..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi dünyadaki yaşam ırmağıdır. -Henry Ward Beecher
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > İronik > ignats




13 Kasım 2007
Işık Doğudan Gelir  
ignats
bir yazarın ironik hikayesi


:AIJJ:
IŞIK DOĞUDAN GELİR

‘‘Sing Sing cezaevinin simulasyonvari görüntüsü sis içerisinde silikti; ama yıllar sonra aldığı ilk özgür nefes Cincinatili Simbedola don miguel’in zihninde hapishanenin simgesel hacmini daha da sivriltiyordu.’Bu ilk cümleleri söylerken hikayenin daha da uzun olacağını tahmin etmiştim.Bu adamın s harfi takıntısı mı var yoksa her zaman olabilecek bir tesadüf mü diye düşünmeden edemedim.Yaşlı Pedro purosundan avurtlarını çökertecek bir nefes çekti.Salarken devam etti:
’’Ama ben devam etmek istemiyorum; banane ulan bu Pedro’nun zırvalarından.’’diye yüksek sesle söylendi.Yaprakları sararmış ve bir ikinci el tezgahından alındığı her halinden belli olan kitabı koltuğa atarken bir yandan da kapağını bir daha okudu:Bir Katilin Gerçek YaşamöyküsüJuan Ramires don Arrandes.
Bostvana steplerindeki özgür ve kükremelerle bezeli bir hayattan sonra bir Doğu Avrupa hayvanat bahçesinde demir çubukların arkasında bir aslan nasılsa Hilmi de şu an öyleydi.Sağdan sola adımlarla odayı arşınlıyordu.demir çubukların yerini almış kitapların demir çubukların görevini daha acımasızca yaptığının farkında olmadan.yan yana üst üste yerde rafta sandalyede koltukta yatakta kitaplar vardı.ama tek boş duvardaki devletlerin bayraklarının da olduğu haritaya daldı .çocukluğundan beri babasıyla bayrağa bakıp bir ülke seçerler ve onu haritada bulmaya çalışırlardı.aradan yıllar geçti ama hala bulamadığı oluyordu.gözleri Bostvana’yı arıyordu yine;son üç gündür yaptığı gibi Latin Amerika tarafları araştırıyordu, yine bulamadı.tam da Afrika’ya baksam mı acaba diye düşünürken.

***

Telefonu açtığında eski dostu Cevatın boğuk sesi şöyle diyordu:
-dostum naber?
-iyidir ne olsun işte gecenin bu vaktinde n’oldu?
-sana müthiş ihtiyacım var.biliyorsun bizim dergiyi hani şu senin küçümsediğin.işte abi bu derginin sana ihtiyacı var.
- yoksa yine çevirimi istiyecen. zaten üç kuruşa benden abuk subuk yazılar çevirmemi istiyorsun.
-yok ulan bu sefer senden esaslı bir makale istiyorum senin o enfes makalelerinden birine ihtiyacım var.hem de çok acil.öbür gün elimde olmalı sen yaparsın bu işi.hem de yazını birinci sayfaya koyucam.
-konuyu söyle.
-biliyorsun bizim derginin adı Şarki Atçılık ve At Kültürü.bu sayımızı Oryantalizm özel sayısı şeklinde hazırladık.sende şöyle işin felsefesini yapsan müthiş olacak
-tamam koçum sen merak etme. Zaten bu konuda biliyorsun özel çalışmalarım var, ama daha henüz yayınlanmadı.onlardan sana bir harman yaparım.ertesi gün elinde bil.
Telefonu kapattı.

***

Tam masaya oturacağı sırada gördü Bostvana’yı. Dolunay mahir bir çingenenin elinde kalaylanmış güğüm gibi parlıyordu. İncecik bulutların arkasından süzülen ışık yoğunluğu pencereden içeri giriyordu. İlham perileriyle tam donanımlı ay gecenin bu vaktinde, dört duvarından üçü kitaplarla dolu, çalışma masasındaki bembeyaz kağıtla yüz yüze entel sakallı bir adamın odasını arıyordu. Kedisi İskender ile mahallenin diğer erkek kedisi sokakta birbirlerine delikanlılığın kitabını pes perdeden okuyorlardı. İlham perilerini kaçıracaklar korkusuyla cama koştu; fırlattığın şeyin silgisi olduğunu masaya geri döndüğünde anladı. Çok şükür ki dolunay hala yerindeydi.
Önce başlığı mı atsam yoksa yazı bitince mi koysam diye düşünürken bir yandan da parmaklarını ensesinde kütürdetiyordu.Başlık önemli arkadaş, akademisyen havası taşıyan uzun bir başlık mı yoksa dair bile biten kısa bir başlık mı derken bembeyaz kağıdın alnını
kararttı: Oryantalizme Dair.
     Beyninin içinde deveran eden kelimeleri şekilden şekle sokuyor, topluyor, çarpıyor, virgülle ayırıp noktayla bitiriyor ama vurucu bir cümle bulamıyordu. Vurucu cümle şart, hele
ilk cümle böyle olmalı yoksa yazının gerisini okumazlar diye zihin antremanı yaparken önündeki kitap tepeciğinin solda derin bir vadiye sebep olan Rumen düşünür Krstcheu’nun kallavi kitabını tepeyi ovaya çevirmeden kibarca çekip aldı.kırmızı kalemle işaretlenmiş kısımları gözden geçirirken son sayfalardaki şu cümleyi yazısının başına aldı:’’Bana göre oryantalizm bir güğüm sütün içine sıçmaktır.’’
‘Hele şükür sekiz on satır oldu ama daha bu başlangıç’ diye düşündü.’Yeni paragrafta esaslı bir adam gerekli bana.Şöyle pek bilinmeyen, orta malı olmamı şama ehlinin iyi bildiği bir adam lazım’diye söylendi kendi kendine.Ayağa kalktı, kitaplarına içini çekerek baktı.rafta duran üniversite yıllarından kalma fotoğrafı eline aldı.Ufka doğru bir bakış, yan profil, ağızda sigara, top sakal, hepsi tamam.daha o zamanlarda belliydi; üniversite yıllarında amatör dergilerde Şekip Balabanlıoğlu müstear ismiyle yazdığı şiirler gözler dolmadan okunmuyordu.bir yandan da zihninden yazdığı yazıyla ilgili kitapları düşünüyordu. Reynol mcroger’ın o klasik haline gelmiş kitabı meğer resmin arkasına saklanmış.geçenlerde ne kadar aramıştı da bulamamıştı.önce bir tozunu üfledi sonra kitabın adını heceledi:Eflatundan Platona Polemikler.kitabı şöyle bir üstünkörü kurcalaması yetti. Aradığı cümle kitabın başındaydı.:’Düşünceyi doğuran durum düşünceden daha önemlidir.’can çekişen fok balığı görmüş Eskimo gibi atladı cümleye.başladı oryantalizmin hangi durumdan doğduğunu anlatmaya, bir kere atını şaha kaldırmıştı sayfa sonunda atın dizginlerini kastı ama hayvan ancak ikinci sayfanın ortaların da durabildi.
‘En az üç sayfa daha olmalı beşide geçmemeli.bunaltmayalım sevgili okurlarımızı değil mi?’ diye mırıldandı.sigarayı hak ettiğini düşündü.Yaktı bi tane bir yandan da sigarayla ilgili bir atasözü düşünüyordu; hatırlayamadı.
Kamus-i Türki kafasını yararcasına bakıyordu bir tepenin üzerinden.Osmanlıca fikrini kafasına vura vura sokmuştu o tuğla gibi kitap.inceden bir gülümseme yayıldı etli dudaklarına.’Osmanlıca birkaç cümle işin tuzu biberi olur valla, tadından yenmez’ dedi.Düşünürken farkında olmadan kitapları eline alır şöyle bi bakar çoğu zaman kendi de ne yaptığını anlayınca şaşırırdı.yine öyle oldu.elinde bir sahaftan kelepire düşürdüğü eski püskü kalın bir kitap tutuyordu.mevlevi şairleri hakkında yazılmış o harfinde biten ansiklopedik bir kitap.kalın mı kalın, nerdeyse bir karış gelecek.farkın olmadan okumaya başladı:

‘’KISPETÇİ HASAN DEDE:Eskicuma doğumlu Hasan gençliğinde vasat bir pehlivandı.Kıspet zembili sırtında kopuzu omzunda o çayır senin bu çayır benim gezerdi.
Serbaz ve delişmen ruhu Ohri çayırında güreşleri izleyen Şeyh Niyazi Efendi’nin gözlerinde duruldu.kısa bir süre sonra Hasan dede’yi İşkodra Mevlevihanesinde çile çıkarırken görüyoruz.en kısa zaman da kudümzen başılığa kadar yükseldi.Ömrünün kalan kısmını burada geçiren Hasan Dede yetmişli yaşlarını ortalarında vefat etti.Dergahın hamuşanına sırlandı.Kündi mahlasıyla yazdığı şiirlerini Divançe-i Kündi’de topladı.Mesnevi tarzında 6442 beyitlik Pehlivanname adlı müstakil bir esersi daha vardır.Ayrıca avam için yazdığı 18. yüzyıl türkçesinin en güzel nümunelerinden sayılan Tefrikayı Pehlivan adlı eseri halk tarafından yeterli ilgiyi görmemiştir.’’

Hilmi okumayı bitirdiğinde beyninde şimşekle çakıyordu.Doğu, batı, mücadele, üstünlük, güreş, hırs gibi kelimeleri bir araya getirip yap-bozu tamamlamak istiyordu ama yardıma ihtiyacı vardı.imdadına Kispetçi Hasan Dede’den yapılan şu alıntı yetişti.aynen makalesine almadan bir açıklama yapma gereği duydu.kaleminden şu kelimeler döküldü:

‘’doğu batı arasındaki güç ilişkisini alegorik bir şekilde anlatırsak duruma daha iyi hakim olabiliriz.mesela Kispetçi Hasan Dede’nin şu hikayesini doğu batı ilişkisi ve doğunun maddi yenilgisine karşı verdiği ruhsal mücadele bağlamında bakabiliriz .bu bağlamı zihninizde canlandırmanız için küçük bir alıntı yapıyorum.’Şok ehil-i temaşanın nazar-ı ibretçi celbe eden başpehlivanım güreşi hitama ermek üzereydi.pehlivanların taba-ı tüvana kalmamıştı.Kilise direği enseli deye namı asumanı tutmuş Deliormanlı Deli Eşref hamle için yekindi, amma bir an-ı vahide Halepli Arap Hamit’in kündesi ilen şems-i taban ile göz göze geldi.Mağrur Deliormanlı ol vakitte rakibine şöyle dedi:sırtımı yere getirebilirsin ama beynimi asla.’İşte Doğu zihniyetini ele vermesi açısından çok tipik bir örnek.fiziksel olarak zapt edilmenin, yenilmenin, ele geçirilmecinin doğulu zihinlerde oluşturduğu kamaşmanın yansımasının yenilen pehlivanın cevabında görüyoruz.’’

Alıntıyı şerhederken ağzını suları, beyninin fosforları, kalbinin yağları eriyordu.Kalemi dişliyordu; işte bu zaferinin bir göstergesiydi.Kağıdı eline aldı, kaldırdı ve resmine son fırçayı atmış gibi şaheserine gururla baktı ama onun daha atacak çok fırça darbesi vardı.’’Üçüncü sayfayı da yarıladık.Artık yavaş yavaş Doğudan yana tavrımızı koymanın zamanı geldi; işte Batıyı şöyle kroşe ve aparkatlarla iplere yaslayacak birini bulmak lazım bana. Ama kim?’’ diye içinden geçiriyordu.Hafızasıyla kütüphanesini taradı.Ve nokta atışını yaptı.Cecil Volodya Zemyuliç’in Arabs in Early Age adlı kitabın son bölümü tam da aradığı malzemelerle dopdoluydu.Bu bölüm Oryantalizm diye başlayan yüz tane cümleye ayırmıştı.Aralarından üç tanesini seçip aynen döşedi.

‘’Oryantalizm, ‘Ayna ayna var mı bu dünyada benden güzeli?’sorusuna ‘Vardır sultanım’ cevabı karşısında aynaya kafa atmaktır.’’

‘’Oryantalizm, Binbir gece masallarının ser azad delikanlısı Sinbad’ı Missisipi nehrinde Abraham Lincoln adlı yandan çarklı vapura kaptan yapmaktır.’’

‘’Oryantalizm, İran’ın işgal planlarını yapıldığı günlerde 300 Spartalı filmini çekmektir.’’

‘’İşte geldik sonuna biraz da benim o şahane fikirlerimden bahsedersem harika bir şey olur’’ diye düşündü.kalem cızırdıyordu gecenin sessizliğinde arada bir köpek sesleri duyuluyor uzaklardan, bazen araba alarmları ama en çok sessizlik.lapaya dönüştüren kar bile sessizdi.son noktayı koyduğunda bir gerindi kahve yapmak için mutfağa gitti.boş bir oda..kar şiddetlendi, tipiye çevirdi.mutfak camından tipiyi izlerken kahvenin taşma sesini duydu.köpüksüz bir kahve içmek zorunda kaldı ama olsun enfes bir yazıyla uzun geceyi bitirmek üzereydi.yatağını düşündü.evinin yirmi metre uzağında caminin imamı ezanı okumaya başladı.yattı ve uyudu.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


ignats kimdir?

bir gogol karakteri olmak isterim.

Etkilendiği Yazarlar:
nasreddin hoca,dede korkut, evliya çelebi, gogol, kemal tahir,poe, borges bi deyastığım(kafam yastığımın üzerinde ve ben düş görürken çok etkileniyom


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ignats, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.