Bir deliyle aramda tek bir ayrım var. Ben deli değilim. -Salvador Dali |
|
||||||||||
|
Evet, anladığın gibi… Hiçbir şey düşündüğüm gibi değildi aslında. Olduğum yerden doğruldum. Sanırım koltukta sabahlamışım. Etraf karanlık… Havada iğrenç bir koku hakim… Sanırım deminki rüyaydı. Sonra yüzümü yıkamaya gittim, kendime gelmek için. O da ne? Yanağımda kan lekesi… Ellerim kan… Şaşkın bir şekilde aynada kayboldum. “Ne olmuş bana?” dedim. Elimi yüzümü yıkamaya başladım. Suyla karışan kan delikten akıyordu, ama aynaya bakınca kanlar yerinde duruyordu. Ben yıkıyorum, ama çıkmıyordu. Olanları bir türlü hatırlayamıyordum. Kortum, hızlıca yatak odasına gittim üstümü değiştirmeye. Odaya yaklaştıkça koku artıyor ve yer kan gölü olmuş adeta. O da ne? Aman Allah’ım! Kocam yatağın üstünde çıplak ve bıçaklanmış. Her yer kan. Biri daha var. Yavaşça eğildim bakmak için. Bir kadın yatağın öteki tarafından yere düşmüş, Bıçaklanmış ve çıplak! Sanrım hatırlıyorum. Bir an gözüm bıçağı arar oldu. Delice etraftı aradım. Sonra salona gittim. Ve donduğum, bittiğim, hiçbir şey hissetmediğim an… Anlatmak için ne gücüm yeter, ne de dilim çözülür. Ya her şey rüyaydı, ya da ben deliriyordum. Koltukta yatan kim? Ben mi? İmkânsız, olamaz böyle bir şey. Biçimsizce yatan bu vücut benim mi? Hayır de ne olur Allah’ım. Ya elimdeki bıçağa ne demeli. Evet, her şeyi hatırlayabiliyorum. Biraz kendime gelince yavaşça bedenime yaklaştım. Gözlerimden akan yaş kurumamış bile. Elimdeki bıçağı sımsıkı sarmış, iki elimi de bileklerimden kesmişim. Hayata gözü yaşlı veda etmişim, sanırım. Ama bu bensem… Şu an ki kim? Kafam iyice karışmıştı. Hemen odaya gittim tekrardan. Başladım tekrardan bağırmaya. Sen, sen… Dün gece seni aradım, açamadın telefonunu. Sabah geri dönmeye karar verdim. “Dün gece ne yaptın, neredeydin” diye mesaj çektim. “Dışarı çıktım, düşündüm” dedin. Ben yağmurun altında ağlaya ağlaya yürürken. Sen dün gece bu lanet kadınla yataktaydın. Benim yatağımda, benim evimde… Ben seni o kadınla yakaladım. Seni ne çok sevdiğimi bilmiyor muydun? Neden yaptın? Oysa özür dilemek için geri dönüyordum. Kavganın ve benim gidişimin peşine o kadını mı getirdin. Sen beni hiç sevmemişsin sevgili. Dün gece neredeydin? Yalan söyledin. Cezasını çektin, çektik… Seni öyle görünce aldım bıçağı sapladım sana. Beklemiyordun di mi? Ben de beklemiyordum senin ihanetini. Kadın şaşkın şaşkın bakarken o hınçla bir de ona sapladım. Saplarken rahatlıyor, intikamımı alıyordum adeta. Sonra bir size bir bıçağa baktım. Gözlerimden yaşlar geliyordu. Tutamıyordum çünkü. Salona gittim. Oturdum. O an her şey kafamda karman çormandı. Tam karşıda düğün fotoğrafımıza bakarak bileklerimi kestim. Kendimi gene garip hissetmeye başladım. Ve o sırada polisler geldi. Ben ise kımıldamıyordum. Kaçmanın bir önemi yoktu zaten… Ama garip olan bir şey daha vardı beni göremiyorlardı. Sanrım ölü olma gerçeğini kabullenme zamanı. Güneç hiç bu kadar parlak değildi ve ayaklarım o yere doğru gidiyordu. Kafamı döndürdüm ve düğün resmimiz gözüme çarptı. İkimizde kocaman gülmüşüz, gözlerimizin içine bakarak. Oysa şimdi…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © yejades, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |