"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Bugün de öyle.Hergün gibi.Hergün gibi sıradan.Tekerrür eden hayatlar ve zaman...Ta ki seni görünceye seni de aynı durakta ,aynı otobüsü beklerken fark edinceye dek.Öyle sakin ve sabırlı bir duruşun var ki.Önce yüreğimin kıpırdandığını hissediyorum,sonra yüzüme kocaman bir tebessüm yapışıyor.Tüm bitkinliğim ,yorgunluğum uçup gidiyor,aşağıya,bacaklarıma ve ayaklarıma iniyor oradan da toprağa gömülüp yok oluyor sanki.Tuhaf hissediyorum.Bu sana ikinci rastlayışım ve yine aynı yaşadıklarım. Otobüsün gelmesini beklemeden ,bu olağandışı enerjiyle titreyen vücudum ok misali fırlıyor olduğu yerden.Yavaşça ve sana sezdirmaden süzülüyorum yanına.Sana ne çok uzak ne de çok yakın gibiyim... Otobüsün geleceği yola bakar gibi çevirip başımı ara sıra bakıyorum sana.İlk gördüğüm halinlesin işte.Gözlerin huzur dolu ve saçların doğal,jolesiz. Bir tuhaflık kaplıyor içimi.Ben seni tanımıyorum sen de beni.Sen ,seni böyle uzaktan izlediğimi bilmiyorsun.Haberin yok. Sağ elinde siyah,deri bir çanta var.Sol elinse cebinde. Sol yanıma bir adım atarak biraz daha yaklaşıyorum sana ve yaklaştıkça yanına seni tanıyamamanın verdiği uzaklık duygusuyla eziliyor ,üzülüyorum biraz.Yalnızca gözlerini ,saçlarını tanıyorum... Ama olsun uzak olsam da sana şimdi yanındayım ve otobüs geliyor. Kitaplarım!Tüm kitaplarım banklarda kalmış,sayfaları esen rüzgarla hışırdayarak birbiri ardına dönüyor.Bir koşu kapıp geliyorum kitaplarımı.Bu kalabalıkta seni kaybetmekten korkuyorum... Önce sen ardından da ben biniyoruz otobüse.Aramıza kimsenin girmesine izin vermemeye özen göstererek, takip ediyorum adımlarını.Otobüsteki tüm koltuklar dolu. Sen ayaktasın ve ben de tam senin yanında ayaktayım.Ben alışkınım buna.Çoğu zaman ,ayakta varıyorum evime.Ama bugün daha bir mutluyum ayaktaki bu konumumdan.Zaten bu konumu ben ayarladım,yani senin sol yanındaki konumumu...Sen ayakta sakin ve huzurlusun. Ellerimle kavrıyorum desteklerden birini,zira otobüs hareket etti bile.Hava kararıyor ve yağmur tanecikleri kısık bir tınıyla vuruyorlar camlara.Tam karşımdaki cama düşüyorsun sen.Daha doğrusu senin yansıman.Yani şu an hem yanımda ve hem de tam karşımdasın.Dıışarıyı izler gibi bakıp, buğulu camdan seni izliyorum aslında.Yüzün, bakışların öylesine sade ve doğallar ki.Duru bir su gibi.Bir huzur gizli sanki gözlerinde.Bu garip huzur tümüyla kavrayıp sarıyor yüreğimi ,yanındayken...Anlam veremiyorum.Seni tanımıyorum.Sen bunu bilmiyorsun.Ama ben mutluyum işte. Sen ağaçları,yolları izlerken, buğulu cama ,senin yansımana seviçlerimi, hüzünlerimi çiziyorum parmaklarımla.Bu soğuk kış gününde ,tenime değen ılık bir deniz meltemi oluveriyorsun sonra.Sen bunları görmüyor ve bilmiyorsun... Ne düşünüyorum biliyor musun? Şimdi şöför ani bir fren yapsa, herkes korkuyla sallanıp birbirine çarpsa ve sen de bana çarpıp, ağır tıp kitaplarımı düşürdüğün için özür dilesen, toplamak istesen kitaplarımı.Bense 'rica ederim,ben toplarım...' Ya da sen öylesine dönüp sorsan bana 'hagi fakülte 'diye ben 'tıp' deyiversem.Sen gözlük derecelerimi sorup 'zor olmalı' desen esprili bir ses tonuyla.Gülüversek anlamsızca... Hiçbiri olmuyor bunların.Kuguladığım, düşündüğüm gibi yalnızca zihnimde kalıyor.Sen hep buğulu camdan dışarıya ve bem de buğulu cama, sana bakıyorum. İneceğim yere birkaç durak kala ,garip bir korku kaplıyor içimi. Ben senin inmeni beklesem ,senden önce inmesem,sen inmeden ben asla.Bu buğulu büyü bozulmasa.Evini öğrensem,ara sıra uzaktan izlemek için de olsa gelsem ziyaretine.Veya yüzümü yapıştırsam inerken buğulu cama,tam senin yüzünün yanına ,otobüste hep asılı duracak olan bir tablo oluversek ikimiz... 'Sitelerde inecek var.' Ertelediklerim, keşkelerim gibi acı veriyor bu uğursuz istek. 'Sitelerde indir abi'diye tekrarlıyor muavin şöföre yönelerek. İşte oturduğumuz siteler ve inecek olan ben. İnmeden önce son kez bakıyorum sana,yansımana.hep zihnimde kalsın ,hiç silinmesin diye yüzün ,gözlerimi kocaman açarak ,göz kırpmadan bakıyorum... Otobüs duruyor.Yanından ayrılıyorum.Cama çizdiğim tablo paramparça olup dökülüveriyor.Yanına bıraktığım boşluğu dolduruyor hemen ,herhangi biri.Ona müthiş bir kin duyuyorum. Otobüsün arka çıkış kapısındaki son basamaktan da çekiyoorum ayağımı.Senle camla ve otobüsle olan tüm bağlarım kopuyor.Her iki ayağımda ıslak kaldırımda şimdi. 'Devam et abi' diyor muavin.Uzaklaşıyorsun.Devam etmese, zaman hep akmasa, dursa dünya olmaz mı? Sallamak için kaldırdığım elim havada asılı kalıyor.Yüreğimi acıtıyorsun.Gözlerim donuk.Otobüs az sonra trafiğe karışıp kayboluyor. Yüzüme çarpan soğuk rüzgar saçlarımı savururken ,yeni fark ediyorum üşüdüğümü... Düşünüyorum da, biri çıksa bunları anlatsa, yazsa sana... Ya daBoşver.Tanımadığım,buğulu simanla kal hep. Evdeyim.Biraz uyuyup notlarımı temize çekmeliyim...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mesut Doğan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |