmayı becerecek diye merak ettim. Bu düşünce beni güldürdü gerçekten. Sonra sesli güldüğümü fark eden Sevil, bana anlaşılmaz bir imrenme ile baktı; tekrar işine döndü. Sabahın ilk saatleri kadar sıkıcı zamanlar yoktur bu mağaza için. Temizlik ve önceki günden kalan artıkları toparlama işini ne kadar ağırdan alsam da ilk müşteri gelene kadar sıkılacak çok zamanım oluyor. Senin verdiğin romanı gene getirmeyi unuttum. Henüz 30 sayfa bile okumadan o da okunmayan diğer kitaplar arasındaki yerini alacak bu gidişle. Aslında en çok da elimde kitapla tezgahın arkasındaki küçük taburemde kendi kendimi hayal etmekten çekindiğimden olacak, kitabı almadım yanıma. Çünkü daha önce Sevil´e çok gülmüştüm. Ona; “Bu kitabı okumakla kasiyerlikten satış şefliğine terfi edemezsin!” dediğimi hatırlıyorum. O zaman “Ne anlarsın sen moloz!” diye bakınca bana çok kızdığını anlamıştım. Hayır! Şimdi elime kitabı alıp Sevil´in intikamını zevkle almasına müsaade edemem. İşti ilk müşteri geldi bile. Zaman geçirme oyununu bırakıp işime bakmalıyım artık. Evet. Bu bir oyun. En azından beni böyle derin düşüncelere dalmış görenlerde, ağırbaşlı bir insan olduğum izlenimi uyandıran bir oyun. IV Kendimden ummadığım bir çabuklukla, dışarı atmayı başarmışken kendimi; herhangi bir yere gitmek için de acele etmiyordum. Sadece her akşam yürüdüğüm yollardan geçmenin bıkkınlığını taşıyordum yanımda. Ayrıca bu akşam seni göremeyecek olmam sıkıntımın artmasına sebep oluyordu. Sana anlatacak öyle şeyler biriktirmiştim ki; yarını beklemek çok zor olacak diye düşünüyordum. O anda sana rastlayacağımı düşünmemiştim. Başımı öne eğmiş yürürken her zaman başkalarının beni önce fark ettikleri gibi sen de önce davranış ve beni fark etmiştin. Dudağıma yayılan büyük memnuniyet seni de güldürmüştü. Beraber yürüyüşümüz esnasında durmadan konuşmuştum ve seni beni sonuna kadar sabırla dinlemiştin. “Seni çok özlemiştim. Biliyor musun seni çok seviyorum.” Dediğimde yüzündeki gölgeyi sezmiştim. Konuyu değiştirmedeki ustalığımı biliyorsun. Bir şekilde senin de heyecanla konuşmaya başladığın; şaka yapıp güldüğün bir mevzuda konuşmaya başlamıştık. Senin akşam için oldukça yoğun olduğunu bildiğim için bu kadarcık görüşmeyi kâr sayıp ayrılmıştım seninle. O anda kendimi daha iyi hissetmeye başlamıştım. Hatta akşam dışarı çıkıp gezmeyi bile düşünmeye başlamıştım. Akşam, bana seni hatırlatmaya devam ediyor. Kurtulamıyorum bu düşünceden. Senden ayrılmak mümkün değil gibi görünüyor. Artık dayanamayıp seni arayana kadar böyle düşünüyordum. Yani bana çok işinin olduğunu ve akşam dışarı çıkamayacağını söyleyene kadar. O an içimde sana söyleyecek öle şeyler vardı ki; bir an durup soluk alınca dudaklarımın ucuna kadar gelen kelimeleri sana söylemekten vazgeçtim. Telefon kulübesinde sıra bekleyen öğrencilerin yüzüne tuhafça bakıp ayrıldım oradan. Ellerimi pantolonumun ceplerine sokmuş uzun bir süre yürümüştüm yollarda. Bir kaldırımı bitirip, diğerine başladığım zaman seninle olan günlerimden bir yenisini hatırlamaya devam ediyordum. Hatıralar sona erince şehrin uzak bir köşesinde olduğumu fark etmiş ve geri dönmüştüm. V Evde televizyonun karşısındayım ve seni düşünerek bir film daha izlemeye çalışıyordum. “Hayır! Bu böyle olmayacak.” Diye düşünüp yatağa uzandığımda bile bu düşünceleri savuşturamamıştım kafamdan. Bir süre karanlıkta oturup uykumun gelmesini beklemiş; uykumun iyice kaçmasına tanıklık etmiştim. Bir daha “Hayır! Bu böyle olmayacak.” Diye mırıldanmıştım. Bunun gibi yüzlerce cümle daha mırıldanmıştım sabahın ilk saatlerine kadar. Çoğunda seni sevdiğimden ve sana olan ihtiyacımdan bahsetmiştim. En sonunda yüzümü yıkarken artık buna dayanamayacağımı düşünmüştüm. Evet seninle beraber olamadığım bir hafta daha geçmişti. Yeni gün, haftanın sonunda ve uykusuz, yorucu bir günün de başlangıcında aydınlanıyordu. Bense isteksizce giyiniyordum. Koca bir hafta sonu daha geçmişti. Seni ne görebilmiş; ne de senden haber alabilmiştim. Deliye döndüğüm günlerdi onlar. Ne yiyip içtiğimi bilmiyor; sürekli birilerine kızıp bağırıyordum. Aslında en çok da sana bağırıyordum. Neden yoktun? Neden hiçbir şeyden haberim yoktu? Kaç defa anneni aradıysam zavallı kadın “Yavrucak çok çalışıyor. İki haftadır ne geliyor; ne de arıyor. Eskiden hafta sonları gelirdi. Hiç olmazsa arardı. Şimdilerde çok işi var herhalde.” Deyip daha birçok şikayetini de ardı ardına sıralamıştı. En son aramamda da kadıncağız “Yoksa kızıma bir şey oldu da benden mi gizliyorsunuz?” diye telaşa düşmüş ve onu yatıştırana kadar bir sürü yalan söylemek zorunda kalmıştım. VI Ve işte şimdi. Şu anda oturmuş senden bir haber çıkmasını bekliyorum.Umutsuzluğumu arttıran, karakoldaki memurların bu tür olayları kanıksamış halleri. Bana oturmam için bir sandalye gösteren memur, az sonra elinde bir tomar kağıt ve dosya ile içeri girdi ve bu tür vakalarla sıkça karşılaştıklarını ve bu yüzden kaybolan kişi hakkındaki tüm ayrıntıların kendileri için ne denli önemli olduğundan bahsetti. O, konuşmaya devam ederken; seni son görüşümdeki halini hatırlamaya çalıştım. Ama sadece sana “Seni seviyorum.” Dedikten sonraki birden değişen gözleri uzaklara kayan ve o zamana kadar hiç görmediğim kadar üzgün olan yüzünden başka bir şey hatırlayamadım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet YALÇIN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |