..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Nurgül Kaner




27 Nisan 2008
Çeşme  
Nurgül Kaner
Bu ülkede belki de hemen her gün, bir köşede, bir Pippa Bacca dramı yaşanmakta. Hem de çok zamandır. Adları yok onların, onlar adına anıtlar dikilmedi, eylemler düzenlenmedi, hepimiz Ayşe'yiz, hepimiz Kezbanız, hepimiz .... denilmedi. Belki de bu yüzden bu dramlar hiç bitecek gibi görünmüyor..


:AHHJ:

ÇEŞME

Uyandığında odunluk olarak kullandıkları küçük odadaydı. Sessizce vücudunu inceledi. Elbiseleri yırtıktı. Elini yüzüne götürdü, acıdı. Tırnaklarının arası kurumuş kanla doluydu. Ağzında da kan tadı vardı. Elini kıpırdatacak hali yoktu. Üşüdüğünü hissetti. Meğer bizim odunluk ne pis, ne soğukmuş diye düşündü. Arkasında biri nefes mi alıyordu? Gözlerini arkaya doğru belertti. Annesiyle göz göze geldi. Utandı, gözlerini kaçırdı. Annesi ayağa kalktı, elinde tuttuğu urganı Kamile ye uzattı, uzanıp almasını bekledi ama Kamile nin gözleri yırtık elbiselerinin üzerindeydi.
Annesinin gözlerinden şefkat, acıma, keder bulutları geçti, yutkundu, bir şey demedi . Urganı atıverdi yere ,arkasını döndü gidiyordu.
*** Ana benim suçum nedir? dedi. Kamile . Durdu annesi., kapının önünde
*** İkisi tuttu ,biri üstüme çöktü. O işini bitirdi diğer ikisi çöktü. Suçum nedir ana?
Yaşadıkları geldi aklına. Bedeni, kişiliği nasıl da hiçe sayılmıştı. Gördüğü hayvan muamelesiyle nasıl da küçülmüştü.. şimdi her zamankinden çok ,daha çok şefkate, sarılıp sarmalanmaya ihtiyacı vardı.
Ağladı; hırpalanmış kollarını son bir gayret kaldırdı, sildi gözlerini. Sessizce annesi de ağladı.
*** Ölüm bana mı yaraşır ana? Yiyecek ekmeğim bu kadar mı? Ağlama. Benim yerimi tutacak daha beş kızın vardır.
Dönüp kızını kucaklamak, acılarına merhem olmak istiyordu. Çok istiyordu iki örgüsü dağıtılmış saçlarını öpmeyi, göz yaşlarını göz yaşlarına katmayı, sen korkma demeyi, ona güven vermeyi. Ama ama. El süremezdi. Haykırdı , ağladı,başını kapıya vurdu , dizlerini dövdü.
*** Etme anam, başka çıkışımız yok. İşte bu iple namusunuzu temize çıkaracağım. Sen büyüğümsün, anamsın. Söyle, başka çıkışı var mı bu işin?
Annesi ;gözlerini ,burnunu entarisine sildi. Kapının anahtarını arkasına dönmeden Kamile nin üstüne doğru atıverdi. Daha fazla dayanamadı yavrusunun haline ve onun söylediklerine . Kapıyı çekip gitti.
Kamile şaşkındı.
Bu anahtar nedir? Ne demeye getirdin sözü ana? Ben onüçünde bir ergenim. ilkokul ikiye kadar okudum. şehri televizyonda gördüm. iki dağ ötede hangi köy vardır? Ne ederim bir başıma? Kime ne diyem dili kuru, sözü kıt anam.
İstemez olur muyum tandır ekmeğini çaya banıp yemeyi. Gelin olmayı. Anam. Ama …..Gözleri boşlukta salındı bir süre. Çok şey mi istedim Allah ım senden. Hem ben çok şey istemeyi bilmem ki. Neydi benim günahım da bu derdi sardın başıma. Düşündüklerinden korktu tövbe estağfurullah çekti..
Kendini şimdi bu ıssız odada yapayalnız, kurda kuşa teslim edilmiş gibi hissetti. Kim vardı ona sen suçsuzsun diyecek, kol kanat gerecek? Kapana kısılmıştı. Ölüm Allah tan gelse diyebileceği elbet yoktu . Ama ya kendini as diyorlardı ya da kaçabiliyorsan kaç. İkisi de ölümlerden ölüm beğenmek değil miydi.


*****************************************

Hayvanlarla köy meydanından geçiyordu. Herkes işini bıraktı.,Faruk a baktılar. Kendi gibi fakir olanların gözlerinde acıma vardı, zengin olanlarsa töreyi hatırlattılar ona. Başı önde köy meydanını geçti.
*** Ah imanı kırık karı, geç vakitte çeşmeye kız gönderilir mi.? Esas seni asmak gerekir.
Bir kişi işleyeydi bu haltı, zorlan şerlen satardık. Açık bu iş namusa halel getirmedir. Ah içimde bir yılan çöreklendi, oturdu kalkmaz.
Sırayı bozup kaçışan hayvanları toparladı.
Bu iş de mi gelecekti başıma. Fakirlik vardır ,işte hep bu yüzden. Zenginin kızına ne sataşmazlar? Bilirler zenginin kızına sarkanın sonu da ölümdür. Töreyi onlar kurar, onlar bozar. Her işin kötüsü fakire, yazının böylesi de.
Ah, ahh akılsız karı daha geride beş kız var. Onlara nasıl sahip çıkacaksın. Benim kızlar ortalık malı mı olacak?
Ah ,ahhh dedi elleriyle dizlerini dövdü. İçim yanar içimmm.
Hayvanları dama doldurdu. Kaçışıp duranları tekmeledi, elindeki sopayla dövdü. Adeta burnundan soluyordu, barut gibiydi.
Bir hışımla eve geldi. Utanç, korku bitmişti gözlerinde. Kin, öfke ,şiddet vardı artık. Karısı öğlen bulaşıklarını yıkıyordu.Çekti aldı bulaşığın başından Nafiye yi
Bağırta bağırta ,evire çevire dövdü. Çocukların her biri bir odaya kaçışıp ağlaştılar.
Nefes nefese camın kenarına çöktü Sigarasını sardı, uzaklara daldı. Nafiye bir süre yerde yattı. Dinlendi. Ağzını gözünü sildi. Yavaşçacık kocasının gözü önünden sıvıştı. Bundan sonra belli ki her karşılaşmada dayak yiyecekti..
Kocasının yemeğini siniye hazır etti. Kezban ı çağırdı.
***Götür bunu babana dedi.
Faruk yemeğini, yedi yemedi bir sigara daha sardı. Camın kenarına çöktü yine.
Bu durum sadece namus meselesi değildi ki. Aynı zamanda onur meselesiydi de. Faruk un ne hatırını saymışlar ne de onu adamdan saymışlardı. Bu kadar küçük ve ucuz muydu köylünün gözünde? Ölene kadar bu utancı taşıyacaktı omuzlarında. Hiçbir ortamda söze söz katamayacaktı. Bir topluluktan ayrılırken ya da katılırken ayaklarının ucuna basacaktı. Artık damgalı adam gibi dolaşacaktı.
Kezban siniyi topladı yan odaya götürdü. Çoluk çocuk kalan yemeğin başına toplaştılar. Nafiye yemedi, küçüklerin ağzına tuttu. Herkes suskundu. Çocuklar bile sessiz olunması gerektiğini kavramışlardı. Televizyonu açmadılar. Birer ikişer odalara oturdular.
Nafiye bulaşıkları yıkadı, kapları raflara dizdi, çocukların altını değiştirdi. Yıkanacak üst başı derledi topladı. Sabaha kazanın altını yakacak, çamaşır yıkayacaktı. Çeşmeden suyu kendi getirecekti. Yatakları serdi. Çocuklar itişe kakışa yatağa atlamaya başladılar. Eliyle sus işareti yaptı. Faruk un yatağını kezban a verdi.
*** Git ser dedi
Kendisi de çocukların yanına ilişiverdi. Gözlerini isli tavana dikti. Bu gün, hava daha kararmadan ,nasıl uyunursa uyunacaktı.
*** Kız aç. Oda soğuk. Kız kaçsa ; bu adam beni de kızı da keser. Kız kurtulsun da beni keserse kessin. Nasıl kurtulacak?
*** kız aç şimdi. Oda soğuk . Aralıklardan rüzgar girer. Sürmeli gözlüm. Kuzum.. Bu da mı gelecekti başımıza? Ben bilemedim türlü türlü dertlerimin adını. Ağlarken pısıverirdin sineme. Dert ortağım oldun. Yollarım hep kapalıydı. Gönlüm daralıp da boş boş bakarken yüce dağlara tutunuverirdin eteklerime. Bebe yaşında ne görürdün hale gelmez hallerimde. Kuzuuuumm.
Kafasına mıh gibi kazımışlardı ikinci sınıf insan olduğunu. Sözüne söz katan olmazdı, tuttuğu işine bel veren. Duyguları olduğunu, aklı ,izanı, ölçüsü ,tartısı olduğunu kimseler bilmezdi. Kimselere de diyemezdi. Saklardı onları.
Akkor olmuş demiri basmışlardı can evine , bağıramıyordu.
Yetersizliğin ,güçsüzlüğün, kimsesizliğin, çaresizliğin koynunda sessizce ağladı. Her zaman ki gibi ,kimseler duymadı. Göz yaşları, yalnızca kendi bağrını yaktı.

*************************************
Halit ,camdan avluyu seyrediyordu. Kardeşi hayvanları sağıyordu. İki hayvan çiftleşmeye durdu.
*** Hayvanlar gibisi var mı be dedi. Canı çekti mi Adet yok töre , din, ahali .Kimi takarlar. Oh be.
Sırtını cama verdi. Duvarda asılı duran kabe fotoğrafına baktı. Sırıttı.
***Ondördümde bir kızın anasını belledim. Hayvanları becermek gibi değilmiş. Ne de tatlıymış. Kızın debelenmesi bile adamın iştahını kabartıyor. Keşke kızı asmasalar. Canım çektikçe çöksem üstüne. Yine debelense.
Evlenene dek bekleyecek miyiz? Durmuyor işte. Gelmeyeydi çeşmeye. Görünmeyeydi gözüme. Asarlarsa assınlar. Töre böyle. Napalım, çeksin cezasını.
Cinsel iç güdüsüne hakim olamayan, denetleyemeyen, hayvanların özgürlüğüne özenen ,ulu orta bu işi icra etmenin güzelliğine öykünen bu çocuk; adeta yaşadığı toplumun aynasıydı. Gözlerden uzak yerlerde hayvana dönüşüyor, topluluk halinde yaşarken insan rolü oynuyordu.
Fevzi, camın kenarındaki sedirde oturuyordu. Fatma ot ayıklıyordu yerde. Başını kaldırdı. Tekrar döndü işine. Belli ki bir şeyler diyecekti. Fevzi sırıtarak`;
*** Nerde bu oğlan? Gene bir haltlar karıştırmasın? Dedi
*** Salmadım dışarı. Odada oturur.
Kısa bir sessizlikten sonra Fatma sözü aldı.
*** Adam, oğluna mukayyat ol. Daha everene kadar onun bunun kızına sataşmasın.
*** Ben er adama ne edem? Peşinde mi dolanam? Analar kızlarına sahip çıksın.
*** Ele güne rezil etmesin bizi. Bir oldu . Bir dahaya da olmasın.
*** Ne rezilliğiymiş. Onlar rezil oldu. Köy meydanından geçerken , benim başım dik. Onun ki yerde. Benim delinen bir deliğim yok. Rezillik onların, onlar düşünsün. Töre budur, bundan öteye söz fazladır.
*** Ya o zaman bu oğlanı tez elden everelim. Fakir fukara da olsa kadınlık yerde biz yüz yüze bakarız.
*** Kerata, ondördünde si..ni eline aldı. Babasının yol izinde.
Fatma başını önüne eğdi, ah etti.
*** Si..niz de batsın kökünüz de. Babası bir başına çöker elin tepesine, oğlu üç kişiyle. Oğlu babasından beter sülale. Ah ahhh .
hışımla kalktı Fevzi, otlara tekme savurdu
*** Ne ilenirsin ceberrut karı Ben çökmiyeydim senin başına, kimsenin de çökeceği yoktu . Defol git gözümün önünden. Kaçırma benim keyfimi şimdi.
Fatma adeta parmak uçlarına basarcasına sıvıştı. Yan odada çalkalanmayı bekleyen yayığın başına durdu.
Övündüğü si.. de bi bokuma yarasa bari. Odun sokar gibi girer içime. Oğlan da senin tohumun işte. Atadan ne gördüyse onu iþleyecek. Kızın canı ağzına gelmiş ne dinlesin. şan kazandın sanki bana. Gitsin kendi dengini helalinden ,insan gibi becersin de öyle çıksın karşıma. Töreymiş. Hangi kitapta yazar; elin sabisinin başına üç kişi çömsün sonra da asılmasını beklesin diye? İşinize öylesi iyi gelir de törenin ardına saklanırsınız. Ne diyon gız Fatma dedi kendi kendine. Mırıl mırıl tövbeler getirdi.
Akşam olacak da canın beni çekecek diye ödüm bokuma karışır. Bu mu erkekliğin? Yaptığı işini bıraktı, ellerini göğe kaldırdı -- Allah ım si..ni götüne dolayanlarla karşılaştır da anlasın neler çektiğimi diye ilendi. Ellerini yüzüne sürüp amin dedi , tekrar işine koyuldu.


***********************************
Küçük ibrikten suyu döktü, babasının ayaklarına. Kız seğirtti havluyu babasının eline verdi. Yüzünü silinirken;
*** Anan nerde? Diye sordu
*** Damdadır.
*** Git çağır dedi.
Kız yine koşar adım dama gitti. Annesi, ineklerin pislettiği yerleri temizliyordu.
*** Anaa diye bağırdı.
Kevser arkasına döndü
*** Ne kız dedi
*** Baba seni çağırır.
*** İyi geldim.
Kız babasının hareketlerinden sinirli olduğunu anlamıştı, annesine hatırlatmakta fayda gördü.
*** Sinirlidir ha ona göre. dedi
Zaten ağır olan işlerden canı burnuna gelmiş Kevser
*** De haydi git kız . Geldim dedi. Elindeki küreği bıraktı çıktı damdan dışarı.
Kevser, inek boklarıyla kirlenmiş lastiklerini eşikliğin daha gerisinde bıraktı. Şevket namaza durmuştu. Mırıl mırıl sureleri okuyordu. Selam verdi. Kalktı sedire oturdu, bir sigara yaktı. Kevser üstünü başını düzeltiyordu. Seccadeyi topladı yerden.
*** Gittin mi enik kılıklı eltine dedi.
*** Yok.
*** Git. Ona söyle. Bağrına analık düşüp de kızı kaçırtmayı ,sıçırtmayı aklından geçirmesin. Öyle bir şey olursa onu da temizleriz. Kızı belleyenlerin içinde dayısı oğlu da varmış. Bu açıktan açığa karı sülalesinin erkek tarafına meydan okumasıdır. Bu mesele bütün sülalenin meselesidir. Suçlarını bilsinler. Ona göre. En erken vakitte vıcığını çıkarmadan kız kendini assın. Yoksa bu işin sonu fena bitecek.
*** Ne zaman gidem?
*** Şimdi.
Kevser emir kuluydu. Elçiydi. Elçiye de zeval olmazdı. Söylenenleri biraz daha yumuşatarak eltisine söylemek üzere yola koyuldu.
Garibim ne de güzeldi. Boşa dememişler çirkin talihi versin diye. Göze geldi göze. Ne yaşadı, ne gördü şu çileli dünyada. Ne dem sürdü?
Seme kılıklı Nafiye sahip çıkamadı çocuğa. Telli duvaklı satamadı şöyle zengin bucağına. şimdiden sonra da aklı yerine zor gelir. Kolay mı? İç geçirdi derin nefes aldı. Allah ım sen sabır ver kuluna. Şimdi ben nasıl diyem tez elden kendini assın diye.
İki elini göğe kaldırdı --- işte bu törelere dur demeyenlerin iki yakası bir araya gelmesin . inşalllahh. Dedi.
***********************************

Faruk ahıra indi. Samanları yabayla havalandırıyordu.
Odunluğun karşısındaki odada kahvaltı yapıyordu ev halkı. Küçük çocuk mızmızlanıyordu. Nafiye bir şaplak vurdu. Sonra da lokmaları çocuğun ağzına tıkıştırdı
Kamile dizlerini karnına doğru çekmiş yerde oturuyordu. Yerdeki siniden tandır ekmeğini aldı.
*** Anamın gönlü kalmasın dedi bir ısırık aldı .
Anahtarı sıkı sıkı tutuyordu elinde. Kahvaltı yapanların sesini duymuyordu. Kulakları adeta hayata kapanmıştı. Bir hışımla ayağa kalktı. Kesin hedefe yönelmiş insan bakışı vardı gözlerinde.
*** Yok anam. Çıkış yok. Dedi. Ekmek bile boğazımdan geçmiyor artık. Zorla yutkundu. Kim alır beni.? Benim bacam tütmez gayri.
Aynı hızla urganı tavandaki sırığa geçirdi. Odunları üst üste yığdı. Ürke ürke yığdığı odunların tepesine çıktı.
***Anamla helalleşsem mi ? dedi durakladı. Cesaretim gelmişken bitiriyim şu işi dedi
Boynunu ilmiğe geçirdi.
Kevser in annesine seslendiğini duydu son kez.
Ayaklarının altındaki yığıntıyı ayaklarıyla bozdu. Onüçünü sürmekte olan fidan boynu hırt etti. Nefessiz kaldıkça debelendi. Ama artık çok geçti. Gövdesinin ağırlığıyla tavan sarsıldı. Örtük kapı açılıverdi. Elindeki anahtar yere düştü.
Küçük kız ablasını tavanda asılı gördü. Anladı ölümü daha iki yaşında. Bastı feryadı Lokmalar diziliverdi boğazlarına çocukların. Nafiye atıverdi kendini yere. Bir oyyyy çekti taa derinden. Elleriyle dizlerini dövdü, saçını başını yoldu..
Faruk damdan duydu Nafiye nin bağırtısını. Anladı.
Artık başı dik yürüyecekti. Namus temizlenmişti.
Tavanda asılı duran Kamile yi görünce kaskatı kesildi Kevser. Teselli edemez miydi eltisini? Çocukları pış pışlayıp kaçıramaz mıydı odalara? Yarap öyle bir yazı yazmışsın ki anca yaşayan bilir dedi. Başka diyecek de yok deyip aşağı indi. Damın önünden geçerken Faruk la göz göze geldi. Ne denirdi şimdi? Gözün aydın mı, başın sağ olsun mu? Hiç ,hiçbir şey demedi başını eğdi geçip gitti.

***********************************

Şevket iyi haberi alınca kardeşinin evine doğru yol aldı.
Çocuklar ağlaşıp duruyor, annelerinin eteklerine sarılıyordu. Hasibe adeta şoka girmiş, hiçbir şey görmez, duymaz olmuştu. Faruk eve çıktı, hasibe yi ite kaka dip odaya taşıdı. Çocukları da Kezban a teslim etti.
İpi kessem mi, kızı ayaklarından yukarı kaldırıp ilmiği çözsem mi diye düşünürken şevket içeri girdi.
*** Vucudunu yukarı kaldır, ben ilmiği çıkarırım dedi.
Kamile nin vücudu sıcaktı ama katılaşmaya başlamıştı. Odunların kenarına cesedi bıraktılar. Yerdeki anahtarı gördüler. Faruk öfkeyle kapıya doğru yöneldi. şevket engelledi.
*** şimdi olmaz dedi.
Kapıyı kilitleyip boş odalardan birine geçtiler. şevket sigarasını sardı, bir tane de Faruk a verdi. Faruk istemem dedi. şevket ısrar etti. Birlikte ilk defa sigara içtiler. şevket
*** şimdilerde intiharları araştırıp soruşturanlar var. Bunca tasa arasında bir de onlarla uğraşmayalım. Hangisinin kafa kağıdı yok.
*** Hasibe nin.
*** İyi. Kamile nin kafa kağıdını ona veririz. Öldüğünü de bildirmeyiz. şimdi hükümet tabibi gelip bakacak olsa mahkemelik masraflık durumlar da çıkar. Töre icabı bu kız kendini astı desek ,hükümet töreden ne anlar? Zaten anlasa burda töre değil hükümet kuralları olurdu.
*** Ya kız okula başlayınca ne olacak.?
***Kız kaç yaşındadır?
*** Beş
*** Olmaz. Okula da göndermeyver. şimdi gönderirsin, boyundan bosundan şüpheye düşerler, vidikleyecek olurlar. Vidikleseler ne çıkaracaklar? Gelip töreyi kınarlar, köylüye nasihat çekerler. Sonra da çekip giderler.
*** Nere gömelim?
***Nere olacak, mezarlığa .Başına . odun ,tahta taş dikmeyiz.
*** Ya bu kız kirlidir, köy mezarlığına istemeyiz diyenler olursa?
*** Öyleleri de çıkar. Ama bu senin bildiğin gibi değil. Mezarlığa istenmezlik edilenler, para karşılığı yatıp ölenler.
Faruk şüpheyle
*** Orospu? Diye sordu.
*** He .Dediğinden olanları köylü istemeyebilir. Bu ayrı. Ölümle paklanmıştır kız. Bir de hortumlan yıkayveririz. Allah günahlarını affetsin.
Kısa süren bir sessizlikten sonra şevket tekrar sözü aldı.
*** Avradına da göz açtırma. Gık dedi mi vur sumsuğu ağzına. Kızları olur olmaz vakitte uzağa bir başına salmasın.
*** Olur ağam dedi Faruk.
*** Gönlünü ferah tut. Tez vakitte bitti bu iş. Ya kız bir de cesarete gelemiyeydi? Uğraştırmadı bizi. Ya kaçaydı.?
Faruk başını salladı.
*** Karı sülalesiyle de alış verişini kes. Bu haltı edenlerle de. Yoluna çıkarlarsa yönünü değiştir. Lafa söze gelme. Güldürme kendine. Hıncını içinde sakla. Gün olur devran döner. Belki bir gün öç alacak yiğitler bizden de çıkar.
Faruk iç geçirdi. Daha bir erkek evladı bile yoktu.
*** Hadi, bak işine akşama görüşürüz dedi kardeşinin sırtını sıvazlayıp gitti.
Faruk işinin başına döndü, çocuklar sakinleşti, Hasibe kendine geldi, yeni bir ağıta başladı. Sonra , uzun uzun seyre daldı boşluğu. Ve yüzünü gözünü sildi , zorla, günlük işlerine verdi kendini…. Hayat bütün zorluğuna ,basitliğine, haksızlıklara rağmen yine başlamıştı yaşadığını sananlar için. Kamile nin hayatı ise bir varmış bir yokmuş diye başlayan masallar kadar kısa sürmüştü.
Bundan onüç yıl önce bir dağ köyünde ,bir kız çocuğu dünyaya gelmişti. Adı Kamile. Kimse ama hiç kimse için doğumu önemli ve değerli olmamıştı. Ve yine hiç kimsenin haberi olmadı, onüçünde çeşmeye su almaya giderken öldürüldü.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Nurgül Kaner kimdir?

Dağınık ve rastgeleyim. Bir ortam bulamadım. Doğru kişiler, adreslerle tanışmadım. Belki şimdi tanışmışımdır. Daha yolun ilk başındayım. Belki de hep böyle olacak.

Etkilendiği Yazarlar:
Füruzan, Vedat Türkali, Adalet ağaoğlu.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nurgül Kaner, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.